- 580 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
SON GÜNÜN SON YAZISI
Perdeleri kapalı, loş, gün aşığı az giren odasında renkler ve cisimler seçilmesine rağmen o görmüyordu. Elinde bulunan su bardağındaki son yudumu da sanki körmüşçesine içti. Ancak o kör değil her şeyi görmekteydi; o kadar çok şeyi görmüştü ki artık dayanacak gücü kalmamış, bitkin düşmüştü. O gözler gördüklerini beyne iletmeyi kesmiş tüm organları bağımsızlığını ilan etmişti, tüm yaşamsal faaliyetlerden yoksundu, ikisi hariç. Beraber çalışmayı bırakmamış bir nefesi bir de yüreği kalmıştı. Mosmor gözaltları, uçuk olmuş dudaklarına rağmen pıt pıt atan kalbi her yere kan gönderiyor yanaklarını pembeleştiriyordu. Ciğerleri sık soluklar alıp vererek hayata tutunmasını sağlıyordu. Bağımsız takılan gözleri yaşla doldu, günlerdir açmadığı ağzından "Benim yüzümden hep" diye feryatlar çıktı ama bu feryatları dışarıdan biri kulağını kabartmadıkça mümkün değil duyamazdı. Kısık, cılız ve güçsüz... Defalarca bir ileri bir geri hafif hafif sallanarak bu sözleri tekrar ediyor, ağlıyordu. Kısa zaman sonra duraksadı. Bu duraksayışı bir fırtınaya dönüştü ve ağlayışı kat kat arttı. Elleriyle utanır gibi yüzünü sakladı "Ağlamayacağıma söz vermiştim gülüm ama olmuyor işte". İyice eğildi ve başını dizine yaslayıp Allah’tan özürler diledi. Ayaklandı, eline bir kağıt ve kalem aldı. Veda mektubunu, son kez bir arada çalışmaya ikna olan organlarının sayesinde yazdı. Mektuptaki lacivert mürekkep dağılmaya başlayınca -ağlamasından- kağıdı masanın öbür ucuna itti. Mektup işi bitince kurumuş, mahvolmuş gonca gülünü aldı ve öncesinde toprak doldurduğu çukur yayvan saklama kabına koydu ve üstüne toprak tepeledi. Toprak yığının üstüne tahtadan kurşun kalem ve ufak metal ataş yerleştirdi. Ellerini açıp gömdüğü gonca gülün ruhuna dua etti. Arkasına döndü, yastığının altındaki tabancayı eline aldı. Kendi başına doğrultup cebinden çakısını çıkardı. Çakıyı tutan elini göğsüne koydu ve çakıyı açıp bağrına yasladı. "Bu sure şimdi ölecek kişi için" diye bağırdı ve aynı ses tonunda Fatiha okudu. Yüzünde tebessümle sure bittiği gibi kendine sıktı. Patlayan silah sesiyle yanındaki duvar kana bulandı. Ceset yere yığıldı ve açık gözlerinden birinden bir damla yaş düştü.
"Bir zamanlar odamın ışığı, ruhumun incisi bir gonca gülüm vardı. O da bu hayattan göçüp gitti. Herkes ’annem üzülmesin’ diye kendine kıyamazken ben onlar için göçüp gidiyorum buralardan. Bir zamanlar günah diye cesaret edemezken şimdi anladım ki Allah’ın cehennemi sizin acununuzdan daha güzel. Bu bedenden yüreğimi sökün, gonca gülüme bir mezar yapın ve baş ucuna benim kalbimi gömün. O aile mezarlığına günün birinde siz de gireceksiniz. Bu beden yüreği varken dayanamadı yaratılıştan kalpsiz sizlere. Kabirde de dayanamaz. Aynen sizin cesetleriniz gibi kalpsiz olsun o mezarlıkta bedenim. Ruhum Allah’a kavuşacağı ve sizi muradına erdireceği için oldukça mutlu. Ama şunu diyemeden edemeyeceğim, TANRI CEZANIZI VERSİN. "
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.