- 313 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
ŞİİR ŞAİRİN AŞK DENİZİDİR
İlk VUR EMRİ kitabıyla tanıdım KARAKOÇ’u. Baş ucu kitabımdır ortaokul yıllarımdan beri. Her biri ayrı güzel sıla, gurbet, sevda ve dava şiirleriyle bezeli kitap çoğu zaman benim için can kurtaran olmuştur.
Hayatın çirkefliğinden, keşmekeşliğinden ve yoğunluğundan uzaklaşmak istediğimde rastgele bir sayfa açarım ve Karakoç’un ölümsüz dizeleriyle –adeta- seyahate çıkarım. Yüzlerce kez okusam bile her okuduğumda ilk kez okumuş gibi duygu seline kapılırım.
Karakoç şiirleriyle güldüm, Karakoç şiirleriyle ağladım, Karakoç şiirleriyle sevdalandım ben. Bazen Tiyan-Şen önlerinde bir çeri olup coştum;
Bir haber dolaşır semada pul pul
Kılınçlar bilensin akın var Çin’e
Yiğitler at sürer düşman içine
Tarihe hükmeden bir ses duyulur;
-Vur! TÜRKLÜK aşkına vur!
Bazen mecnun olup sevdalara koştum.
Her ne kusur varsa geçen zamanda
Suçsuzdur aynalar elâ gözlü yâr
Mecnunlar Mevlâ’yı bulursa canda
El olur Leylalar elâ gözlü yâr
Bazen Mihriban ile sel olup çağladım.
Gün geçer azalır sevgi
Değişir her şeyin rengi
Bugün değil, yarın belki
Unutursun Mihriban’ım
Bazen kimsesiz bayramlarda oturup ağladım.
Güneş yükselmeden kuşluk yerine
Bir adam camiden döndü evine
Oturdu sessizce yer minderine
Kızı “Bayram” dedi yalın ayaklı
Adam “Bayram” dedi tam ağlamaklı
Yazıları da şiir tadındaydı.
Yeni Düşünce’de yazdığı dönemde Cuma günlerinin gelmesini iple çekerdim. ÇOBANA MEKTUPLAR’ı başka türlü okuma imkanı yoktu zira. Hülâsa; Türk şiirinin son kalelerindendi Karakoç.
Gitti. Sadece Mihriban değil, şiirler, türküler de öksüz kaldı.
Vefatının seneyi devriyesinde rahmetle anıyorum. Aziz ruhu şad olsun.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.