Yalancı Dükten Kurtaran İzler
En güçlü Dük bile hasta olur. Ne kadar iyi beslense, ne kadar verimli spor yapsa hata yapar ve zayıf düşer. İnsan bedenen güçlü olsa bile, ruhen zayıf yönleri vardır. Tutkuları, kibri, kendini beğenmişliği, haset duygusu… Ruhtan bedene yansıyan virüslerdir. Ruhun mesajlarını anlamayan beden, acizdir. korunmasızdır. Bedeni koruyan ruhun iyi yönleridir. Bu iyi yönleri yaşatacak ruhu insan nasıl bulur ki…
Düke yol gösterecek ve iyi yolu takip et diyecek birisi lazım. Ancak Dükler her zaman zalimdir, laftan anlamaz, kibir yolunu sever, dinlemez ve ona karşı gelen birini öldürür. Etrafında şarlatandan başka kişiler yaşamaz. Onlarda bit gibi pire gibi zıplar durur rastgele… Kaşındıkça hoşuna gider. Yaralarına merhem arar ve asla bu yaradan rahatsız da olmaz. Dük, muhalefet edeni sevmez, öğüt verene tahammül edemez, onun doğrularıdır tek doğru olanı. İyilik onun sunduğu ve yere attığı kemikleridir. Kendisi ve köpekleri ile kurduğu düzeni süsler ve yaşatır.
Dük, Firavun olur… Ona dik durur Musa. Kendi doğrularının doğru olmadığını savunur. Söylediği doğruların kendisini yaratan Rabbinin mesajlarıdır der. Musa’yı öldürmeye çabalar, sınavlardan geçirir… Ancak bu tuzakları bilen ve uyaran Rabbi onu korur. Kızıldeniz yarılır ve ardından gelen Dük tekrar birleşen suların altında kalır. Öleceğini anlar, onu öldüren Rabbine tövbe eder. Ancak bu tövbe kabul edilmez. Bu dünyada yaptığı zülüm bitmiştir. Artık hesap verme vakti gelmiştir.
Bu kadar mucize karşısında Musa’ya inanan yahudiler, yine Firavuna diz çöktüren Rabbin mesajını getiren Hz Muhammed’e inanmaz. Onların içinde ki yeni Dükler, yine söz dinlemez. Kendilerine yapılan her zulmü yeni peygambere yaparlar. Onunla savaşırlar. Bir zamanlar fakir olduklarını, köle gibi çalıştıklarını hatırlamazlar. Kendileri gibi Dük’e boyun büktüklerini unuturlar.
İşte ruhun bu parçası insanı mahveden yanı. Güç kimin eline geçmişse, bir Dük olmuşsa geçmişini unutur, kendisi gibi fakirleri Dük olur yine kendisi ezer. Artık son peygamber ile onların karşısına geçecek yeni peygamber gelmeyecek. Mucizeler de olmayacak. Ancak, Kur’anı okuyan ve onun ışığında yürüyenler peygamber mirasının gölgesinde yaşadığı zaman ışık olacaklar. Yalnızca Rabbine kulluk eden ve yalnızca ondan isteyen olurlar. Ölüm onlar için bir kavuşma zamanıdır. Aşka kavuşma… Eğer Rabbi onu öldürüp yanına çağıracaksa koşa koşa giderler. Bu çağrı ona ne kadar hoş gelir. Eğer kişi ölümden korkmuyorsa, hangi Dük onu korkutabilir ki? Ne yap derse, eğer doğru değilse yaptırabilir ki? Eğer rızkını verenin Rabbi olduğunu ve ona teslim olarak dünyada yaşamayı istiyorsa, kim onu yolundan geri çevirebilir ki?
İşte bu yalancı Düklere karşı duracak ancak bu kişilerdir. Bu kişiler nerede peki? Niye yoklar ki? Çünkü, Kur’anı okuyup, Rabbine sığınmayı ve Onun istediği gibi yaşamayı istemeyen sahteleri yaşıyor… Sahte bir gölge, silinir gider ya, ateşi yanıyor ve kısa sürede de sönüyor. İnsanlar dünyada ne varsa sahip olmaya, çokluğa doymuyor. İnsanlar dünyayı istedikçe Düklerde onları veriyor ve kendilerine esir ediyor. Çokluğun ucu bucağı yok ki… İnsanı iflah etmiyor işte.
İnsanın izlediği yol, yavaş yavaş dünyayı terk ettiği yokluk olmalı. Dünyadan bir şey istemeyecek hale gelmesi, işte gerçek bir peygamber gölgesi yapıyor insanı. Bu insanlar çoğalmadıkça, bu yalancı Dükler dünyayı acıya boğacak ve insanı ölmeden işkence içinde ki feryatlara boğacaktır. İnsanın gözlerini açması, kulağını, doğadan gelen seslere-uyarılara kulak vermesi gerekiyor.
İnsan ezilmekten, fakirlikten, zülümden, yalandan, talandan, çalandan … Şikayet etmek yerine, yokluğa uzanacağı yolu bulması ve duygudaşlık içinde tüm insanlığa bunu sergilemesi gerekiyor. Bu şikayeti ettiğimiz Dükler hep vardı. Var olacak da…. Biz bu görüntüyü yok edecek ve son peygamberin izle dediği yolu tutarak, onun safi gölgesini izleyerek bunu yok edeceğiz. Zulme uğradığı ataları gibi, aynı zulmü başkalarına yapmayacak Dük olmayı istemelidir. Allah’tan geldik ve yine Allah’a döneceğiz demelidir.
Saffet Kuramaz
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.