Huzurlu Olmak İstiyorsak
İnsanın başına gelen her kötü olayın ardında, sabredene bir zaman geçtiğinde altın tepside daha güzeli sunulur. Hiç elde edemeyeceğimi düşündüğüm, boynumu büktüğüm her bakışımda, sonradan daha fazlasını elde ettim dünyada çok şükür. Her şerle karşılaştığımda, bunda bir hayır var dedim. Üzülmedim, ağlamadım, içkiye sarılmadım. Tek sığındığım Rabbim oldu. Şu dünyada gördüm ki, insan başına gelen herhangi bir şerri kafaya taksa, asla yaşamak istemez. O şer hangi büyüklükte olursa olsun, insanın önünde dağ gibi görünür ve bunalıma iter. Benimde başıma geldi bu gibi şeyler ve hep geçici bir sınav gibi gördüm. O anlarda at eyerini çıkarıp, geniş çerçeveden bakmaya gayret ettim.
Terör var, Korona var, enflasyon uçuyor, fakirlik var, alım gücüm düştü, Makamlarda çoğunlukta liyakat yok, fikrimi sormadan iş yerimi değiştirdiler, kısıtlama var evden çıkamıyorum, yaşlılık var… Kendi çevremde yahut vatanımda o kadar olay oluyor ki… İnsan hangisini kafasına taksa o gece rahat uyku uyuyamıyor. Rüyaları kabus oluyor. Bu modda kalıp, çevreme bakmaya devam etsem siyasetinden-hava koşullarına kadar şer olmayana bir şeyde görmeyeceğim. Bu yüzden o anlarda Rabbime dua ve niyaz ediyor ve hakkımda hayırlısını istiyorum. Benim sınavıma, herkes sorumlu olmuş diyorum. Herkes, Rabbimin yazdığı sınavı önüme koyuyor. Hani desem bütün yanlış işler falan siyasetçinin aldığı karar yüzünden, hani komşuma söylememe rağmen ne kadar çok gürültü yapıyor desem, hani Korona bir türlü yok olmadı ve ne alışkanlığım varsa yapamaz oldum desem… Bu sınav benim sınavım. Kim kötülük yapıyor ve zalim oluyorsa, yaptığından fazlasını eninde sonunda bu yaptığı kendisini daha fazlasıyla mahvedecek, bunu yaşadım ve biliyorum.
Şeytan, şer insan, zalim görevini yapıyor… Diyorum ki, ben onlara karşı ne yapıyorum. Bir şey yapmıyorsam şikayet hakkım da yok. Bir zalimi eleştirmek elbette gerekli, ne yaptığını anlatmakta… Rabbim der ki, “Bir iyilik ulaşırsa kuluma benden, bir kötülük ulaşırsa kuluma kendi yaptıklarındandır!” Kişi, eğer bir şikayette bulunuyorsa o kötülük kendi yaptıklarından olmuştur. Yani hiç çalışmayan kişi, fakirlikten şikayet etmekte haklı olabilir mi? Ben çalışmayayım gökten para yağsın mı, onu mu beklemeli ki… Kişi kendi yaptıklarına bakmıyor, kendine ve çevresine zalim olduğunun farkında değil, hep eleştiren ve şikayet eden oluyor. Ya Hu sende zalimsin zalim…
Ben kendime her zaman sorarım, kimseye yararım oldu mu? Yapıcı mıyım? Çevreme zarar mı veriyorum? Birinin kaderiyle oynuyor muyum? Gözümle görmediğim, kulağımla duymadığım halde birisi hakkında konuşuyor muyum? İftira ve gıybet ediyor muyum? Her yanlış ve kulaktan duyma haber insanı sinirlendiriyor ve karşısındakine veya muhatabına diş bilememize sebep de oluyor. Bu sorulara içtenlikle cevap veriyorsam ve sorunda yoksa, her sınavım kısa sürüyor. Yaşamım yeni umut ve temennilerle devam ediyor.
İnsanın başka insan üzerine basa basa nimetlendiği ve gücünü yanlış kullandığı şu dünyada, bunu yapanda, yaptığı insanda mutsuz oluyor. Niçin insanlar hep fazlasını istiyor, fazlasını yiyiyor, giyiyor ve israftan kaçınmıyor. Bu dünyaya gelen her kişinin rızkını ben veriyorum diyen Rabbine inanmıyor ve güvenmiyor ki? Herkesin yaşaması için yenecekte, içecekte her şey var. Kimisinin çok yediği için obezite olduğu ve sağlık problemleriyle karşı karşıya kaldığı ve spor yapmak zorunda olduğu, kiminin yaşamak için çöplükten yiyecek topladığı bir dünya hiç bir insana yakışmıyor. Rabbimin huzurunda herkes eşit, yalnızca ameli yönden değerli kalıyor. Biz malımızın zekatını vermedikçe, fakiri soframızda görmedikçe, sadaka ve fitre vermedikçe… Zalim oluyoruz maalesef. Zalimin yaşadığı her yerde adaletten de bahsetmek mümkün değil. Adaletin tükendiği yerde ahlaki çöküntü üst noktaya çıkar ve o ülke iflah olmaz. Eğer bir ülke özgür değilse, ne kadar paran olmuş ne fayda verir ki… Harcayamadığın, güle oynaya yiyemediğin paranın değeri mi olur. Kazandığınızı onda hakkı olanlar adına paylaşmadıkça özgür bir vatanda yaşayamazsınız, maalesef!
Huzur istiyorum diyen kişi, kendi üzerinde görünen yanlışları, kirleri ve şerleri yok etmelidir. Temiz kokuyu, güzelliği, pozitif muhabbeti paylaşmalıdır. Toplumun her kesimiyle barışık yaşamalıdır. Biz huzurlu ve doğru işler yapıyorsak çevremizde düzelir. Güzel işler artar. Kimse kimsenin kazancında, makamında, saltanatında gözü olmadan yaşar, kıskançlık, kibir ve haset olmaz… Nihayet sonu ölüm olan yolculuğun ne zaman biteceğini kimse bilmiyor. Er yada geç o gün gelecek. Doğru iş yapalım, kimseye yük olmayalım, gıybet, iftira etmeyelim, hak edenin hakkını verelim, vatanımıza ve bayrağımıza sahip çıkalım. Bizim bizden başka dostumuz da yok. Birbirimizi sevelim. birbirimizi anlayalım… Birbirimize sağır ve dilsiz olmayalım. Yazıma son verirken, Gara’da canice öldürülen sivil kardeşlerimize Rabbim gani gani rahmet etsin, Amin… Bu cani niyetli kişileri varsa içimizde yaşatmayalım. İçimizde böyle canileri yaşatmazsak, isterse Amerika olsun bize ne yapar ki? Zalime teslim olmuşları, riyakarları içimizden yok edelim. Birlikten kuvvet doğar değil mi?
Saffet Kuramaz