- 242 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Alan Açma Ve Kolektif Kuvvet 3
İşte El de kolektif süreç içinde kolektif koşul ile donanımlı olduğu halde; kolektif sürece karşı; “mülk benim. Mülkün sahibi benim. Bir takdirle mülkümden dilediğim kadar payı sizlere veren de vermeyen de benim” demekle kendisine dört tane alan açmıştı. Tersten kolektif kuvvetin yerine geçmişti.
El kişisi mal sahipli olmanın akıl almaz boşluk devinmeli eylem alanlarını ortaya koyarken ister istemez kendisine açtığı eylem alanındaki bağıl boşluk devinmelerinin de içinde olacaktı.
Her biri diğerine bağlı sarmal ve zincirleme ağ gözlü bağıntı girişmeler içinde olacak olan El, gün gelecek kendisini; adil biri, öç alıcı biri vs. olarak tanımlayacağını hiç bilmiyordu.
El salt "mülkün sahibi benim. Mülkümü keyfime göre tasarruf ettim. Takdir ettim. Kaderleri ben belirledim" demenin dehşeti içinde gün gelecek “merhametinin azabını geçer olacağını, hikmet sahibi olacağını, ihsanda bulunacağını, sadaka vermeyi iyilik yapmayı söyler olacağı” aklına bile gelmiyordu.
Kısaca El, kendi açtığı alan içinde “mülkün sahibi benim. Mülkümden istediğim tasarrufu da yaparım” demesi ile El ‘in açtığı alan, açtığı gibi kalmıyordu. İşte yine bu tür bir alan açma içinde El:
"Mülkün sahibi benim" demenin türü türlüce olan, yığınlarca boşluk devinmesinin içinde olacak hal ile "bir saatlik bir adalet, altmış yıllık ibadete denktir" diyecek olmasını, aklının ucunda bile geçirmemişti.
El ’in sırf muktedir olucu bir tamah içinde olan bir hesap nedenle "mülkün sahibi benim" demekle El kendisine alan açmıştı. Kendisine açtığı bu alan yansımaları içinde ya da El ’in kendisine açtığı boşluk devinmeleri içinde kendisinin de farkında olmadığı ama etkisini hissettiği bir tebdili mekân ferahlığı vardı.
El, farkında olsun veya farkında olmasın ama rüzgârını hissettiği muhakkak olan "mülkün sahibiyim ve takdirde bulunan benim" demesiyle El ‘in sizleri bir cendere içinde tutup, öğrenilmiş ya da öğretilmiş bir çaresizlik içine ittiği de bir gerçektir.
El ’in farkında olmadığı ve "tebdili mekânda ferahlık vardır" dediği yeni düşüncelere göre mülk sahibi oluşla kazanılan boşluk devinmeli etki alanlarının var oluşu içinde var olanlardan birisi de "öğrenilmiş çaresizlikti".
Yanlış olan tebdili mekân değildi. Yeni olanı ya da tebdili mekânı ortaya koyacak olanı yok sayıp; göz bağı çekip kolektif koşulun ve kolektif damarın yerine kendisinin geçmesiydi. Kolektif sistemi, kolektif kuvveti, kolektif alana göre değil de kendisine göre ayarlar olması yanlıştı.
Doğada elmaya yönelen bir hayat (kişi) bu elmanın sahibi var mı, yok mu? Demez. Doğadaki kendi kendisine kurallarıyla olup biten elmayı almaya; haram mı, helal mı; demeyen kişiler, ağaçtaki elmaya yönelmişti.
Kişiler aç kaldığında, tepelerine düşen yıldırım karşısında, karanlığın ve aydınlığın karmaşık haz veren elem veren duygulanmaları karşısında; bu bir takdirdir. Bunlar yaptıklarıma birer bedeldir. Takdir olan gelir başa, dememişti. Elbet bunlar da üs sel durumlu bağıntısından kopuk durumla olası yansımalardı
Ama bu groteski ilik ne kolektif bir senkronizeydi. Ne üreten ilişkiler içine konacak olan sömüren bir uyarlamaydı. Ateş yakıyorsa ateşi hem kullanacaktı. Hem ateşin yakma eyleminde kendini sakınacaktı.
Ateş ile yakması arasındaki boşluklu alan sakınıcı somut ve gerçek davranışlarla doldurulmuştu. Örneğin elektrik çarpıyorsa elektrik ile çarpma arasındaki boşluk alan, elektriği yalıtan somut eylem doldurulmuştu. Gerçek olan kolektif alanı ilgilendiren buydu.
Değilse elektrikle, çarpma arasını yalıtmazdan önce farklı farklı groteski imajlı anlamalarla doldurur olmanız sağlama yapmıyorsa kolektif eyleme bağıntı değildir. Unutmayın kolektif oluş salt bir arada yaşama isteği değildir.
Bir arada yaşama isteğini güden temel durumlu bir sağlama isteği olmadan, kolektif eylem belirmezdi. Bu türden öğrenilmiş çaresizlik içeren söylemler El eksenliydi. Eğer üreten bir ilişki ortaya koymamış olsaydınız ortada ne El vardı, ne öğrenilmiş çaresizlik vardı.
“Bu bir takdirdir” denişle olan söylem El eksenlidir. Kolektif emeğe göz dikme sonrasından öğretilecek seçeneksizlerle öğretilmiş çaresizliğin davranışlarıydı bu tür söylemler. Tekil kişinin tepesine düşen yıldırımdan sakınmakla edindiği groteski imajlar kuantum sıçramayla kolektif alan içine gelmez mi?
Kendisine bir uzay zaman mekânı bulacak bir bağıntı olmadan, groteski imajlar kolektif bir senkron hareketi olukla kolektif yasa olarak gelemezdi.
Groteski imajlar, üreten kolektif emekle; üreten kolektif emeğin sömürüsü arasındaki boşluklu uzay zaman mekân alanının içine ancak “mülk benim” diyen El mantığı ile kuantum sıçraması yaptırmakla olasıydı.
Bu tür söylemler, üreten süreç öncesi tekil kişi istismarını yapacak olan enfeksiyonla tekil kişi aklının kıyısında geçmemekle; kişiler bunları olağan ve verili düzen davranışlı alan etkisi olarak görürlerdi.
Olağan ve verili düzende sürekliliği olan bir istismarı otaya koyamıyordu. Kişiler yıldırımdan kaçınma gibi temel referans değeri olukla görülen kimi groteski imajları haz-elem bazlı seçme ayıklama mekanizmasına uygun biçimde seleksiyonlar yapmıştı. Doğal olan, doğru olan ve temel olan tutum buydu.
El anlayışlı davranışlar şunun şurasında, kolektif üretim ilişkisinden sonra ve kolektif üretim ilişkisi üzerine alan açmakla öğretilmiş çaresizlik; yaklaşık 6000 yıl önceden beri modüle bir enfeksiyondu.
Kolektif söylemlere eşletilen şifahi olukla zararsızca (plasebo) söylemli El anlayışlı anlamlar oluştu. Bu söylem ve düşünceler; üretim hareketiyle, üretim hareketini sömürme arasındaki boşluk devinmesi içine konacak olan bir enfekte edicilikti.
Enfekte ediciler ortamı bulunca canlandı. Aktif oldu. Ve giderek gerçek olan üreten ilişkiler üzerine El mantıklı enfekte edintilere, öğretilmiş çaresizliği ideolojisi (iman öğretisi) olacaktı. El mantığı konakçı ile konaklanan kolektif işleyişi birbirine karıştırmamak gerekiyordu.
Her konak bir konaklamayla vardır. Ama her konaklama, konağın yansıyan özelliği değildir. Konak üzerinde sistem dışı anlayış ile açılan sur gediği içinde tersi durumlu alan devinmesinin özelliğidirler.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.