- 375 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
MOLLA ALİ PEHLEVAN-İzani(1860-1955)
Ardanuç-Yolağzı Köyünde 1860 yılında doğdu. Borçka-Bolkvazeler bölgesinden köye
yerleşen Pehlevan Ali’nin torunu Şerif Çavuş’un oğludur. Yörenin tanınmış âlim ve
Vatanseveri Aziz Ağa’nın öğrencilerindendir. Üç Irmaklar Köyü medresesinde; yaşıt
köylüleri Molla Dursun/Tosun ve Yağcı hoca unvanlı Murat Yasal ile uzun yıllar
birlikte öğrenim görmüşlerdir. Köyünde Çiftçilik yanında ticaretle de uğraşmıştır.
Ticaret işine köy muhtarı Yb. Emin Ağanın yardımcısı olarak başlamış, Batum ve
Gümrü şehirlerinde alım satım işleri yapmışlardır. Emin Ağa Rus baskısından dolayı
yöreyi terk edince ticaret işine diğer ortaklarla devam etmiş ve köyün ileri gelenlerinden
birisi olmuştur.
1914/15 yılındaki Ardahan Savaşı’na köy gönüllüleriyle birlikte katılmış ve kendi
köylülerinin Kolbaşısı olarak görev yapmıştır. Ardahan Savaşını kazanan Ruslar,
kendisi ve katılan komşuları hakkında Batum’da dava açılınca komşuları ile birlikte
Konya-Çumra İlçesine göç etmiştir. Orada üç sene kalınmış, ancak çorak topraklara
uyum sağlayamamışlardır. Rusların Artvin yöresinden çekildiğini öğrenince tren ile
İstanbul’a, sonra vapur ile Batum’a, oradan da köyüne komşuları ile birlikte yaya
Olarak geri dönmüştür. Gürcüce, Ermenice ve Rusça dillerine vakıf olan Ozanımızın
Sohbetlerine doyum olmaz, konukları hiç eksik olmazdı.
Ardanuç-Kutul Yaylası hanının günümüzdeki hali. Foto: Mapio.net
Başbakan İsmet İnönü’nün 1934 yılında Ardahan dönüşü Kutul’da karşılayan
heyetin sözcülüğüne seçilmiştir. Ardanuç-Kutul yaylasında karşılanınan İsmet Paşa ve
heyeti Harkbaşı’nda ağırlanmıştır. İsmet Paşa; Artvin Heyeti Sözcümüze veda ederken
“Benden bir isteğiniz var mı?” sorusuna Artvin’e genç ve çalışkan bir vali göndermesini
istemiş ve önerisi kabul edilmiştir. Kısa bir süre sonra tayin olunan Vali Refik Koraltan
zamanında, bayındırlık işleri yanında Kuvarshan ve Murgul Bakır madenlerini
işletmeye alınmış ve en ücra dağ köylerinde bile imece usulü ile okullar inşa edilmiştir.
Ozanımız şiirlerinde ülke sorunlarını dile getirmiş ve “İzani” mahlasını kullanmıştır.
Şiirleri ile eğlenen bir arkadaşına kızarak defterini sobada yakmış, dolayısı ile ne yazık
ki tüm şiirleri günümüze ulaşamamıştır. Sadece iki âdet şiiri elimize geçmiştir.
”Dünya’nın” adlı şiiri torunu Dursun Pehlevan’ın ezberinden diğeri de kitapları
arasından tesadüfen bulunmuştur. Kitapları arasında çıkan şiirlerin altında imzası
olmadığı için kendilerine ait olduğu kesin değildir.
Son zamanlarında köydeki arazilerini satarak oğlu Rıdvan Pehlevan ailesi ile Çumra-
Beylerce/Batum Köyüne tekrar geri dönmüş ve ertesi sene 1955 yılında orada vefat
etmiştir. Mezarı Beylerce Köyü mezarlığında olup isteği üzerine yeri belli değildir. İkisi
kız dört çocuk babası, çeşitli mesleklerde görev yapmakta olan onlarca torun dedesidir.
İzani, Molla Ali Pehlevan’ın Şiirleri:
1- DÜNYA’NIN
Dinleyin ağalar, tarif eyleyem;
Nice harap oldu, hali Dünya’nın.
Sade bize değil, efkâr eyleyem
Kimseye hayır etmez, mali Dünya’nın.
..
Ne gündüzüm gündüz, ne gecem gece,
Mevla’m fırsat versin, halli hallince,
Tarih bin üç yüz otuz olunca,
Ol zaman büküldü, beli Dünya’nın.
..
Dünya cellât olup kılıç almış destine,
Daim yürür mültecinin üstüne,
Böyle mi düşülür, Mümin kastına
Meğer olmaz, sağı solu Dünya’nın
..
Öksüz ata kalsın, çok yana, yana,
Sırma bıyıklı oğlu boyandı kana,
Feleğin kahrıdır, düşmüştür kena,
Korkarım ki sola, gülü Dünya’nın.
..
Der İzani; bir gün mahşer kurulur,
Feryad edüp amme-i nas dirilir.
Kâfir olan, ol Cehimm’e sürülür.
Ol zaman işlemez, dili Dünya’nın
...
Bu şiiri Çumra’ya ilk göçtükleri sıralarda 2. Kaçakaçlık/2.Vayna konusu açılınca
komşuları ile sohbet ederken içinden geldiği gibi aniden söylemiştir. Yolağzı köyünde ise
bir akşam oturmasında torunu Dursun Pehlevan’in çocukluk döneminde söylemiş ve
torunun ezberinde kalmıştır.
Merhum Molla Ali Pehlevan kitapları içinde çıkan eski ve yeni Türkçe harflerle yazılmış kıtalar. Eski
Türkçe kısmı Sultan Ahmet Kütüphanesince ancak dokunabilmiş ve yeni Türkçe ile yazılmıştır. İyi
okunamadığı için bu ilginç şiiri aşağıya alıyorum.
2- YÖNETİME:
a-SULTAN MUSTAFA
Yıkıluptur bu Cihan, sanma ki bir dem düzele,
Felek Çarkı dönüverdi kamu müptezele.
Erbab-ı saadette olanlar hezele,
İşimiz kaldı, Hüda-i Lem-Yezel’e
b-ŞEYHÜLİSLAM
Yıkuluptur bu Cihan, adl ile belki düzele.
Mahsubu ehline ver, sakın virme müptezele.
Eğerçi hakk adaletiyle olursa, belki yüze çıkmaz hezele.
Gel hulus ile ol gün idelim merhametli lemyezele
c-KOCA RAGIP
Niceler kam almış bu Cihan’da müptezele.
Felek zayi gene bezm-i ezele
Erbab-ı Saadette olanlar hep hezele.
Verdi Hallik-ı Âlem muğtenemi müptezele.
Osmanlı İmparatorluğunun son zamanlarında yazıldığı anlaşılan bu şiirle
İmparatorluğun durumuna ikazlar yapılmıştır. Daha ilginç olanı da kuş uçmaz, kervan
Geçmez bu küçük dağ köyüne Osmanlıcanın nasıl ulaşabildiğidir. Demek oluyor ki
Osmanlı tarihe karışıp Türkiye Cumhuriyeti kurulmamış olsaydı, Türkçe’miz ve
Türklüğümüz tarih olacaktı.
Yeni Türkçe harf ve sözcüklerimize hala karşı olanlar, ya çok cahildirler veya art
niyetli olanlardır. Bu bakımdan kurtarıcımız ve kurucumuz Atatürk ve arkadaşlarının
Yaptıkları harf devriminde bile büyüklüğünü hayranlıkla görüyor ve kendilerine
Minnettar kalıyoruz.
Yine her şeyimizi borçlu olduğumuz Molla Ali Pehlevan’a ve onun gibi isimsiz
Vatanseverlere Allah’tan rahmet diliyor ve onları gururla anıyoruz.
Sahilköy,10.04.2015
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.