DEDEMİN KARADUTU -XII
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
‘Dedemin Karadutu’ yazı dizimin finaline geldik. Finaller unutulmayacak bir şekilde noktalanması gerekir. Bende siz saygı değer okurlarımın zevkle okuyacakları ve edebiyat dünyamızda adından söz ettiren dillere destan bir aşk şiirleri sunarak noktalamak istiyorum.
Edebiyat dünyamızın ustalarından Sezai Karakoç’un “Mono Roza”sı nasıl yüreğimizi hırpalar, içimize dokunursa, Abdürrahim Karakoç 1960 yılında yazılmış olduğu Mihriban şiirleri de yüreğimizi titretir.
Edebiyat dünyamızda bir şiir daha vardır ki yasak ve aforoz edilmiş Mari’ye olan aşkı için Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun yazılmış olduğu dillere destan “Karadut” şiiridir.
Unutulmazlar arasında yerini almış bir eser Karadut.
Eyüboğlu’nun, halk edebiyatı ve şiirinin ögelerini kendine has bir üslupla harmanlayıp edebiyat dünyamızda yer almasını sağladı. Severek okuyacağınız ve unutulmaz şiirler kervanında yerini almış o aşk şiiri;
KARADUT
Karadutum, çatal karam, çingenem
Nar tanem, nur tanem, bir tanem
Ağaç isem dalımsın salkım saçak
Petek isem balımsın a gülüm
Günahımsın, vebalimsin.
Dili mercan, dizi mercan, dişi mercan
Yoluna bir can koyduğum
Gökte ararken yerde bulduğum
Karadutum, çatal karam, çingenem
Daha nem olacaktın bir tanem
Gülen ayvam, ağlayan narımsın
Kadınım, kısrağım, karımsın.
II
Sigara paketlerine resmini çizdiğim
Körpe fidanlara adını yazdığım
Karam, karam
Kaşı karam, gözü karam, bahtı karam
Sıla kokar, arzu tüter
Ilgıt ılgıt buram buram.
Ben beyzade, kişizade,
Her türlü dertten topyekün azade
Hani şu ekmeği elden suyu gölden.
Durup dururken yorulan
Kibrit çöpü gibi kırılan
Yalnız sanat çıkmazlarında başını kaşıyan
Artık otlar göstermelik atlar gibi bedava yaşayan
Sen benim mihnet içinde yanmış kavrulmuşum.
N’etmiş, n’eylemiş, n’olmuşum
Cömert ırmaklar gibi gürül gürül
Bahtın karışmış bahtıma çok şükür.
Yunmuş, yıkanmış adam olmuşum.
Karam, karam
Kaşı karam, gözü karam, bahtı karam
Sensiz bana canım dünya haram olsun.
Ardında kırık bir aşk öyküsü taşıyan bu şiir, Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun yasak aşkı Mari Gerekmezyan’a yazdığı satırlar. Esmer güzeli sevgilisine ‘Karadutum, Çatal Karam, Çingenem’ diye seslenen Bedri Rahmi, dillere düşen aşklarının geride kalan tarafıydı.
1949’da İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi-Heykel Bölümüne misafir öğrenci olarak gelen Mari Gerekmezyan heykeltıraştı. O dönemde akademide asistanlık yapan ünlü ressam ve yazar Bedri Rahmi Eyüboğlu ile tanıştı. Birbirlerine delice tutulan iki aşık, sanatla ördükleri sevdalarını birbirlerine lanse etmekten çekinmediler.
Mari sevdiği adamın büstünü yaparken, sevdiği adam ise bu aşka şiirleri ve tablolarıyla karşılık veriyordu. Tüm İstanbul bu aşktan haberdar olurken, Bedri Rahmi’nin evli olduğu eşi Eren hanımda sessiz kalarak kocasının ona dönmesini bekliyordu. Bedri Rahmi, Mari ile tanışmadan çok kısa bir süre önce eşi Eren Hanımdan bir oğlu olmuştu.
Ermeni asıllı olan Mari, ailesi ve toplumdan bu aşk uğruna dışlanıp aforoz edilirken, her zorluğa göğüs gererek günler ve aylarca sevdiği adamın yanında olmayı sürdürüyordu.
Kaşı kara, gözü kara Mari’nin ne yazık ki bahtı da karaydı. Depdebeli aşklarını hiç hesapta olmayan bir felaket sonlandıracak, ayrılmalarına sebep olacaktı.
Mari tüberkülozdu, iyileşmesini sağlayacak olan antibiyotik dönemin şartları yüzünden temin edilemiyordu. Yıl 1947’ydı dünya savaşı sonrası ilaç fiyatları çok yüksekti. Bedri Rahmi tablolarını yüksek fiyatlara satarak sevdiği kadını Mari’yi yaşatmak için uğraşıyor, ölüme direnmesini istiyordu. Ne yazık ki çabaları boşa giden ressamın karadutu, Mari Gerekmezyan aynı yıl içinde İstanbul Alman Hastanesinde gözlerini hayata yumdu.
Acı kaybını kaldıramayan Bedri Rahmi sanattan uzaklaşırken kendisini alkole ve kadehlere verdi. Onu bu sarsılmaz acıdan kurtaran ise eşi Eren Hanım oldu. Dağıttıklarını toparlayan, yeniden yaşama tutunması için uğraşan Eren Hanım sonunda Bedri Rahmi’ye sirayet eden yastan kurtarabilmişti.
Yıllar sonra 1949’da İstanbul Büyük Kulüpte toplanan insanlar tarafından şiir okuması istenen Bedri Rahmi, yanında eşi olmasına rağmen Karadut’u okudu. Gözlerinden yaşlar akarken, sesi titrerken okuduğu bu şiiri dinleyenlerin hepsi şiirin kime yazıldığını biliyordu.
Eren Eyüboğlu’da biliyordu. Ve sessizce kocasının o kadın için akan gözyaşlarına, safi aşk dolu sözlerine katlanıyordu. O gecenin devamında bir süreliğine Paris’e yaşamaya giden Eren Hanım, eşine mektup yazarken şu satırları kaleme almıştı.
‘Canuşkam,
Kulüpte bir gece, şiir okumuştun, hani! Hatırladın mı? Gözlerinden, birden yaşlar döküldüğünü görünce içimin karardığını hissetmiştim. Sesin, nasıl titremişti. Hey! Bütün bunları hatırlıyor musun? Sanki böğrüme, kızgın bir ütü yapışmış gibi olmuştum. O gece… Senin seneler sonra bile olsa yanıp tutuştuğunu anlamıştım! Bedri’nin ruhuna, insanüstü bir gücün acıyıp, ona güç vermesi için dua etmiştim. Ruhunun çektiği acıları Allah dindirsin. Allah sana resim yapma sevinci versin ve bizim yanımızda yaşamaktan, mutluluk duyabilmeni sağlasın.
Eren.’
Dualarını nihayet kabul bulan Eren Hanım, sabırla beklediği eşi ona geri dönene kadar bekledi. Oğlu ve karısının yanına dönen Bedri Rahmi Eyüpoğlu 1974’de vefat edene kadar ailesi ile mutlu bir ömür yaşadı…”[1]
Derleyip Araştırıp Yazan
Durmuş Ali ÖZBEK
[1] medium.com/t%C3%BCrkiye/karadut-%C5%9Fiirinin-ac%C4%B1kl%C4%B1-hik%C3%A2yesi-bedri-rahmi-ey%C3%BCpo%C4%9Flu-4bfaadff6950 //www.onedirki.com/karadut-siirinin-acikli-hikayesi-bedri-rahmi-eyupoglu/
YORUMLAR
Hocam, hemşerim,
Karadut yazı dizisini beğeniyle okudum. Mükemmel bir çalışma ve eser olmuş. Günün yazısı olmakla da değerini kanıtlamış İlhamınız daim olsun.
Elbette dut değerli bir besin kaynağı. Dut yaprağını, Tırtıl yer İpek, Arı yer Bal, Ceylan yer Misk , Keçi yer Süt ve dutu İnsan yer şifa olur. Yaradan'ın hikmeti. Esen kalınız
SÜLEYMAN Lemos YILDIZ tarafından 3.6.2021 13:35:18 zamanında düzenlenmiştir.
SÜLEYMAN Lemos YILDIZ tarafından 3.6.2021 17:17:09 zamanında düzenlenmiştir.
dali
Ben bu şiiri taa ortaokul şiir defterime yazmıştım.
Uzun zamandır bilir, dut yediğimde aklıma bu şiir gelir, okurum.
Şiirin hikâyesini bilmiyordum. Çok etkilendim. Aşk ve sevgi dolu bir o kadar da hüzünlü.
Bizlerle bu hikayeyi ve kıymetli yazınızı paylaştığınız için teşekkürlerimi ve saygılarımı sunuyorum.
İsabella tarafından 1.6.2021 14:49:30 zamanında düzenlenmiştir.
İsabella tarafından 1.6.2021 17:05:55 zamanında düzenlenmiştir.
dali
Daha önceki yazılarınızı okumadım. Fırsat bulduğum anda okumaya başlayacağım.
Dut ağacı çocukluğumdan günümüze gelen en sevdiğim meyvedir. Özellikle ağacın üstünde yüzümüzün her tarafı o tatlı bala bulaşması hiç mi hiç önemli değildi.
Esnek ağaç olduğu için bir daldan diğer dala, dalı sarkıtarak geçerdik.
Ayrıca tadı ilk dokunan elde daha lezzetlidir.
Tıpkı ;
‘‘Karadutum, çatal karam, çingenem
Nar tanem, nur tanem, bir tanem
Ağaç isem dalımsın salkım saçak
Petek isem balımsın a gülüm
Günahımsın, vebalimsin.’’
şiirin lezzeti gibi
''Dut ağacı değilem
Her gelene eğilem
Eğil eğil öpeyim
Can alıcı değilem
Hıçkırık tuttu beni
Tuttu kuruttu beni
Kız gözlerin kör olsun
Ne tez unuttun beni
Garadut parmak gibi
Gız yüzün gaymak gibi
Seni benden ayıran
Kurusun yaprak gibi''
Saygılarımla