- 1252 Okunma
- 2 Yorum
- 2 Beğeni
ŞEHİT NEŞE ALTEN
Neşe ALTEN Tekirdağ, Şarköy’de 1972 yılında dünyaya gelmişti. Ailenin en küçük kızıydı. Öğretmen olmak istiyordu. İlk ve orta eğitiminden sonra Sinop Öğretmen Lisesi’ni kazandı. Henüz bu lisede öğrenci iken 1986 yılında yazdığı ödevde; “Ben tükenmez olayım. Tüm insanlara, yolculara yeteyim istiyorum. Korkuyorum bazı geceler karanlık geliyor her yer bana, karanlık, çok karanlık. Üşüyorum yatağımda. O zaman unutayım diye, avunayım diye, kardeşlerimi, annemi, babamı düşünüyorum. Yurdumu, binlerce şehidin kanıyla sulanmış yurdumu düşünüyorum.” diyordu.
Sinop Öğretmen Lisesi’nden başarıyla mezun olduktan sonra Bursa Uludağ Eğitim Fakültesi’ne devam etti. Mezun olduğu sene, 2 Temmuz 1993 tarihinde Diyarbakır’ın Bismil ilçesine ataması yapıldı. Neşe mesleğine aşıktı ve ataması yapıldığı için çok mutluydu.
Ailesi ise oldukça tedirgindi. Zira insanlık düşmanı PKK, öğretmenleri asimilasyonun en önemli enstrümanı olarak görüyor ve açık olarak hedef alıyordu.
Terörün gemi azıya aldığı yıllardı. Devlet kanalından hemen her akşam verilen katliam haberleriyle iyice endişelenen aile fertleri Neşe’yi vazgeçirmek için ellerinden geleni yaptılar. Annesi, babası, iki ablası her ne dedilerse ikna edemediler Neşe’yi. “Bayrağımın dalgalandığı her yere giderim. Ben gitmezsem, o gitmezse kim gidecek. O insanlara yanlışı doğruyu kim gösterecek?” diyor başka bir şey demiyordu.
İkna çalışmaları sonuç vermeyince babası Hasan amca; “Madem öyle ben de seninle geliyorum. Seni oralarda yalnız bırakamam.” demişti çaresiz. Baba kızın Tekirdağ’dan Diyarbakır’a yolculukları da böylece başlamış oldu.
Bismil’e ulaştıklarında ilçe milli eğitim müdürlüğünden görev yerinin teröre müzahir bir yer olan Çavuşlu Köyü olduğunu öğrendiler. Bu haber babanın tedirginliğini artırsa da Neşe’nin sevincinden hiçbir şey eksiltmemişti.
Köye gider gitmez Neşe heyecanla okula gitti. Ancak okulun durumu içler acısıydı. Ancak okulun harap hali bile Neşe’nin moralini bozmadı. Ertesi gün muhtar ve köyün ileri gelenleriyle görüşüp okulun eksiklerini gidermek, eğitime hazır hale getirmek için yardım istedi. Ancak bir tuhaflık vardı zira muhtar ve köylüler bu konu da hayli isteksizdi. Neşe yine pes etmedi. “Siz usta bulun, tamirat başlasın. Parasını ben vereceğim.” deyince hemen ertesi gün onarım başladı ve on gün içerisinde de okul eğitime hazır hale getirildi.
Neşe öğretmenin ilk maaşı okulun onarımı için tutan bedeli ödemeye yetmeyecek, bir sonraki maaşını da ustalara vermek zorunda kalacaktı ama o mutluydu. Artık her türlü güçlük aşılmıştı. Okulda dersler başlamıştı. Neşe öğretmen mutluydu, öğrencilerinin her biriyle ayrı ayrı ilgilenmeye gayret ediyordu.
26 Ekim 1993 akşamı Neşe öğretmen her zamanki gibi mutlu ama yorgun dönmüştü okuldan. Babası ile biraz sohbet ettikten sonra bir sonraki günün ders programını hazırladı. Okulun masraflarından dolayı henüz kendisine bir ocak ve mutfak malzemesi alamamıştı. Biraz dinlendi ve akşam yemeğini hazırlamak için küçük tüpü çıkardı. Biberleri kızartmak için henüz koymuştu ki tavaya köyün içerisinden yükselen köpek havlamaları dikkatini çekti. Rüzgar sesi ve ürkütücü köpek havlamaları bir terslik olduğunun habercisi gibiydi aslında.
Ne olduğunu anlamaya çalışırken sertçe vurulan kapının sesiyle irkildi Neşe öğretmen. Babası hemen kapıya koşarak “Kim o?” diye seslendi. “Köydeniz, hoca hanımla bir şey konuşacağız.” cevabı babasının tedirginliğini gidermese de Neşe; “Baba belki köyde bir sorun vardır, bizden yardım istemeye gelmişlerdir.” diyerek açtığında kapıyı tepeden tırnağa silahlı kan böcekleriyle karşılaştı.
Neşe öğretmen korksa da sakin kalmaya çalışıyor, içinden; “Biz silahsızız propaganda yapar giderler, bizi öldürmezler.” diye geçiriyordu.
Teröristlerden biri düzgün bir Türkçe ile “Biz açıklama yapmadık mı? TC’nin hiç bir öğretmenini önderliğin talimatları doğrultusunda Kürdistan’a sokmayacağız demedik mi?” diyerek Neşe’nin babasını tüfeğinin dipçiğiyle vurarak yere düşürdü.
Babasını o durumda gören Neşe öğretmen belki köyden yardıma gelenler olur umuduyla çığlık atmaya başladı. Ama boşunaydı. Sanki bütün köy ölüm uykusundaydı.
Bu arada doğrulan babası; “Beni öldürün ama kızıma dokunmayın.” diyerek feryat ediyordu ki, teröristlerden birinin silahından çıkan kurşunlarla oracıkta can verdi.
Neşe öğretmen donup kalmıştı. Bağırsa da artık sesi çıkmıyordu. İnsanlık düşmanı sefil katiller onu saçlarından sürükleyerek köyün çıkışındaki küçük tepeye kadar götürdüler.
Ve henüz 22 yaşındaki silahsız gencecik Neşe öğretmeni o tepenin üzerinde silahlarından çıkan sayısız kurşun ile şehit ettiler. Çünkü kimilerinin barış havarisi ilan ettiği terörist başı, insanlık düşmanı Öcalan’a göre öğretmenler kürtleri asimile etme projesinin bir parçasıydı ve yok edilmeleri gerekiyordu.
PKK terör örgütü, Serxwebun dergisinde bu vahşi katliamı “Ajan ve işbirlikçileri öldürdük.” diyerek üslenmiş duyurmuştu.
Aradan tam 28 yıl geçti. PKK öğretmenlerimizi katletmekten vazgeçmedi. Tıpkı Neşe ALTEN gibi, henüz ömrünün baharında kızıl kurşunların hedefi oldu Necmettin YILMAZ, Aybüke YALÇIN.
Şehit Neşe ALTEN ve babası Hasan ALTEN’in kabirleri başında yazan bu dörtlük adeta bir ibret vesikası gibidir;
Bir arzu peşinde koştu deseler
Hasret şerbetini içi deseler
Neşe ile babası bu dünyadan göçtü deseler
Garip mezarlarına gelen olur mu?
Bazıları unutmuş olabilir. Ama biz unutmadık, unutmayacağız ve unutturmamak için elimizden geleni yapacağız.
Televizyon ekranlarında arz-ı endam eyleyip; "Çocuklarım babalarına sarılamıyor:" diyen ve kendisi de bir öğretmen olan Başak Demirtaş’a soruyorum. Ya 28 yıldır kızının, kocasının soğuk mezar taşına sarılan Nazife anne ne yapsın?
Bugün siyasi saiklerle PKK’nın askerlik şubesi HDP’ye göz kırpanlar, Demirtaş’a güzelleme yapanlar bilsinler ki Allah’ın adaleti şaşmaz. Bu mazlumların ahı yakanızı bırakmaz! PKK insanlık düşmanı bir terör örgütüdür. HDP’de onun yancısıdır!
Bu vesile ile PKK terör örgütünün katlettiği bütün masum şehitlerimizi bir kez daha rahmetle anarken bu insanlık düşmanı örgüte aşikar yahut gizli destek veren işbirlikçilerini nefretle lanetliyoruz.
Kahrolsun PKK! Kahrolsun işbirlikçileri.
YORUMLAR
öncelikle, Allah rahmet eylesin.
aynı yurtta kalıyorduk rahmetli ile. sınıf arkadaşımla aynı odayı paylaşıyorlardı. onun ve başka arkadaşlarımızın şehitlik haberini aldığımızda dizlerimin nasıl boşaldığını hatırlıyorum.
maalesef o dönem kelle koltukta geziyordu doğuya tayini çıkanlar öğretmenler. kaç arkadaşımız gencecik yaşında kurşuna dizilerek şehit edildi.
ve evet… özgürlük lafını arsızca sakız edip, mazlumu oynayanlara; “ kardeşlik” şarkıları söyleyerek şirin görünme çabasındaki bu vatan hainlerine inanan - ne yazık ki- azımsanamayacak bir kitle var.
ruhları şad, mekanları cennet olsun…