- 301 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Kurgunun lezzeti giriftliğindedir
Arkadaşım, acaba, Stephan Zweig’in Satranç’ında mı okudum? Yahut Şeytanın Oğlu filminde mi duydum? Doğrusu ne kadar uğraşsam hatırlayamıyorum. Manasını şöyle özetleyeyim: Satrançta bir oyuncunun ustalığı rakibini çabuk mat etmesinden anlaşılmazmış. (Hatta çabuk mat etmek bir çeşit hamlık emaresiymiş.) Ya? Gerçek bir satranç ustası rakibini tadını çıkara çıkara mat edermiş. En iyilerin hüneriyse şuymuş: Son hamlelerini yapıncaya kadar rakipleri oyunu kazandıklarını düşünürlermiş. Bilerek yedirilen taşlarla, açılan yollarla, yapılan hatalarla tuzağa doğru çekerlermiş. Ancak mat olacakları hamleye sıra geldiğinde nasıl bir tufaya düştüklerini anlarlarmış garibanlar. İşte, satrançta en iyi matlar böyle matlar, en iyi ustalar da bunu başarabilen ustalarmış. Dediğim gibi: Tesbit bana ait değil. Ama sahibi kimdi onu da anımsayamadım. Laedri kaldı. Zaten satrançta yeğenime bile yenilirim. Bende bu tesbiti yapacak çap yok yani.
Ancak haklılığını bir parça sinema gibi ürünler üzerinden takdir edebiliyorum. Sözgelimi: Beyazperdede en beğendiğimiz eserler sonunda damağımızın hayretle en çok şakladıkları. İyilerin intikamlarını (bizim bile gelişini göremediğimiz) tuzaklarla aldıkları. Hatta böylesi yapımlarda final ne kadar şok edici olursa kurgu da o denli beğeni topluyor. Alkış alıyor. Âhiri evvelinden bellilerdeyse izleyici aradığı zevki bulamıyor. Demek, intikam sadece soğuk yenince değil, sanjanlı yenince de lezzetli. Evet. Aynı durumun kurguyla yoğrulan diğer eserler için de geçerli olduğunu belirtmeme gerek yok sanırım. Yani roman-dizi-tiyatro gibi yapımlar için de benzer yasaların yürürlükte olduğu söylenebilir. Veya daha ilerisi: Cenab-ı Hakkın kevnî şeriatında böyle bir kanun-i umumî var sanki. Kurgunun lezzeti giriftliğinde saklanıyor. Öyle ki, mürşidimin değişiyle, ’intizamsızlık içinde kemal-i intizam’ buradan gülümsüyor. Kuşatılamayan düzen kitabet şeklini alıyor. Lakin konumuz bu olmadığından ’kitabet’ bahsini geçiyorum.
Şuraya geçiyorum: Kur’an-ı Hakîm’de Cenab-ı Hakkın kâfirlere verdiği mühletin hikmetini anlatır pekçok ayet var. Hatta biraz dikkatle dinleyince "Kimmiş bilecekler!" veya "Yakında görecekler!" gibi meallerde daha başkalarını da sezer gibi oluyorsunuz. Sezdiğimse, şuunat-ı ilahîye penceresinden bakılmak unutulmazsa, şöyle: Yine Kur’an’ın ifadesiyle bir ismi de Âzizün Züntikam olan Rabbimiz sanki ’alacağı intikamın büyüklüğünü’ anlatıyor böylesi ayetlerde. Yani, yukarıda söylediklerimiz hatırlanırsa, gaflet içinde bed âkibetlerine doğru yürüyenlerin nasıl bir tuzağa çekildikleri beyan buyruluyor oralarda. Hatta Âl-i İmran sûresinin 178. ayeti sonucu belli bu oyunun ne amaçla sürdürüldüğünü daha sarih aktarıyor sanki. Kısa mealini alıntılayalım: "İnkâr edenler vermiş olduğumuz fırsatın onlara hayırlı olduğunu sanmasınlar. Verdiğimiz fırsat ancak günahlarını arttırmaya yarıyor. Onlar için alçaltıcı azap vardır."
Yine bu pencereden okunabilecek başka ayetler de var. Alıntıları çoğaltarak yazıyı uzatmak istemiyorum. Özetle söylemek istediğimse şu: Kâfirlerin/zalimlerin kendilerine verilen mühletle yaşayabildikleri süreç, işleyebildikleri günahlar, kullanabildikleri imkanlar, yapabildikleri eylemler, tattıkları lezzetler vs. finaldeki şoklarını arttırmak içindir. Allahu’l-a’lem. Evet. Onlar da tıpkı kötü bir satranç oyuncusu veya aptal bir kumarbaz gibi kazana kazana kurgunun içine doğru çekiliyorlar. Yanlışı menfaatli bula bula girdabına kapılıyorlar. Ve Kahhar-ı Zülcelal de onlara azap etmekte acele etmiyor. Tabir-i caizse, kurgulamaktaki ustalığını okutur bir sanatla bekliyor, izliyor, çekiyor. Ummadıkları bir anda da intikamıyla onları yakalıyor. "Bana birşey olmaz!" havasındaki kibirlerini kudretinin yamaçlarında dağıtıveriyor.
Arkadaşım, yine kısa bir mealiyle, "Allah tuzak kuranların en hayırlısıdır!" buyuran ayet de bu açıdan tefekkür edilebilir. Anımsarsan daha önce ’hayır-tuzak’ ilişkisini konuşmuştuk. Bu defa tuzağın kurgusallığı üzerinden düşünebiliriz. Çünkü burada da bir azamet saklı. İblis’e verilen mühletin, nefse verilen zevklerin, günahlara takılan lezzetin, hepsinin ama hepsinin bu haşmetli tecellide bir anlamı var. el-Mütekebbir isminin bir vechini de bu eşikten temaşa mümkün. Eh, peki, uzatmayı bırakayım. İnşaallah meramımı anlatabilmişimdir. Dua ile bitireyim: Cenab-ı Hak cümlemizi böylesi celalli ayetlere masadak olmaktan korusun. Düşe-kalka yaşayageldiğimiz şu hayat kurgusunu cemalli bir sona bağlasın. Âmin.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.