- 986 Okunma
- 9 Yorum
- 3 Beğeni
Misket...
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Gecenin bir yarısı nehrin kıyısında oturmuş insanların kıprayışları ve sesleri birbirine tanıdık gelmeden. Sanki oradan geri geri uzaklaşmasını izliyorduk.
Az ilerde sokağın yanı başında. İki üç kişilik kahkaha birikintisine benzer yığılmalarının sebebi, Zaten beli ve onların o içten pazarlık hızına yetişmek mümkün değildi.
Bir iki dakika sonra onlar giderdi. Yani başkasının gelmişliğine artık gözlerimiz fazlasıyla alışkındı.
Kendime ait arayışıma son vermiş biri olarak buraya gelirken yapbozdan bir yaşam hayalim yoktu. Kötü yola düşen meslektaşlarım evet meslektaşlarım onlar gibi bizi buraya düşüren utansın da demiyorum.
Sadece nefes alışıma sığınıp, artık sebepsiz seviyorum. Evreni, içindeki bütün canlıları, Hatalarımı ise, yedirip, içirdiklerime saymak zorundayım.
Lafı fazla uzatmayayım.
Hatırlamak istemediğim çok kötü anı olmasından dolayı; belki de Kendime karışı iyi niyetler beslemeyi öğrenmişimdir.
Bakın bakın Rüzgârın ettiğine bile karışmıyorum. Buraya oturduğumdan beri saç tellerimle oynaşıp, duruyor.
OF! Yine kendini hatırlattı namussuzun kızı ilk göz ağrım Gülbeyaz
Ve Gülbeyaz’ımın dediği gibi, soğuk adamın tekiyim belki de.
Hiç ısınamıyorum.
Yazın bitiş habercisi Ve kuru gazaller gerdan kıvırarak ağaç dallarında düşüyor. Kendi ısımın kuyusuna düşsem de. Üşüyorum incecik gömlekte
Hırka ince mont zamanı hava serinledi.
aah! Ne vardı; sanki dağınık yaşam şeklim olmasa başını omzuma koyan teni ılık ve güzel bir hatunum olsaydı.
Kala kala şu an yanımda emir erim gibi duran ve bir o kadarda kafa şeklime uyan Ardahanlı Misket Naciye kaldım.
Evet, isminin önünden başını alıp, giden misket kelimesinin nereden geldiğini ona çok sormuşumdur.
Hep aynı cevabi alırım
"zamanında piç kurusunun birinin, ağzından bu misket kelimesi çıktı. Sonrası bilmen mi? yiğit lakapsız olmaz bizim oralarda havasında atardı.
Vay beee misketim
Değişime ayak uyduran İkimizde kendi memleketimiz de ki gibi artık ucuz adamlar değildik
Yeter ki biz istemesini bilelim. Dedim.
Sabaha doğru ne olur diye bir fikrim yok. Ama bu gece bedensel tatil yapıp hiç çalışmayacaktık.
İkimizde bal gibi farkındayız Alkolün etkisi ile misketle cümlelerimiz daha da bir ahbap çavuşlaştı.
Misket! Misket paşam diyorum cümlenin gerisi uçuk pembe
Ve En kötü uyumda biri ile konuşurken el kol hareketlerimin fazlalaşması. Evet, bana pek beli ettirmiyor. Fakat el kol hareketlerimden misketin ben taraf yanı çoktan kara inmiştir.
Yine adamın omuzlarına dokunuş maharetin de bir vuruş yapmışım. Top gibi sekip geri ellerimin önüne düştü.
Niye vuruyorsun? Bana demediği gibi. Her seferinde yüzümün ortasına o sahte gülüşünü patlatıyor. Ya kızıp yâda gülecektim.
Birden uzaklardan Türk gençlerin çalmış olduğu yanık yanık bir müzik sesi yükseldi.
Bilindik bir şarkı sözlerinin tamamı aklımda değildi. Ama bildiğim bir kısmında yakalayıp, şarkıya eşlik etmeye başladım.
"Şimdi artık yalnızım
Ağlamak neye yarar
Zalimin zulmü varsa
Sevenin Allah’ı var…"
Uzatan gelen türkünün bütün ezgilerine yoldaşı olurken kopan tespih taneleri gibi sağa dağılmıştım.
Ve el kol hareketlerimin mağduru miskette bir daha dönüp,
Yok, misketim. Biz bu ecnebi memlekete geldiğimizden beri çok yoldan çıktık. Her gece koltuk altı ve diğer yeri kıl yumağı olan kadınların bedenine dokunup o dokunuşuna savaş süsü verip, birde zafer kazandığımızı sanıyoruz.
Misket, mavi gözlerini ışıltılı şehrin semasına dikmiş söylediklerimi bir an duymadığı hissi bile yaratmıştı.
Bu aralar dizleri öyle böyle değil çok ağrıyordu. Ufak dokunuşlarla önce ağrıyan dizine can vermeye çalıştı.
Birde yüzü alaycı bir tebessüm alırken o mavi gözlerinin ateşini kısıp, döndü bana
Ya sen ne mırmırlaşıyorsun başımda.
Hayırdır. Bu gün bir yerlere gidip gelerek günah sevap, terazisi ne çeker mi? aklına geldi.
Dök eteğin de ki taşları eeee ne yapalım bir avuç nefis için oramızı zincire vursak mı diyorsun?
Saatlerdir kurdeşen yemiş enik gibi Konun nereden nereye gideceği beli idi.
Yeter ama!
Sözlerine parmağını sokakta eğleşen insanları gösterip,
Yahu derdin ne senin bak şu insanlara giyimlerine saçlarına yaşlarını dikkate al
Hepsi çoluk çocuk senin dinine göre bir cehennem varsa gittiğinde.
Bak bu işi lehine cevir ve şanslısın herkes tanıdık cehennem öyküne tek değilsin yabancılık bile çekmesin.
Miskettin ani bu çıkışından sonra cümleler dilimin ucundan kaayalaşmış, sonra kıyılarıma çekildim.
İkimizde mahzunca akan nehre bakıp ve uzun bir süre sustuk.
Misket konuşmadan duramazda fakat sustu kısaca şansıma sessizliğinin anasını belledi derken
Derin üzgün bir yüz ifadesine bürünüp. Dönüp yüzüme ağabey sahi Gülbeyaz ilk göz ağırına ne oldu? Hiç anlatmıyorsun
Gülbeyaz?
Annem bi sohbet arası onun varlığını hatırladı.
Kara kazanın dibi işte annesinin annesi annemin dayısının kızı idi.
İlk defa çıkıyoruz iletişim fukarası köyümüzden
Bir garip sevinmiş yıllarca kayıp ettiği mutluluğumun o ruh eşimi bulmuş buluşma anına bir çırpıda hazırlık yaptık
Öyle farklı bir duygu ki bu gün bile adını andığımda içim ısınıyor avuç içlerim terlemesine engel olamıyorum.
.
Baştan bir değişiklik gibi geldi onu gidip görmek. Onunla beraber ne eder ne yaşatırlarım hiç bilemezdim ki ve başıma gelecekleri tahmin etme şansım sıfırdı.
Beyaz tenli sapsarı saçları ve yediğine helal etmiş, etine yorgun rahat doksan kilo vardı.
Evleri köy çocukların taş dizimlerine örnek olacak şekildeydi. Işık almaya unutulmuş sanki küçük pencereleri yeşil boyaya boyanmış kapısı ve bir yanı genişliyor; diğer yana dara bir daralmış görünüyordu.
Gelişimize haber ettiğimizden dolayı günler önceden ne yemek yapılacağı planmış yani en etli horozunun boyunu vurulmuş, bulgurun taşları ayıklanmıştı.
Bizim kızla tanışıklığımıza geleyim. Kâğıt helva gibi, her ısırık da dikkatimiz dağılıyor ama tatlı bir heyecandı.
İlk gün duvarlı renkli halıların süslendigi bir oda da baş başa yarım saat gibi konuşmak için girdik.
Sonrası diğer kaldığım üç günü berbat etmeyi başardım. Ne sen sor nede ben anlatayım. Allah beni kahretsin
Sanki kızı hemen benim karım olmaya hazırmış gibi oracıkta elleşmedik ve sırnaşmadık lafı bırakmadım.
Çüş!
Çüş ki ne çüştü! Fırsat elime geçmiş pisliğin tekiydim.
Sabıkça mı? Dersin erkek oldum havaları mı dersiniz?
Bir kadını yaşam alının içerisinde ve kendi evinde.
Ve bile seni istiyorum, asalaklığına girip tacizden daha pahada ileriye gitmiştim.
Onda yazık; bana daha bir yazıktı
Ağabey bi dur! Yavaş tek tek anlatımına yetişmiyorum
Nasıl yani sana yazık? Anlamadım.
Kimseye diyemediğim çirkin renklerin hâkim olduğu bir çocukluğumun olduğunu. On yaşında iken erkek çocuk bedeni kendisine hoş gelen tanıdık bir yakınımın tacizine uğramıştım.
Artık benim cinsellik olayı hedefi seç işini gör ve donunu yukarı çekti. Böyle nefretimi isyanımı yeniyordum.
Taciz olayı çok kötü bi durum
Evet, hemde çok kötü, her seferinde. Kendimi ona karşı savunmaya geçemedim. Saatlerce yatak da gözlerimi tavana dikip, bekledim. Nasıl ederim nasıl edemem gibi bir kimsesizlik de içimize dokunurdu.
Pekiyi o adamın ağına sen nasıl düştün ve bu taciz ne kadar sürdü.
Ben yaşıt oğluna tahtadan bir araba yapmıştı. Babam araba yapmasını bilmiyor ve hayvan otlatır dı o kadar becerikli değildi...
Araba çok güzeldi hep gider oların bahçe duvarında oğluna yaptığı arabayı hayranlıkla izlerdim. Bir tekeri önde ikisi arkaydı.
Bir gün yine öyle bahçe duvarına yaslanmış arabayı süren oğluna imrene imrene izlerken
Nasıl oldu anlamadım. Beni gördü yanıma geldi. İstersem bana da tıpatıp aynısın yaparmış
Ama bir şartı varmış.
Sen kabul ettin onun şartın öylemi?
Evet
Bana sadece dokunmasına izin vermiştim ki!
Ve sayısını hatırlamıyorum. Her fırsatta yakalardı beni sonrası yiğitliğim ete kemiğe büründüğü askerliğim yakınlaştı. O da anladı sanırım gücünün bana yetmeyeceğini bıraktı yakamı da.
Biliyor musun? Yıllar geçti o olayın üzerinde fakat yinede pantolon kemerinin çıkardığı o sese, pis ahır kokan nefesi ile uyanıyordum.
Düşündüm çok kez çocukluğumu kirleten o piçe keşke izin vermeseydim. Aileme deseydim.
Sustum! İşte tahta araba cellâdımın elindeydi ve ben onu istiyordum.
Ölmüştür dilerim ki!
İnşallah ölmüştür.
Sakin ol ağlama lütfen! Şimdi Senin çocukluğunda kirli olan bütün sayfayı yırtıp atalım olur mu?
Pekiyi Gülbeyaz ne durumdaydı.
Kendimden intikam alanın son çırpınışı ile benim savunmazlığımın bir değişik film karesiydi.
Gözleri yağmur sonrası su birikintilerine benzerdi. Başı önüne eğmiş bir türlü yüzüme bakamıyordu.
Nefesi hızlanmış yokuşlardan çıkıp uçuruma düştü.
Ve hep sustu! O bir kedi yavrusu gibi ayaklarını karnına doğru çekip karşımda küçücük bir lokmaydı.
Ve ben onu yuttum
Anlasan çiğnemden lop lop yutmuştum
İşte onun o durumu beni yaraladı. Kaç sefer beni af etsin diye ayaklarına kapanıp af dilendim.
Her seferinde suyu üzerinde kesilmiş balık gibi çırpındı ve bizi konudan uzaklaştırdı.
Hani diyorsun ya "sen sırlı bir adamsın" sır saklamayı o gün ilke edindim.
Sonra nasıl davrandın.
Vicdanımın sahiplendiği bir kadındı. Annemin sözünden hiç dışarı çıkmaması sonra aşı, işini bilendi. Ne yapabilirdim.
Çocuk var mıydı?
Yok!
O günahının bedelini benimle ödedi.
Misket ekmeğin son kırıntılarını toplayan kuş gibi etrafında bir iki sefer dolandı ve tekrar gelip yanıma oturdu. Şişede kalan son birayı kafam dikti yüzüme gölgesi düşen sokak lambasına rağmen gözleri gözlerime sabitlemiş
Nasıl yani ağabeyim? Dedi.
Cevap vermekle vermemek arası gözlerimi sanki gökyüzüne yeryüzüne kapatıyordum
.biri çıkıp gelse dediğim anlardı o anlar
Yolun karışı tarafında yetmiş yaşına yakın bir bayan misketi işaret ederek gelmesini söyleyince yaydan fırlayan ok misali yerinden kalıp elini omzuma koyup
Sora konuşuruz dedi ve gitti
Ben ise Orada bir başına
Alıcı mı?
Beklemeye koyuldum…
Teşekkür ederim seçkiye zaman ayırıp okuyana..🙏💕💕🌹
Seçilmeek güzeldi...
YORUMLAR
Konu gayet güzel imla hatalarının olması önemli değildir insanların gözünden kaçabilir ayrıca herkes imla hatalarına çok fazla dikkat etseydi editörlük diye bir meslek olmazdı yazarımızı kutluyorum güne düştüğü için..
Şadiye gürbüz(zaralıcan
Bir metin ya da kitap okurken karşılaştığım imla hataları yahut anlatım bozuklukları okuma zevkimi öldürür. Sonrası benim için bir ızdıraptır. Seçilmiş bir yazı olduğundan acaba ben mi bir şey kaçırıyorum diye bir kaç kez okumaya çalıştım ama netice değişmedi. Sayısız yazım ve imla hatası konu bütünlüğünün temeline dinamit koymuş. Peşinen hoşgörünüze sığınarak söylemeliyim ki yazının baştan sona dikkatle yeniden düzenlenmesi daha okunur ve anlaşılır hale gelmesine vesile olacaktır. Esenlikler.
yitiksevdalar tarafından 7.9.2021 10:11:00 zamanında düzenlenmiştir.
Şadiye gürbüz(zaralıcan
yitiksevdalar
Var olun var olun şairem.
Gün güzelliğine selam olsun.
En derin selam ve saygımla
Şadiye gürbüz(zaralıcan
Şadiye gürbüz(zaralıcan
Şadiye gürbüz(zaralıcan
Şadiye gürbüz(zaralıcan
Misket'i siyah beyaz Yeşil Çam filmi izler gibi okudum.
Yazı bir makaleden çok bir roman kurgusu film
senaryosu kadar başarılı.
Kutlarım yazan yürek ve kalemi.
saygılarımla.
Şadiye gürbüz(zaralıcan
Şadiye gürbüz(zaralıcan
saygılarımla
Günün yazısını ve de yazarını tebrik ediyorum
Gönül dolusu sevgiler ile...
Şadiye gürbüz(zaralıcan
Çok teşekkür ederim saygılarımla