- 506 Okunma
- 1 Yorum
- 3 Beğeni
Yabancı Kar
Ünlü edebi metin yazarı meteoroloji olasılıkları işlerinin dile pelesenk olmuş üslubundan esinlendiğimi saklamadan Balkanlar’dan, Edirne’ye, oradan İstanbul’a, Bolu Dağı’nı aşıp da, yeşil Kızılcahamam yaylalarını tarumar eden bazan da ısrarlı, uzun, yüksek semalarda seyreden yolculuğunun ardından Ankara’da dinlenen kar yağışını penceremden sessizce izliyordum. Zafer kazanmışlığın tacını gururla sergiler şekilde asla erişemeyeceğim zirvesinden yağarken birbirimize uyumsuz iki arkadaş gibi bakıyorduk. Değiştirme gücüne hayranlık duyduğum bu yayılgan beyazlığın birazdan sokaklarına adım atacak kent sakinlerini etkileyeceği ve bir şeyler hissettirip, düşündüreceğiyse muhakkaktı.
Bir süredir derleyip toparlama isteği duymadığım günlerimi, çoğunlukla kara benzer ısrarcılığı ve zorlayıcı yanıyla kaplayan hüznümü yadsımadan, zamanın engellenemez titreyişine uyum eden biri gibi uzaktan izliyordum. Gördüğümse yılgınlığın ve kabullenişin birleşiminden başkası değildi. Sanki nafile diyen bir ses, hiç bilindik gelmeyen ama bir o kadar da dostane bir tavırla adeta bir çizgiyi aşmam konusunda ufak da olsa bir dokunuş yapmak isteyen o yabancının benden başkası olmadığını fısıldıyordu. Oysa insanın kendisiyle yüzleşmesi ne dertli bir anlatımdır, ne de kolay çıkar ağızdan. İnsan, kendisiyle yüzleştiğinde dönüştüğü bu yabancıdan başkası değildir de nedir? Bu olsa olsa yeni bir tanışıklıktır ve artık hiçbir şeyin eskiye aitlik taşımayacağının fark edildiği andır. Diyelim çaresizliğin içerisinde ufacık bile olsa umudun nüvesinin bulunduğunu kabullenelim, bir saksı çiçeğinin konuşmasının beklenmesi saçmalığında olurdu ki konuştuğunu iddia edenleri tanıyordum. Son kez avluya çıkarılmış bir idam mahkumunun tam da o anda güneş tutulmasına denk gelmesinden farksızdı, daha faydalı bir benzetmeyse birkaç saniye görme şansı bahşedilen kör birine vazgeçtik deme gaddarlığıydı umut.
Şimdi kabullendiğim, yeni ve eskiye göre daha da tuhaf gerçekliğimin kıyısında öylece duruyorum. Hareket etmemi gerektirecek bir nedenim yoktu. İnancını uğurlayan birinin yapması gereken ellerinin arasına kendi başını alıp gözlerinin içine bakmaktır, kim bu yabancı sorusunun cevabını bulana kadar o da.
17 Şubat 2021/Ankara
YORUMLAR
eskiden çok sevinirdik halbuki kar yağınca...kayanlar olsun, düşenler olsun, kar topları havada uçsun, çoluk çocuk tepelerden yuvarlanalım falan...bunların hepsi güzeldi bir zamanlar...bi süreliğine hayat dursun...bi süreliğine beyaz kar pamuğuna saralım masum dilekleri...her ne varsa, her ne kaldıysa...böyle herkes musmutlu, ak sütten çıkmış gibi görünsün gözümüze...bizi de mutlu eder tabi...
gökten kucağımıza düşen bu beyaz pıtırcıkların birkaç günlüğüne de olsa gözümüzü boyayışı iyi hoş güzel de sormak gerekmez mi peki? neden yaşamı felç eden bu kar kış kıyametin yolunu dört gözle bekliyoruz? neden mutlu oluyoruz her yerin karla örtüldüğünü görünce? evi parkı, bi çatısı damı olmayan canlılar da varken üstelik...ama biz içerden gönül rahatlığıyla dışarıyı seyredip; bizi bu denli huzurlu eden doğayla omuz omuza vererek içimizi ısıtacak diyaloglar hep buluruz...
aslında bu bir arınma ritüelinden başka bir şey değil...daha daha derinlere inersek hesaplaşma ve yüzleşmedir bir bakıma...günaşırı teker teker su yüzüne çıkmayan, yüzü tutmayan, cesaretini toplayamayan, bulanık ve karanlık her ne birikmişse içimizde artık, daha o ilk günde bütün o zaafları-kusurları topunu birden; henüz o kar çamura bulanmamışken sıcağı sıcağına oracıkta hemen taş gibi avcumuzda sarıp kurtulmak isteriz biran önce ondan...biran önce bizden çıksın da kimin kafasını yararsa yarsın hesabı...
kar yağışı demek toplum genelinde bir ayin törenidir bana sorarsanız...herkes masumlaşır, herkes insafa gelir o günde ne hikmetse...merhamet köpük köpük elden ele dolaşır...
ama kar o eski kar değil...o da artık yabancı...
Parlain m
Herkes gibi benim de karla ilgili olumlu-olumsuz anılarım var olmakla birlikte doğanın gereğince karşıma çıkana uyumsuz bir yerden bakmak istedim. İzleyici ve etki ettiği olan insanla kıyası mümkün müdür ya da kar yağışı biyolojik varlıklarımıza değiyor gibi görünse de eylemselliğini daha özsel bir alana çekmek istemiş olabilirim. Bir kar yağışı engellebilir mi örneğin? İklim değişikliklerini saymazsak volkanlar, depremler ya da iklime dönelim insanın müdahale edebileceği olgular değil. İnsanı doğanın bir parçası kabul edersek sayıp sövdüğümüz modernite gelişmeleri bir yana bulunduğu nokta, tıpkı Aristoteles'in bu ağacın dalı neden düz giderken kıvrılmış olabilir sorusuyla ilintilidir. Kar elbette eski kar olmayacaktır. Dünkü bene ulaşmamın imkansızlığı gibi. Bir yandan değişmiş bir yandan oldukça antiktir, bu su çevrimi dünya döndüğü sürece de devam edecektir. Yani sorumlu ve suçlu aramak beyhude bir çaba olabilir. Bu bakış açısı insanı zamansız ve hırslarından arınmış bir yere taşıyabilir. Bugün böyle düşündüm belki yarın yabancılaşırım bu fikirlere bilemiyorum. Her şey, avuç içlerimizde sakladığımıza inandığımız güneşi bırakmakla özgürleşsin isterdim.
Tahminimce oldukça tuhaf içeriğiyle bu cevabı yazmama vesile olan güzel yorumunuz için teşekkür ederim
Gule
Ben teşekkür ederim...