- 977 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
HASRETİNDEN PRANGALAR ESKİTTİM’DE “DAĞ” (Makale)
YAŞAR YILTAN
Edebiyatımızda çokça görülen bir motiftir dağ. Anadolu’da hemen her yer dağlıktır; bu nedenle dağ, edebiyatımızda önemli bir unsur olarak karşımıza çıkar.
Ahmed Arif, “Hasretinden Prangalar Eskittim” adlı kitabında adeta dağları söyler; oradan gelir onun sesi. Şair, “dağ”ı si mge olarak çeşitli anlamlarda kullanmıştır; onda “dağ” asidir, başı da hiçbir zaman eğilmez. Yiğitler için bir savaş alanıdır, haksızlıklar karşısında direnen, zulümden kaçanlar için bir mesken ve sığınaktır da. Kimi zaman bir insan gibi düşünülür, susarak kişileştirilir. Kimi zaman dağ parçası derken sırtı yere gelmez anlamında yiğit bir delikanlı olarak da anlatılır. Yine, ne kadar güçlü olsa da bir bakmışsın sevda karşısında gücü yok olur. “Dağ”, kimi zaman adlarıyla da belirtilir; Karacadağ, Mengene dağı, Nemrut dağı, Toros, Anti-toros, Medetsiz, Munzur gibi. “Dağ” sözcüğü sadece dağ anlamında kullanıldığı gibi dağların doruğu, dağların ardı, dağların kuytuluğu biçimlerinde de kullanılmıştır.
Cem Yayınevi tarafından yayınlanan kitapta on dokuz şiir vardır: bu şiirlerden sekizinde “dağ” sözcüğü bir ya da birden fazla kullanılmıştır.
İÇERDE şiirinde “dağ” şairin hapishanede görüşmecisinin gönderdiği yiyecek (yeşil soğan) karşısında gösterdiği umudu anlatmak için kullanılmıştır. Yeşil soğan burada bir ilgidir, umuda geçişin de bir si mgesi. “Dağ” ise bir umut.
“Haberin var mı?/ Görüşmecim, yeşil soğan göndermiş,/Karanfil kokuyor cıgaram/ Dağlarına bahar gelmiş memleketimin…”
KARANFİL SOKAĞI şiirinde “dağ” sarp yolları olan, ancak patikalarıyla ulaşılacak yer anlamında kullanılmıştır.
“Benim sarp yolum, patikam /Toros, Anti-toros ve asi Fırat”
Yüreği dövüşmek için atan yiğitlerin umutları, bu karda buzda “dağ”a çekilmiş beklemektedir.
“Ümit, öfkeli ve mahzun / Ümit, sapına kadar namuslu / Dağlara çekilmiş / Kar altındadır”
YALNIZ DEĞİLİZ şiirinde şair, kendini hapishanede olsa bile yalnız hissetmediğini; kimi zaman, pirinç yetiştirilen “Karacadağ”da bulunduğunu hissetmektedir. Mahpusluk düşünmeye, düş kurmaya da engel değildir.
“Ben dört duvar arasında değilim / Pirinçte, pamukta ve tütündeyim, / Karacadağ, Çukurova ve Cibali’de.”
SUSKUN şiirinde, yeşil güllerin fışkırmasıyla her şey hayat bulur. Artık umut vardır her yerde; “Dağ” susar, asi değildir artık;
“Yivlerinde yeşil güller fışkırmış, / Susmuş bütün namlular… / Susmuş dağ, / Susmuş deniz.”
Bu kez “dağın doruğu”ndan söz edilir;
“Vurur dağın doruğundan / Atmacanın çalkara, / yalın gölgesi.”
VAY KURBAN şiirinde “dağ” daha çok “dağlarının ardı” şekliyle geçer.
“Dağlarının ardı” nazlıdır; çünkü yolu, dolana dolana giden ince nazlı bir yoldur. Hem de uçurum kıyısında; kolay değildir orada geçmek.
”Dağlarının, dağlarının ardı, / Nazlıdır.”
“Dağlarının ardı” kimi yerde “korkunç”tur; orada bir hainlik, bir pusu vardır. Kim bilir; iyi sandığın biri, bir de bakarsın canavar kesilir.
“Dağların, dağların ardı korkunçtur,” / “Dağlarının ardı” çırılçıplaktır; ot bitmez, ocak tütmez; /“Dağlarının, dağlarının ardı, /Nasıl anlatsam… / Ağaçsız, kuşsuz, gölgesiz. / Çırılçıplak,/Vay kurban...”
Bir bakarsın her şey değişir, kara sevda girer devreye. Aşk iman gibidir; önünde kimse duramaz. İp, kurşun, hiçbir şey korkutmaz. Hatta “sıradağlar” bile duramaz karşısında:
“Seni sevmek, / Felsefedir, kusursuz. / İmandır, korkunç sabırlı. / İp’in, kurşun’un rağmına, / Yürür, pervasız ve güzel. / Sıradağları devirir,”
Her şey değişince“Dağlarının ardı” da değişecek; umut yetişecek. Yoksulluk, hasret bitecek. Her şey, herkes birbiriyle barışık olacak. Hatta bir tek zeytin dalı bile yalnız olmayacaktır artık. Bu mutluluğa, bu aydınlığa kimse karşı koyamayacak; işte o zaman inatla yağmayan yağmur yağacak, uykudan uyanmayan o güçlü “dağ” uyanacak.
“Gün ola, devran döne, umut yetişe, / Dağlarının, dağlarının ardında, / Değil öyle yoksulluklar, / hasretler, / Bir tek başak bile dargın kalmayacaktır, / Bir tek zeytin dalı bile yalnız… / Sıkıysa yağmasın yağmur, / Sıkıysa uykudan uyanmasın dağ.”
BU ZİNDAN, BU KIRGIN, BU CAN PAZARI şiirinde geçen “Kaf dağı” halk söyleyişindeki bir masal unsuru olarak kullanılmıştır.
“Gördüler / Yedi cihan, / İn, cin, Kaf dağının ardındakiler”
UY HAVAR şiirinde “Çiçekdağı” verimsiz, çorak bir yer olarak nitelenmiş; gül açmadığında çağla dökülmediğinden söz eder şair.
“Çiçekdağı kıtlık, kıran, / Gül açmaz, çağla dökmez.”
Yine bu şiirde şair, sert çakmaktaşı kayalarıyla oluşan Medetsiz ve Munzur dağından söz eder.
“Vurur çakmaktaşı kayalarıyla / Küfrünü, Medetsiz, Munzur.”
Hesabın da umudun da dağlarla olduğundan söz eder.
“Ama hesap dağlarladır, / Umut, dağlarla .”
Aşk gürz olur; nice sert olsa da, aşk karşısında un ufak olur dağlar:
“Deeey, dağları un eder Ferhad’ın gürzü!”
OTUZÜÇ KURŞUN şiirinde 1940’lı yıllarda Van’da öldürülen kişilerdir anlatılan. Mengene dağı Van’dadır. Van Gölünün diğer tarafında bulunan Nemrut dağından da söz eder. Mengene dağının Nemrut’un yavrusu olduğundan söz eder.
“Bu dağ Mengene dağıdır / Tanyeri atanda Van’da / Bu dağ Nemrut yavrusudur”
Olayın olduğu yer Van’daki Mengene dağının betimlemesini yapar, şair. Dağların başında kar vardır. Bir tarafı Kafkaslara bakar, diğer tarafı Acem ülkesine.
“Tanyeri atanda Nemrud’a karşı / Bir yanın çığ tutar, Kafkas ufkudur / Bir yanın seccade Acem mülküdür / Doruklarda buzulların salkımı / Firari güvercinler su başlarında / Ve karaca sürüsü, / Keklik takımı…”
Öldürülenlerin kanları bu dağda göl oluşturmuştur.
“Otuzüç kurşunlu yürek / Otuzüç kan pınarı /Akmaz, / Göl olmuş bu dağda…”
Şiirin ikinci bölümünün girişinde
“Garip, ikicanlı, bir dağ tavşanı”
dizesi vardır. Buradaki “dağ tavşanı” yabani tavşandır.
Art arda sıralanan dağları kardeş olarak görür şair; kadir kıymet bilir bu dağlar. Burada yaşayan insanların kardeşliğinden söz edilir:
“Bu dağlar, kardeş dağlar, kadrini bilir, / Evvel Allah bu eller utandırmaz adamı,”
Üçüncü bölümde şair “dağların kuytu bir yeri”nden söz eder şair. Dağların kuytuluğu saklanabilecek bir yer olabildiği gibi, hainlerin pusu kuracağı yerdir aynı zamanda. Şiirde dağların kuytuluğunda vurulmaktan söz eder şair:
“Vurulmuşum / Dağların kuytuluk bir boğazında”,
Dördüncü bölümde ölüm buyruğu verilmiş ve ölüm gerçekleştirilmiştir. Sakin, sessiz ve huzurlu “mavi dağ dumanı” kana bulanmıştır.
”Ölüm buyruğunu uyguladılar,/Mavi dağ dumanını / ve uyur-uyanık seher yelini /Kanlara buladılar.”
Beşinci bölümde Fransızlara karşı birlikte savaşıldığı, bu savaşta nice “dağ parçası” yiğitlerden söz edilir;
”Babam gözlerini verdi Urfa önünde / Üç de kardaşını / Üç nazlı selvi, / Ömrüne doymamış üç dağ parçası. “
Yine “dağların çocukları” diye niteler Fransız Kuşatmasına karşı koyanları;
“Kirve, hısım, dağların çocukları / Fransız Kuşatmasına karşı koyanda”
“Hasretinden Prangalar Eskittim” şiir kitabında Ahmed Arif “dağ” motifini çeşitli si mgelerle çokça kullanmıştır.
YAŞAR YILTAN
NOT: Bu yazı PATİKA Kültür, Sanat, Edebiyat dergisinin 112 sayısında (Ocak-Şubat-Mart 2021) yayınlanmıştır.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.