- 540 Okunma
- 3 Yorum
- 6 Beğeni
KİMLERDENSİNİZ...
Rüküş yalnızlığın saltanatını sürdüğüm, sürme gözlerinde ölümün acılarımı g/izlediğim…
Parmak uçlarına basa basa sözcükler sitem ediyorlar bana ve paçavra gibi bir köşeye atılmış antik ruhumda dilemması varlığımın elbet katık ettiğim bir yastık mahiyetinde iken vicdanım lakin…
Yetmiyor işte yetmiyor konuşlu olduğum huzurun yerle yeksan olması an meselesi.
Törpülenmiş yüreğim ki hep de meziyet bildiğim sevginin çalkantısı bilemediğim bir noktada ve zamanda yüzümü yalayan rüzgâr.
Hasretin vadesi dolmadan veda ettiğim insanlar ve kimliğimin mütemadiyen evrim geçirdiği.
Günü basamaklandırıyorum ve horon tepiyorum memleketimin havasında bazen mehter marşına denk düşüyorum her ıslıklandığımda imha etmek üzere olduğum lakin acıların da ihya ettiği.
Bir martaval ki okunan.
Bir masal ki içime dokunan.
Masanın gözünde saklı fener gibiyim pili bitmiş ya da akmış ve akıtamadığım gözyaşı artık kim verecekse bana çektirilen acının hesabını.
‘’Hey, garson, benden tırtıkladığın bahşişi geri ver.’’
Duymazdan gelen kim varsa…
‘’İstirham etsem…’’
Devamı gelmeyen nezaket dolu bir cümle ve sözcük ambarında kısa vadeli şiirlerle dikiyorum yüreğin kaçıklarında, kaçan çorabımın burnunda ve sırtımdaki hırka ve işte tepinen bir evren.
Tartaklandığım ne ki hem?
Ve işte İlahi bir d/okunuş elimde cetvel boyumun uzayıp uzamadığını tescilliyorum.
Vergi dairesinde unutulmuş emlak vergimde saklı belki de alıcı kuşlar artık ne ara sattımsa mabedimi ve işte gizlendiğim karanlıktan firar ediyorum.
Duygularımın çer çöpü sözcükler belki de sahibinin terk ettiği bir kedi gibi içimde saklı mırıltılar ve yüreğin besisi iken sevgi az evvel de arz ettiğim gibi meziyet bildiğim ama eziyete dönüşen yüreğin de ırkı ve soyu sopu yokken ıkına sıkına dökülüyor yapraklar çoktan kurumuş olsalar bile dallarını daha şimdi terk ediyorlar.
Aklımın hizasında ufuk.
Yüreğin kamburu iken umut.
Aşkın dalkavuğu elbet özlemle sitem ettiğim kimse mavi yolculuk, mavi gökyüzü ve içimde kıpraşan rüzgâr az sonra hoyratlaşıp tozu dumana katacakken.
Hamt ettiğim.
Arz ettiğim.
Hilali yüreğin ve kaybolmuş bir hatıra defteri aslında kaybettiğim dünüm ve sevdiklerim üstelik sevildiğime de pek bir eminken ansızın yürüme bandında geçmişçesine ömür yerimde saydığım ve kilometreler kat ettiğim de değil bir adım dahi ilerleyemediğim ve sarkacı döngünün bense sadık müdavimi iken sevgi kelebeklerinin özrümle sahip çıktığım yüreğim derken gerisin geri kaçtığım.
Bir taverna müziği asla gitmediğim ve dinlemediğim.
Gönlün de laternası iken sevgi ekip hüzün biçtiğim ve derme çatma bir kulübede sonsuza kadar inzivaya çekilmek istediğim ama hırpani bir varlığın da son kırıntıları ile iyi kötü idare ettiğim hayata taziyelerimi sunmam da an meselesi iken ve işte başa alıyorum hikâyeyi ve geri geri gidiyor ayaklarım oysa elimi uzatsam dokunacağıma da o kadar emin iken…
Melankolik bir ömrün enginlere olan aşkına hüküm vermişken kalem ve şatafatlı bir yalnızlığı evlat edindiğimden midir ne, hali hazırda yanıtlayamadığım bir soru:
‘’Kimlerdensiniz?’’
Kimliğime şerh düşen onca bilgiyi de geri çekip boş bir sayfaya asılı kalmanın verdiği duygularla derdest olmuşluğumun da ibaresi iken kalemin sızısına eşlik eden yüreğimle dertop olmuşluğuma da karşı koyamazken…
YORUMLAR
Gülüm Çamlısoy
Çok teşekkür ediyorum.
Selam ve dua ile
"Kimlerdensiniz"
Aslında çetrefilli bir düşünceye çıkan yolculuğun tek kelimelik sorusu.
Nerden gelip nereye gideceğini ve neden niçin var olduğunu anlamanın anahtarı. Henüz güneşle yeni tanışan dalgırların gün sonunda karanlığa hapsolmasının şaşkın sorusu,
Güzel bir yazı daha okumak ve yorumlamak beni onure etti. Değerli üstadem sizi tebrik ediyorum
Sağlık ve mutluluklar diliyorum
Saygılar
Gülüm Çamlısoy
Günümüzde ne yazık ki içten bir diyalog yerine insanlar ön yargıları ile hüküm veriyorlar.
Öyle bir zaman ki; bırakınız içten bir iletişimi basit bir hatır sormak bile gelmiyor aklına insanların.
Bir zaman aralığı.
Bir yol gidip geldiğimiz.
Ve ne yazık ki bir yere varamadığı insanın.
Hayat.
Çok teşekkür ederim duyarlı yüreğinize.
Selam ve se saygılarımla kıymetli üstadım.
Melankolik bir ömrün enginlere olan aşkına hüküm vermişken kalem ve şatafatlı bir yalnızlığı evlat edindiğimden midir ne, hali hazırda yanıtlayamadığım bir soru:
‘’Kimlerdensiniz?’’
Kimliğime şerh düşen onca bilgiyi de geri çekip boş bir sayfaya asılı kalmanın verdiği duygularla derdest olmuşluğumun da ibaresi iken kalemin sızısına eşlik eden yüreğimle dertop olmuşluğuma da karşı koyamazken…
İnsanın kendisiyle ve de yüreğinden hissettikleriyle yaptığı bir hasbihaldi. Yazan kişinin kalemini dost olarak bildiğinden onunla dertleşmesi de diyebiliriz bu duruma. Zaten şair ve yazarların sürekli yaptıkları şeydir aslında. Konuşamadıkları durumlarda kalemlerini konuşturmalarıdır bir bakıma ve daha da çok şeyi anlatmış olurlar böylelikle.
Harikaydı kutluyorum tebrikler efendim.
Her şey gönlünüzce olsun inşallah.
En derin selam ve saygılarımla.
Gülüm Çamlısoy
Çok teşekkür ederim.
En içten selam ve saygımla