Olmaz Olmaz Deme..
Bu yazıdaki isim ve olaylar bir kurgudur.
***
Mehmet tam tekbir alıp namaza başlayacaktı ki, ilk saftaki Arda bir tekme vurdu Mehmede.. İman gücü ve bir hışımla geriye dönerek soran gözlerle baktı Mehmet Arda’ya, içinden bir Osmanlı tokadı akşetmek geliyordu derken, Kamil tuttu Arda’nın yakasından; bre melun dedi sen nasıl imama tekme atarsın, sol tarafta safta duran Yalçın da Kamilin kolunu tuttu ve; sakin gardaş sakin bir anlayalım niye tekme vurmuş dedi. Mehmet sordu, niye tekme attın bana Arda efendi, sinirlendiğini hissettirerek. Kırk yıllık ateisti zorla Müslüman yaptınız Mehmedin arkasına geçirdiniz ne bekliyordunuz diye bir tekme daha savurdu, ortalık karıştı, Mehmet bir taraftan Kamil bir taraftan, bir bacaktan da Yalçın tutarak kapının dışına attılar Arda’yı.
Ortalık sakinleşti, nefesler normal seyrine döndü. Mehmet arkadaşlarını kontrol etti, iki cemaat, ayak parmakları aynı hizada, Tekbir aldı, ellerini bağlayacaktı ki, soldaki yansımadan Yalçın’ın sadece tek elle tekbir aldığını fark etti, sağına soluna selam vererek çıktı namazdan. Döndü arkasına, birader dedi; niye tek elinle tekbir alıyorsun, sol elinle neden tekbir almıyorsun diye sordu. Kamil de lafa karışarak; vay melun tek elle tekbir almak ha, atalım bunu da dışarı dedi. Mehmet, atalım atmasına da niyesini nedenini bir öğrenelim. Arda, vallah iki elimle tekbir alsam yalan olur, ben yüzde elli inanıyorum namaza da Allah’a da yüzde ellim inanmıyor ne yapayım münafıklık mı yapayım dedi. Vay melun, bidat ehli, tut gardaş bunu da atalım caminin dışına dedi Kamil. Kamil bacaklardan, Mehmet omuzdan kafadan tutup kapının dışına akşettiler Yalçın’ı da.
Ortalık sakinleşti, nefesler normal seyrine döndü. Kamil sordu, abdestler bozulmamıştır değil mi Mehmet dedi. Mehmet, yok yok bozulmadı benim ki, seninkini bilmem, istersen tazele dedi. Kamil, yok benimki de bozulmadı, iyi hatırlıyorum dedi. Mehmet öne geçti, Kamil arkada, Mehmet tekbir aldı, Kamil de tekbir almıştı ki içinden istemsizce; Tanrı Türk’ü korusun diyerek sesli olarak konuşmuş oldu. Mehmet bir hışımla döndü ardına, la gardaş bir sen kaldın cemaatten, bu söylenir mi dedi. Bizler ümmetiz, kuluz… diye vaazı nasihatte girişecekti ki; Kamil; vallah Mehmed dedi, kan demek ki o kan, ne kadar zorlasak da olmuyor… ben de çıkayım mı caminin dışına, sen namazı kılınca katılırsın bize dedi ve döndü gitti. Mehmet bir la havle çekip, namaza başlayacaktı ki; birden cebi titredi, merakına yenik düşüp akıllı telefonuna gelen mesaja baktı: mesaj bankadan geliyordu; 40 dakika içinde bankamızda bulunan maaş hesabınızdaki parayı çekmezseniz xyz kanuna dayanan ab yönetmeliğinin bddk ya verdiği yetkiye dayanarak …..
Mehmet saatine baktı, namaz vaktine baktı, cübbesini çıkardı, tekkesini koydu bir hışımla geriye döndü ve içinden; Rabbim namaz önemli amma karın doyurmuyor, ihtimal yetişirim, beni affet diyerek o da dışarıya adımını attı.
Arkadaşlarını bekleyen dışarıdaki üç arkadaş da; soran gözlerle Mehmed’e baktılar: Kamil dayanamadı, Mehmet ne oldu iç sesin sana da mı namaz kıldırmadı, kör nefse sen de mi yenildin..
Arda girdi lafa; ne nefsiniz varmış gardaş, işiniz gücünüz riv riv dedi..
Yalçın; nereye giden kurban, daha karpuz kescedik dedi...
Mehmet; arkadaşlar benim acil bir işim çıktı akşama görüşürüz diye hızlı adımlarda arkadaşlarından uzaklaştı.
**
Güneşli bir havada esen ılık rüzgarla birlikte yürümeye başlayan üç arkadaş, Yalçın, Kamil ve Arda’yı hiç beklemedikleri başka bir olay bekliyordu.
Banka kuyruğunda yaşanan arbededen iyice imanı bozulan Mehmet, bi hışımla eve vardı, marketten al dedikleri mi aldın mı bey diyen hanımı, kocasının ellerini boş görünce, açtı ağzını yumdu gözünü, alttan girdi üstten çıktı, akşama misafirler gelecek şuydu buydu…
Mehmed’in kafası atıverdi birden, yer misin yemez misin diye girişti eşine, kapıdan olanları gören 6 yaşındaki çocuk babasının bacaklarına sarılsa da bir tekme de çocuğuna savurdu, çocuğun kafası duvara geldi başladı ağlamaya…. İçi parçalandı Mehmedin şöyle bir baktı oğlunun başına, ciddi bir durum yoktu..
Neden sinirlendiği bile bilemediği bir vaziyetteydi..
İyice nevri dönmüş sanki içindeki canavar dışarıya çıkmıştı. Tam bir sinirle elini kaldırıp eşine bir tokat daha atacaktı ki, durdu ve söylene söylene dışarı attı kendini, öyle derken -böyle derken, şerefi bozulmuş kelimelerle başına gelenlere verip alırken kendini meyhane de bulmuştu, sonrasını hatırlamıyordu.
Sarhoş olmadan düşünmüş taşınmış ve dinden çıkmaya karar vermişti, ilahiyat yüksek lisans okurken okuduğu derslerin de etkisiyle iyice gerçekleri anlamış, bunları düşünüp içerken de zil zurna sarhoş olmuş, meyhaneyi de karıştırmıştı, meyhane sahibi ve ağzına içen gündüzcüler Mehmedi Mehmedi bir güzel pataklayıp kapı dışarı attılar sonuçta. Merdivenlerden yuvarlandı, ağzı burnu kan halde..
Meyhanenin önünden geçen aşık ise; tanımadığı ancak bıyıklarından düşüncesini tahmin ettiği insanın koluna girdi, Mehmet sarhoşluğun da etkisiyle; yaktın beni be gavurun kızı, bu bana yapılır mıydı … diye söylenmeye bağırmaya devam ederken sızdı.
Aşık, Mehmedi aldığı gibi sırtına tehna bir yere çekti, bir koşu büfeden 2 ltlik su alarak yüzüne gözüne serpmeden önce düşündü ve bir taksi çağırdı. İletti viranesine…
Bir gün sonra kendine gelen Mehmed’in başında mahalle ve çocukluk arkadaşlarını beklerken gördü. Aşık ise çayları doldurmuş; canlar buyurun bir kahvaltı edelim, uyandı mı arkadaşınız diye seslendi.
Mehmed’in eşi de eşinden yediği tokatları gururuna yedirememiş, 6 ve 2 yaşındaki çocuklarını da alarak babasının evine dönmüş, yıldırım hızıyla boşanma davası açmıştı. Tüm mahalle bu haberle çalkalanıyordu.
Arda söze girdi, gardaş bizden bir ayrıldın, seni ara sor soruştur aşığın evinde bulduk hayırdır anlat hele, ne oldu..
Yalçın kahvaltının güzelliği yanında zeytinlere peynirlere haşlanmış yumurtalara yumulurken, Kamil ekmeğine aldığı melemeni indiriyordu mideye.
Mehmet Arda’ya baktı, ulan köfte dedi bana o tekmeyi atmayacaktın. Hepsi senin suçun derken, Kamil girdi söze, Tanrım verdiğin nimetlere şükürler olsun. Tanrım sen Mehmedi koru.
Yalçın girdi lafa, gardaş biz baş çavuşun eşeği miyiz, bizi niye korumuyor. Ne kadar ayrımcı bir Tanrın var senin dedi.
Aşık baktı bunlara, canlar bre susun hele dedi, ağız tadıyla bir kahvaltınızı yapın.
Çayın bitmiş kardeş uzat bardağını tazeleyelim dedi..
Aşık Can’ın eşi cananı da eve gelen misafirlere içinden söyleniyordu ya, hele bir gitsinlerdi, misafirlerdi sonuçta. Soracaktı Can’a... Sanki kör besleyiciyiz biz diyordu... Zıkkım içesiceler...
***
YORUMLAR
Şu an da büyük bir ilde müftü olan kuzenimin başından benzer bir olay geçti.Eşi ile bir nedenle kavga ettiklerinde imamdı. Eşi evi terk edince kendisini bir meyhaneye atmış. Bizim kuzenler izini zar zor bulup eve getirmişlerdi. Bu kuzenimin yaşı benden oldukça büyük. Olay olduğunda daha çocuktum. Bu nedenle bir imamın bu şekilde sarhoş olmasının ne demek olduğunu çok anlamamıştım. Efsane gibi konuşulur hala. Eşi ile barışmak için oldukça çaba harcamıştı. Şimdi yıllar geçmesine rağmen hala evliler ama evlerinde başka bir aile içi şiddet yaşandı mı bilmiyorum.
Sevgilerimle
Yinsani
Eksik olmayın efenim.