- 833 Okunma
- 1 Yorum
- 2 Beğeni
Sıyrat
Türkiye’de çok sayıda ’Avşar Köyü’ olup onlardan birisi Denizli sınırlarında yer alan bizim köyümüzdür.Kısa birkaç anekdot aktarmak istedim. Çocukluğumuzda duyardık "Avşar’a varma, akşama kalma" derlerdi. Bu sözün arkaplanında şu hadise vardı :Hemen hemen bütün düğünlerde içkiyi fazla kaçıran gençler yanlışlıkla birbirini bıçaklıyor,zarar veriyordu. Jandarma olayları frenlemek amacıyla bir dönem düğünleri yasaklamıştı. Muhtemel ki jandarmayı bıktırdıklarından dolayı 80 Askeri Darbesi günlerinde komutan, köyde kimliği yanında olmayanları milletin içinde sopayla dövmüş. Bu meydan dayağını unutmayanlardan bir kısmı emekli olduğu sırada izini bulmuşlar ve komutanı Antep’te döverek ödeşmişler. Ben anlatanların yalancısıyım.
Bu köy çevrede bağları üzümleriyle meşhurdur. 60’lı yıllarda Et ve balık Kurumu Genel Müdürlüğü yapmış babamın arkadaşı bir akrabamız vardı. Köylülerimizden onun tavassutuyla bir işe girmiş birçok kişi tanırım. Ben henüz ortaokula gidiyorken babama dönerek şöyle demişti : "Bu çocuğa bizim kurumda işe alalım. Mesela bekçilik falan yapar." Babam "Ne dersin?" deyince "Ben okuycam" dedim. Fahri Abi " Okumak zordur. Ama profesör olma gibi hedefin varsa değer. Okuyup ne olmak istiyorsun?"" diye sordu.. " Öğretmen" dedim, oldum da. Başka bir şey bilmiyorduk ki. (Keşke profesör deseymişim)
Belki 40 yıl öncesinde hızlanan köyden şehre göç dalgası buralarda da etkisini gösterdi. Örnek olarak Denizli’nin Deliktaş Mahallesi sakinlerinin ekserisi köyümüzden göç edenlerdir. Eskiden siyasetçilerin bazısı kırsal nüfusumuzun yoğunluğunu seçmen tercihlerini olumsuz etkileyen bir faktör olarak bahsederlerdi. Şimdi ise ellerinden gelse şehre göç edenleri zorla geri gönderecekler. Şehirlerin nüfusları arttıkça buna paralel sorunlarının da katlandığını gördük. En önemlisi kendimize yetebilen bir tarım ülkesi değiliz artık. Tarlaları az olanlar köyde ne yapacaktı? Asgari ücrete razı olup şehirli oldular. Köylerde ilkokullar kapandı.
Kuşkusuz örf ve geleneklerimizin devam ettirilmesi yeni kuşaklara kültürümüzün aktarılması anlamına gelir. (Dini) bayramların ikinci günü bizim köylülerin bayramlaşma günüdür. Özellikle bir yere göç etmişlerle yerli kalanlar bayram vesilesiyle buluşup sohbet eder, hal hatır sorarlar. Buna "Sıyrat" denir. Herkes yiyecek bir şeyler getirir ve okulun bahçesinde yer sofraları kurulur. Kurbanda kesilen küçük baş kurbanlıların özellikle boyun kısmı haşlanmış halde sofralarda yerini alır. Köylülerimiz geleneklerine bağlıdır. Örf ve geleneklerimizin yaşatılması hususunda PAÜ Edebiyat Fakültesi’nde Profesör sayın Turgut Tok’un gayretli çalışmaları her türlü övgüyü hak etmiştir. Pandemi öncesi yıl dönümünde dördüncüsü kutlanan " Kazıkbeli Savaşı Anma Programı" bunlardan biridir.
YORUMLAR
Geçmişi unutmamak geleceğe taşımak bu ananeleri yaşatmak çok önemlidir. Çünkü benliğimiz ve milletimizin ruhu, kişiliğimizi kim olduğumuz bu örf adet ve gelenekler ile olur. İlk kez duyduğum SIYRAT ta gerçekten çok güzel ve yaşatılması gereken bir gelenekmiş.
Sayın hocam, Yazı ve aktarılan anektodlar güzeldi
Tebrik ve takdir ediyorum