- 398 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
KABİR AZABI YOKTUR
Kabir azabı yoktur. Bu yazının sonunda ölüm meleklerinin iyi insanlara canlarını almaya gittikleri zaman cennete girin dediklerini ve iyi ile kötü insanları dünyada tanıdıklarını ispatlayan iki ayet göstereceğim.
Kabir azabı mitolojisi geleneksel dine Yahudilik’ten geçmiştir. Eski Yahudilik’te iyi veya kötü ölen bütün insanlar "Şoel" denilen bir yere gidecekler orada azaplı bir şekilde varlıklarını sürdürecekler, ruhları da mezarda kalacaktır. İşte geleneksel dine bağlı olanların inandıkları kabir azabı mitolojisi bu edebiyattan alıntıdır. Ama hiçbirisinin aklına "Kitabını oku, bugün hesap sorucu olarak sana kendi nefsin yeter.(İsra Sûresi 14. ayet) ayeti gelmemiş halbuki eğer gerçekten kabir azabı olsaydı kıyamet gününde insan için bir kitap çıkarılmaz ve hesap sorucu olarak sana kendi nefsin yeter denilmez. Zira zaten kabirde sorguya çekilmiş hesabını vermiş kitabını okumasına gerek kalmamış o kitabın insanın hesabını sormasına gerek kalmamış yine kabir azabına inananlar her ne hikmetse yazıcı melekleri unutmuşlar mademki sorgu melekleri var. Yazıcı meleklere gerek yok onlar iyilik ve kötülükleri yazmasalarda olur. Kabir azabı gibi iddiaların ortaya çıkmasında büyük ihtimalle zaman kavramının göreceli oluşunun bilinmemesine ve öldükten sonra ruhların nerede durduğunun merak edilmesine dayanmaktadır. Fakat Secde ile Mearic Sûrelerindeki ayetlerden zamanın göreceli olabildiği anlaşılmaktadır. Ölen bir insan hesap gününden önce tekrar diriltilene kadar bir yerlerde beklemiş gibi hissetmeyecektir. Çünkü vefat eden insanın bu dünya ile olan tüm irtibatı kesilmektedir. Ve ölen insan zamana ve mekâna dair tüm algısını yitirmektedir. Uyku hali de bu duruma benzetilebilir. İnsan uyuduğundan üstelik derinde uyuyorsa uyanıncaya kadar zaman ve mekânla olan algısı kesilmektedir. İnsanın uyku ve ölüm halinde bu dünya ile irtibatının kesilmesi örneğinin, Kur’an’da Ashabı Kehf yani Allah tarafından mağarada uyutulan inançlı gençler ile ilgili anlatım üzerinden anlaşılması mümkündür. Yine kabirde azap ya da mükâfat diye bir şeyin olması insanların yaratıldığı günden bugüne kadar ölen kişiler arasında kabirde azap veya mükâfat görme anlamında çok uzun dönemleri kapsayan bir adaletsizlik olacaktır. Bu durumda kıyamete yakın ölen ve hakkında azap hükmü verilmiş bir kişi kendisinden çok daha önce ölen ve azaba uğrayan kişiden daha şanslı, yine kıyamete yakın ölen ve hakkında mükâfat hükmü verilen biride kendisinden çok daha önce ölen ve kabrinde mükâfat gören birinden daha şansız olacaktır. Ve yine nebilere bakalım madem kabirde mükâfat var nebiler kabirde mükâfat alıyorlarsa ilk vefat eden Nebi’yi Allah Nebimiz Muhammed’ten daha çok seviyor demektir. Yine eşit derecede günah işleyen iki kişiden birisi dünya yaratıldıktan sonra 50 yıl içerisinde ölüyor ikincisiyse kıyamet günü kıyametin kopmasıyla beraber ölüyor diyelim bu durumda kıyametin kopmasıyla ölen kişinin kabir azabı olmaz. Çünkü kıyamet günü dirilecek ama kendisiyle aynı günahları aynı sayıda işleyen kişi Dünya yaratıldıktan 50 yıl sonra öldüğü için birinci kişi çok azap çekecek bu Allah’ın verebileceği bir adalet olur mu? Bazı kişiler Kur’an’da Firavun ve ailesinin sabah-akşam ateşe arz olunduklarını ifade eden Mümin Sûresi 45. ve 46. ayetlerinden hareketle Kur’an’da kabir azabının olduğunu zira sabah ve akşam bulunduğumuz dünyada geçerli olduğu gibi bir iddiada bulunmaktadırlar. Firavun’la ilgili bu iddianın yer aldığı ayetlere bakalım.
Allah, o adamı ötekilerin kurdukları tuzakların kötülüklerinden korudu. Firavun ailesinide azabın en beteri kuşattı. Sabah akşam ateşe arz olunurlar. Kıyamet koptuğu günde şöyle denir. "Firavun ailesini azabın en şiddetlisine sokun."(Mümin Sûresi 45-46. ayetler)
Sabah ve akşam tabirleri sadece bu Dünyada algılanabilen şeyler dahi olsa yinede söz konusu ayetten ya da başka herhangi bir ayetten kabirde azap olduğunun anlaşılabilmesi mümkün değildir. Kur’an’da birçok ayette kabirlerden bahsedilmekle birlikte hiçbir ayette kabir azabı gibi bir ifade yer almamaktadır. Yine Fatır Sûresi 22. ayetinde kabirdekilere işittiremezsin dediği hâlde "Ölü mezarda oturur. Kendisini defnedip dağılanların ayak şamatasını bile duyar. " şeklinde uydurma bir hadise inanmak Kur’an’dan uzaklaşmaktır. Yine Yasin Sûresi’ne bakacak olursak ayetlerde şöyle geçmektedir:
Sûr’a üflenince, onlar mezarlarından kalkıp Rab’lerine koşacaklar. "Vay halimize" derler, "Yattığımız yerden bizi kim kaldırdı? Bu, Rahman’ın söz verdiği şeydi. Demek elçiler doğru söylemişti."(Yasin Sûresi 51-52. ayetler) ayette geçen "Merkad", kısa ama tatlı bir uyku uyanan yer anlamındadır. İnsanlar bizi kim kaldırdı diye merak ettiği hâlde biz kabir azabı ya da mükâfatı gördük diye bir söylem yoktur ve tam tersine cehennemden korkuyorlar Kur’an’da sadece Dünya hayatı ve ahiret hayatından bahsettiği hâlde hiçbir ayette kabir hayatından bahsetmemektedir. Yine Zuhruf Sûresi 11. ayetinde şöyle geçmektedir; Ve O ki gökten bir ölçü ile su indirendir, böylece onunla ölü bir ülkeyi canlandırdık. İşte böyle çıkarılacaksınız.(Zuhruf Sûresi 11. ayet) Ayete dikkat edilecek olursa ölümle geçen süre susuz kurak bir bölge gibidir. Yani orada hayat yoktur. Kurak susuz bir yerde hayat olmaz. Fakat Allah izin verirse, yeni bir hayat başlar. Dolayısıyla insanın dirilişe kadar kabirde geçen zamanı, susuz çorak bir yere benzer. Bundan da anlaşılacağı gibi kabir hayatı yoktur. Yine Nahl Sûresi 32. ayetinde şöyle geçmektedir; "Melekler iyi insanlar olan kimselerin canlarını aldıkları zaman selam size yapmış olduklarınıza karşılık girin cennete derler.(Nahl Sûresi 32. ayet) dikkat edilirse melekler iyi insanların canlarını aldıkları zaman onlara selam veriyorlar ve girin cennete diyorlar. Yani iyi insanları Allah onlara bildirmiş bunların tekrar kabirde sorguya çekilmelerine gerek var mı? Ölüm melekleri bunların cennete gireceklerini söylemiş sorgu melekleri bunları mı sorguya çekecekler?
Şimdide kötü insanların canı alınırken ne dediklerine bakalım. "Şüphesiz melekler, kendilerine yazık edenlerin canlarını alırken soracaklar: "Ne durumdaydınız?" Derler ki: "Yeryüzünde aciz düşmüştük!" Diyecekler ki: Allah’ın yeri göç edebileceğiniz denli geniş değil miydi?" İşte onların durağı cehennemdir. Ne kötü bir gidiş yeridir.(Nisa Sûresi 97. ayet) Dikkat edilirse melekler kötü insanların canlarını aldıkları zaman onları tanıyorlar ve "onlara ne durumdaydınız?" diye soruyorlar. Meleklerin cennete veya cehenneme gideceklerini bildikleri kişilerin tekrar sorgu melekleri tarafından sorguya çekilmelerine gerek var mı?
YORUMLAR
Yazarım!
Siz "KABİR AZABI YOKTUR" demişsiniz ya! Ben daha da ileri gideyim. Cennet ve cehennem de yoktur.
Nereden mi bildim?
Yaratan diyor.
"Bende geldiniz bana döneceksiniz " bir ayet. Elbette Arapçasını da biliyorum da Arap hayranlarına inat Türkçe konuşuyorum.
Hani Kuran Türkçe okunmazmış/ Ezan Türkçe olmazmış diyen, Türk düşmanı Arap hayranları var ya sırf bu yüzden.
Bilmem okudunuz mu?
Cafer İskenderoğlu'nun Allah'a yolculuk ve Allah ile tanışma isimli kitaplarını. O kadar güzel anlatıyor ki, siyasi İslam'ın temsilcilerinin ipliğini pazara çıkartıyor.
Araf Suresi 172. ayeti çevirisi başlı başına bir mucize. İmamların bunlar anlaşılmaz dediği, Nun-AAyın-Kaf-Elif-Lam_Mim 'i ve bir çok ayeti Ledün ilmiyle anlatıyor. Ve Allah'ın HESAP GÜNÜ YOK! Hasret Günü var diyor.
Belli ki araştırmacı kimliğiniz , yazma aydınlatma yeteneğiniz ön planda. Onun için konuyu uzun değerlendirdim.. Yazınızla düşüncemi paylaşma fırsatı verdiğiniz için teşekkür ederim.
Selam ve sevgilerimle.
Rıdvan Kaya
Vellezine amenu ve amilus salihati ulaike ashabul cenneh, hum fiha halidun.(Bakara Sûresi 82. ayet) gördüğünüz gibi ayette cenneh geçmektedir. Yani cennet şimdide kendi mealimi yazayim.
İman eden ve yararlı (Salih) işler yapanlar cennet halkıdır. İşte onlar da orada sürekli kalacaklardır.(Bakara Sûresi 82. ayet)
Necati Kavlak
Cennet elbette vardır da, bize anlatıldığı, ya da şu anda içinde yaşadığımız gibi altından ırmaklar akan, içinde huriler dolaşan bir cennet yok.
Ne var?
Allah ile cem olan cennette, Kimler cem olacak? kamil insan seviyesine çıkabilen. Cehennem dediğimiz yerde, Allah'a ulaşamayan, bitki (?) seviyesinden yukarı çıkamayan
geri dönemeyecek. İşte onlar cehennemi ya da Allah'a ulaşmamamın vicdan azabını çekecek.
Elbette tezlerim sizin inancınızı etkilemek için değil. 7 Kez Kur'an'ı müzzemmil suresinde açıklandığı gibi yavaş yavaş anlayacak şekilde okudum. Hem de değişik meallerden. Ayrıca Mekke'yi Medine'yi bilinçli olarak (Arap fistanı giymeden) gezdim gördüm. Daha Oraya gitmeden,( ESİRGEME ŞEFATİNİ) BAŞLIĞIYLA şiir yazdım. Bizim din tacirleri inanları kandırıyor. bundan emin oldum.
Şu fani, övgü yazdı mekânı hiç görmeden
Kelime kifayet eder mi anlatmama bilmem
Onca insan bekler varmak için huzuruna
Geliyorum bindim güvercinin kanadına
İlk sen gelirsin sabah kalkınca aklıma
Anarım önce rabbimi sonra senin adını
Cümle âlem biliyor gizem o mağarada
Çıkmak isterim yalın ayak hıra dağına
Çakıl taşları batsa yürürken ayaklarıma
Kanasa kırmızı gül olur açar her damla
Bilirim mübarek tenin gül kokar gonca
Açtım elimi salâvat getirdim Sema’ya
Eşin ve benzerin insanlık tarihinde yok
Yaratılmazmış dünya âlem sen olmasan
Gelişin nimet son bulması için cehaletin
İçine doğdu Güneş ilminle aydınlandı İn
Habibisin hiçbir şey yokken var olanın
İlk yaratılanı yoktan var edip yaratanın
Dünya âlem ve arşı ihata edip kuşatanın
Şemsi’sin İslam’a inanan onca insanın
Arar gönlüm Mekke’de Medine’de seni
Ahtım var koklayacağım gül kokan tenini
Kırmızı karanfille donatacağım mabedini
Gelince huzura tut elimi esirgeme şefaatini…
Necati Kavlak
02.12.2011 Manisa
Elinize yüreğinize sağlık. Çok uzun zamandır defterdeyim ancak yine uzun zaman var ki uğramıyorum. Yazılara şöyle baktım vee bu yazıda karar kıldım okumak için. Ohh ruhum ferahladı. Din konusunda asla tartışmam fikir bile yürütmem. İslamiyetle ilgili olanına he hiç. Öyle çok ve öyle akıl dışı inanışlar iddialar var ki bunları okuyup duydukça zaten azap içinde yaşıyorsunuz bence tabi..Sade anlaşılır çok düzgün bir şekilde kaleme alınmış güzel bir yazı...Esenlikler..