- 441 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
CUMHURİYETE İLK İHANET EDENLER
CUMHURİYETE İLK İHANET EDENLER
(Ve Bir Müstemleke Atasözü)
Antakya – Atayurt Gazetesi
Anadolu yanmış, yıkılmış, harabe… Her aileden en az bir kişi cepheye gitmiş, geri dönmemiş. Künyesi bile gelmemiş, binlerce Kınalı Kuzu Mehmetçik’in.
Mustafa Kemal’in yurt sevgisiyle yanan mangalsı yüreğinin, çakmak çakmak gözlerinden yayılan kıvılcımların Anadolu’da harladığı çoban ateşleri, Türkiye Halkı olmuş; yurdundaki işgale dur demiş, ihanet ateşini söndürmüş; işgalci Vandallardan anasının, bacısının ve avradının namusunu, onurunu kurtarmıştı.
Henüz Kurtuluş Savaşı’nın kan, barut ve duman kokuları genizleri yakıyordu. Meydan savaşları kazanmak yetmiyordu. Bu yıkıntıdan, bu toz duman içindeki harabeden bir ülke kurmak; bulunduğu çağın çok gerisinde bırakılmış, bu yorgun, bu yaralı ve yoksul halktan; zaman geçirmeden çağdaş ve uygar bir ulus yaratmak gerekiyordu.
Atatürk, 1923’te İzmir İktisat Kongresini topladı. İşgalin, ihanetin ve savaşın yıkımını yaşamış Türkiye Halkının; yaşama tutunması, yaralarını sarması, ayağa kalkması, çağdaş uygarlığı yakalayabilmesi için; ümmet anlayışından çağdaş ve uygar bir ulusa evirilmesi – dönüşmesi, bir ulus devletinin yurttaşı olması gerekiyordu.
Verdiği canlar, dökülen kanlar ziyan olmamalıydı. Ulusal Kurtuluşun askeri zaferleri, çağdaş bir eğitim ve ekonomiyle taçlanmalıydı: Dünyada bir ilk olan Ulusal Kurtuluş Savaşımız gibi; yine dünyada bir ilk olacak, Kapitalizme ve Sosyalizme alternatif “Karma Ekonomi Modelini – KEM” kararlarını aldı ve hızla uygulamaya başladı. Çünkü ulusal Kurtuluş Savaşı iradesini ve kararlılığını; eğitim ve ulusal ekonomiye de (Misak-i İktisadi) egemen kılmak için, yabancı şirketleri kamulaştırdı.
İşte İzmir İktisat Kongresi, Kamu Destekli Türk Milli Sermayesinin; dış dünya (Emperyalizm) ile rekabet edebilmesi – tutsak olmaması için; günümüzün “Koçlarından Sabancılara – TÜSİAD”, Türkiye Milli Sermayenin temellerini attı; Karma Ekonomi Model – KEM’İ de yaşama geçirdi.
Karma Ekonomi Modeli KEM, devlet destekli özel teşebbüsün ülke kalkınmasında; halka hizmette yeterli olmadığı yerlerde ve zamanda; halkı kısa sürede varsıllığa, mutluluğa kavuşturmak için; Kamu Hizmetlerini, devletin kendisinin yaptığı ekonomik modelidir.
Kurduğu Cumhuriyetin tam bağımsız olması için; 7 düvele borçlu olan Osmanlının tüm borçlarını ödedi. Asırladır halkın kanını, iliğini sömüren yabancı sermayeye ayrıcalıklı haklar tanıyan Kapitülasyonları kaldırır.
Atatürk’ün “En Büyük Eserimdir” dediği ve varlık sebeplerini borçlu oldukları Onun Cumhuriyetine ilk ihanet edenler de; 1923 İzmir İktisat Kongresi’nde temelini Mustafa Kemal Atatürk’ün attığı Türk sermayesidir.
2. Cumhurbaşkanı İNÖNÜ’nün demokrasiyi egemen kılmak için;1946 yılında, DP ile ilk çok partili seçimlere gidildi. 14 Mayıs 1950 de yapılan seçimlerde, Demokrat Parti büyük bir seçim zaferi kazandı, Cumhuriyeti kuran CHP iktidarı kaybetti.
İşte o Türk Sermayesi - günümüzün TÜSİAD’ı: 1950 yılında iktidar olan Menderes’in; ABD’nin Marshall planlı, zehirli Süt Tozulu, ABD patentli Suudi’nin Yeşil Sermaye destekli Tarikat ve Cemaatler ile Cumhuriyetin mezarını kazmaya başladılar.
Allah ile aldatan ve kendi vatanına, ordusuna, halkına bu denli kin, hınç ve nefret dolu ahlaksız, vicdansız, pişkin ve yüzsüz; Mafya, Siyaset, Bürokrat, Tarikat ve Gazeteci kılıklı, kirli sarmalın Miras Yedileriyle TÜSİAD birlik oldu.
Kısaca 100 yıllık sermaye birikimini, Atatürk’e ve Onun Cumhuriyetine borçlu olan Türkiye Burjuvazisi TÜSİAD, Menderes ile başlayan siyasi iktidarlarla birlikte; ülkeyi cehenneme götürecek yolun taşlarını döşediler. Ve siyasi iktidar, şeytanın aklına gelmeyen kirli ilişkilerle ülkedeki sermayenin el değişimini sağladı. Kendi sınıfsal ve siyasal yeşil sermayesini oluşturdu, TÜSİAD’ı yok saymanın ötesinde onu da çökülmesi zorunlu hedef olarak görmeye başladı.
Kendisinin de yutulacağını yeni yeni fark eden TÜSİAD; birlikte köküne zakkum suyu döktükleri demokrasinin, Hukukun, düşünce özgürlüğünün askıya alınmasına, baskı ve zulme gıkını çıkarmayan, Atatürk Cumhuriyeti’nin boğazlanmasına göz yuman - sessiz kalarak katkı sunan TÜSİAD; şimdi adım adım kaosa sürüklenen ülkede, servetlerinin güvencesini tehlikede görmeye başlayan ilk ihanetçilerdir.
Aydınlanmacı, devrimci demokrasi mücadeleler tarihinin yani Cumhuriyet’in boğazlanmasına ortak olan ikinci ihanetçiler: İran İslam Devriminden ders alamayacak kadar kör, sığ ve kronik şablonlara sığınmış 2. Cumhuriyetçiler - dönek solcular – Liberaller ve “Yetmez Ama Evetçiler” dir.
Siyasetin kullandığı yılandilinin - nefret söylemlerinin yarattığı toplumsal ayrışma; ülkeyi sosyolojik bir depreme – buhrana adım adım götürüyor. Balkanlaştırılmak, Afganlaştırılmak ve Suriyelileştirilmemiz için; etnik ve mezhep çatışmaları cehennemine sürükleniyoruz.
HDP üzerinden (Katledilen ‘Deniz Poyraz’ Kızımıza Rahmet Diliyorum) muhalefeti ve tüm halkı susturmak için; dehşeti ve korkuyu egemen kılarak, kokuşmuş soygun düzeni sürdürülmek isteniyor.
Bütün kirli ilişkilerin ve işlerin – günahlar sarmalının içinden çıkıp gelen biri olsa da, her söylediği doğru çıkan Sedat PEKER; Ülkedeki kanlı ve karanlık sarmala bir mum yaktı, LAĞAMI patlattı. Halkın kıldan ince, kılıçtan keskin bu Demokrasi Köprüsünden geçmesine katkıda bulunmasından dolayı, Sedat Peker’e teşekkür ediyor ve saygı duyuyorum.
Çünkü kirli ve karanlık ilişkiler ağına bir neşter vurdu ve ülkede bir kaos – kargaşa çıkarmak için; kirli ve kanlı tezgâhlar hazırlandığını, etnik ve mezhepsel boğazlaşmaya sürüklendiğimizi - kumpasa çekildiğimizi, tahrike kapılıp sokağa çıkılmaması - düşmanın oyununa gelinmemesi gerektiğini söylüyor.
Öyle bir zamana gelindi ki ülkenin ve halkın çıkarına olan her şey, siyasi iktidarın aleyhine; siyasi iktidarın çıkarına olan her şey de; barışa, kardeşliğe, demokrasiye, Hukuka, insan haklarına ve düşüncesine, ülkenin ve halkın yıkımına, açlık ve sefalet üreten bir kuruma dönüştü. Devlet, sorun çözmekten çok; sorun üreten bir kurum haline getirildi.
İçte ve dışta güvenilirliğini kaybetmiş, her alanda derin ve değerli bir yalnızlık içindeyiz. Ulusal onurunu, yön duygusunu kaybetmiş, itenle çekenin arasında kalmış; sosyal, siyasal ve ekonomik çöküntü çıkmazındayız.
İktidara aday olan Millet – Demokrasi Cephesi!
Biliyorum sizi bir enkaz bekliyor. Unutmayınız ki kangren olmuş bir organı, tedavi etmeye kalkmak; o bedeni ölüme terk etmek demektir. İçinde bulunduğumuz kokuşmuşluk ve çürümüşlükten kurtuluşun reçetesi; ekonomiden eğitime redikal çözümler – yarım kalmış Kemalist Devrimler gerektiriyor. Çünkü çürük çuvala yama yaparak, bu kokuşmuşluktan, bu lağam kokusundan kurtulamayız.
Ülke, it gibi saldırgan - ısırgan çalıların ve çakalların sıklığından; güzelliği seyredilemeyen, nefes - oksijen alınamayan karanlık, tehlikeli ve vahşi yaşamın egemen olduğu bir ormana döndü.
Bir Müstemleke – Sömürge Atasözü: “SÖKE SÖKE ALIRLAR!”
SAHİ, SİZ KİMDEN YANASINIZ?
Bize, ahlaksız hayallerini sata sata bitiremeyenler; tertemiz masum inançlarımızı, hayallerimizi ve ulusal birliğimizi tüketti.
7 Temmuz 2021 // ANTAKYA
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.