Hiçlik Dünyası Ne Zaman varlık Dünyası Oldu Ki
Yer var mı dünyada güneşin doğmadığı
Ten var mı dokunmadığı
Yer var mı dünyada caminin olmadığı
Ezanın okunmadığı…
Mesele dokunmakta, görmekte hatta duymakta değil
Mesele her yerde aynı şebeke, telefon gibi hücresel
Var mı dünyada insanın yakınmadığı
Şerrin dökünmediği!
Kim insanı sorgular, kadını kırbaçlar, dünyaya düzen verir ki… Kim idam deyip, yaşayan insanı öldürebilir ki? Kim Tevratı, İncili bozduğu gibi Kur’anı bozmaya heves eder ki? Baktı ki bozamıyor, yaşama alışkınlıkları ile tehdit ile, terör ile şerrini yaşatmaya çabalar ki? Allah’ın nizamı bir, Kitabın koruyucusu bizzat kendisi, güneşi doğduran, rızkı veren de O… Kim bunu değiştirmeye kalkabilirde başarılı olabilir ki? Hani suyun rengi, rakamların hesabı, yaranın iltihabına… Bu ilahidendir de, ben bunu değiştirebilirim diyebilir ki? O güneş doğmasa kim gerçeği görebilir ki… Kim yağmur yapmasa içecek su bulabilir ki?
Karunlar, firavunlar… Şimdi isim değiştirdi. Oldu isimleri Taliban, El kaideler, DEAŞ’lar, Süper güçler… Geçmişte ki neyi başardı ki gelecekteki başaracak! Güneş doğdukça, tene değdikçe suda ki kirlenme gibi bu kötü örnekler hep olacak. Her defasında bu kirlenme temizlenecek, Rabbim kıyameti koparmadıkça bu düzen devam edecek. Kim bunu görebilirse, dosdoğruyu yaşatmak için savaşacak, çaba gösterecek… Şehitler toprağın üstüne mührüyle imzasını koydukça o yörede huzur olacak… Yoksa bu dünyada insan hayatı ebediyen son bulacak.
Arş arş ileri marş ileri
Dönmez geri Türk’ün askeri
Sağdan sola soldan sağa
Salla bayrağı düşman üstüne…
Düşman kimdir… Kısaca insana düşmanlık eden, Allah’ın yarattığını bozmaya gözü kara girişen zalimdir. Bütün enerjisini dünyada harcar, ebedi hayatta varacağı yer cehennem… Bu dünya hayatı sadece bir ömür, ebedi hayat ise sonsuz. Ben hep şaşardım niye matematik öğrencisi başarız diye, neden bu kadar basit bir hesabı yapamaz diye… Zalimleri gördükçe bunun rastgele bir olgu olmadığını görüyorum. İnsan hesap yapmayı bile unuttu… Matematik gereksiz dedi… Bu bilgiye sahip olanlara acıdı… Öyle bir an gelecek ki kim kime acıyacak görülecek de.
Şu olsun bu olsun, bir başkası yanlışı düzeltsin diyen tembel vari duyarsızlık var ya. Hani yılan kıvrıla kıvrıla sessizce uyku anını bekliyor ve sokarak zehrini şırınga ediyor bedene. Bu uyku anı kimilerinde öyle uzun ki ölünce uyanıyorlar. Şu kadar süper gücüm dese de Koronaya karşı direnemiyor insanlık, savaşamıyor. Aşısını yani silahını bile keşfedemiyor. Hani Allah’a muhtaç değildi, hani kendisi süperdi, hani her yeri istese talan ederdi… Gelinen noktada isyan eden insanlık kaosun içinde, çaresiz… Çıkış yolu bulamıyor. Gözün görmediği bir virüs insanlığa meydan okuyor ve kimse buna karşı direnemiyor. İnsanlığın Allah’ın ilmiyle bu gerçeğini görmesi için bundan iyi cellat olabilir mi?
Nasreddin Hoca’ya sormuşlar: “Kimsin?” “Hiç” demiş Hoca, “hiç kimseyim.”
Dudak büküp önemsemediklerini görünce, sormuş: “Sen kimsin?”
“Mutasarrıf” demiş adam kabara kabara.
“Sonra ne olacaksın?” diye sormuş Nasreddin Hoca.
“Herhalde vali olurum” diye cevaplamış adam...
“Daha sonra?..” diye üstelemiş Hoca.
“Vezir” demis adam.
“Daha daha sonra ne olacaksın?”
“Bir ihtimal sadrazam olabilirim.”
“Peki ondan sonra?”
Artık makam kalmadığı için adam boynunu büküp son makamını söylemiş: “Hiç.”
“Daha niye kabarıyorsun be adam, ben şimdiden, senin yıllar sonra gelebileceğin makamdayım:
‘Hiçlik Makam’ında!”
Mezara götürdüğümüz amelimiz, gerisi hiç… Dünyada her şey mümkün ama öyle an geliyor ki kalmıyor sahip olunacak hiç bir şey. Nitekim Avrupa’da bu gerçeği görenler intihar yolunu seçiyorlar. Bu dünyada insanın en doruk noktası hiç, yokluk… Öyleyse, bu yokluğu görüp, dünyayı talan etmeye, yalan söylemeye, bir cennet aramaya gerek yok, çünkü yok, hiç. Tek aradığımız ve bulacağımız gerçek, hayırlı amellerin yaşantıldığı bir çevre, kardeşlik, dostluk… Biz hiçiz bu dünyada bunu anlayın. her şey yaratılmış ve yaratılan içinde oyun oynuyoruz. Keşfettiğimiz yaratılan, başka bir şey değil. Oyuncaklar yerine gerçeği yaşatmak ve paylaşmak… Bu en doğrusu…
İnancımızın kaynağı Kur’an.. Her kelimesi değerli bir öğüt. Güneşi izleyerek seyahat etmek gerek, her yerde başka izi, onu keşfetmek gerek, okumak ve yaşatmak… İzleri takip edip, geçmişten ders almak bize mutluluk ve huzur verir. Gerçeği bulmak ve yaşayabilmek umuduyla..
Saffet Kuramaz
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.