- 404 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
SON BAHAR
Güneş batmaya yakın oluşan kızıllık göğü çoktan boyamışken ilçeye gelen göçmen kuşlarını, bir göçmen evinin çatısında oturup seyrediyordu. Pileli etiğini giyip beline zilli yemenisini bağlamıştı. Başında papatyadan olma bir taç, kulağında altından halka küpeler -bunlar tek varlığıydı- bileğinde halhal kolunda renkli bilezikler vardı. Beyaz tişörtü biraz bol ve kısa kolluydu. Gökyüzünü seyrederken bir yandan kırmızıya boyanmış yumurtasını soyuyor, kabuklarını çatıdan yere atıyordu. Sonunda kabuklarından arınmış yumurtayı tekte ağzına attı. Onu çiğneyedururken kiremit altına uçmasın diye koyduğu kibrit kutusunu çıkartıp içinden çöp aldı. Yaktıktan sonra gözlerini kapayıp bir süre bekledi, bu Allah’tan dilekte bulunma ritüeliydi, dilemiş olacak ki ateşi ağzındakini yuttuktan sonra üfledi ve söndürdü. O an başına fırlatılan minik taş ile ayağa kalkıp aşağı baktı. Gördüğü kişi küçük bir erkek çocuğuydu. "Finduri ne edersin orada?", çocuk bıkkın bakışlarla kızı süzüp öfleyerek cevap verdi "Aba, Gölet’e gitcez hala yanımıza gelmedin be! Abeme demişsin ’yarım saate ordayım’ diye, yarım saat oldu sana bir saat!". Aklına dank etmesiyle eteğini dizine kadar sıyırıp yandan bağladı. Çatıdan yere atlayıp çocuğun başını okşadı "Abinler gül ağacına koydular mı dileklerini?" çocuk başını aşağı yukarı salladı " Koymaz olur mu be, Duru aba koca için bezden bebe yapmış astı ya ağaca." kız bunu duyunca kahkahayı patlattı "Kaç Hıdırellez oldu Hızır ona bir türlü yetişemedi. Bunlara çaba göstereceğine milletle iletişim halinde olsa çoktan gebeydi be!" ufak çocuk gülüp başıyla onaylamakla yetindi.
Beraber üç sokak ötedeki gençlerin yanına gittiler. Biri sarışın diğeri siyah saçlı mavi gözlü olmak üzere iki oğlan, üç kız onları bekliyordu. İçlerinden biri gelenlere doğru bağırdı "Gamze hiç gelmeseydin?" Gamze ise hiç durmadan yanlarından geçip yürümeye devam etti " Haydi sona kalırsak yer bulamayız". Altı genç bir çocuklu grup Gölet’e gidip doyasıya eğlendi, dans etti, yemekler yedi. Gecenin sonunda da büyük dilek için ateşten atlayıp dua ettiler.
Dönüş yoluna geçtiklerinde ortamın şen havası yorgunlukla harmanlansa da keyifleri hiç eksilmemişti "Kız Duru aba, ateşten atlarken de mi koca diledin?", Duru cevap verdi "Mufurafat! Çofok kofonufuşmafa afazıfına efedifirifim." bu konuşmadan bir şey anlamayan ufaklık şaşkınlıkla Duru’ya baktı " Aba büyü mü yaptın abeme? Nenen de üfürükçüydü yoksa senin de mi irsi güçlerin var?", Duru kaşlarını çattı ve ciddi bir ifade takındı " Evet Samet, beni kızdırırsan cin takarım peşine abacım.". Küçük çocuk ağabeyinin arkasına sindi, olayları izleyen Gamze gülüp çocuğun başını sevdi "Finduri buradaki tek irsi güçlü benim, bakma sen abana; büyü gücü olsa çoktan kendine bir oğlan bağlamıştı be!". Bunun üzerine tüm grup kahkahalarla güldü. Gülüşler patlayan silah sesiyle kesildi. Herkes birbirine kenetlenip çocuğu koruma altına almışken Gamze korkuyla titredi "Sıra bana geldi..." Murat kızı omzundan tutup kendine çevirdi "Kaç hemen". Gamze başını olumsuz anlamda sallayıp diğerlerine baktı "Samet’i kapıp koşun. Hemen eve sığının". Arkadaşları gözü yaşlı ona bakarken Murat kızı sarstı "Delirmişsin sen!" Gamze gülümseyip kollardan kurtularak üç adım geriye gitti. Tam arkasında birkaç adam da ona doğru gelmekteydi. "Anneme söylersiniz, artık öldürecekleri kimse kalmadı. Hayırlı Hıdırellezler..." Arkadaşlarına son kez bakıp onları tren yolundan kaldırıma doğru ittirdi. Yaşlarını silip adamlara döndü ve bir iki adım ilerledi "Abemi vurdunuz, sıra bende, gelin be!", adamlar biraz sonra ilerlemeyi kesti, içlerinden biri tabancasını çıkartıp kıza doğrulttu. Gamze bağırarak son sözlerini dile getirdi " Borcumu canım ile ödedim, artık borç yok!". Bu son kelimelerinden sonra bir daha silah sesi duyuldu. Çoktan iki sokak uzaklaşmış arkadaşları silah sesiyle bir süre durup arkalarına baksalar da hızla yollarına devam ettiler. Tren raylarına yığılan bedenden ruh çıktı ve göğe yükseldi. Kızı vuran adamlardan ötekisi belinden çıkardığı çakıyı kızın kandan kırmızı renge bürünmüş beyaz tişörtünün göğsüne koydu. Ardından bir hayaletmişçesine geldikleri gibi geri gittiler.
Tren raylarında yatan cesedi zifiri gece karanlığında aydınlatan ay kızıla boyandı, o Hıdırellez gecesinden sonra kasaba görünümlü küçük ilçede her şey olağan tıkırındaymışçasına devam etti.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.