- 557 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
775 – FİRAVUNLAŞMA
Onur BİLGE
“Semiray, sana rağmen bu yeryüzüne cennet gelecek. er ya da geç!”
“Ah keşke! Nerde o günler!.. Ancak yaratılış ve düzen böyle sürüp gidecek… Buradaki hayatlarımız bir oyun bir eğlenceden ibaret göz açıp kapatıncaya kadar biter. Hayat eninde sonunda bitecek. Hiç bitmeyecek bir hayat için hazırlanmak lazım…”
“Hangi hayat için yahu! Ne hayatı? İşte görüp göreceğimiz hayat bu! Bunu da en güzel hale getirerek huzur ve mutluluk içinde yaşamamız lazım. Yapabileceğimiz başka bir şey yok! Hayat bitince ölüp gideceğiz, toprakta yok olacağız. Kim canlandıracak o toprağa karışmış cesetleri! Kemiği bile kalmamış olacak!”
“İnsan başkaları ölürken hiç ölmeyeceğini sanır. İçinde sonsuzluk duygusu vardır. Ruhunda yani. Gerçekten ölmeyecektir. Fakat bu bedeni burada bırakmak zorundadır. Burada her şey yalan. Bebektin çocuktun, gençtin... Bak, bu yaşa geldin! Yaşlanacaksın ve gün gelip öleceksin. Ölüm gerçek gibi ama o da yalan! Dirilmek de var. Ne zaman Allah’ın huzurundasın. Orada imana gerek yok artık. Gerçek o anda orada, karşında olacak! Her şey yalan... İşte tek gerçek O! Sadece Allah gerçek!”
“Ne gerçeği yahu! Görülmeyen mi gerçek? Ya biz neyiz?”
“Bizler, Gerçek’in gölgesi gibiyiz. Gerçek’le varız. Gerçek yoksa biz de yokuz, yok oluruz dediğin gibi. Keşke yok olsak da yargılanmasak! Fakat insan sorumlu. Akıllı varlık… Delilere sorgu sual yok. O yönden çocukken ölmek ne güzel! Sorumlu değiller! Vay yetişkinlere! Vay bize!..
Sen şimdi gözaltını seyrediyorsun. Gazeteye yapılan saldırıyı değerlendiriyorsun. Çağlayan Adliyesi’ndesin. Orada avukat da olmayacak. Sadece Hâkim olacak. Bir de sorumlu... Avukatlığın orda sökmeyecek! Buranın kanunları kul yapısı… Değişebilir. Oranın kanunları değişmez! Allah vaadinden dönmez! İnkar etse de etmese de kulun kaçar yeri yok! Nasıl “Ya Cami an nâsi...” diyorum, kaybolan neredeyse bulunup elime geliveriyor. İşte Ali İmran suresinin ilk sayfasının sonundaki bu ayette Allah bizi, nerede ve ne halde olursak olalım, o gün toplayacağını, huzuruna o kayıp eşya gibi getireceğini belirtiyor.”
“Sen çok beklersin sonsuz bir hayatı. öyle bir hayat olursa, tanrıyla arandaki fark ne olacak? O zaman ne kadar insan, hayvan, bitki, yani canlı cansız varsa, hepsi birer tanrı olur! Yaratan’la yaratılanı ayıran en belirgin özellik, birinin sonlu yaratılmış olması, diğerinin kendiliğinden var olması ve sonsuza dek kalacak olması...”
“İnsan ne kadar ne olursa olsun, Yaratan ve doyuran değil. Cennette de olsa, ölümsüz de olsa muhtaç… Allah’la insan arasındaki en büyük fark ve bağ bu! İnsan acizdir. Cennete de olsa aciz, cehennemde de olsa, dünyada da olsa aciz… Allah, asla acze düşmez! Hayatın, kudretin, her şeyin kaynağıdır. Semi sıfatını çekse, duyamayız. Basir sıfatını çekse göremeyiz. Hay sıfatını alsa yaşayamayız. Onunla, O’na bağlı yaşamaktayız. Sen anlayamıyorsan ben ne yapayım?"
“Kafamı şişirme! Kâfi gelir! Görüyorsun ki ben anlayamıyorum. Sonuçta da anlaşamıyoruz.”
“Her şeyi aklın kesiyor da bir tek Allah’ı mı anlayamıyorsun? Cehennemlikler de olacak tabi, senin gibi inatçılarla dolacak cehennem.”
“Sen gözünün önünde olanlara kayıtsız kalıp ne güzel konuşuyorsun! Vicdanın rahat, ben müdahale etmek istiyorum.”
“Hayır. İşine gelmiyor. Çünkü anlarsan sorumluluklarını yerine getirmen gerekecek!”
“Sorumluluklarımı sonraya, bir başkasına havale etmeyi doğru bulmuyorum.”
“İnansan da inanmasan da bir şey değişmeyecek. Sen de ben de o huzurda ifade vereceğiz. Üstelik, her şeye, yalana dolana dönen dillerimizle değil, üstümüzde taşıdığımız organlarımızla… Şahit çok… İnkâr imkansız! Orada avukat da avukatlık da yok!”
“Tanrı hiç umurumda değil! İster olsun isterse olmasın!”
“Sanki sen Allah’ın çok umurundasın! Kimsenin umurunda değilsin! Ağlarsa anan ağlar, gerisi yalan ağlar!”
“Ben, kimsenin acı çekmediği bir yaşamı kurmak için elimden ne geliyorsa, onu yapmaya çalışıyorum.”
“Firavunlaşmaya çalışıyorsun! Neredeyse her şeyi sen yöneteceksin! Ben de üzülüyorum gaflette olduğun için.”
“İster cehennemler yaksın beni, sadist duygularını tatmin için, ister cennetler yapsın, kibrini okşamak için, hiç umurumda değil! Bu tanrılardan öyle çok var ki! Bir seninki mi fazla gelecek!”
“Galiba sen uyduruk tanrılardan bahsediyorsun! Ben, tanrılara inanmıyorum. Yok onlar! İlahlar ilaheler yok! Yalnız Allah var! Allah, bir süreye kadar herkesi özgür bırakır. Sonra sigaya çeker! Allah istemezse, izin vermezse hiçbir şey yapamazsın! Zaten sen her zamanki gibi sadece siyaset yapabilirsin. O da havanda su dövmekten başka bir şey değildir. Hiçbir işe yaramaz! Leyleğin ömrü lak lakla geçer. En enteresan tarafı, sen kendini ilahlaştırmışsın.”
“Bir şeytanına gücü yetmemiş! Tanrı istemezse, beni mi engelleyecek!”
“Sen Firavunlaşmışsın! “Allah yok, ben varım!” demeye getiriyorsun! Aslında kendini mahvetmekte olduğunun farkında değilsin! Güneş nefesle sönmez! Sen görmüyorsun diye güneş yok mu yani! Hepimiz görüyoruz. Hatta o kadar görüyoruz ki gözlerimizi kamaştırıyor!”
“Tanrı istediği için işleniyorsa cinayetler, öyleyse O da o katillerle birlikte günahtan sorumlu."
"Allah onlara cinayet işlemelerini emretmiyor, onları azmettirmiyor ki! Neden sorumlu olsun! Galiba sen, Allah’ın kanunlarının kanunlarını bu dünyadaki kanunlarla karıştırıyorsun! Azmettirici arıyorsun. Allah, kötülüğe yönlendirmiyor. Aksine ondan men ediyor. İyiliği öğütlüyor. Kul, cüzi iradesiyle neyi ne kadar yapabiliyorsa ondan o kadar sorumludur!"
“Canlılar birbirlerini yiyor. Zavallılar ölüyor!”
“Her canlı, diğerinin gıdası olarak yaratılmış. Hayatın devamı için birinin diğerini yemesi yasaklanmamış ki! Kurdun kuzuyu yemesi, balığın balığı yutması... İnsan da bitki ve hayvan yer. Gayet doğal ve gerekli bu! Aslında, her şey insan için yaratılmış. Bunların hiçbiri Allah’ın arzusu dışında gerçekleşmiyor ki! Ekolojik denge diye bir şey var.”
“Ekolojik denge varsa, tanrıya yer yok. ”Sen taraftarsın! Onun için de: “Çok yaşa padişahım!” diyorsun. Önce adil ol, sonra tartışalım!”
“Var, ekolojik denge var! Onu düzenleyen de Allah... Yılanlar olmasa fareler basar dünyayı. Kediler olmasa… Fareler olmasa tarlalar sürülmez. Her canlı, gerektiği kadar. Allah’ın adaletinden zerre kadar şüphem yok. Ölüm ceza değil, bazı hallerde mükâfattır. Ölüm kötü olsaydı peygamberler ölmezdi. ”
“Yahu Semiray! Boş ver! Sen daha tanrıyı kafanda bir yere oturtmamışsın. Hem zayıflatıyorsun, hem “Mükemmel!” diyorsun. Allah zayıflamaz. Abartılmaz! O her zaman olduğu gibidir.”
“Bak bu doğru! “Allah zayıflamaz. Abartılmaz! O her zaman olduğu gibidir.” Kimsenin gücü O’nu hakkıyla anlamaya ve anmaya yetmez!”
***
Onur BİLGE
BİN BİR GECE ÖYKÜLERİ – 775
YORUMLAR
Evet...
Doğrular bu.
Ama "Aklını işletene"
Anlayana sivri sinek saz...
Selam ve Sevgiler ONUR.