- 753 Okunma
- 3 Yorum
- 3 Beğeni
Türkiye'de Kedi ve Köpek Olmak
Öyküme Türkiye’de Kedi ve Köpek olmanın dayanılmaz acıları diye başlık koymak istedim aslında. Lakin öyle de uzun başlık konmaz ki.
Mevlana, olayları anlatırken değişmeceli anlatım yolunu kullanır çokça. O’nun “kabak/eşek” öyküsüne gidelim birazcık. Mesnevi’de anlatılır bu öykü. Zamanın birinde; belli ki, Bin Bir Gece Masalları’nda anlatılan olayların yaşandığı zamanlarda. Şehvetinin ve hırsının fazlalığını efendisinin eşeğiyle gideren varlıklı bir evin genç halayık ve hanımının yaşantısı süsler öyküyü. İşinin ustasıdır halayık kadın. Bir kabak kullanır işini kazasız-belasız yapmak adına. Eşeğin altına yattığında araya ustalıkla oyduğu kabağı koyar. Böylece hayvanın aletini şehvetini tatmin edecek düzeyde içine alır.
Alır almasına da evin hanımı her gün halayığın ahıra gitmesinden kuşkulanır. Merak bu ya! Kapının aralığından izler halayıkla eşek arasındaki tatlı günahları. Nabız atışları yükselir! Hızlı akmaya başlar damarlarındaki kan! Ne yazık ki, kabağı fark edemez! Halayığı pazara gönderir hemen ertesi günü.
Ahırın kuytu, karanlık bir köşesinde kabak dururken daha otuzuna gelmemiş amazonlar gibi güçlü hanım eşeğin altına yatar. Eşek alışkandır sevişmeye. Tereddüt etmeden yüklenir. Aletinin tümünü kullanır. Hanımın rahmi parçalanır, damarları patlar. Ve ölür.
Halayık yol yordam bilen bilge kişiliğin sembolüdür. Ev hanımı ise şehvetin, hırsın ve de kıskançlık gibi duygulara kapılanların temsilcisidir. Cehalet, kıskançlık, hırs, şehvet gibi insana has duygular terbiye edilmedikçe geleceğin acı sonunu uç bir örnekle anlatıyor Mevlana. Bu öyküde öğretici olmadan da insanın tek başına iyiden, doğrudan yana hasletlerinde insan benliğine hâkim olamayacağı vurgulanıyor. Mesnevide bu ve benzeri papazın tatlı günahları kitapları (adından belli ne anlattığı, okumadım) türündeki öyküler anlatır Mevlana. Amaç, mesajın ok gibi yerini bulması elbette… Kabak/eşek öyküsü bir yana biz gelelim kendi öykümüze. Benim metafor (değişmeli) örneğim de konuya dikkat edecek düzeyde kalbe dokunan cinsten…
Covid-19 belasının en civcivli evresi yaşadığımız günler. Hava soğuk. “kurşun gibi ağır) Balkondan caddenin karşısındaki iki katlı binanın köşesinde ortaokul çocuğu yaşlarında toplanan gençleri izliyorum. Onların sokağa çıkma saatleri. Bir şeyle ilgilendikleri belli hareketlerinden. Ne yaptıklarını anlayamadım. İçeri girdim.
Ertesi günü, ekmek almak için iş merkezine gittim bir koşu. Eşim de çift maske kullanarak hafta pazarına gitti. Ekmek alıp eve dönerken ne göreyim! Geçen günkü gençlerin toplandıkları yerde mini mini, henüz yeni yürümeye başlamış köpek yavruları. Tonton mu ton, sevimli mi sevimli hayvanlar. Yanlarından geçip gittim. Acıma duygularım kabardı sadece.
Eşim pazardan geldi. Karşıladım. Aldıkları zerzevatı yerleştirirken mutfakta, yavru köpekleri görüp onlara süt aldığını söyledi. Evin köşesine derme çatma bir kulübecik yapmış gençler. Önlerine de üç kap koymuşlar. Aynı işi ben niçin yapmadım(!) üzüldüm açıkçası. Oysa hayvanları özellikle yavru köpekleri, yeni doğmuş oğlak ve kuzuları ne çok severim. Hatamı nasıl giderebilirdim! Sokağa çıkma yasağı başlamıştı benim için.
Ertesi günü sokağa çıkma saat başladığında ilk iş yavrucukları ziyaret ettim. Yakındaki büfeden süt aldım. Kaplara döktüğüm süte yalpalayarak koşuşmalarını izlemek ne büyük bir mutluluktu. Anlatamam.
Büfe çalışanı anlattı zavallı ilgi bekleyen hayvanların öykülerini. Gençler, yerleşkelerin ilerisindeki çam ormanında bulmuşlar 9 adet yavruyu. Yokmuş anneleri. Garip garip ağlıyorlarmış. Alıp getirmişler. Yaptıkları derme çatma kulübeye yerleştirmişler. Önlerine ortadan kestikleri beş litrelik su kaplarını koymuşlar.
Beslenmelerini üstlendim. Maske, eldiven, sergi almıştım evden çıkarken. Komşuların altlarına serdiği eski battaniyeyi değiştirdim. Komşu bir bayan elinde minder ve naylon biranda ile yanıma yaklaştı. Kulübeyi daha stabil hale getirdik. Minderi de serdik altlarına. Süt verdiğim ilk gün, küçük afacanın birisi henüz yürüyen haliyle barınağından birkaç metre açılıp çişini yapması ne kadar ilginçti.
Büyüyünceye kadar bakım ve beslenmelerini üstüme aldım. Büfeye gelen duyarlı komşular da ilgilerini esirgemiyorlar. Haklarını teslim etmeliyim. Belediye ile iletişime geçip aşılarını yaptırmak ilk işim. Büyüyüp barınaklarını terk edene kadar gözüm üzerlerinde olacak. Ya sonra! Genç köpekler sokak aralarında, konteyirlerin civarlarında yiyecek arayacaklar. Başka köpeklerle kavgalara tutuşup yaralanacaklar. Bazen de insanlara saldıracaklar!..
Kumsalda kalmış denizanalarını denize atmak gibi bir eylemdi yapmaya çalıştığımız. Ülkemizde binlerce kedi ve köpek yaşam mücadelesi veriyor sokaklarımızda. Bir kenar mahallede, terk edilmiş köhne bir binan karanlık köşesinde yavrularını doğuruyorlar. Yazın toz-toprak içinde, kışları yağmur-çamur, soğuk büyüyor yavrular. Çoğu telef olup gidiyor. Bakıma, ilgiye muhtaç binlerce dilsiz sokak hayvanı…
Belediyelerimiz çözüm bulmaya çalışıyorlar. İstemeden bizlerin yaşam alanlarını işgal eden sokak hayvanların barınma, beslenme sorunlarına. Hayvan sever de yurttaşlar ilgi gösteriyor hayvanların umarsız sorunlarına. Acıyoruz aç susuz yaşamalarına… Acımak çaresizlikle eşdeğer bir duygu. Çözüm değil sorunları çözmek için olaya duygusal yaklaşmak. Ülkemizde sokak hayvanlarını insanlık sorunudur. O nedenle olaya ilgi çekmek için Mevlana’dan uç bir örnek aldım.
Olaya içtenlikle eğilebilsek (!) çözülmeyecek bir sorun değil mevcut problem. Yeter ki içtenlikli olalım! Eloğlu nasıl çözmüş ülkemizde yılan hikâyesine dönen sokak hayvanları sorununu. Batı ülkelerinde sokak hayvanı var mı? Almanya’da yaşayan iki arkadaşıma yönelttim bu soruyu. İşte yanıtları kendi anlatımlarıyla:
Iyi Aksamlar ibrahim bey Tabikide ne Acidan sizi aydinlatmami istiyorsunuz zaten siz cevabi vermissiniz çünkü Almanyada hiç sokak hayvanı yok hepsı sahipli ve okadar çok deger verıyorlarki inanın çok almanlar bize belkı tuhaf gelebilir ama bir çocuklan eş deger kisaca size özetledim sanırım
Sevgiler güzel duyarlı bir ugraş başarılar dilerim
Zehra Gündogan,
Merhaba değerli Dostum değerli hocam selam ve sevgiler hayırlı sağlıklı huzurlu yaşamlar dileklerimle. Burada başıboş Kedi ve Köpek hiç görmedim hepsi sahipli çok büyük etrafı çevrili Bahçeli evler de dahi köpekler sahiplerinin kontrolü dahilindedir. Kedi ve köpekler mecburen sikortalı olması gerekir. Tahminen 4-5 Ay önce Sevine ler bir yavru köpek aldılar, önce sıkortasını yaptırdılar sonra eve aldılar. Köpekler her gün en az iki kez birer saat gezdirip hava alacaklar Gezdirenin elinde poşet olacaktır çünkü Köpek kakasını yaptığında kakayı poşete koyarak çöpkutusuna atmak zorunda dır aksi halde ceza yaptırımı vardır. Çok uzak kuytu Köylerde bir değişiklik varmı bilmiyorum. Yılmaz Tokdemir
YORUMLAR
Merhaba Değerli Öğretmenim ibrahim Yılmaz Bey,
Allah ın selam ve rahmeti bereketi tüm inananların ve sizinde üzerinize olsun..
Köpek kedi diğer varlıklar Allah ın sessiz yarattıkları hal dilleriyle de Allah ı çokça anarlar denilmektedir..
Merhamet etmeyene merhamet edilmez.Çok kez bela ve musibetleri def için kimsesiz garibanlara,hayvanlara iyilik etmek gerekli insanlık vazifemiz..Köpek der geçerler onlarda ki sadakat vefa çoğu insanlarda yok..Ev yıkılsa sahibi vefat etse beklerler terk etmezler..
Çocukluğumdan beri kedilerimiz,köpeklerimiz oldu.Onlarla zaman geçirmek çok hoş..Akıllılarda..
İki tane köpeğim var birisinin romatiması var her ay veterinere götürüp iğnesi bakımını takip ediyoruz yürümesi aksıyor çokta zeki vete gideceği zaman sevinerek gidiyor hırçınlık yapmıyor ..
Resimde ki yavru köpekler çok sevimliler.Allah rızası için her canlıya merhametli olmak gerek..Ne hoş bakılması ..Rabbimizin tüm yarattıklarının rızıklarınıda verir insanları vesile eder..Allah korusun acımasızca incitenlerde çok ..İnsanlara acımayanlar hayvanlara da acımazlar ...
Arada okuyorum yazılanları net düştüğünden yorum yazamadım kardeşlerime ..
Allah sağlık sıhhat huzur dolu nice yıllara kavuştursun sizi ve aile bireylerinizi...Selam ve dua ile..
Yılmaz Hocam!
İşlediğiniz konu öylesine derin ki, okurken kayboldum gittim içinde.
Bir taraftan anlattınız yavrularla ilgili geçmişte kalan anılarım. Öteki
yanda Yıllar önce dikkatle okuduğum Mesneviden alıntı yaptığınız
“kabak/eşek" hikayesini hatırlayamamam satır aralarında sildi süpürdü beni.
Siz enikleri yerde kar yokken, hava sıcaklığı 0 altına düşmemişken gördünüz,
el uzatanlara şahit oldunuz.
Bense yıllar önce, ocak ayında Aras Nehri Buz Tutmuşken, - 40 derece soğuk
ta yavrulayan bir köpeğin altında görmüştüm.
Ve Hayvanların yavruları için kendi hayatını hiçe saydığının yakın tanığıyım.
Anne Köpek yavrularını küçük bir kulübede, deyim yerindeyse kolları arasına
almış nefesiyle onları donmaktan korurken, kendi günlerce kulübeden hiç
çıkmadı ve mucize gibi yavrularını büyüttü.
O dönemde Askerin karavanalarıyla beslemiştik anneyi, o da sütüyle besledi
yavruları.
Eğitimci ve insani vicdanın, Hayvan sevgisiyle harmanladığı güzel yazıyı
yazan kalem ve yüreği tebrik ederim.
Saygılarımla.
İBRAHİM YILMAZ
Yazıda anlattığım gibi Mesnevi'de kadın-erkek sıcak ilişkileriyel ilgili kıssalar kullanmış mevlana mesajlarına dikkat çekmek adına. iki kez okudum Mesneviyi.
Yaratılmışlara karşı aynı insani duyguları taşıyoruz.
İnsanız çünkü.
Allah'ın yeryüzünde kendine halife olarak yarattığı insan.
Selam ve saygılarımla dostlukla kalın...
Sokak hayvanlarının durumu gerçekten ülkemizde hüzün verici bir şekilde gelişiyor ve sonlanıyor bir çoklarının... Ne güzel merhamet dolu yüreklerinizle hayvanları beslemişsiniz, güzel bir örnek bu insanlık için. Pet Shoplarda sanırım yakın zamanlarda hayvan satışını yasakladılar, olumlu bir gelişme en azından, kafeslere kapatılan kediler yok artık. Eziyet edenlere zaten vicdanı olan her insan isyan eder benim ve sizin gibi. Hazreti Mevlana ''Hayvanlar Allah'ın sessiz kullarıdır kıyamet günü onlar kendilerine yapılan haksızlıkları insanların yüzüne haykıracaklardır.'' der... Kutlarım manidar yazınızı yürekten...
İBRAHİM YILMAZ
Mevlana'dan alıntıladığınız özlü sözle yazıyı fdaha da anlamlandırdınız.
İlginize teşekkür ederim.
Emeğe ve sanata saygımla dostlukla kalın.