- 586 Okunma
- 1 Yorum
- 3 Beğeni
BİR BÖLÜ İKİ HAYAT
Jeanne d’Arc ve Hallâc-ı Mansur’u birbirine benzetirim hep. Yüzeysel olmasa da derin bakıldığında ortak bir ölüm noktaları vardır. Fransızlarda kurtarıcı inancı vardı. Tanrıdan buyruk alan bir bakirenin Fransayı kurtaracağına inanılırdı ve 16 yaşındaki Jeanne d’Arc Fransız sarayının yolunu tutar. Gerçekten Tanrı’dan bir buyruk almasa da efsunlu bir azize gibi kurtarıcı olur ve neticeten ingilizlere esir düşer ve kilise tarafından yakılarak öldürülür çok geçmeyecektir aynı kilise onu azize ilan edecektir.
Hallâc ise Fars kökenli spiritüalist yazar ve mistik şâirdir. Vaazlar verir şiirler okurdu.
Hallâc’ın savunduğu Tâsîn tevhîd akîdesinin özü olan "Fî" ve "An" kavramı Vahdet-i Vücud’daki "Her şey Allah’tır" akîdesinden farklı olup, "Her şey Allah’tadır ve her şey Allah’tandır" anlamına gelen birfikir akımı oluşturur. Ancak Hallâc’ın Allah’ta eriyip yok olmak anlamında söylediği "En-el Hak", yani "Ben Hakk’ım" (انا الحقّ , En el-Hakk) sözü abbasi halifesi tarafından bahane edilerek 912 yılında tutuklanır ve Hallâc hapisteyken de aleyhindeki faaliyetler bütün şiddetiyle devam ediyordu. Cezalandırılması yönündeki taleplerin artması üzerine Vezir Hâmid b. Abbas tarafından idam isteğiyle tekrar hakimler heyetinin önüne çıkarıldı. Delillerin yetersiz olduğunu söyleyen hakimler idamı için hüküm vermekten kaçındıklarından mahkeme uzun sürdü. Fakat Vezir Hâmid’in ısrarlı takibi ve baskısı karşısında Mâlikî kadısı Ebû Ömer Muhammed b. Yûsuf el-Ezdî idamına hükmetti. Hanefi kadısı İbn Bühlûl’ün muhalefetine rağmen bu hüküm diğer kadılara ve şahitlere imzalatıldıktan sonra Halife Muktedir-Billâh tarafından tasdik edilince Hallâc, 26 Mart 922 tarihinde Bağdat’ın Bâbüttâk denilen semtinde önce kırbaçlandı; burnu, kolları ve ayakları kesildikten sonra idam edildi. Başı kesilerek Dicle üzerindeki köprüye dikildi; gövdesi yakılıp külleri nehrin sularına savruldu.
Şimdi ise Fransız sokaklarını Jeanne d’Arc’ın heykelleri süslüyor. oysa o gün Fransız hükümeti Jeanne d’Arc’ı kurtarmak için diplomatik bir gayret bile göstermez.
Hallâc’da da aynı durum söz konusu
Hallâc’ın asıldığı yer zamanla önem kazanmaya, Hak şehidi bir velinin türbesi olarak ziyaret edilmeye başlanmıştır. Vezirliğe yeni tayin edilen Ali b. Mesleme’nin, görevine başlamadan önce Hallâc’ın kabri olarak bilinen yeri ziyaret ederek manevî huzurunda dua edip niyazda bulunması, Abbasî Devleti’nin ondan özür dilemesi ve itibarını iade etmesi anlamına gelmiştir. Hallâc adına burada türbe inşa edilmiştir.
Bu günümüzde de aynı değil midir
Aklıma Cegerxwin’in gül satıcısı şiirinden şu dize geldi. Sen yüreği bir güle gülü bir yüreğe değiştirdin"
Aslında ben öyle betimlemek istedim.
Nazım Hikmet cezaevindeyken;
cezaevi denetimine adalet bakanlığı’ndan bir müfettiş gelir. bir kaç gün denetim yaptıktan sonra müdüre:
- nazım da buradaymış, çağır da görelim nasıl biridir? der.
nazım’i odaya getirirler. müdür koltuğuna iyice kurulan müfettiş nazım’ı tepeden tırnağa süzer ve:
- demek nazım sizsiniz, der.
nazım’a oturması için yer göstermez. kısa bir konuşma sonrası, "gidebilirsiniz" der.
nazım tam kapıdan çıkarken durur ve müfettişe:
- ömer hayyam adını duydunuz mu? diye sorar.
müfettiş hemen atılır:
- kim duymaz hayyam’i.
nazım:
- hayyam zamanında iran hükümdarı kimdi? diye sorar.
müfettiş şaşırır. nazım konuşmasını sürdürür, görüyorsunuz sanatçıyı anımsadınız ama hükümdarı anımsamadınız. yıllar sonra beni dünya anımsayacak ama dönemin adalet bakanı’nı ve sizi kimse anımsamayacak, der çıkar.
Aslında olay budur. Hallâc’ı ve Jeanne d’Arc’ ı herkes tanıyor ama ne Hallâc’ı idam ettiren abbasi halifesini ne jeanne’yi diri diri yakan kilise yöneticilerini kimse tanımayacak.