- 367 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Kimi Kandırıyoruz?
Uzun bir düşünme aşamasından sonra dile getirmeye kara verdiğim bu yazı, yıllardır –aslı değiştirilemediği için- taklitçi Müslümanlar tarafından üstü batıl ile örtülmeye, İslam düşmanları tarafından amacından uzak düşürülmeye çalışılan Kur’an’ı konu ediyor. Kimimizin belki de hâlâ kabullen(e)mediği bu önemli eksikliği anlatmak için elime aldığım kaleme dosdoğru istikamet versin Rahman.
Kur’an, cahiliye bataklığında bocalayan ve içinde oldukları çıkmazdan habersiz olan kişileri doğru yola sevk etmek için indirildi. Kur’an’ın nasıl ve kim tarafından indirildiğine dair pek sorunumuz olmasa da niçin indirildiği ile alakalı ciddi manada problemlerimiz var. Zira bugün kime sorsak, “yol göstermek için indi” derler. Ama nasıl bir yol göstericidir diye sorarsak hemen ağızlarında bir şeyler gevelemeye başlarlar. Allah Kur’an’ı, eşi benzeri olmayan kendisini tanıtmak için göndermiştir:
“Bu Kuran tüm insanlara yönelik bir duyurucudur. Onun aracılığı ile insanlar uyarılsın, herkes Allah’ın tek olduğunu öğrensin ve sağduyulu kimseler onun ibret derslerinden yararlansın diye inmiştir.”
(İbrahim /52)
Kendisinin bir olduğunu tanıtıyor ve sadece bilmemizin yeterli olmadığını, yalnızca O’na boyun eğmemiz gerektiğini bildiriyor. Diliyle Allah’tan başka İlah yoktur diyenlerin bunu kalpleri, sözleri ve eylemleri ile de ispatlaması gerektiğini söylüyor. Aksi halde bunun sadece sözden ibaret olması, anlatılan ibretlerden ders alınmadığını gösterir.
Allah Kur’an’ı, hak ile batılı ayırmak için göndermiştir:
"Eğri ile doğruyu birbirinden ayıran Kur’an’ı, tüm insanları ve cinleri uyarsın diye kulu Muhammed’e indiren Allah’ın şanı yücedir.” (Furkan/1)
“De ki: ‘Hak geldi, batıl yok oldu. Zaten batıl yok olmaya mahkûmdur.” (İsra/81)
Allah, Kur’an’ın “AYIRAÇ” özelliğini bize gösteriyor ve bizi, yanlışı doğrudan ayırmaya sevk ediyor. Öyleyse bize ayırmayı emreden Kur’an, hayatımızdaki terslikleri düzlüklerden ayırmamız ve çizgimizi belirlememiz için indirilmiştir.
Allah Kur’an’ı, doğru yolu göstermek ve hidayet vermek için indirmiştir:
“Doğru olduğu kuşkusuz olan bu kitap, takva sahipleri için hidayet kaynağıdır.” (Bakara/2)
“… Bu Kur’an, insanları Rablerinin izni ile karanlıklardan aydınlığa çıkarasın, üstün iradeli ve övgüye layık Allah’ın yoluna iletesin diye sana indirilmiş bir kitaptır.” (İbrahim/1)
“Allah, rızası peşinde koşanları, bu kitap sayesinde selamet yollarına erdirir, onları kendi izni ile karanlıklardan aydınlığa çıkarır, doğru yola iletir.” (Maide/16)
Rızası peşinde koşanları, mücadele edenleri, yerinde oturup nara atmayanları, eziyet çekenleri, Allah yolunda kınayanların kınamasından korkmayanları, bu rıza için canını yola serenleri ve bu yolu gerçekten isteyenleri doğru yola iletir.
Allah Kur’an’ı, insanları uyarıp korkutsun diye indirmiştir:
“Diri olanları uyarsın ve inkâr edenlere de azabı bildirsin diye indirildi.” (Yasin /70)
Kuran; yaşayan, imtihanı devam eden kişileri uyarsın, uyarıları fayda sağlasın ve diri olan ders alsın, inkâr eden de azaptan haberdar olsun diye indirilmiştir.
Ve Kur’an, öncekilerin durumlarından haber verip ibret almamızı, inancımızda kararlı ve sebatkâr davranmamızı, başımıza gelen tüm sıkıntılara şifayı Kur’an’dan bulmamızı, yürüdüğümüz yol için öğüt almamızı, ayrılığa düştüğümüz konularda kendisine başvurmamızı öğretmek için indirilmiştir. İmanımızı ve Allah’a olan saygımızı arttırmamızı, her şeyi açıklayan kitaba yönelmemizi, azaba karşı uyarılmamızı, iyiye karşı müjdelenmemizi sağlamak için indirilmiştir.
O halde Allah, tüm bunları açık olarak anlatmışken Müslümanlar neden hâlâ yönelmekte sıkıntı yaşıyor? Neden amacından uzaklaştırılıyor? Bunu hiç düşünmez mi insan?
Kendisini tanıtmak ve birlemek için Kur’an’ı gönderdi, okuduk ama birlemedik. O’na inanmakla beraber yüreklerimizde de türlü türlü putlar sakladık. Bir vücuda iki kalp yerleştirmeyen Allah’a inandığımızı savunurken, hayatımızın merkezine çeşitli davalar, hayaller, eylemler yerleştirdik. Allah’tan korktuğumuzu söyledik ama insanlığı unuttuk. İnsanca davranmayı nefsimize ağır bildik. Dilimizle Allah’ı yüceltirken eylemlerimizle farklı kişilere, gruplara yöneldik ve onların isteklerini Allah’ın isteklerinden daha ön planda tuttuk.
Hak ile batılı ayırmak için gönderildiğine inandık ama batılda boğulduk. Ayrılmaya cesaret edemedik, Hakkı batılın üstünde tutmak için çabalamadık, Hak olanı gizledik, batılı haykırmaktan utanmadık.
Doğru yolu göstermek ve hidayeti bildirmek için gönderildiğine inandık fakat karşımızda durup bize göz kırpan hidayeti, elimizin tersiyle itip yanlışa yeğledik. Doğruya yürümedik, yanlışta ısrar ettik.
Kuran, uyarıp korkutsun diye gönderildi dedik ama yolumuzu hurafelerle doldurduk. Allah inkâr edenleri cehennemle korkuturken, biz inkâr edenlerle dost olduk. Amacımızdan saptık iyice. İnsanlara öcü olarak gösterdik İslam’ı, Allah’ı (HAŞA) zalim, merhametsiz ve korkutucu olarak anlattık yıllarca…
Dirilere uyarıcı olarak gönderilen Kur’an’ı, ölülerin ruhlarına sunduk, dirileri değil; ölüleri sorumlu tuttuk Kur’an’dan. Kur’an’ı hayat sahiplerine değil, toprak altında olanlara anlattık.
Geçmiş kavimlerin başına gelenleri okuduk ama kendimizden uzak zannettik. İbret almayı ar belledik. İnançlarında sebatkâr kişilere şahit olduk ama firavunlardan korkup kaçtık, kimilerine köle olduk. Şifayı, Kur’an’a uyarak bulacağımıza inandık ama Kur’an kabına su döküp içmekte aradık. Ayrılığa düştüğümüz konularda Kur’an’a başvurmaya ikna olduk ama Kur’an dışında her şeye başvurduk. İmanımızı ve Allah’a olan saygımızı arttıracağına inandık ama bu saygıyı Kur’an’ı defalarca okuyup hatmetmek, ezberlemek ve duvara asıp yükseğe koymak zannettik.
Her şeyi açıklayan kitap olduğunu her yerden okuduk fakat –biz anlamayız, Kur’an’ı herkes anlamaz!- ayaklarına yattık. Onu eksiz zannedip akıl almaz bidatler uydurduk.
Hak edeni azapla uyarmamız gerektiğine inandık, önümüze çıkan herkesi kâfir ilan edip cehennemlik ettik. İman edip Salih amel işleyenleri cennetle müjdelemeyi öğrendik fakat cenneti kimseyle paylaşmaya yanaşmadık.
O halde, kimi kandırıyoruz biz? Bu nasıl bir Kur’an anlayışı? Niçin indirildiğine bu kadar iman etmişken; neden okuduğumuz halde terk ettik Kuran’ı? Kur’an bu şekilde indirilmişken neden farklı algılamaya müsait halde beyinlerimiz?
İçimize bu ayrılık-anlayışsızlık tohumlarını kim ekti? Kim cesaret edecek ve gerçekten anlamak için yorulacak? Hayatına geçirmek ve onunla mücadele edecek kim var? Diye soracak olursak eğer kaç kişi ortaya atılacak tereddütsüz?
Hakkı batıldan ayıracak kişiler arıyoruz! Desek kaçımız vicdanımızı ve imanımızı yoklayacak, anlamaya yanaşacak? …
Biz sorularımızın cevabını duyamasak da Kur’an’la uyarmaya devam edelim:
“Biz Kur’an’dan öğüt alınabilsin diye onu kolay anlaşılır kıldık. Öğüt alan yok mu?
Biz Kur’an’dan öğüt alınabilsin diye onu kolay anlaşılır kıldık. Öğüt alan yok mu?
Biz Kur’an’dan öğüt alınabilsin diye onu kolay anlaşılır kıldık. Öğüt alan yok mu?” (Kamer /17,22,32)
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.