- 605 Okunma
- 5 Yorum
- 6 Beğeni
Çöküş 13
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Şarkın çetin kışları; dedemi, babamı ve onların yaşadıkları zorlukları hatırlatıyor.Adam boyu yağan kar,dokuz ay olduğu yerden kalkmazmış.
Hayatı üç ay biriktirdiğini yemekle sınırlı insanların ısınmak için harcadıkları emek göz ardı edilemez.Tezekle ısınan haneler ve orada yaşayan konu komşu aklıma gelince burnumun direği sızlıyordu.Ata yadigarı memleketime epeydir gitmemiştim.
Bu görevin heyecanı tüm benliğimi kaplamıştı.Zorlu bir yolculuk olacağını biliyordum.Rahmetli dedemin önderliğinde ailece Kafkasya’dan Arzen diyarına, oradan İstanbul’a gelişimizi hüzünlü gözlerle hatırladım. Gerçi o zamanlar küçüktüm.Yolculuğun eğlenceli tarafını hatırlıyorum çocuk aklımla.Lakin,şimdi öylemi? Neler görecek, neler yaşayacaktık? Memleketin her daim karışık bölgesiydi Şark...
Aleviler, Kürtler, Acemler, Ermeniler v.s hep kaynayan kazandı orası...Bu zorlu göreve seçilenlerde çelik gibi beden ve keskin zeka olması gerekirdi.Seçilen insanlar bu istidada uygun kişilerdi.En gençleri bendim.Padişahımız Efendimizin beni seçme nedenini bilemiyordum? Çünkü bu konuda hiç bir tecrübem yoktu ve...
Sonrasında gelen habere göre; Sultanımız Efendimiz, yapacağı toplantıya eksiksiz katılım istediğini emir tevdi etmişler. 1891 yılının mart ayı idi.Şehzade Burhanettin Efendi bu emri diğer paşalara ve bize ilettiler.Dışarıda görevde olanların gelmesi beklendikten sonra toplantı günü kararlaştırıldı.
Nihayet o gün gelmişti. Masa başında ki yerlerimizi aldık.Memleketin içinde bulunduğu durumu bütün yönleriyle ele alacak,sorunlarını dile getirecektik.
Sorunların sebepleri,nedenleri ve ortaya çıkardığı sonuçlara göre önlemler alınacak,yapılacaklar kayda geçirelecekti.
Bütün Paşalar kendilerine ait bilgi ve projelerini anlatacaktı.Velhasılı kelam uzun bir gün ve gece bizleri bekliyordu.
Padişah Efendimiz yine ağır ve otoriter duruşuyla salondan içeri girdi.Hepimiz ayağa kalkıp tazimle eğildik.
"Es Selamun aleyküm, Devlet’i Ali Osmanın hadimleri" dedi.Bu ifadeyi ilk defa kullanmıştı.Evvelinde "Paşalar" ifadesini kullanırdı.Padişahımızı tanıdığım kadarıyla eğer bu ifadeyi kullandıysa altında derin manalar var ve önemli kararlar alacak demektir.Masaya yakın koltuğuna oturdu.
Besmeleyi şerifi üç defa tekrar etti.
Peygamber Efendimize salatü selam getirdi ve konuşmaya başladı.
"Devleti Ali Osmani’yi dahili ve harici cenahtan çökertmeye çalışanları ve onların oyunlarını bilmekteyiz.Elimize geçen sağlam jurnallere ve bilgilere göre özellikle doğuda Ermeniler büyük bir karalama ve kışkırtma gayreti içine girmişlerdir.Ayrıca bu durumu incelesin diye değerli paşamız Müşir Şakir Paşa’yı Anadolu Müfettiş-i Umumisi sıfatıyla bölgeye gönderdik.Yaptığı incelemeler sonucunda, beraberinde bulunan Zeki Paşa ile birlikte bana bildirdikleri telgrafla olayı ince detayına kadar anlattılar.Orada aşiret reisleri ile yaptıkları görüşmeleri ve aldıkları kararları bildirdiler.Eğer, Ermenilerin devletimize isyanını sağlayan Rusları ve Acemleri durduramazsak büyük elem ve çöküntü yaşarız.Bu veçhile doğuda kuracağımız alayları ve kurulacağı yerleri teker teker belirledik.Aşiret reisleri bize sonuna kadar yardım edecekler. Çünkü, Ermeni bağımsızlık çalışmaları özellikle Rusya ve Fransa’nın ekonomik ve politik yardımlarından dolayı "Devlet için büyük bir tehdit haline gelmiştir" Doğu Anadolu’da bulunan Ermeni gençler, alenen kafileler halinde "Bayezid" (Doğu Beyazıt) ve Iğdır üzerinden Erivan’a geçerek askeri ve gerilla eğitimi alıp geri döndükten sonra bölgede terör, tedhiş ve müslüman unsurlara yönelik katliamlara girişiyorlar. Ermenilerin 13 Haziran 1878’de Berlin Konferansı’na "Ermenistan’a ilişkin Proje" sunması ve bu projenin olumlu karşılanmasından sonra içerideki terör ve katliam eylemleri hızlandı. Ermeni Hınçak ve Taşnak örgütlerin düzenli ordu haline dönüşmesi ve Rusya’nın "Şark Vilayetleri"ne yönelik emellerini açıkça ifade etmesi ve işgal hazırlıklarına başlaması üzerine burada toplanmış bulunmaktayız. Bölgede "Asayişin temini, Ermeni şaki ve katillerin tedip edilmesi ve Rus işgaline karşı" bu alayları kurma düşüncemi sizlerle paylaşmak istedim."
Padişah Efendimizin bu konuşması sonrası toplamda ondört kişilik heyetten bir kaç paşa itirazlarını uzun uzadıya dile getirdiler.Özellikle Ragıp Paşa son söz alarak konuşmaya başladı;
"Devletlü Padişahım ve değerli vüzera, kurulacak bu alayların ileriye yönelik aksi sonuçlar doğrabileceğini,Kürtlerin silahlı bir güç oluşturmasının sakıncalarını ne yazık ki görebilmekteyim.Devlet içinde devlet kurmak gibi birşeydir bu..."
Konuşmasını hararetle sürdürüyordu ki,Padişahımız elini kaldırarak susmasını istedi.Karşılıklı müzakereler sonrası kararlar kayıt altına alındı.
Zorlu bir yolculuk sonrası çok uzun sürecek ayrılığın ayak sesleriydi bu çalışmalar. Verilen emre göre;Müşir Zeki Paşa,ibrahim Paşa,Kerim Paşa ve ben doğuya merkez Erzincan olmak üzere gidilecekti.Tüm hazırlıklar eksiksiz yapılcak,yanımıza alacağımız süvari ve levazım birliği ile yola koyulacaktık.
***
Saraydan ilk defa bu kadar uzun süreli ayrılıyordum.Yıllara varacak bir ayrılıktı bu.Devlet’i Ali Osman’i için canım fedaydı.Ama Nurbanu’dan ayrı kalmak çok acı veriyordu.Reşat Ağa’ya bu akşam ziyarete gitmeliydim.Daha önce durumu Şehzade Burhanetin Efendiye anlatmıştım.Bana gülerek "İyi bir seçim" demişti.Sonrasında eğer uygun görürlerse bu izdivaca ön ayak olmalarını söylemiştim.Şimdi tam sırasıydı.Gideceğim bu uzun görev öncesi hiç olmazsa içimde ki yangını biraz olsun söndürmeli ve huzur içinde gitmeliydim.
Reşat Ağa’nın konağında curcuna başlamıştı.Şehzade Burhanettin Efendi, zevceleri, kalfaları sarayın ileri gelen paşaları ve zevceleri konağı hınca hınç doldurmuştu.Merasimle kız isteme işlemi bitmiş yapılan törenle nişan ve nikah işlemimizi gerçekleştirmiştik.Çok mesuttum.Nurbanu’nun gözlerinin içi gülüyordu.Ne kadar güzeldi.Bakmaya kıyamıyor,elime aldığım ellerini hiç bırakmak istemiyordum.Gözlerimin içine yalvarırcasına bakarak;
"Siz, bu göreve gitmek zorunda mısınız?"
Dedi.
Bütün dünyası karanlığa gömülmüş biçare bir hasta gibi hissetim kendimi. Beynimin içi karıncalanıyordu.Yıllarca beklediğimiz bu an çok kısa sürmemeliydi.
Bu durumu izaha çalışan ve masum isteğine bağlı olarak sorulan bu haklı soruya ne cevap verecektim bilemedim. Düne kadar yavuklum olan ve şu saat itibariyle dünya ahir eşim olan Nurbanu’nun gözlerinin içine bakıyor ve susuyordum.
Devamı Var
YORUMLAR
Tarihi bilgilerine ve yazının edebi yönüne hayran kaldım, kutlarım sizi üstadım.
Saygılarımla Efendim.
SelimADIM
tebrik ederim ağabey yakıştı güne.
Siz, bu göreve gitmek zorunda mısınız?"(d)
Dedi.
Devamını merakla bekliyorum
teşekkürler paylaşıma saygılar