- 604 Okunma
- 1 Yorum
- 2 Beğeni
MERHABA İSTANBUL BOĞAZI
Dokuz ay köyde kaldıktan sonra İstanbul’a döndük. Geleli üç ay geçti. Pandemi yüzünden dışarı çıkmam kısıtlı olduğundan bu zaman içerisinde bir defa olsun sahile inemedim. Evden sekiz yüz metre uzaklıkta..Hasret kaldım güzelim boğazın sahillerine..
Şubat ayının ikisi. Hava gayet güzel hafiften ılık bir rüzgar esmekte..Hava parçalı bulutlu.Güneş arada bir bulutların arasından göz kırpıyor.Güzel bir ilkbahar havası.Nihayet bir solukta sahile indim. Çubuklu, İstinye araba vapuru iskelesinden Burun bahçe,Paşabahçe yönünde yürüyeceğim.İskeleyi geçince güzelim boğazın sahiline kavuştum.Sıra,sıra oltacılar dizilmiş balık tutuyorlar.İçimden imkan olsa da ,güzel boğazımla kucaklaşabilsen..Doya,doya hasret giderebilsem diye düşünmekten kendimi alamadım.
Sağ tarafımda Hıdiv ormanları sahil yolundan itibaren yamaçlardan,Kanlıca’nın üstünden tepeye doğru yükseliyor. Ormanın içinden başını kaldırmış, Hıdiv kasrının gözetleme kulesi sanki hoş geldin der gibi duruyor. Boğazın suları büyük bir ırmak gibi Marmara’ya doğru hafif dalgalı aheste, aheste akıyor. Gözlerim birden uzaklara ta Levent’e takıldı.Gök yüzünü yararcasına yükselmiş gökdelenler sırıtıyorlar..Bebek’ten,Emirgan korusu, İstinye sırtlarına doğru bakıyorum, gökdelenler yine sırıtıyor. Bu arada telefonumun kulaklığından Ali Ekber’in sesi kulaklarımı dolduruyor..
----Bu yüce dağları duman kaplamış
----Yine mi gurbetten kara haber var
-----Seher vakti bu yerlerde kimler ağlamış
------Çimenler üstünde göz yaşları var
Birden hüzünlendim.Hiç unutmadığım babacığım gözlerimin önüne geldi.Yeni köy,İstinye sırtları dumanlandı gözlerimin önünde..Bu türkü, babamın çok sevdiği ve kendisinin de seslendirdiği türkülerden birisi..Babama dua ettim.Allah rahmet eylesin.Durağını cennet,mekanını pir nur,varsa günahını affeylesin AMİN..
Büyük şehir belediyesinin sosyal tesislerine geldim.Oltacılardan yürümek güçleşiyor.Misinaların uçlarında kıraca istavritler çırpınıyor kurtulmaları mümkün değil direnmeleri, çırpınmaları boşuna…Aç gözlü cahil insanlar onları yemeye niyet etmiş bir kere..Belgesellerde izliyorum da ;Amerika’da,Avrupa’da oltacılar ırmaklarda,denizlerde iki üç kiloluk, bazen daha büyük balıkları tutuyor, balıkları tartıp resim çektikten sonra suya geri bırakıyorlar.Bizde her alanda olduğu gibi,bu alanda da cahillik ,aç gözlülük diz boyu…Yavru balıkları tutup yiyorlar sonra da balık yok diye feryat ediyorlar..
Bu arada burun bahçe’ye ulaştım.Buralar dizi çekimlerinde set olarak kullanılıyor.Elli metre ileride Paşabahçe ve Paşabahçe tekel fabrikasının yeri var.Fabrikamı ne oldu? Miras yedilerin kurbanı oldu….binlerce insan işinden ekmeğinden oldu. Sağ tarafta ileriye doğru bakınca Paşabahçe cam fabrikasının tütmeyen bacası bir garip duruyor. Yukarıya doğru bakınca Karlı tepeyi görüyorum. Yemyeşil ormanlarla kaplı olan buralarda yeşillik o kadar azaldı ki .. Biraz ileride Beykoz belediyesi ve adliye binası kaymakamlık var. Beş yüz metre ileride Beykoz korusu , hemen yanında Beykoz’un merkezi var. On çeşmeler..Biraz ileride boğazı kuşbakışı izleyen Şahin tepesi yükseliyor. Beş yüz metre ileride Yalı köy, daha ileride Orta çeşme, Beykoz çayırı var. Kuzeye doğru bakınca uzaklarda Yuşa hazretleri tepesi görünüyor.Yuşa hazretleri;kuzeye ve güneye selam verir gibi boğazın iki yanını kuş bakışı izliyor.Selamını alıp dua ettim.Tepeler ve aşağıya doğru yemyeşil ormanlarla dolu. Askeri lojmanları geçince Beykoz kundura fabrikasına iniliyor.Fabrikanın akıbeti belli ..Binaları ve alanı bazen film seti olarak kullanılıyor. Bu fabrika askerimizin bot ve ayakkabı ihtiyacını karşıladıktan sonra ,Rusya’ya dahi askeri bot satılmış.Sivil halkada satışı olan bir fabrika idi. Sümerbank mağazaları ile satış yapılıyordu.Hemen yanında, sahilin üstünde çocuk verem dispanseri olarak kullanılan Beykoz konağı var. Boğaza hakim bir tepede ormanın içinde..karşı sahile bakınca Yeni köy, Tarabya oteli,Sarıyer ve Sarıyer sırtları görülüyor.Burun bahçeden geri yürüdükçe hasret ve özlemim bir kar yığını gibi eriyip gidiyor.Tarifi imkansız duygular içinde eve gelirken sahilde martılar çığlık çığlığa balıklara saldırıyorlardı…
DURMUŞ ÇAĞLAYAN 03/03/2021