- 1713 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
RAHMETLİ (ALASAKAL MÜFTÜ ) H.MUSTAFA EFE HOCAEFENDİ -TAHARET-İ KÜBRA (GUSUL )RİSALESİ....
Geçenlerde bir arkadaşım okumam için 1980 li yıllarda Türkçe olarak basılmıs bazı dini kitaplar var ister misin dedi..Kitaplardan bazılarını seçip alıp evime götürdüm hemence içlerinde ne var ne yok bakmaya başladım.
Kütüphanemde olmayan eserlerdi hepsi de.İrşad,İrşadül Gafiliyn,Dürretül Vaiziyn,Peygamberler Tarihi,Mecmaul Adap, Abdullatif vb.olan kitaplardan birisinin yaprakları arasında on sayfalık sarı kağıda basılmış bir de Risale vardı.
Kapağı ve fihristi muhtemelen yıprandığı için olmayan yedi sayfası kalmış Risalenin önsözüne baktığım zaman beni taa 1979 yıllarına götüren anılar gençlik yıllarım gözlerimin önüne serildi birden.
Sonradan isminin Taharet-i Kübra yani büyük temizlik olduğunu öğrendiğim bu Risalede gusul abdesti bütün yönleriyle işlenmişti.Benim çok hoşuma gitti sizlerinde istifadesi için bu konuyu paylaşmak bu arada hocamızı da hayırla yad etmek istiyorum.
Yıl 1979 idi ben liseyi bitirdikten sonra yeni yeni abdeste namaza başlamıştım ve de Kuran-ı Kerimi yüzünden okumaya çalışıyor bu konuda çarşıda dükkanımıza yakın bir camide öğle,ikindi ve akşam namazlarında hem müezzinlik yapıyor,hem de hocalardan ders alıyordum.
Kırıkkale’de eski Samsun yolunun üzerinde bugün bir arkadaşımın babasının cenazesine iştirak ettiğimiz şimdilerde yerine bir hayırseverin adı verilmiş,yeni bir camii inşa edilmiş olan Deli Osman Camii Şerifi (Yeşil Camii)vardı.Oradaki Kur’an Kursu’nda yakından tanıdığım Kemal Ulaş Hocam ile Hasan Öcal Hocamızdan Kuran-ı Kerim dersi alıyordum.
Bu dersler sırasında ilk defa gördüm halkımızın Alasakal Müftü dedikleri bu zatı.O güne kadar meşguliyetimiz olduğu için camilere gidip dinlemek nasip olmamıştı.
Bir kaç hafta kadar olsa gerek derslerimizde arasıra ya tahta başında ya da kürsüde bize sohbette bulunmuşlardı.Gülen yüzünü nükteli,yumuşak,tatlı diliyle yaptığı dersini hala unutamıyorum.
Mübarek gecelerde biz farklı yerlerdeki Talebe Yurtlarımızdaki camilerde olsak da arkadaşlarımızın O’nun sohbetlerini Çarşı camii veya Gürler Caminde sahura kadar Kadir Gecelerinde dinlediklerini duymuştum.
Alasakal Müftümüzün 2011 yılında vefat ettiğini duydum ama okulda derste olduğumuz için cenazesine iştirak edemedim.Buradaki yani Kırıkkale’deki evinde 22 Aralık 2011 tarihinde öncesinde pek hastalık ağrı sızı çekmeden yatağında vefat ettiğini söylüyorlar.
Kalabalık bir katılımla kabrine tevdi edilen hocamıza rahmetler diliyorum.Bir oğlunun babasının vefatı ile alakalı yazdığı notu dinledim, duygulanmamak mümkün değil,bir teheccüd saatinde yatağında ruhunu teslim eylemiş.
Bazı yakınları ile damadı ve oğlu ile bir kaç defa sendikada vs. buluşup görüştük ise de hocamızı 1979’ lardan sonra görme fırsatımız olmadı.
Mustafa Efe Hocamız hakkında internette şu bilgilere ulaştım sizlerle paylaşmak isterim:
Mustafa Efe Hocamız , Kayseri Pınarbaşı ilçesi, Pazarören nahiyesinde 1923 yılında dünyaya gelir. Babasının, “Kara oğlum müdür olacak!” diye sevmesi belki boşuna değildir; müdür değil ileri de müftü olacaktır,
Küçük Mustafa. 1935-36 yıllarında ilkokuldan mezun olur; ancak resmi tahsil hayatı burada biter. Zira yakında bir tek köy enstitüsü vardır. Oraya da babası razı olmaz.
Nasıl olsun ki; aynı sebeplerle, yani çocuklar dinsizlikle, materyalist felsefe ile beyinleri yıkanacak diye mazbut Anadolu insanı bu işe rıza göstermemiştir.
1936 yılında evlilik yapar. Ancak bizim pek aşina olmadığımız bir usulle. Günlerden bir gün, yengesinin kardeşinin düğünü vesilesi ile yakın köye gider. Geceyi köyde geçirir.
Sabah ezanıyla uyanır ve abdest almak üzere köyün çeşmesine gider. Ancak ne görsün: Bir genç kız ondan önce çeşmeye gelmiş ve abdest almaktadır. Usulüne uygun abdest alması hoşuna gider ve caminin nerede olduğunu söyler ve kız da namazın evlerinde kılındığını, burada cami olmadığını söyler.
Ezanı okuyan kızın babasıdır. Dedesi ise Nuh Hoca’dır ki, köyün hocalarından imiş. Namaz sonrası bir köylü, “Bu kızı sana alalım mı?” deyince, yaşının küçük olduğunu söyler ama o, “Hayır, küçük değil!”, der.
Güzelliğe bakın ki, aslında Mustafa Efe Hoca, kızın edebine, çeşme başında usulüyle abdest alışına hayran olmuş ve orada bir ülfet meydana gelmiş. Sonrasında iş ciddiye binmiş ve evlilik zuhur etmiştir.
Mustafa Efe’nin, ilim tahsili yarım kalmış ama o kor hiç sönmemiştir. 1940 yılında başlayan ve dört yıl süren askerliğinin Islahiye evresinde, yazın uzun talim günlerini değerlendirme düşüncesi ile iki saatlik uyku ve istirahat zamanlarını, arkadaşı ile birlikte Çarşı Cami Vaizi Mehmet Bilge Hoca’dan Arapça dersi alarak değerlendirmeye karar verir.
Nitekim kısa ama bereketli zaman dilimlerinde hocasını da şaşırtacak şekilde Arapçaya çok çabuk intibak sağlar.
Emsile, bina, maksut, izzî ve merah gibi klasik Arapçayı büyük bir azimle hatmeder. Köylerde fahri imamlıklar, inşaatlarda rızık temini, Ankara Hacı Bayram’da Kardeşler Kitabevi açıp işletme; akabinde vaizlik ve müftülük sınavlarında üstün başarı sağlar.
Kayseri Gesi’de vaizlik; Şereflikoçhisar’da müftülük, Kırıkkale Müftülüğü, Keskin Müftülüğü, Kalecik Müftülüğü, Azdavay Müftülüğü gibi onlarca hizmet mekânı ve hepsinden de alnının akıyla çıkış…
Alasakal Müftü, ehl-i sünnet çizgisinden asla taviz vermeyen bir insandır. Sünnetlere karşı hassas. Mesela sakal konusunda hiçbir vakit taviz vermemiş.
Bu yüzden Kırıkkale’de müftüyken, dönemin kaymakamı, müftünün sakallı olmasından dolayı görevlilerin de sakal bıraktığını, bunun da hiç güzel bir şey olmadığını, sakalını keserse iyi bir şey yapmış olacağını söylediğinde Alasakal Müftü, “Kaymakam bey, bu benim inancımın gereğidir. İmamlar da inandıkları için sakallarını bırakıyorlar.
Kanunlarda da hiç kimse inancından dolayı kınanamaz deniliyor!” der. Bu cevap ona Azdavay’a sürgün olarak döner… 1980 yılında emekliye ayrılır; ancak din hizmetinde emeklilik elbette yoktur. O Kur’an kurslarında binlerce talebenin tedrisi ile uğraşır.
Alasakal Müftü’yü geride bıraktığı kıymetli eserleriyle görüyoruz. “İmanın Şubeleri”, “Sakın Yapma Binbir Yasak”, “Gemiyi Batıran Dalga” gibi bazı eserlerinin yanı sıra, belki de üzerinde en fazla durulması gereken eser, “Fetevayı Hindiyye”dir.
Türkiye’de tercümesine başlayıp, eserin tercümesini tamamlamak için bir vesile ile Medine’ye göç eden Alasakal Müftü, tercüme yapıp defterler tamamlandıkça Türkiye’ye, Ahmet Efe’ye gönderir; o da, bu eserlerin yayını ile uğraşır.
Nihayetinde ortaya 16 ciltlik bir külliyat çıkar. Bu eserin kıymeti, her gün düzenli olarak Ravza-i Mutahhara’da, sanki Efendimizin dizinin dibinde yazılmış olması ve neredeyse ikindi abdesti ile sabah namazı kılmak suretiyle, vakti bereketli bir şekilde kullanarak yazılmış olmasındandır.
Geride kıymetli evlatlar, torunlarının torunları, sadakay-ı cariye nev’inden eserler, binlerce talebe bırakan Mustafa Efe Hoca, bu dünyadan 2011 yılında ebedi âleme göçmüş.Rabbimiz rahmetiyle muamale eylesin mekanı cennet olsun .
Bu yazıyı yazmama sebep teşkil eden ve hocamızı bize hatırlatan bu küçük kısa ama muhtevalı gusul abdesti ile alakalı risaleyi yakınlarından izin alabilir isem sizlerle paylaşmak isterdim .
Emek bizden takdir ve tevfiyk Hz.Allah cc.dendir.Mevlam rızasına muvafık amellerde bulunmayı nasip eylesin.
Rahmetli Hocamız Taharet-i Kübra ismini verdiği risalenin önsözünde şunları yazmış.
’’Bu risaleyi yazmaya niçin luzüm gördüm.Bir gün sabah namazından sonra Çarşı camiinde halka nasihat etmek için kürsüye çıktığım vakit,kürsünün üzerine konmuş bir mektup gördüm.İlk işim imzaya bakmak oldu.İmza yerinde gözüme ilişen yazı:Ağlayan kalp.
Bu hal nazar-ı dikkatimi çekti hemen mektubu okuyuverdim.Ağlayan kalp neler yazmamış!!Ezcümle yaşı 18 olduğu halde guslü (yıkanmayı) bilmediğini ve kendi gibi bilemeyenlerin de sayısının binlerin üzerinde olduğunu bildiriyor.Ve netice bu hususta bizden yardım beklediğini arzediyor.
Biz de Yaradana sığınarak ve bir çok kitaplara baş vurmak suretiyle bu risaleyi hazırladık.İsmine de Taharet-i Kübra dedik.
Risalede Tuluatçılık yoktur.Her mesele müeyyidelidir.Okuyucular zahmet çekmesinler diye her meselenin sonuna o meselenin hangi kitapta ve hangi sahifesinde olduğunu gösterir rumuzlar koydum.Şöyle ki H harfi Halebi sagır,M harfi Mebsut,D harfi Dürer,İ. A İbni Abidin,N. İ. Nurul iyzah,B.harfi Büyük İslam ilmühali,M.V.harfleri ise Müzahirül vucut isimli kitapların rumuzlarıdır.Harflarden sonraki rakamlarda o kitabın sayfa numarasını gösteriyor.
Risalenin içinde haylice yabancı kelimeler geçtiği için iyice anlaşılması bakımından Risalenin sonuna alfabetik sıraya göre bir lugatçe çıkartıldı.Ümüt ederim ki bu Risaleyi iyice okuyan kimse gusül meselelerinin hemen hemen hepsini öğrenmiş olacaklardır.
Kırıkkale Müftüsü H.Mustafa Efe.
***
İnternette yazıp video ve görsellere baktığımda Hocamızın evlatlarının da kendileri gibi dini sahada hoca ve eğitimci olduklarını gördüm.Mehmet Efe ve Ahmet Efe hocalarımı biliyor ve takip ediyordum.
Kırıkkale’de halkımızın çok sevdiği,halk arasında Alasakal Müftü olarak anılan Hocamızın bazı sohbetleri paylaşılmış bir çoklarını youtube kanalından izleme dinleme fırsatım oldu.
Yıllarca kürsülerde cemaatin sorduğu suallere cevaplar vermiş.Bazende güncel sorulan suallere cevap verirken siyasi iktidarı yeren konuşmalar yapmış.Yeri gelmiş rahmetli Turgut Özalı Menderesi eleştirmiş.
Ramazan ayı,Hz. Hasan ve Hüseyin Efendilerimizin abdest almaları ve tadii erkan,namaz konusu ve Faiz yiyenlerin akibeti konusundaki vaazları çok dikkate değer.
Cemaati usandırmayan kırmayan nüktedan ve uyandıran bir konuşma uslubuna sahip Hocamızın sohbetleri neden halkımızın onu saatlerce dinlediğinin cevabını açıkalar nitelikte bir bakıma..
Bir adamın bir kızı varmış hikayesinde ise bir adamın tek kızını üç ayrı kişiye nikahlaması bunun için evdeki affedersiniz eşek ile köpeğin kız olmasını istemesi,duasının kabul edilerek iki güzel bir kız suretine tebdil edilmesi sonrasında babanın damatlarına bu sayısı üç olan evlilik yapmış kızlarının evlendikten sonra nasıl olduklarını suali ile evlilikteki ince sırları cemaati ayıplamadan yermeden oldukça maharetle uyarıcı ikazları dinlemeye değer.
Bir başka hususta Ehl-i Sünnet alimleri ve Ehl-i Beyte son derece hürmetle yaklaşımı ve Sahabe-i Güzinin hayatlarını en güzel bir biçimde bizlere ağlayarak samimi bir biçimde nakletmesidir ki dinleyenler Onun eshabı Resulullahı ve Ehl-i Beyti ne kadar sevdiğini göreceklerdir.
Gerek Timurtaş Uçar Hocaefendi olsun gerekse o devirde yaşayan Alasakal Mütümüz nevinden tüm alimlerimizde o yıllarda asla Ehl-i Sünnet akidesine bir muhalefet şefaati inkar,Kabir ziyaretine muhalefet göremezsiniz.
Bunların hepsi sonradan İlahiyat Fakültelerindeki bir takım hocalar eliyle palazlandırıldı ve dinde reformcularla Din tahripcileriyle devam etti.En son olarak Ilımlı İslam ve Dinlerarası Diyalog ve Fetö işin tuzu biberi oldu.
Zekatın verileceği yerleri anlatımı kitabın orta yerinden olmuş, ilk önce camiye Kuran Kursuna zekat olmaz diyen Hocamız başka bir yerde en makbul zekatın ilim okuyan talebeye olduğunu ama şartları olduğu hakikatini güzelce dile getirmişler.
Zekat hususunda ne kadar bilgisiz olduğumun farkına vardım.Bir Hocaefendi ile köylerden koyun büyükbaş tedarikinde bulunur zekatlarına talip oluruz.
Bu kadar Hocadan duymadım ve kitaplarda göremedim.Satılıp alınan koyunlar ile evde sağımlık olarak beslenip büyütülen koyunların keçilerin zekat miktarları farklıymış.
Alım satımı yapılan koyun keçinin zekatı para cinsinden hesaplanır verilir ve de biraz daha fazla olurmuş.Bunları inanın daha yeni işittim duydum.Bilmediğimiz daha neler var neler Allahım.İlim ne kadar çok geniş bir saha yeni farkına varabildim.
Bir diğer sohbetinde Hocamızın yıllar öncesinde sigaranın haram olduğunu kürsülerden haykırdığını gördüm.Diyanet İşleri Başkanlığı bu noktaya yakın zamanlarda ancak gelebildi.
Vaktiniz varsa bu kıymetli Müftü Efendinin ra.sohbetlerini vaaz videolarını dinleyin dinlemekle kalmayın hayatınıza tatbik edip yaşayın derim.
Yazımın sonunda bir kaç defa da olsa kendilerinden Kuran-ı Kerim Kursunda ders aldığım kendilerinin deniz derya okyanus biz acizin ise deryada bir katre bile olamayacağımız ilim sahasında çok kıymete haiz olan Hocamızı rahmetle anıyorum.
Rabbimiz Teala rahmet eylesin mekanı cennet olsun inşaallah.
16.08.2021//KIRIKKALE
HİDAYET DOĞAN OSMANOĞLU
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.