- 636 Okunma
- 1 Yorum
- 2 Beğeni
BU GİDİŞ NEREYE
İnsanoğlu bir değirmen gibi iyiye ve güzele dair ne varsa öğütüyor. Geleneklerimiz, göreneklerimiz, o güzel hasletlerimiz avuçlarımızın içinden kayıp giderken koyu bir taassup ve cehalet “Anadolu İrfanı” ambalajıyla pazarlanmaya çalışılıyor.
Oysa çocuğunu okutmak için ceketini satan babanın fedakârlığıdır Anadolu irfanı; parayla çocuğuna gelecek satın alan haramzadeler ne bilsin?
Evinin önünde oynayan çocuğunun eline şeker verirken, komşu çocuklarının da canı çeker belki diye çocuğunun ceplerine şekerler dolduran annenin inceliğidir Anadolu irfanı; hiç ölmeyecekmiş gibi haram lokmalarla kursak dolduranlar ne bilsin?
Korkunun olduğu yerde bile hakkı haykıran, can pahasına zulmün karşısında, mazlumun yanında dağ gibi duran delikanlının cesaretidir Anadolu irfanı; günebakan çiçeği gibi yüzünü her zaman güce ve otoriteye çeviren omurgasızlar ne bilsin?
Bölüşmeyi bilenlerin, komşusu açken, tok yatmayı zül sayanların merhametidir Anadolu irfanı; çöpten ekmek toplayan fukaraya iğrenerek bakan sonradan görmeler ne bilsin?
Özünü bilen, köklerinin tutunduğu maziyi bilen ve ancak yüzünü atiden bir an olsun ayırmayan çocukların umududur Anadolu irfanı; geldiği yeri unutan köksüzler ne bilsin?
“Yaradan Rabbinin adıyla oku!” emrine ram olanların, “İlim Çin’de de olsa gidip alınız!” buyruğuna kulak değil, yürek verenlerin imanıdır Anadolu irfanı; sorgusuz, sualsiz biat eden, her olayda keramet arayıp bulan, fakirliği imanın alameti sanan tembel miskinler ne bilsin?
Komşu bahçeden aldığı üzümün asmasına bedelini iliştiren takva sahiplerinin tavrıdır Anadolu irfanı; domuz yemekten korktuğu kadar, kul hakkı yemekten korkmayanlar ne bilsin?
Teslimiyetin zirvesidir, tevekküldür Anadolu irfanı; günde beş vakit yaradanın huzuruna çıkıp tam kırk kez “Yalnız senden yardım dileriz.” dedikleri halde, dünyevi işler için kravatlı puştların peşinden ayrılmayan dalkavuklar ne bilsin?
Malazgirt’te Sultan Alparslan, surların önünde Fatih Sultan Mehmet, Viyana kapılarında Kanuni Sultan Süleyman, Sakarya’da Mustafa Kemal Atatürk’tür Anadolu irfanı; milliyetsizler ne bilsin?
Yedi düveli topraklarımızdan kovarak kurtuluş savaşını kazanmışız, lâkin Atatürk’ün en büyük savaş dediği cehaletin hakkından gelememişiz sanki.
Cehaletin kutsandığı bir sistem köle düzenidir. Ve bu düzeninin devamlılığını sağlayan da halinden memnun kölelerden başkası değildir.
Ne güzel söylemiş iki cihan serveri (sav) efendimiz; “Ey Ali! Cehaletten daha çetin bir yoksulluk ve akıldan daha faydalı bir mal yoktur.”
O halde sormanın vakti gelmedi mi?
“Bu gidiş nereye?” *
* Tekvin Suresi; 26. Ayet