- 698 Okunma
- 2 Yorum
- 2 Beğeni
825 - EŞLER ve EVLATLAR
Onur BİLGE
Neslihan Hanım kızıyla oğluna kızmış. Onlar birbirlerine girmişler. Hem de bayramın ilk günü, sabah erkenden. Halbuki dargınlıkların bittiği, küslerin barıştığı günlerdir bayram günleri. Şeytanın işi yok! Girmiş aralarına. Anneleri perişan olmuş! Soluğu Virane Kafe’de almış. Hem bayram ziyareti, hem dertleşme, söyleşme, meditasyon... Dede, bedava terapi yapar herkese... Yine başladı nutuk çekmeye... Bayram sabahı hiç de çekilecek gibi değildi ama içinde hisse kapılacak bazı güzel sözler vardı.
“Ağzımda çok şekerli çay vardı, boğuluyordum! Yarım saattir öksürüyorum! Ciğerimden çay geliyor! İğne deliği kadar bir açıklık kaldı, hava alabildiğim için. Nefes borusu tıkandı. Laranjit de var ya!”
*Geçmiş olsun! Yemek borusuna kaçarsa kötü!”
“Yemek borusuna gidiyor zaten. Bu soluk borusuna kaçtı!”
"Yorgun, bitkin, çaresiz ve kararsızsın. Çırpınıyorsun durmadan. Dağları sırtlıyorsun cılız sırtına! İçinde Allah’tan başka kimse olmadığı zaman rahat ve huzurlusun, başkaları girdi mi yüreğine, orası savaş alanına dönüyor! Yaralanıyor, maddi ve manevi işkence çekiyorsun. En güçlü insan bile en güçsüz olabiliyor. Hepimiz bir türlü felaketlere ya da güzelliklere adayız. Kimse mutlak garantide değil.
Ben hasret çeken bir adam olarak yaşadım bunca yıl. Allah’tan başka dostum, dertleşeceğim kimsem de yok. Bir şey değişmez. Değişse de bize tedbir almak, takdire razı olmak düşer. O küçücük odada çoğu kez ağlarım ben halime. Ağlarım birilerinin haline. Bu sadece merhamet gereği... Yine de bir şey değişmez.
Allah’tan başka kimsemiz de yok. Olamaz da! Şükür O’nun verdiklerine! Nar da olsa nur da olsa razıyız. Bunu düşün, kaderde inatlaşmak, insanları her zaman felaketlere götürürmüş. Tamiri imkansız yaralar açmıştır.
Gurura karşı çıkışım bundan... Lütfen nefsine zulmetme! O senin binitindir. Rıfk ile muamele etmeye çalış. Sırtında dağlar var, bir dağ daha yüklenme. Olmayana ısrar etme! Hz. Adem ve oğullarını, Nuh A.S. ve oğullarını, İbrahim A.S.ın babasını düşün! Efendimiz ve amcası Ebu Leheb’i, Ebu Talib’i düşün! Nasihat etmek haddim değil ama yaşadığım hayat bana bunları öğretti."
"Senin gibi olabilmem için bana üç on yıl lazım en azından."
“Beni Rabbim terbiye etti. Ne güzel bir terbiyeci o!”
"Beni de böyle mi terbiye ediyor dersin?"
"Ömür geçti geçiyor ama sıkıntıların geçmedi. "Eşleriniz ve evlatlarınız sizin için fitnedir." Bugün bir karne daha aldın. Notların kırık. Başından çok şey geçti ama sen geçemedin. Bunları sıradan bir insana, laf olsun diye söylemiyorum. Bıçakları kınına sok! Cenabı Allah bütün nimetlerini kulunda görmek ister. Göster bunu Allah’a!"
"Çok konuda yardımcı oldun bana. Ne derdim olsa sana koştum. Bir de aksiliğin olmasa!"
“Sana aksilikler gelmesin diye aksileşmem gerekiyor zaman zaman.”
“Yüreğim kanıyor! İçim yanıyor!”
"Senin bu halin beni üzüyor. Seni de paramparça ediyor. Çok acı! Her zaman dua ederim. "Yarabbi, şu koca dünyayı daraltma! Yurdumu da, yaşadığım şehri de, evimi daraltma! Yarabbi, şu dört duvar arasında içime ferahlık ver!” Seni bu yüzden çok iyi anlıyorum.”
“İç daralması deliliktir. Yaşlandım, öldüm, yok şimdilerde!”
“Kendine saygısızlıktan ve zulmetmekten kaçın! Allah’tan gayrıyı kalbine sokma! Gayrıyı yok et! Sürekli oruçlu olma hissini kalbinden çıkarma! Hayat en vahşi zamanda bile ne güzellikler sunacak sana ama bunu sadece sen bileceksin! Başkalarına ispat borcun yok! Kemalat budur!”
***
Onur BİLGE
BİN BİR GECE ÖYKÜLERİ - 825