- 344 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Güçlü birey güçlü devlet.
Getirin tüm günahları soframa .Tüm unvansız insanlar yoldaşım . Kediler arkadaşım benim. Üzmeyin onları yokluğumda.
İnsanlar toprağa misafir.Ruhları gökyüzünde. Yıldızlar bilir onları. En cömert kadınlar isimlenir onları. Satürün ve Neptün. Of üşüdü ruhum.
Korkuyorum küfelerim günahlarımla dolu. Ne olacak bana anlatın olurmu çırpın kanatlarınızı penceremde .Beni ısıtın üşüyorum.
Ölüm erken gelir. Tüm hayelleri göçürten bir kasırgadır o. Yapacaklarınız daha bitmemiştir. Sınırsızdır sizin umutlarınız. unvanlarınız makamlarınız hükümdarlaştırmıştır sizi cehaletin karanlığında.
Günahlar ceviz çuvalları gibi sert kabukları saklar ruhunuzda kırmaya zorlanırsınız tabularını hayatın. Gökyüzünün mavi göründüğüne kanmayın siz. Karanlıktır uykuları uyanmanın .
Papuçları kırmızılı bir kadın ağlıyordu bir hastane odasında. Geldi dedi o kara paltolu ölüm. papuçlarımı kirletti ! Geride bir izdüşümdü kalan.
Güçlü bir yuttaş güçlü bir devletin sırrıdır. Yuttaşlar devletin var oluş sebebi olduğuna göre güçlü olmaları tabi bir durumdur.
İnsanı etkiliyen her olgu topluma yansır bu yansıma ortak paydanın işleviylede ilgili bir durumdur. İnanç kavimsel farkındalık eşitlik özerklik (bireysellik ) birbinin içindeki daireler gibidir .Bu olurlar gökkuşağının renkleri gibi birbirini basınlamadan toplumda kendine yer bulmak zorundadır.
Yazı bu süreci belgeleyen toplumsal hafızayı oluşturan en etkin gerçek olarak kültüre ivme kazandırır .Ona bir mahzende olgunlaşma şansı tanır.
Zıtsal çelişkiler çatışkıları öne çıkartır. Bu durum insan ruhunun içselliginde olmakla birlikte toplumsal yaşamdada gözlenilebilir bir yansıma olmaktadır.
Birey kendini yaşamını yurttaşlık bilinciyle varsalı olduğu devletini kültürle özneleştiği kavimini anlamak durumundadır. Yirmibirinci yüzyıl iki dev savaşla kapana dursun (birinci ve ikinci dünya savaşları ) yirmibirinci yüzyıl bir farklı belirsizlikle sürece katkı vermektedir. İnsanlıgın iyiyi güzeli doğruyu arayışının devam ettiğini söyliyebilmeliyiz !
Ülke açısından yorumlamaya çalışılırsa görülürki Ülke Kemalist devrimin tüm çağdaş ve ilericilik yönergesine rağmen gelgitlerden kurtlulamamış görünmektedir. Özellikle generallerin gerçekleştiridigi oniki eylül derbesinin ülke izdüşümünü belirsizliğe ittiği rahatlıkla söylenebilir.
Toplum generallerin ortak mutabakatına (anayasa ) halk oylamasıyla yüzde doksanlarda kabul vermiş görünsede halk refaranmdumlarının toplumları her zaman doğruya götüremediginide göstermiş olmaktadır. De ki: “Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu!” Doğrusu ancak akıl iz’an sahipleri bunu anlar zümer süresi .’
Oniki eylül 1980 ülkeyi karma ekonomi modelden küresel kapitalizme hazırlama eylemi olarak görülebilir. Ülke için sonuç bu olmuştur.
Dış kaynaklı kapitalizim ülke kaynaklarının öngörüsüz özelleştirilmesi kontrolsüz nüfus artışı kökten dinci arayışların bu sürece katkı vermesi çağdaş ülke imajını oldukça hırpalaya dursun. Yaşam kapitalizimin çarklarında kitleler için çekilmez bir ortam yaratmıştır. Günümüzde ülkede üst sınıf ve yoklukla mücadele etmeye çalışan dünyavi yaşamdan vazgeçmiş bir miskin toplum yansıması öne çıkmış görünmektedir.
Ortak akıl katılımcılık çağın gerçekleri evrensel değerler .köksel kültür birbirinle barışık olmadıkça insanların bir kurtayıcı aramaları bir patolojik durum olarak gerçeklik kazanmaktadır .buruygan yönetimlerin bu süreçten beslendiğini ifade etrmek yanlış olmayacaktır. Birey yaşamla mücadelesinde çaresiz kaldıkça onu içeriğine taşıyan dinsel doktirinler olmaktadır. Bireyin inançlı olması fıtratının bir sonucudur .Toplumda dinsel otoriteyse toplumsal yetmezliğin bir sonucu olmaktadır. Din bireyleri etkiler bu doğal bir sonuçtur Dinin otoriteleşmesiyse toplumsal bir yılgınlığın sonucu olmaktadır. Burda din gerçek amacının dışında bir sayasal yaptırım aracına dönüşmekte ölüm ötesinden öncül yaşamı kıskaca sürüklemektedir. Bu dinin kendisiyle ilgili bir sonuç değildir . otoritenin kendi varsalına dini çimento etmesiyle ilgili bir fili durum olmaktadır. Bırakalım bireyler dini kendileri yaşasın.
Kapitalizm bireylere asla huzur vermemiştir. Dogası geregide vermesi mümkün değildir. Kapitalizim parayı ve artı değeri sever bunu tek elde biriktirir .Bireylere insanca yaşama şansı dahi vermeyi kabullenmez.
Demikrasi bir araçtır derler .Dogru olabilir araç bizi eşitcil kabul görür bir sosyal yaşama kavuşturabilir. Birey bunun bilincine ulaşmaya çalışmalıdır. İşin bir başka yansıması ölümün bizi meçhuliyete taşımasıdır burda inancın dinin öncül aktörlüğü ruhumuzun hükümdarı olur.Sonuçta birey ölümlüdür ve ölüm omuzlarımızı çökerten bir yük oluşturmaktadır dinin bu yükü hafifleten bir kaldıraç görevide gördüğünü kabullenmek gerçekçi olmaktadır .
Burda süreç yenilenmenin gerekselligiyle ilgili bir durumdur. Çagın dinini kendi içimizde olgunlaştırabilmeliyiz.Buda Anadolu halkı olarak kökleri yedinci yüzyıla hatta daha ötelere uzanan dinsel gerçekliği çağın olurluluguna taşıma beceresiyle ilgili bir durumdur. Dünyavi yaşam çizgisini akıl ve mantıkla belirler kültürden beslenir burda dininde bir kültürel etken olduğu gerçeği yadsınmaz bir sonuçtur.
Büyük devrimci devletimizin öncüsü özgün asker Mustafa Kemal Atatürkün ifade ettiği gibi ‘din vardır ve lazımdır ‘
Birbaşka gerçeklik yansıması kavimsellik olmaktadır .Özsel ortak kültürün millet olma becerisinin bir yansıması ulus devletle ortaya çıkar. Bu süreç doğal bir süreçtir. Biz türk milleti olarak kültürel yoğunlukta tarihsel geçmişmizle oldukça verimli bir kavimsel gerçekliği yaşıyor ve yaşatıyoruz denilebilir.
Toplumsal yapıya bakıldığında günümüzde halk kitlelerinin en önemli öğrenmesi gereken sınıfsal bilinci olmaktadır. Emekçi sınıf ücret karşılığı çalışan işgörenlerin sınıfıdır. (Ücret karşılığı çalışan konum unvan sitatü gibi yapay olgulara rağmen emekçidir. ) Kapitalizm ucuz emek gücünü daim el altında tutmak ister .Kapitalizimin olduğu her düzende işsizler ve çaresizler gurubu emekçi sınıfın en önemli kümesi olarak var olmak zorundadır. Kapitalizim iş emek üretimde ihtiyacının ötesini görmekte bir çaba sarfetmeyi kendine amaç görmez. Yoksulugu eşitsizliği pek önemsemez .Burda toplumsal yaşamın ana gücü olan kamu otoritesi (devlet ) önemli bir sorumluluğa sahiptir. ! Yada olmalıdır.
Edebiyat toplumcu olmak zorundadır. Yarin kara gözleri size ilham verebilir. Ama sizin yaşamınız toplumcu duruşunuzla belirlenir. Yaşam her şartta adaleti sağlamıyor .İnsanlık bunun için varlığı boyunca mücadele etmiştir etmeyede devam edecektir .Ne çareki insanca hakça bir düzene ulaşamamanın yorgunluğundayız. Dileriz aydınlığa çıkmada her bir birey olarak yaşamımız iyi izdüşümü yansıtır. Yaşam biraz çalışmak çoğu kezde umut etmekle anlamlaşıyor .
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.