- 265 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
STRATONİKEİA VII
"Hainlik yalan üzerine kurulmuş bir saray gibidir, yalanlar ortaya çıktıkça saray çökmeye başlar,"
3 gün sonra...
Artık Antiokhos gayet iyiydi ve bizde kaldığımız yerden yolumuza devam edecektik. Çünkü Antiokhos burada daha fazla kalmamızın babam Demetrios’a zarar vereceğini düşünüyordu. Babamın bize önerdiği bir şehride kabul etmedi. Antiokhos, Kral Selevkos’un bize yardım herkesi cezalandıracağını düşünüyordu. Şehrinden ne kadar gitmemize izin verse de Selevkos ona güvenmiyordu. Neyse ki babam ve Antiokhos ortak bir çözüm yolu bulmuştu. Babam Demetrios’un teklifi şu yöndeydi. Bizim Karia topraklarına gitmemiz ve Büyük İskender’in manevi annesi Kraliçe Ada’nın soyundan gelenler ile anlaşarak orada kendi şehrimizi kurmamızdı. Antiokhos haritalar üzerinde bilgeye bakıyor ve oraya beni adımı taşıyan muhteşem bir şehir kuracağını söylüyordu. Anlattıkları o kadar güzel ve masalımsıydı ki, gerçek olmasa bile dinlemesi beni keyiflendiriyordu. Bir sabah annemi görmek istediğini söylediğinde bende keyifle ona refakatçi oldum ve annem Phila’nın yanına gittik. Odasından içeri girerken içerde ki hizmetkarın anneme kaşık kaşık bir şeyler içirdiğini gördük, galiba ilaç saatiydi. Hizmetkar bizi görünce ani bir refleks ile korkup elinde ki şişeyi düşürdü. Şişe kırılarak parçaları yere saçıldı ve içinde ki ilaç yerlere dökülmüştü. Ona "korkma, korkma sakin ol" dedim oda "tamam efendim, birden kapı açılınca korktum, kusura bakmayın" dedi. İlacı döktüğü için ve şişeyi kırdığı için çok korkmuş olacağını düşünmüştüm. Hizmetkar şişenin kırıklarını toplayarak odadan çıktı. Antiokhos anneme yaklaşarak ona baktı ve "tıpkı annene benziyorsun" dedi. Bende gülümseyerek "yani o kadar güzel miyim?" dediğimde, Antiokhos bir koku almışçasına burnunu birkaç kere çekip, yüzü ciddileşti. Hemen kapıya koşup, "hemen o hizmetkarı getirin buraya diye seslendi" erkek bir hizmetkar ve muhafız bunu duyunca hizmetkar bayanı apar topar yaka paça bulunduğumuz odaya getirmişlerdi. Ne olduğunu sorduğumda, "bu kokuyu nerde olsa tanırım" demişti. Neydi ne yapıyordu birden bire onu bu denli öfkelenmesinin sebebini merak ediyordum. Lakin şu an çok ciddiydi ve öfkeli bende merakla hizmetkâra ne diyeceğine bakıyordum. Antiokhos muhafızlara ve diğer hizmetkârlara odadan çıkmalarını söyledi. Onlarda çıktıktan sonra az önce odada annemle ilgilenen hizmetkârın korku ile bakan gözlerini görmek için çenesinden tutup sertçe kaldırarak "bu ilacı kim verdi" dedi. O ise hiç düşünmeden "hekim Lakhes" yanıtını verdi. Antiokhos bana bakarak "o halde hekim Lakhes buraya gelecek" dedi. Artık bu durumda ona neler olduğunu sorup anlamanın zamanı gelmişti. "Antiokhos ne oluyor, o şişede ne olduğunu düşünüyorsun, ne vardı, zehir mi?" dediğimde. Antiokhos "sadece hekim Lakhes’in buraya gelmesi gerekiyor" dedi. Onun kolunu iyileştiren ve bu güne kadar krallığa bütün kalbi ve özverisi ile hizmet etmişti. Lakin Antiokhos’un isteği üzerine bende hekimin gelmesini istemek zorunda kalmıştım. Aradan çok zaman geçemeden hekim Lakhes getirilmişti ve Antiokhos’a, "nasıl oldu kolunuz iyi mi Prens Antiokhos" diyerek masumca gülümsemişti. Antiokhos "Şu anda konu kolum ile ilgili değil hekim Lakhes" dedi ve onun karşısına geçerek "kraliçe Phila’nın ilacını siz mi verdiniz hizmetçiye" dedi. hekim hiç düşünmeden "evet hizmetkar hergün bana gelir ve ilacını ben vererek onu uğurlarım" ertesi gün yine aynı durum tekerrür eder." Dediğinde hizmetkar ve Lakhes görünüşte çok normal bir iş yapıyormuş gibi gelse de Antiokhos ilginç bir şey olmalıydı. Antiokhos Lakhes’e Kraliçeye verdiğiniz ilacın içinde it üzümü var mı?" dedi. Hekim "hayır kesinlikle" diyerek Antiokhos’un elinde ki topraktan yapılmış küçük şişe parçalarını alarak kokladı ve " evet bunun içinde it üzümü özü olmalı, kokusundan anlarım" dedi ve devam etti. "lakin benim karışımımda it üzümü özü yok, hatta benim odamda iti üzümü özü hiçbir şekilde yok isterseniz bir örnek getirebilir ve odamı arayabilirsiniz" dedi. o sırada haber çabucak yayılmış olacak ki babam Demetrios ve Askalis kapıdan girmiş ve Hekimin son sözlerine şahit olmuşlardı. Kral Demetrios şaşkın bir şekilde "ne oluyor burada" diyerek bir yanıt beklercesine hekim Lakhes’e baktı. Lakhes hiçbir şey söylemeden ihtiyar eli ile Prens Antiokhos’u gösterdi. Antiokhos, Askalis’e bakarak konuşmaya başladı. "Kral Demetrios, Kraliçe Phila’yı bu duruma sokan az önce içeri girdiğimizde hizmetkarın içirdiği ilaç," Demetrios hizmetkara hemen döndü lakin Antiokhos devam etti. "hayır hizmetçiyi aşan bir oyun bu, hizmetçiye bu ilacı hekim Lakhes veriyor ve sanırsam hekim Lakhes’te bunu yapmaz. Lakin onu tehtid eden ve Kraliçe Phila’nın bu durumda olmasından avantaj sağlayan birisinin planı olduğunu düşünüyorum" dedi. Kral Demetrios Lakhes’e bakarak, "doğru mu bu" dediğinde, Lakhes kendinden emin bir tavırla, "kesinlikle böyle bir şey olmadı, benim yaşlı bedenimin ölümü arzuladığı ve ölene kadarda krallığa hizmet edeceğini herkes iyi bilir. Lakin bu gence geçen ağrısını kesmek için verdiğim karışımlar onu etkilemiş, zaten bunlar o ilaçları içtikten sonra normaldir kralım" demişti. Askalis ise kesinlikle hiç konuşmadan bizi küçümsercesine bakıyordu. Kral Demetrios " tamam herkes dağılabilir bu konun araştırılması için gereken her şey yapılacak ve sonunda eğer ki Prens Antiokhos’un söyledikleri doğru ise yargı olacak ve yargının sonunda suçlulara ağır cezalar verilecektir" diyerek odadan ayrılmıştı. Bizden başka herkes odadan çıktığında Antiokhos’un ellerini tutup gözlerinin içine bakarak gülümsedim. Onu gerçekten çok seviyordum çünkü çok zeki öngörülü bir insandı. Anneme verdiği önem ve bu tutumu ise doğru erkeğe aşık olduğumu bir kez daha ispatlamıştı. Annemin bu duruma düşmesine gerçekten o ilaç mı sebep olmuştu. Gerçekten bu işin içinde Hekim Lakhes’in parmağı var mıydı? Bunların arkasında Askalis mi vardı? Babam bu sorunu nasıl çözecekti? Bütün bunları düşünürken annemin odasındayken yeni bir hizmetkâr geldi. Bundan sonra Kraliçeye kendisinin bakacağını kralın görevlendirdiğini söylemişti. Ben bu duruma karşı çıkmıştım. "hayır ben bakarım, herhangi bir hizmetkara güvenemem dediğimde" Antiokhos bu duruma izin vermem ve kralın kararına karşı gelmemesi gerektiğini söylemişti. Ne kadar buna gönlüm razı gelmese de onun güveniyor ve bir planı olduğunu düşünüyordum. Bu sebepten hizmetkâra odayı bırakarak oradan ayrılmıştım. Prens bizzat kalenin içinde ve Pazar yerinde ki tüm tüccarları bizzat kendisi araştırmış ve kanıt bulamamıştı. Antiokhos bu durumun suçlularının, sonunda korkudan dolayı bir açık vereceklerini düşünüyordu ki, gerçekten de öyle oldu. Yiyecek içecek alımından sorumlu hizmetkâr Sujar’ı öldürmek için Pazar yerinde birisi teşebbüste bulunmuş ve onu ağır yaralamıştı. Sırtının sağ tarafından giren kama eğer sol tarafına girmiş olsaydı öleceği aşikârdı. Hekim Lakhes’in odasına getirileceğini biliyorduk ve geldiğinde bizde oraya ulaşmıştık. Hekime Antiokhos kesinlikle konuşmadan ağrılarını kesmemesini ve odada hasta ile yalnız kalmamızı istemişti. Hekim çok öfkelenerek " ben sizin saçmalıklarınız yüzünden işimi yapamıyorum" dediğinde onun bu tutumu beni üzerken Antiokhos bu durumu avantaj olarak görüyor ve doğru yolda olduğunu iddia ediyordu. Hekim odadan çıktıktan sonra Sujar’a Antiokhos yaklaşarak "ağrılarının kesilmesi ve iyileşmen için sana bir soru soracağım, sadece tek şansın var, eğer doğruyu söylersen, kurtulacaksın lakin yalan söylersen acı çekerek can vereceksin," dedi. Sujar ağrıdan inlerken tamam işaretiyle başını salladı. Antiokhos gülümsedi ve " kraliçe Phila’nın içine katılan it üzümü özünü sen mi temin ediyordun" durdu ve gözleri yaşardı acıdan kıvranıyorken Antiokhos elinin iki parmağı ile onun göğsüne hafifçe bastırdı ve acısını ikiye katladı. Sujar "evet" dedikten sonra onu bıraktı. Sujar’ın sözlerinden sonra Hekim Lakhes serbest gezmemeliydi. Kral’ın emri ile Hekim Lakhes bir odada tutsak edilmişti. Sujar’ın tedavisi devam etmeli ve toplanacak yargı meclisinde konuşması sağlanmalıydı. Kral Demetrios bunun önemli olduğu yargısız ceza verilmesinin halk tarafından hoşgörü ile karşılanmayacağını düşünüyordu. Antiokhos’ta ona hak veriyordu. Sujar’ın tedavisi önemliydi başka bir hekim tayin edilerek revirin önüne 4 muhafız bırakıldı. Lakhes’in böyle bir şey yapacağını annem Phila’yı bu duruma getirmek için ilaç temin edeceği aklımın ucuna bile gelmezdi. Acaba Sujar acının etkisi ile sırf baskılardan kurtulmak için yalan söyleyerek Lakhes’i mi suçlamıştı. İşte Kral Demetrios ve benim aklıma takılan bu olasılıktı. Antiokhos için ise bir an önce olaylar soğumadan her şey açıklığa kavuşmalıydı. Lakin bu durumda Kralın takdiri çok önemliydi.
Ertesi gün korktuğumuz şey olmuştu ve Sujar sedyede son nefesini vermişti. muhafızlar haber verdiğinde güneş ufukta yeni belirmişti. Antiokhos bunun içinde şahitlik yapmaması için öldürülmüş olabileceğini düşündüğünden. Kral Demetrios 4 muhafızı sorguya çektirdi lakin hepsi güvenilir ve krala canlarını adamış askerlerdi. Sujar ise ağır yaralıydı. Ölümü bir sürpriz olmamıştı. Bu durumda elimizde ki tek şahitte öldüğüne göre esir olarak tutulan Lakhes’te serbest bırakılmıştı. Öğlen vaktine doğru annemin yanına yeniden ziyaret için gittiğimizde kapıdan içeri girer girmez annem bana baktı ve gülümsedi ağzından hafif ve ince bir tonla "stratus" dedi. Tanrılar aşkına bu annem beni tanımış ve yıllar sonra konuşabilmişti. Bir tek kelimesi için neler verilmezdi ki, annemin sesini duyunca, hele birde kendi ismimi söyleyince dünyalar sanki benim olmuştu. Sevinçten gözlerimden yaşlar süzülüyordu. Antiokhos’un da yüzü gülüyordu ve haklı çıkmanın onuru gözlerinde belirmişti. "biliyordum, evet biliyordum" diyordu. Birkaç kez bu kelimeleri tekrarladı. Kral Demetrios ve vekil kraliçe Askalis’te haberi alıp annemin odasına gelmişlerdi. Babam Demetrios annemin ellerinden tutarak ayağa kaldırdı ve ellerini alarak yüzüne götürdü ve avuçlarının içini öptü, "Phila," dedi. annem ise sanki rüyadan uyanmış gibiydi. Bir ara Demetrios’un elini bırakarak Askalis’in yüzüne doğru boş boş baktı, "sizi hatırlayamadım" dedi. Hemen Kral konuyu kapatmak için "Phila sen hastaydın bu yüzden birçok şey değişti," dedi. Annem "nasıl bir hastalık başım ağrıyor?" dedi. Galiba dinlenmesi gerekiyordu. Bunca yıldan sonra birden uyanmak çok zor olmalıydı. Yalnız bırakarak odadan ayrılacakken beni bırakmamıştı. Beraber odada kalmıştık, hem böylesi daha iyiydi. Her şey böyle karmakarışıkken onu yalnız bırakmam olmazdı. Annem bana sarılmış öylece saatlerce kalmıştık. Gözlerimin içine bazen bakıp bakıp gülümsüyordu. Çok mutluyduk ve uzun süre bu mutluluğu çoktan hak etmiştik. Hizmetkarın getirdiği yemekleri suyu dahi kendisi tatmadan anneme yedirmiyorduk. Ben, babam ve Antiokhos’ta aynı durumdaydık. Her an her şey olabilir düşüncesi içerisinde güvenliği artırmıştık.
Babam, Askalis ve babasını uzak bir şehirde görevlendirerek üstü kapalı sürgün etmişti. Tabi hekim Lakhes’te onlar ile birlikte gönderilmişti.
Kraliçe olarak annem yine eski konumuna devam edecekti. Bu durumda büyük rolü olan Antiokhos’a ne kadar teşekkür etsek azdı. O gün orada olmasaydı. Hiç birimiz annemin ilacından dolayı bu durumda olduğunu çözemeyecektik. Prens Antiokhos sadece savaş ve strateji konusunda kendini geliştirmeyip birçok konu hakkında hatırı sayılır bir bilgi birikimine sahipti. Babam Demetrios ne kadar prensin burada kalmasını istese de sonunda veda günü gelmişti. Prens Antiokhos hoşgörüsü kimseyi incitmemesi ve iyiliği ile kısa zamanda çok dost edinmişti. Bizi uğurlamak için yüzlerce kişi kalenin kapısında hazır bekliyordu. Beni ve yanıma çocukluktan beri yanımda büyüyen yetim bir kız olan Lyssa konforlu bir araba ile diğer muhafızlar ise Antiokhos ile at sırtında yola çıkmıştık. Bu sefer muhafızlarımız atlarımız ve yolumuzda dinlenebileceğimiz birçok şehir vardı. Yola çıkarken Annem ve Babam bizim gidişimize bir hayli üzülmüşlerdi. Lakin Antiokhos’un aklında bir plan vardı ve bunu yapmaya kararlıydı. Karia topraklarında benim adıma bir şehir kuracaktı.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.