- 543 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Anılarım 2/ Suluova
Suluova İmam hatip lisesi
Derepazarı’n daki üç yıllık görevim bitince tayin istedim. İstedim de kolay olmadı tabii. Terör, kutuplaşmalar Amasya için atama çok zor hal aldı. Tek şansım yeni açılan İmam hatip lisesi idi. Sağolsun rahmetli eniştem işlerimi takip etmişti ama baya uğraşmıştı. Ve uzun bir veda programından sonra Derpazarı’ndan ayrıldım.
Çocuklar dersten kaçıp otobüse kadar gelmişlerdi. Çünkü Saat 9.30 da araba Derepazarı’ndan geçiyordu. Gözyaşları sel oldu aktı. Uzun süre otobüste bende ağladım durdum. Orası benim ilk göz ağrımdı. Hiç unutamayacaktım, unutmadımda. Üç yılın anıları bir bir gözümün önünden gelip geçti. Bir hafta sonra yeni görevime başladım. Lakin eve iki km den fazla uzaktı. Çarşı boyunca yürüyordum. Çok nadir otobüse rastlıyordum. Çünkü o zaman belediye otobüsleri düzenli çalışmıyordu. Zaten henüz yeni konmuştu. Dolmuş olayı da henüz başlamamıştı. Ben göreve başlamadan birkaç gün önce eniştem bir sohbet şu söze şahit olmuştu. Çocuğu imam hatipte okuyan bir polis “ Ya imam hatibe bir bayan öğretmen atamışlar hiç olur mu?” Deyince eniştem çok sinirlenmiş. Öğretmenin bayanı erkeği mi olur ne biçim konuşuyorsun diye adam çıkışmıştı. Okul bir caminin arsasında başlamış kuran kursundan ibaretti henüz kendi binası yoktu. Yardım ve hayırlarla toparlanıp eğitime açılmıştı. Yağmur yağınca bazen sınıflar su girerdi. Müdür eniştemin erkek kardeşi idi. Kazım Demir. Daha sonra o Avukat olduğu için stajı bitince Amasya ya gitti yerine. Karslı bir müdür geldi. O da uzun kalmadı. Becayiş yaptı Kars’ta biriyle O da eniştemin dayısının oğluydu. Kazım süren Rahmetli oldu sonra. Allah rahmet eylesin. Ankara ya gitmişti tayinle bir başka kuruma. Yaşı bayağı gençti öldüğünde. Neyse sanırım bir dokuz ay orada kaldım. İlçe iyice karışmıştı. Sokaklar bölünmüş bir polis karakolun balkonunda konuşurken vurulmuştu. O arada bir öğrencimiz ailesi ile birlikte tüp gazdan zehirlenmişti. Her gün lisenin önünden geçip eve gidiyordum. Çoğu kez de postacı amcaya rastlıyordum. PTT İmam hatipten daha ileriye yapılmıştı ve yeni binaydı. O da benim gibi mecburen çoğu kez yürüyordu evi bizim arka çaprazımızda idi, emekliliğine az kaldığı için idare ediyordu. Dört çocuğu vardı biri benim ortaokuldan arkadaşımdı daha sonra onu cadde de vurdular. Evliydi pek bir şeye karışmazdı ama. Allah rahmet eylesin. Kardeşi Naci bostancı o zaman öğretmen okulunda okuyordu Perşembe de daha sonra Prof olmuş sonrada milletvekili, Ömer ve En küçükleri Namık. Annemle anneleri samimiydi. Birde o zaman çok telefon olmadığı için. Acil görüşmelere onlara giderdik ya da arayan bizi oradan arardı. Sağ olsunlar yardımcı oluyorlardı. O zaman bir komşuluk insanlık vardı. Sevgi saygı vardı.
Ve nihayet Suluova lisesinde öğretmen açığı oldu bende oraya tayin edildim sanırım ihtilalden 5-6 ay önce. Evime yakındı. Biz çocukken Fabrika tarafında Kirada oturuyorduk. Cumhuriyet mahallesinde. Sokağı hatırlamıyorum zaten değişmiştir. Öğretmen Kadirin eviydi. Kendisi Amasya da yaşıyordu. Kolay köyünde öğretmenlik yaparken almıştı burayı. Dört evi vardı biri iki katlı kâgirdi, bizim ki kerpiçten iki oda bir salon bahçe içindeydi. Bahçede bir de dut ağacı vardı yazın gölgesinde yemek yerdik. Bahçeye sebze ekerdik geceleri çeşmeye hortum takar sulardık. Çeşmeye, çarşıya, ilkokula ne biliyim camii ye fabrikaya pazara her bir yere yakındı. Tam 12 yıl oturmuşuz. Taşınırken komşular çok üzüldü. Biz de tabii. Meğersem evi bizi sanıyorlarmış.
Yeni mahalle yeni kurulduğu için köylerden gelenler bahçeli evler yapmış yerleşmişti. Çok katlı bina hemen hiç yoktu. Caddeye, camiye yakındı. Liseye bir on dakika yürüyordum. Kavga gürültü hiç bitmiyordu. Gece silah sesleri duyuyorduk. Ve bir sabah uyandı ki İhtilal olmuş. Kenan Evren radyoda konuşma yapıyordu. Sevinsek mi Üzülsek mi bilemedik. Çok genç insan öldü. İnsanlar çok acı çektiler. Ülke ekonomisi çıkmaza girdi bu aşikâr. İnsanlar aşırı derce de kutuplaştı. Ama sonra mahkeme yargı derken gençlerden bazıları idam edildi. Buda daha derin ve unutulmaz acılara sebep oldu. Bir kaç gün sonra okullar başladı bizim kazaya bir yüz başı atanmıştı. Sıkı yönetimle bir yıla yakın yönetildik. Onun da kötü yanları oldu tabii. Sorgusuz sualsiz içeri atılıp tutulanlar, hapis yatanlar 1976- 1980 arası hayli zor dönemdi ülke için herkes için.
Sonra yavaş yavaş askeri düzen azaldı. Kenan evren Cumhurbaşkanı oldu. Anaysa değişti referandumla. Kendi kazama gelmiştim ama ülkenin huzursuzluğu bizi tedirgin ediyordu. Lisede birinci sınıflara İngilizce dersine giriyordum. Ortaokullarda fen bilgisi ve sabah yedi akşam yedi nöbet tutuyorduk. Ortaokul erken çıkıyordu ama lisenin programı uzundu. Çok güzel günlerimiz oldu arkadaşlar ve öğrencilerle.. Birlikte yemek yapıp yerdik okulda. Pikniklere gittik. Gezi düzenlerdik.
Ülkede huzur güven olursa sizde huzurlu oluyorsunuz. Tam dört yıl çalıştım. Kazamda ortaokulu okuduğum sarı binada çalışmak nasip oldu.. Öğretmenim Adalet hanımla, ortaokuldan mahalleden arkadaşım Mustafa Bozdağ’la aynı mahallede oturduğumuz abimin öğretmeni Tuğrul Davulcu ilede birlikta çalıştım. Bizim sokak güzeldi nezihti, yeşildi, huzurluydu. Komşularımız çok iyiyidi. Daha Sonra Bekir Çoban geldi bizim sokağa, Turan Öksüzoğlu ve Numan Ayan onların oturduğu evde önceden Muharrem bey resim öğretmeni ve eşi İngilizce öğretmeni Emel hanım oturmuşlardı. O zaman ben öğrenciydim. Tatillerde görüşürdük sohbet ederdik, bir çocukları olmuştu
.
Suluova’da iki dönem çalıştıktan sonra sınava girip İngilizce kursu için Ankara ya gittim bir yıl yabancı dillerde iç eğitim olarak İngilizce kursuna katıldım, benim için farklı bir yıl oldu. Değişik mesleklerden arkadaş gruplarımız vardı. Arada Balgat’ ta oturan dayıma giderdim. O zaman Balgat gece kondu idi. İlk önce Yeni mahallede Halide edip lisesinde kaldım. Matematik öğretmeni Vasviye Öztürk’le. O Bursalıydı. Anne babası ölmüş, dört kardeşini toparlamıştı. En küçük kardeşi Gülçin. Bir o geldi Ankara’ya. Onu tanıdım. Hepsini teker teker evlendirdi. En son kendi bir öğretmenle tanıştı. Ama sonunda ne oldu bilmiyorum. Hayat ne acımasız. Annesi de babası da kucağında ölmüştü farklı tarihlerde. Uzun boylu ince yüzlü sarışın beyaz tenli bir göçmen kızıydı. Ne günlerimiz oldu onunla beş evlerde. O Ankara Fen Lisesinde kalıyordu belletici olarak ben Halide Edipte Daha sonra bende oraya taşındım. Güler hanımla tanıştım orada. Bekâr yaşlı bir bayandı. Baş muavindi ve bekârdı. Tatlı sertti.
Okul kapanınca dayım bahçeli evlerde bir tanıdığının tek odasını kiraladı bize. Kadın Milli kütüphanede çalışıyordu ve duldu. Aslında dedemin tanıdığıydı. Savaşta babası yaralanınca çok yalvarmış dedem kıyamamış sırtında emniyetli bölgeye kadar sırtında taşımıştı. Yoksa donup ölecekmiş. Yer Erzurum. Savaş sonrası unutmamış dedemi arayıp bulmuş kızları ile tanıştırmış. Onlar da dedemin bir dediğini iki etmezlerdi. Hatta dayımı işe koyan onlardı. Sonra kurs bitti ayrıldık. Bir daha görmedim Vasviye’yi. Yıllar akıp geçti. Hatta ona şiir bile yazdım. Sonra Suluova’ya döndüm. Üç yıl daha çalıştım. Ve Fizik sınavı. O meşhur fizik sınavı.Kenarda durdum ortada bulundum diye bir söz var ya. Tamda öyle oldu. Ankara dan kurstan yeni gelmiştim. Ayağımın tozu ile zaten yeni gelmişim. Bir çok arkadaş atanmış okula. Merhabadan başka bir dostluğum yok. Kimsenin huyunu suyunu bilmiyorum.
Son sınıfların Fizik sınavında görev aldım. Hay almaz olaydım. Yer yerinden oynadı. Sonuclar müdüre iletilince. Sanki devlet sorunu, sanki dünya kurtulacak bir kişi uğruna Fizik öğretmeni ve benim başıma gelenler. Arkadaşım İsmail, Turan,Naim ve ben.Nelere maruz kalmadık ki. Vay be! Bir kişi için. Olay ilçe milli eğitime, sıkı yönetimde ki yüz başıya ve nihayet Amasya il milli eğitime kadar taştı. Taştıkça daha da pisleşti. Sonuç o dönem Eylüle kalanlar öylece kaldı. Olan çocuklara oldu hepsi son sınıftı çünkü. Fazla uzatmayacağım hala öfkem dinmemiştir. Bir okul müdürü bu kadar mı menfaat çin öğretmenlerini harcamaya kalkar. Rahmetli eniştemin çabaları ile olaydan fazla zarar görmeden ben ve arkadaşlarım sıyrıldık. Daha sonra o müdür adını bile anmak istemiyorum tabii arkasında bir başka öğretmen ve de müdür yadımcısı vardı. Bir başka yere atandı. Onuda benden bilmiş. İştir aynası kişinin lafa bakılmaz diye bir söz vardır. Kendine bakmıyor önce, bana çamur bulaştırıyor. Tek sebep benim oralı olmam. Dişini geçirememin ezikliği. Yoksa ne notla işim olur nede öğrenci ile. Son söz hakkı Fizik öğretmenindir. Çünkü bir yıl derse giren odur,öğrenciyi tanıyan odur. Biz böyle biliriz. Bizi yetiştiren hocalarımız böyle yetiştirdi.Uzun süre dedi kodular kulağımı kirletti durdu ise de sonunda zaman herşeyi küllendirdi. O çalkantılardan sonra her şey duruldu sakinleşti. Siyaset, oku,l çevre. Ve sıkı yönetm kalktı. Sene 1984 Ağustos otuz birde nişanlandım. 25 Kasımda evlendim ve Erzurum’a tekrar gittim. Çünkü eşim orada görev yapıyordu. Liseyi orada okumuştum. Gurbeti orada öğrenmiştim.
Erzurum’un hayatımda ayrı bir yeri vardır.
Hayatımın tam yedi yılı orada geçti. Erzurumla devam edecek anılarım.
Perihan Pehlivan 12.2.2021 İst
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.