- 287 Okunma
- 1 Yorum
- 2 Beğeni
Aşı ve Cep Telefonu
AŞI ve CEP TELEFONU
Bu başlığı okuyunca büyük ihtimalle şaşıracak ve: “Bu nasıl başlık kardeşim, aşı ile cep telefonunun ne alakası var?” diyeceksiniz. Ben de sizin gibi düşünüyordum ama öğrendim ki çok alakası varmış. Geçen haftaya ait hatıramı okuyunca siz de anlayacaksınız.
2021 yılına pek hüzünlü girdim. Yılbaşı gecesinde ne yaptığımı, televizyonda hangi programı seyrettiğimi hatırlamıyorum bile. Büyük ihtimalle en geç 23’te kafayı vurup yatmışımdır. Yılbaşı gecesinden hatırımda kalan tek şey var: Hüzün.
2021’e girdiğimde “65 yaş ve üstü” denilen gruba dâhil oldum maalesef. Telif hakkı Cem Karaca’ya ait olan ve âdeta slogana dönüşmüş “Merhaba gençler ve her zaman genç kalanlar!” sözüne inanmıyordum artık. Kendimi dinç ve genç hissetsem de çok iyi biliyordum ki devlet tarafından tescilli, yaşlı bir insandım. Artık kafam estiği zaman sokağa çıkamayacaktım. Çıkarsam ve yakalanırsam, altından kalkamayacağım para cezaları kesecekti ilgili memurlar. Kendimi itilmiş, kakılmış hissediyordum.
“Çin’den aşı geldi, geliyor, gelecek; hani aşı, nerde aşı, önce kim aşılanacak” gibi haber ve tartışmalardan sonra “65 yaş ve üstü”ne aşı yapılacağını, randevu almak gerektiğini işittik. Yaşlı sınıfına dâhil olmanın tek faydası buydu sanırım. Bize birçok yasaklar koyanlar, aynı zamanda bizim sağlığımızı da düşünüyormuş meğer.
Randevu alması için nüfus kâğıdımı verip eşimi sağlık ocağına gönderdim, eve döndüğünde: “Randevu vermiyorlar, 182 numaraya telefon açacakmışsın,” dedi. Bu garipti işte. “Vatandaş ile devlet ilişkileri devlet dairelerinde çözülür; telefonla randevu almak da nereden çıktı?” diye düşündüm. Peki telefonu olmayan, okuma yazma bilmeyen yaşlılar ne yapacaktı?
182’yi defalarca aradım, çıkaramadım. Uzun uğraşlar neticesinde hatta girmeyi başarabildim. On dakika kadar sağlıkla ilgili sloganımsı öğütler dinledikten sonra nihayet bir operatör cevap verdi. Güler yüzlü, kibar ve genç bir hanımkız olduğunu tahmin ettiğim tatlı dilli bir bayan “Nasılsınız? İnşallah iyisinizdir. Arzunuz nedir?” gibi gönül alıcı sözlerle derdimi sordu. Üç beş dakika süren soru – cevap faslından sonra eşim ve kendim için 22 Şubat 13.30’a randevu almayı başardım.
Telefonu kapadıktan sonra: “Hayret, bu yaştan sonra aşı olacağım hiç aklıma gelmezdi,” dedim kendi kendime. Öyle ya, aşı dediğin doğumdan hemen sonra başlar, orta üçüncü sınıfta son aşı vurulurdu benim bildiğim.
Köydeki tek katlı, üç sınıflı ilkokulda yaşadığım, aşıyla ilgili birbirine benzer birkaç hatıram canlandı gözlerimde. Sınıfımızda kaygıdan dertten azade ders işlerken okul müdürü ve beraberinde beyaz önlüklü birkaç kişi jandarma baskını gibi aniden giriverirdi sınıfa. O anda kızılca kıyamet kopardı tabii… Çığlık atanlar, ah vah edenler, şıp şıp gözyaşı dökenler, ağlayanlar… Hatta bir defasında yaramaz mı yaramaz ve güçlü kuvvetli iki sınıf arkadaşım pencereyi açıp kaçmışlardı. Hangi muhbirden öğrendiklerini bilemem ama “Yarın aşı olacakmışız, okula gelmeyeceğim,” diyenleri de hatırlıyorum.
Ne cahillik!.. Galiba “cahillik” demek yanlış; “Çocuk aklı işte!” desek daha isabetli olur sanırım.
Benim neslim salgın hastalıklara maruz kalmadı ve dolayısıyla ne menem bir dert olduğunu idrak edemedi. Son çeyrek yüzyılda Afrika’da ortaya çıkan Ebola ve HIV virüs salgınlarını gazete ve tv’lerden alelade bir haber gibi seyretti.
Salgın hastalıklar konusunda 2020’ye kadar ilgisiz ve duyarsız bir hayat sürdüğümü söyleyebilirim. Bu konuda bildiğim iki şey vardı: Birincisi; Âşık Veysel çocukken çiçek hastalığı salgını varmış, kardeşi bu hastalıktan vefat etmiş, şairimiz de bir gözünü kaybetmiş. İkicisi ise şuydu: “Albert Camus 1947’de yazdığı Veba romanında, Cezayir - Oran şehrinde ortaya çıkan veba salgınıyla benzerlik ilgisi kurarak Avrupa’daki Nazi işgalini anlatır.”
Tarihteki en korkunç salgınlar bu kadar mı? Elbette ki hayır. Kızamık, sarıhumma, tifüs, kolera, sıtma, çocuk felci, menenjit, aids, veba, grip, çiçek gibi onlarca salgın hastalık asırlardan beri insanlığı tehdit etmektedir. Tarih boyunca öyle salgınlar gerçekleşmiş ki yayıldığı ülkedeki insanların yüzde seksenini öldürmüştür. Daha somut olması açısından şöyle bir varsayımlı örnek vereyim: Bir salgın hastalık nedeniyle 83 milyonluk nüfusumuzun 20 milyona düştüğünü varsayalım. Ne büyük felaket değil mi? Allah korusun!.. Tarihteki en yakıcı salgınların neler olduğunu merak edenler internete girip Bilge Gogıl’a sorabilir.
Ben şahsen 1930’da “Hıfzısıhha Kanunu”nu çıkararak salgınlara karşı tedbir alan devlet adamlarına, yaklaşık bir asırdır aşı üreten âlim ve teknisyenlere; beni, çocuklarımı ve hatta torunlarımı aşılayan görevlilere müteşekkirim. Allah devletime ve milletime zeval vermesin.
Neyse efendim, randevu saatinde gittik sağlık ocağına. Aile hekimimiz, adımı sorduktan sonra elindeki cep telefonuna bir şeyler yazdı, pat benim telefonuma Sağlık Bakanlığı’ndan bir mesaj geldi. Aile hekimim, gelen mesajdaki kodu cep telefonundaki bir sayfaya kaydetti. Daha sonra bir aşı kutusundan kestiğini zannettiğim bir barkodun fotosunu çekip tuşlara bastı ve yine telefonuma mesaj geldi. Mesajda kısa ifadeyle “Covid19 aşı uygulamanız tamamlanmıştır,” yazıyordu. Aynı telefon diplomasisi ve mesajlaşma eşim için de gerçekleştikten sonra doktorun yönlendirmesiyle hemşire odasına gidip aşılarımızı yaptırdık.
Sağlık ocağından çıkar çıkmaz “Heyt, var mı ulan bana yan bakan? Adi koronovirüs nerdesin, şerefsiz covid19, erkeksen çık ortaya!” diye nara attım.
Şaka şaka… Saat on üçü geçtiği için polise bekçiye yakalanmadan ara sokaklardan geçerek kös kös evime gittim. Yolda giderken kendime: “Nüfus kâğıdının yerini ne zaman cep telefonu aldı?” diye soruyordum. Öyle ya, nüfus kâğıdımıza bakan ve hatta soran bile olmamıştı.
Cep telefonu olmayanların ve kullanmasını bilmeyenlerin vay hâline!..
(Not: Bu yazıyı çiftçinin cep telefonunu teşhir ederek kınayanlara ithaf ediyorum.)
YORUMLAR
Muhteşem!..Seçimlerde burnumuzun dibinde bitenler seçimlerden sonra bir telefon kadar yakın oldukların gösteriyorlar.Seçilenlerin de bir çoğu 65 yaş üstü ..Ama parti kongrelerinde yasak falan yok.Boy gösterirken Reisle yarenlik bile yapıyorlar..Sağlıcakla..Saygıyla..