Balkonda bir kadın
Dördüncü kattan bakmak güzeldi. Balkon demirine iyice abandı. Göğsü aydınlıktı. Kollarının demirden acımasına
bakmadı.Aşağılara baktıkça devleşiyordu. Ilık esen bahar esintisi saçlarına değemiyordu. Başını beyaz tülbentle bağlıyordu. Pembe oyada siyah boncuklar kadının pembe yüzüyle siyah gözlerini andırıyordu. Fark birinin canlı olmasındaydı.
Poşnak mahallesi sakinleri geçiyordu apartmanın önündeki asvalttan. Yukardan bakıyordu ya küçüktüler gözünde. Yoldan geçen, yeni dört katlı apartmana baktıkça, bizimkinin göğsü daha bir aydınlanıyor, kim bilir kararıyordu o ayrımında olamayacak denli bilgisizliğinden göremiyordu. Daha okuma yazmadan haberi yoktu. Böylesi bilgisizliğe onu tanıyanlar dünden razıydı. Ağzında bakla eğlenmezdi. Bir komşusuyla konuşsun, olan biteni mahalle haber alırdı. Sol tarafa çevirdi yüzünü. Altta buraya taşınmadan önce oturduğu evine baktı. Şimdi eltisi oturuyordu. Küçümser gözlerle yıkık balkona baktı. Ağzındaki sakızı iyice ezercesine çiğnemeye başladı. Eltisi elinde bir örtüyü balkondan çırpmaya çıkmıştı. Sakızı çıtır çıtır çıtırdattı. Gâvura burası lâyık dedi, oh olsun., ohh! Eltisi yukarıya baksın diye yalandan öksürdü, hımkırdı. Kötü ev, ebeden kalma. Hemde toprak duvarları dökülüyor. Tavanında fareler oynaşıyor; tabanında börtü böcek. İmanıma dinime yittiydi. Bi ferahça oturuyum burada. Kaç senedir burnumdan geldi. Hoş anamgilin evi de bek iyi değildi ya!
Bacakları ağrıyordu ama o bunu önemsemiyordu. Kim görüyor bacağının ağrıdığını. Eski ev sıcak olurdu. Hele bir de sobayı gözelce yaktın mı hamam gibi. Üşüyordu yeni, daha iyice kurumamış apartmanında. Pek evde oturmadığı için o denli farkında değildi. Olsun çevreye caka satmak yeterdi. Gelen geçen başını çevirip soruyordu: Bu ev kimin ki? Bu devirde ev yapmak kolay değil arkadaş, çimento, demir o para! Usta amele- mamele dirken adamın canı çıkar ha! Brav doğrusu! Adamlar uzaklaşırken sürerdi konuşmaları:
" Kimin diyon, şu bakkalın mı?
" O Fransa’ya çalışmaya gitmedi mi?
" Gitti gitmesine emme gardaşım. Bu apartmanı abisi dikti.
" Neyinen dikti?
" Babalarından yirleri varmış heralde Angara yolu tarafında. Tabii söylenene bakılırsa bu küçük kardeş salaklık yapmış.
" Nasil yani?
" Eski evler üvey analarının elindeymiş. Küçük oğlan yimemiş, içmemiş para biriktirmiş ve de üveylerin hisselerini satın almış. Sıra üş kardeşe pay itmeye gelince de küçük oğlan oku yimiş!
" Onun hissesi yok mu şimdi apartmanda?
" Ne gezer! Oğlan avanak gardaşım. Eski evi de dükkânı da ona tekrar satmışlar.Elinde son kalan parayı da almışlar.
" Vay anasını yav!..
Ilık bahar esintisi tüm konuşulanları balkona, dördüncü kata çıkaramıyordu.( Her tür yalanın döndüğü bu boş çuval.) Balkondaki kadın sakız çıtırdatıyordu. Sakızını patlatması karşıdaki tek katlı, iki katlı evlerden duyuluyordu.
Kimi:
" Valla gözüm körolsun bu Fatoş’un sakızı.
Kimi komşu da:
" Allah irme Fadimanim gibi, bu nasıl sakız çiğneme anam diyordu.
Aşağıları görmemek çok kötü. Yukarılara çıkınca hele aşağılar daha iyi görünür. Bir köşede büzülüp kalmaz insan, her yeri rahatlıkla görebilir.
Acaba Öyle mi?
19. 11. 1981 / Nazik Gülünay
Yıllar önce yazdığım bir öyküm, tabii kendi çevrem yazdıklarım. Fadimanim benim rahmetli eltimdi. Alt katta gözlediği ise benim. Öykünün devamını beğenirseniz daha sonra yazacağım.