- 473 Okunma
- 2 Yorum
- 2 Beğeni
ÇAĞDAŞ UYGARLIK NE YANA DÜŞER HACI
Uygarlığın tarifini, "düşünde, bilimde, sanatta, endüstride çok büyük gelişme göstermek,
yaşama biçiminde gerekli düzeye ulaşmak" diye yapıyor sözlükler.
Tarif biraz sıkıntılı.
Bilimde, Endüstride gelişme göstermek anlaşılır kıstaslar. Somut sonuçlarını görüyorsunuz. Göreceli olarak farklı düşünmek mümkün değil. Yani bir endüstriyel ürün geliştirmişseniz, hayatınızı, ülkenizin ihtiyaçlarını kolaylaştırıyorsa
bunu inkar edemezsiniz. Beğenmezsiniz ayrı, ama sonuçları ortadadır.
Sanat kısmı biraz karışık. "Bir duygu, tasarı, güzellik vb.nin anlatımında kullanılan yöntemlerin tamamı veya bu anlatım sonucunda ortaya çıkan üstün yaratıcılık" diye bahsediyor TDK sanattan.
Buradan duygu nedir, tasarı nedir, güzellik nedir anlamlarına, oradan başka anlamlara ulaşmamız gerekecek.
Dikkat ediniz hepsi göreceli.
Güzellik kime göre neye göre, hangi ölçüye göre, çoğunluğun beğenmesine göre mi, niteliğe göre mi,
niceliğe göre mi.
Itrinin Nevakârı ile Mozartın senfonisi aynı kitleye hitap edebilir mi?
Ağaç kakma işçiliği ya da sedefkârlık, heykeltraşlık ya da soyut resim sanatı ile ortak noktada buluşabilir mi?
Hangisini iyi yapan toplum ya da kişi daha uygardır?
Yaygın yapılan bir sanat türünün çok bilinmesi uygarlığı katlamalı olarak arttırıyor, az bilinen geride mi kalıyor?
Yaşama biçiminde gerekli düzeye ulaşmak şayet uygarlığın tarifinde bir kriter ise açılımı önemli.
Zira bu da göreceli bir kavram. Gerekli olan düzey nedir, kim karar verecek buna?
Armudun iyisini yetiştiren mi gerekli düzeye ulaşmış sayılacak, yoksa armudun iyisini yiyen mi?
Üretmek mi gerekli olan düzey, yoksa herşeyin en iyisini en güzelini, en değerlisini tüketmek mi?
Asma budayan köylü kadının yaşama biçimi mi, en güzel asmalardan şarap kadehlerini tokuşturan kentlinin mi.
Gerekli olan düzey mutluluk mu, her türlü ihtiyacına kolaylıkla ulaşabilme kudreti mi?
Düşün alanında da keza benzer örnekler verebiliriz. Somut gerçekliklerle tarif edilemeyen. Düşüncede gelişme gösterip gerekli düzeye ulaşmak nasıl olabilir?
Düşünce özgürlüğü mü, düşünce özgürlüğüne hoşgörü mü ?
Ya da neyi düşününce gelişme göstermiş olunuyor? Evrensel değerler, insan hakları vb. mi?
Çağdaş, uygar dünyaya baktığımızda bu değerlerin sadece kendi insanları için önemli olduğunu
görmüyor muyuz? Daha iyi yaşam şartlarına kavuşmak için uygar bilinen dünyaya ulaşmaya çalışan mültecilere yol üzerinde "Çelme" takan uygar dünya dediğimiz öyle mi?
Kıyılarına ulaşmaya çalışan mülteci botlarını mızraklarla delip akdenizin serin sularına gömmeye çalışan da çağdaş
dünyanın figürü. Bizans filimlerinden fırlamış gibi mültecilerin üzerine kızgın yağ dökenler de çağdaş. Bütün tuzakları aşıp "hayatta kalma " oyununun son etabına ulaşabilenleri bekleyen sürpriz bonus ise, ceplerindeki paraların
alınıp, esir kamplarında yaşamaya mecbur edilmeleri olmuyor mu?
Filistinde yaşadıkları evlerden kovulan, yerlerine yerleşen yahudilerin ise " Sizi biz kovmadık ki, bu evlere girmemizin
suçlusu biz değiliz, bizi suçlamayın" dediği çağdaş uygar ülke İsrail ve onu alkışlayan pıtışlayan sırtını sıvazlayan
diğer başka çağdaş uygar ülkeler değil mi?
Müslümanların ibadethanelerine bombalarla kurşunlarla postallarla girerek ibadetlerini engelleyen dünya, özlenen
çağdaşlık düzeyine ulaşmış dünya mı? BM gözetiminde Bosnada gözümüzün içine baka baka onbinlerce boşnağı katledenler ve onları seyredenler ile "Bot batıran " çağdaşlar arasında fark var mı?
Bizlere "Çağdaş Uygarlık " hedefi verildiğinde mi acaba bu dünya çağdaşdı da, sonradan mı bozuldu?
Şimdilerde öykündüğümüz dünya, " Karantina kurallarına uymayıp maske takmadığı için kendi başbakanına ceza kesebilen" ülke. Evet çağdaş ülke olabilir herhalde.
İşine bisikletle giderken, sahile uğrayıp kötü mültecilerin botunu mızraklayanları seyreden Benelüx başbakanları erdemli, insan oğlu insan aslında değil mi?
Kendi vatandaşına, inanç dünyandaki tebaana layık gördüğünü, istediğini, Dünyanın en ücra köşesindeki "insan" için de istemediğin sürece çağdaşlığının, uygarlığının bir anlamı var mı?
Çağdaş, uygar bildiğimiz hangi ülke "insan" dendiğinde sadece kendi vatandaşını anlamıyor?
Öyleyse gerçek anlamda çağdaş ve uygar dünya nerede?
Tarif edebilecek var mı?
Çağdaş Uygarlık ne tarafa düşüyor?
YORUMLAR
Kıymetli hocam merhaba
Son derece derinlikli muhasebe yapan bir yazı kaleme aldığınızı görüyorum
İstiklal Marşının dizelerinden mülhem sıkı bir polemik
Kutlarım bu noktada
Yalnız hocam, tarihe bütünlüğü içerisinde de homojen bir yapı denemez sanırım
Siyasi tarih, medeniyet tarihi, bilim tarihi, sanat tarihi öyle bir sarmal hal alır ki
Farklı çağlar iç içe yaşanıyor, gerilik ilerilik, ilkellik uygarlık at başı gidiyor
Mesela ortaçağ yobazdır diyoruz, batı ortaçağı yobaz halbuki, İslam ortaçağı ilerlemeci, atılımcı, dinamik
Batı ortaçağı dahi son demlerinde İslam medeniyetinden beslenerek kendi Rönesans çağını inşa etmekte
Ancak o dahi homojen bir dünya değil
Bilimde, sanatta, felsefede, endüstride gelişmeci, diğer yandan farklı kıtalarda katliamcı, soykırımcı, altın gümüş hummasına tutulmuş
Batı uygarlığı dediğimiz ırkçı bir dünya
Ancak disiplinli, iş ahlakı yüksek, rasyonel kafa yapısını öne çıkaran bir münasebetler ağı sunmakta
Bilimsellik salt üretilen teknolojinin fizik bir büyüklük olarak gözlenmesine, kabulüne bağlı değil
Onu üreten kafa yapısı, mantalite nedir?
Aksi halde teknolojiyle mekanik bir bağ ancak kurarız, organik bir bağ kurmalıyız oysa
Diğer yandan kuvvetli bir ahlak, hukuk, nizam fikri geliştirdiler
Mehmet Akif'in "dinleri var işimize benzer, işleri var dinimize benzer" demesi hangi manada?
Diğer yandan bizi alırsak binyıl önce Endülüs, Bağdat, Semerkant, Buhara her şey bizde
Haçlı seferleri aç batının ganimet hummasıyla doğuya hücumu, bir çapulcu hareketlenmesi
Ancak o İslam medeniyetinin de homojen bir bütünlük gösterdiği söylenebilir mi?
Bir yığın batıni sapkın tarikatlarını peyda etmekte, o devrin dış güçlerinin de payı dairesinde mutlaka
Bilim, felsefe diyoruz, materyalist, dehrî eğilimler, damarlar üremekte, Yunan kaynaklı bir temeli var şüphesiz,
Mezhep savaşları yaşanıyor, Hıristiyan ve Musevi'ye hürmetkârız elbet, Alevi Sünni ya da Şii Sünni mücadeleleri, hoşgörüsüzlükleri eksik olmaz
Diğer dinlere saygılıyız, aynı dinin mezhepleri çatışmalı hani
Müslüman Arap devletlerinin Türklere karşı özellikle Emeviler devrinde kıyıcı bir fetih siyaseti izlediği görülüyor
Abbasiler döneminde esniyor kuşkusuz
Yine Osmanlı tarihin önemli yüksekliklerinden
Ancak onun da yükselme devrinden sonra giderek erozyona maruz kaldığı görülebilir, dış dünyanın gelişmelerinden bir müddet bihaber, kapalı devre bir yapılanma
Son asrında dünyaya açılıyoruz, bu seferde çarpık bir batılılaşma çizgisinde ilerliyoruz
Bunun Cumhuriyet dönemine de yansımaları muhakkak
Demem şu ki hocam, çağdaş uygarlık kavramı özünde homojen bir olumluluk alanı tanımlamaz, yaşanılan çağa vurgu yapar bence, uygarlığın yaşanılan devirde nicel ve nitel hangi seviyede olduğu sorgulanabilir de
İlla ki, bütüncül iyinin, doğrunun, güzelin standardını vermez
O yüzden bizde çağdaş uygarlık seviyesini yakalamak değil de, o seviyeyi aşmak vurgusu yapılır kanaatimce
Nihayet hocam
Yüreğinize, emeğinize, kaleminize, kelamınıza bereket
Saygı ve selamlarımla.
levent taner tarafından 10.5.2021 14:16:23 zamanında düzenlenmiştir.
erolbasci
Harfi harfine değerlendirmelerinize iştirak ediyorum.
Benim ilaveten vurgulamak istediğim biraz da tarih bütünlüğü içinde zaman zaman bazı kültürler medeniyet inşa etmişler aynı kültürler zamanla dejenere olup çökmüşler ya da zalimlerden olmuşlar. Oysa yakın tarihimizde bize hedef olarak gösterilen " Çağdaş Medeniyetler" hiç bir zaman kendi içinde de homojen olamamış. Kültürel, sanatsal ahlaki, insani bütün değerlerin zirve yaptığı aydın dönemlerinde dahi, bütün bu hasletleri farklı insanlardan esirgemişler. Sadece kendi vatandaşları ya da aidiyet hissettikleri insanlara bir medeniyet sunmuşlar. O nedenle kendi vatandaşının vucut bütünlüğünü yücelten insan hakları değerlerine sahip olurken, diğer yandan da başka insanların Akdenizin serin sularında "medeniyet ararken" kaybolmasına kayıtsız kalabiliyorlar. Bizim tarihimizde, İslam tarihinde böyle bir dönem oldu mu bilemiyorum. Aynı zaman diliminde farklı insanlara farklı yaklaşım yani. Yoksa zaman içinde medeniyetlerin yıkılmaya yüz tutmasıyla birlikte başlayan dejenerasyondan ayrı bir bahis sanırım. Ülkesinin başbakanı işe bisikletle gidiyor diye yere göğe sığdıramadığımız medeniyetin diğer fertleri örneğin Bosnadaki katliamları seyirci olarak izleyebiliyor müdahale imkanı olmasına rağmen. Bu ikircikli tavır öteden beri hep rahatsız etmiştir.
Kalbi selam ve saygılarımla Hayırlı Bayramlar dilerim..
Tebrikler, nefis bir irdeleme. "Çağdaş Uygarlık" denen ucubeyi ümüğünden tutup öyle bir silkelemişsiniz ki elinizde kuru bir iskeletten başka bir şey kalmamış.
Selam ve saygılarımla, hayırlı bayramlar diliyorum.
erolbasci
kalbi selam ve saygılarımla..