- 727 Okunma
- 3 Yorum
- 2 Beğeni
614 – PERİ KIZI
Onur BİLGE
“Peri Kızı,
Keşke mücevher ustası olsaydım, dokumacı olmasaydım! Burada böyle ağaç parçalarına şekil veren bir Oyuncakçı Dede olacağıma, ünlü bir heykeltıraş olsaydım! Mermer yerine devasa mücevher parçalarını işleseydim. Her defasında sen çıkardın, tüm ihtişamınla elimden. Her defasında farklı bir taşın değerine değer katarak, her birinde şah/eser olarak… Pırlanta, zümrüt, yakut, elmas, safir, topaz… Kristal da olabilirdi. Neden olmasın!
Keşke bir mücevher yapan birisi olsaydım. İnce ince kesseydim cevahiri, platinle işleseydim. Yeni tasarımlar yapsaydım senin için, eşsiz mücevherler… Her gün bir tanesini armağan olarak verseydim sana. Avuçlarımda pırıltılar, gözlerimde ışıltılar… Hiç para kazanmasaydım, sadece gönlünü kazansaydım, yeterdi bana!
Hayatımdan hiç memnun değilim. İçkiyi bıraktım, sabahtan akşama kadar aralıksız çalışıyorum ama çok az kazanıyorum. Çok zengin olmak isterdim, senin için. Benim olman için değil, mutlu olman için… Paraya gitmiştin ya ilkin! Sen parayı çok seversin.
Keşke Alaaddin’in meşhur lambası olsaydı elimde! Okşadıkça parlasaydı, içinden o cin çıksaydı: “Buyur Sahip!” deseydi! “Çok zengin olmak istiyorum!” deseydim ona! “Emret! Derhal! Emrin, başım gözüm üstüne!” deseydi de aniden Sultan Süleyman’ın hazinesinde bulsaydım kendimi! O, anahtarları bile tek başına taşınamayan hazinenin tamamını ayaklarının altına serseydim!
Bir peri kızı beliriverseydi ansızın! Şöyle bir dokunsaydı bana, anında genç ve yakışıklı bir padişah oluverseydim! Tebaam bir tarafa, sen bir tarafa… Saraylı kadınların kızların gözleri bende olsaydı, ben hep seni seyretseydim, uzaktan da olsa! Gözlerimi ayırmadan doya doya baksaydım yüzüne!
İstekler sonsuzdur, insan doyumsuz... Ben de öyleyim ama neye yarar! Kendimi paralasam, nafile! Rızklar dağıtılırken uyuya kalmışım, öğleye doğru kalkmış gitmişim galiba. Erken gidenler almış, bana bir şey kalmamış. Nasipsiz köpek, kurban bayramında dağa çıkarmış. Benim kısmetim de bu kadarcıkmış!
Güneş oluverseydim mesela. Seni her gün, saatlerce görseydim. Gün boyu gözlerimi kırpmadan seyretseydim güzelliğini! Işığımla sarsaydım, ışınlarımla dokunsaydım, sıcaklığımla ısıtsaydım! O zaman da aramızdaki mesafe eksileceğine artmış olurdu ama ışınlarınla okşardım o dalga dalga simsiyah parlak saçlarını. Benden kaçamazdın o zaman. Uzaklara gidemezdin. Nereye gidersen git, orada olurdum senden önce.
Geceleri aya emanet ederdim seni. Yıldızları muhafız olarak dikerdim başına! Rahat rahat koyardım başımı Toroslara.
Yağmur yüklü kara bir bulut olmalıydım! Gece gündüz yağmak, damla damla ulaşmak için. İliklerine kadar işlemek isterdim. Belki gönlünü sel basar da yardım istersin diye.
Sen, Peri Padişahının Kızı! Olağanüstü güçlere sahip efsanevi güzeller güzeli! Hayali bir yaratık mıydın, ondan mı kayboldun? Neden öyle dolaylı tarif ederler, kısaca Peri ya da Peri Kızı demezler de Peri Padişahın Kızı derler ki sana? Şecereni ortaya dökerek güzelliğine güzellik, asaletine asalet mi katmak isterler?
Pairika, yani büyü yapan, büyüleyen kadınsın. Büyücü olduğun konusunda hiç şüphem yok. Beni nasıl büyülediğini biliyorum. Parik sonra Parig, daha sonra da Peri olmuşsun. Ateşe, suya, ineğe, ağaca ve yere inen lanetli yaratık! İblisin ta kendisi, şer sebebisin bir yerde. Hiç de haksız değilim böyle demekte… Yaptıklarını göz önüne getirince…
Ta Hindistan’a kadar yayılmış adın. Kutsal metinlerine doğanın dişil ruhu olarak girmeyi başarmışsın. Bazen Su Perisi olmuşsun rol icabı, bazen de ormanlarına ruh… Pairika olduğun zannedilse de zamanla her türlü şerre sebep olan hayali varlık kimliğinden soyunup, efsaneleri maharetlerinle ve güzelliğinle süsleyerek iyiliğin, doğruluğun, güzelliğin sembolüne dönüşmüşsün.
Perişte, Ferişteh, Firişte… Artık ne kadar eğilip büküldüyse de adın, daha kaç şekle sokulduysa da, cinliğinden zerre kadar bir eksilme olmamış. Fairy olmuşsun, Ferî olmuşsun. Hayaller süsleyen, can yakıcı, efsunlu ve efsuncu biri...
Kutsal kitaplarda geçmiyor adın, serüvenlerinden hiç bahsedilmiyor. İlk dinlediğim masallarda duydum adını. Peri Masallarının servet içinde yüzen, şımarık ve güzel kadını… Kerûbi mi desem bilmem ki ne desem!
Cinlerin varlığı şüphe götürmez. Sense ne meleksin ne de cinsin… Cinsini cibilliyetini kimse bilmez. Şeklini şemailini de aynı şekilde… Cinin şekli belirsizdir. Mayi gibidir. Kaba göre şekillenir. Her şekle girer. Güzel veya çirkindirler. İnsanlar da öyledir. Oysa senin güzelliğin kesin! Güzelliğin sembolü halindesin.
Nasıl anayım seni? Nasıl zikredeyim? Perî peyker mi desem! Yoksa Perî rü, Perî çehre mi desem! Ey Peri Yüzlü Güzel! Türkân-ı Perî Çehre! Bir dudağı yerde, bir dudağı gökte bir dev mi var karşında! Ne istiyorsun benden?
Ne düşmanlık edersin?
Meshur”
***
Onur BİLGE
BİN BİR GECE ÖYKÜLERİ - 614