- 832 Okunma
- 2 Yorum
- 2 Beğeni
Büyük Türk Birliği
Türk…
Türk bekliyor...
Türk içinde ki ateşle harlanıyor...
Türk; kadim günlerini, kardeşlerini özlüyor...
Bu öyle bir özlem ki çağlar ötesi. Asırlara meydan okuyan...
Paramparça olan yürekler ve her şeye rağmen ayakta duran insanlar. Paramparça olan hayatlar ve yine de dimdik duran insanlar. Paramparça olan bir vatan ve o vatan için can veren yiğitler. Türk, özlem içinde yanıp tutuşuyor. Çırpınan Karadeniz misali; içindeki çırpınışlar, Turan sevdasının kalp atışları artık dışa vurur oldu. Bastırılamayan bu sevdanın sesleri yükselmeye başladı arşa…
Yıllar öncesinde parçalanan Turan illeri hareketleniyor. Türk illeri ayağa kalkıyor. Birbirinden ayrı tutulan kardeşler, artık hasrete dayanamaz halde. Dünya; yeniden hazırlıyor kendini Türk egemenliğine. Türkler ayağa kalkıyor. Türk, eski günlerine dönüyor…
Bizi ayırdılar, bizi böldüler…
Dediler ki “Sen Azerisin.” “Sen Özbeksin.” “Sen Kırgızsın.” “Sen şusun.” “Sen busun.” Bizi bu şekilde parçaladılar. Bu saydıklarımızın hepsi, hatta sayamadıklarımız da var, istinasız hepsi Türkoğlu Türk’tür. Bizleri yaşadığımız bölgelerin isimleriyle isimlendirip Türklüğümüzden uzaklaştırmaya çalıştılar. Amaç bize ve kardeşlerimize kendi soylarımızı unutturup, Türk’ü farklı bir kimliğe bürümek. Bu denemeyi yıllarca uyguladılar. Örfümüzden koptuk, kültürümüzü unuttuk. Aynı kandan, aynı candan kardeşimizden ayrı düştük. Dertleriyle dertlenmedik. Yan yana saf tutup dünyayı titretmedik. Zamana kafa tutmadık, tutamadık…
Ama bunca zamandır çekilen sıkıntının, yaşanan zulmün sonu yaklaştı. Dünya, yeni bir devre gebe. Bu devir ise Türk devri olacak. Çünkü dünya da özledi bizim hükümranlığımızı. Dünya da bize hasret. Türk devletlerinin bulunduğu coğrafyalar kıpırdamaya başladı. Yine her zamanki gibi saldırılara, zulme maruz kalmaya başladık. Aynı aşı ısıtıp ısıtıp yesek de, birlik olmanın önemini yine yeniden anlamaya başladık. Tarihimizi okuyup örnek almak yerine… Aynı şeyleri tekrar yaşamak kaderimizmiş gibi her defasında her olayı baştan yaşıyor, her olayı tekrar tecrübe ediyoruz.
Ve dünya…
Dünya, yine doğal bir ittifak peşinde. Bunun sebebi ise tabi ki biziz. Türkler. Tarihin her devrinde olduğu gibi karşımızda yine tüm dünya saf tutuyor. Bu güne kadar kim çıktı karşımıza tek başına? Ya arkamızdan kuyumuzu kazdılar, ya içimize sızdılar ya da üç beş tanesi birleşip çıktı karşımıza. Yani tarih tekerrür ediyor. Tarih tekerrür etmesine ediyor ama Türkler paramparça. Türkiye, Azerbaycan, Türkmenistan, Kırgızistan, Kazakistan, Özbekistan ve Kıbrıs. Birbirleriyle kan bağı olan, can bağı olan insanlar paramparça. Bu parçalı yapıdan dolayı yine saldırıların ortasında kalıyoruz.
Rusya; Asya’da ki kardeşlerimize saldırıyor, onları sindirmeye çalışıyor, dinlerini, dillerini değiştirmeye çalışıyor. Kısmen başarılar da kazandılar. Çin; Doğu Türkistan’da ki kardeşlerimize. Ermeni; canımız Azerbaycan’ımıza. Rum, Kıbrıs’a Türkiye’yi saymıyorum bile. Her zamanki gibi karşımızda kimin olduğu belli değil. Gerçi belli ama yiğitçe çıkabilen yok. Tekrar ediyorum; Türk’ün karşısına, 5000 yıllık tarihimizde kim çıktı ki yiğitçe? İşleri güçleri kalleşlik, kahpelik...
Dünya üzerinde yaşayan yaklaşık 250 milyon Türk’ün kaçı özgür? Tataristan, Tuva, Başkurdistan, Çuvaşistan, Yakutistan, Doğu Türkistan, Gagavuzya, Karakalpakistan, Kabarday-Balkar, Altay, Dağıstan, Hakasya, Karaçay ve Kumuklar… Acaba bu saydıklarımın isimlerini daha önce duydunuz mu? Onlarda Türk. Şaşırmayın…
Şimdi sorarım sizlere? Kardeşleriniz zulüm altındayken, baskı altındayken nasıl bu kadar rahat yaşayabiliyorsunuz? Hiç içiniz acımıyor mu? Vicdanınız hiç mi sızlamıyor? İnsan kardeşi açken nasıl gırtlağına kadar doyar? Nasıl gözüne uyku girer?
“Ey Türk! Üstte mavi gök çökmedikçe, altta yağız yer delinmedikçe, senin ilini, töreni kim bozabilir?” demiyor mu Bilge Kağan Ata. Üstte mavi gök mü çöktü? Altta yağız yer mi delindi? Nerde töre? Nerde il? Parça parça olmak yakışır mı Türk’e?
Unutmadan… Son zamanlar Türküm diye ortalıkta gezen ama Türklüğün “t”sinden haberi olmayan insanlar var. Onlara bir çift laf etmeden geçemeyeceğim. Türküm demekle Türk olunmaz. Türk dediğin; Türk gibi yaşar, tarihini bilir, geçmişinden ders alır ve geleceğe öyle bakar. Türk, atasını unutmaz. Türk, töresini unutmaz. Türk, örfünü, adetini, kültürünü unutmaz. Türk, dilini unutmaz. Türk, başka medeniyetlere özenmez. Kendi medeniyetinden utanmaz. Bizim ecdadımız 5000 senedir tarih sayfalarında yerini almıştır. Bu süre içinde dünyaya adaletle hükmetmiştir. Her zaman zulmün karşında durmuştur. 1000 sene hak din İslam’a Sancaktarlık yapmıştır. Bunları bilmeyen, bunların anlamını kavramayan, hayatını Türk gibi yaşamayandan, Türk olmaz. Türk olup da Avrupalının peşine takılmak, ona özenmek, o gibi yaşamak nedir? Bu nasıl Türklük? Türk, esir olmaz. Türk, bayraksız olmaz. Türk, devletsiz olmaz. Türk, ezansız olmaz. Türk, hürriyetsiz olmaz. (Şehit Muhsin Yazıcıoğlu’na rahmetle) Şimdi baktığım zaman özgürlüğünü, vatanını, ezanını satacak Türkler(!) görüyorum meydanlarda. Bize düşman olduğu bilinen ülkelerin peşine takılıp giden gençliğim, bu adamların amacı nedir diye hiç mi düşünmezsin? Bizi birbirimize düşürmek, bizi paramparça etmek istediklerini nasıl görmezsin. Biz parçalanırsak sonucu ne olur hiç düşündün mü ey Türk evladı?
Burada bir öz eleştiri yapmak ve gözlemlediklerimden vardığım sonucu söylemek isterim: “Türk’ün başında illa bir bela olmalı. Yoksa birbirimize düşüyoruz, kendimizi kırıyoruz. Yani, rahat etmek bize göre değil.”
Gelelim parçalı bir şekilde yaşayan Türklerin düştüğü kıskaca. Coğrafyaya kısa biz göz attığımızda; kuzeyde Rusya, doğuda Çin, batıda Avrupa Birliği, güneyde Arap Birliği. Dünyanın kuduz itini söylemiyorum bile. Böyle bir dünyada nasıl yer edip, nasıl dik duracağız? Kolay mı bu büyük ülkelerle baş etmek? Şu halimizle bile hepsi bizden çekinseler de böyle büyük ölçekli ülkelerle baş etmesi kolay iş değil. Savaşlar artık kılıçla okla olmuyor. Öyle olsaydı yine sorun olmaz hepsini karşımıza alabilirdik. Ama dünya değişti ve biz çok gerilerde kaldık. Milletime baktığım zaman gördüğüm; teknoloji de gerideyiz, sanayide gerideyiz, hatta hayatta bile gerideyiz. 5000 yıllık bir medeniyetin varislerine de bu yakışır zaten(!). Üzülerek söylüyorum ki bazı konularda bu ülkelerden çok gerideyiz. Fakat ümitsiz değiliz. Bu açığı bir tek yolla kapatabiliriz. Büyük Türk Birliği...
Bize gerekli olan tek şey Türk Birliğidir. Şuan dünyada var olan bütün Türkleri tek bayrak altında toplamamız gerek. Geçmişimiz için, geleceğimiz için, huzur ve adalet için, zalimin karşısında dik durabilmek için gerekli bu birlik. Kadim topraklarımızda eskiden olduğu gibi kuvvetli olmamız lazım. Tek yumruk olmamız lazım. Tek dilde birleşmemiz lazım. Teknoloji sektöründe yatırımlar yapıp ileri atılmalıyız. Bilimde eski günlerimize dönmeliyiz. Bunun için gençlerimizi ve çocuklarımızı düzgün yetiştirmeliyiz ve onların kafalarını boş şeylerle doldurmak yerine, onlara bu birliği aşılamalı ve bir davaya sahip çıkmayı öğretmeliyiz. Şuan ki gençliğimiz en büyük eksiği bir davaya sahip olmamasıdır. Davasız insan kuru yaprak gibidir, yok olup gider. Davası olan insan ise yıllanmış çınar gibidir. Dalını kesseler tekrar yeşerir. Budağını kırsalar bir daha çıkar. Bu yüzden evlatlarımıza Büyük Türk Birliğini işaret etmeli ve bu konuda onları yetiştirmeliyiz.
Ve iman…
Bu dönemde en büyük eksiğimiz iman. Bahsettiğimiz bu konunun bir yönü de dinimiz. Haç ile Hilal’in savaşı hala devam etmekte. Her çevrede her zaman dinimize saldırıda bulunmak için hazırda bekleyen insanlar var ve Hilal’in tek savunucusu biziz. Türkler. Bu yüzden imanlarımızı tazelememiz ve evlatlarımızı da imanlı gençler olarak yetiştirmemiz gerek. Bu sıkıştığımız kıskaçtan kurtulabilmek için en önemli adımlardan birisi de budur. Dava sahibi imanlı gençler…
Şimdi aklımızdan geçen sorulardan biri: 8 milyarlık dünyada sadece 250 milyonluk bir toplumuz ve parça parça yaşıyoruz. Bu iş nasıl olacak? İşte çevremizi saran bu büyük bloklarla baş edebilmemiz için öncelikle birlik lazım ey büyük Türk Milleti. Önce birlik olup birbirimize sahip çıkacağız. Ondan sonra adımlarımızı atmaya başlayacağız. Bizim geleceğimiz buna bağlıdır. Türk’ün geleceği buna bağlıdır. Yoksa kuru yaprak misali bir o yana bir bu yana savrulmaktan kurtulamayız. Birlik olmadığımız sürece yaşadığımız acıları dindiremeyiz ve üzerine yenileri de eklenir. Zulme karşı dik duramayız ve bu işin sonunda ne ismimiz kalır ne cismimiz. 5000 yıllık tarihimizi kendi ellerimizle yok eder tarih sayfasından silinir gideriz.
Birlik…
Bu birlik nasıl kurulabilir? Şu anda 8 tane devletimiz mevcut acunda. Bu birliği kurmaya gücümüz yeter. Aynı masanın başında toplanmamız yeter. Oturduğumuz o masada tercümana ihtiyacımız yok. Çünkü kardeşiz. Aynı dili konuşuyor, aynı Yaradan’a secde ediyoruz. Biz ayrı düşüren bir şey yok ortada. (Aramıza fitne tohumları ekmeğe ve kimliğimizden uzaklaştırmaya çalışanlar dışında) Bu birlikteliği başardığımız takdirde, özerk Türk Devletlerinde yaşayan kardeşlerimizde bizim yanımızda olmak isteyeceklerdir. İşte bu Birliği sağlayıp bir olduğumuzda bize kimsenin gücü yemez. Ne Rusya. Ne Çin. Ne Amerika. Almanya, Fransa, İspanya gibi ülkeleri saymıyorum bile çünkü onların şu durumda bile karşımıza çıkmaya güçleri de yürekleri de yetmez. Her zaman olduğu gibi…
Gücünüzün farkına varın. Biraz gücünüzü kontrol edin. Güçlerinizi birleştirin. Efendimiz “Ayrılıkta azap, birlikte hayır vardır” diye buyurmuyor mu? Bu birlik kurulduğu takdirde Uygurlara zulüm edebilir mi Çin? Azerbaycan’a kafa tutabilir mi Ermeni? Kırgızlara, Kazaklara kendi dilini dikte edebilir mi Rusya? Ve komplolarla uğraşmak zorunda kalır mı Türkiye? Biraz düşünün. Hayal edin. 250 milyon Türk. Ordu millet. Dünya nüfusuna oranla sayımız az olsa da; nice çoklara nice azları galip getiren Allah’tır. Ve Allah bizimledir. Çünkü Türk Ordusu, Allah’ın ordusudur. Bu güne kadar hiçbir savaşta sayımız üstün olmadı. Her savaşta kendimizden kat kat fazla ordulara diz çöktürdük. Yanımızda başka kimse olmadı. Sırtımızı kimseye dayamadık. Az olsak ne gam? Savaşın ustaları bizleriz. Savaşın sahipleri bizleriz. Savaşın kuralını da biz koyarız, kuralını da biz uygularız. Yeter ki inanın. Yeter ki tüm kalbinizle, tüm duanızla inanın. İçinizdeki imana, damarımızda ki kana, geçmişimize, tarihimize, ecdadımıza inanın. Onlardan aldığımız güç ile bu hayali gerçek kılabiliriz. İhtiyacımız olan sadece inanç, gayret, azim ve sabır. Bu birlik elbet bir gün kurulacak. Bu hayal elbet bir gün gerçek olacak… Allah, görmeyi nasip etsin…
“Yine çevrilmiş Türk’ün üzerine tüm oklar,
Can verir ama geri adım atmaz Bozkurt’lar.
Ecel nedir? Tüm cihan bir olsa karşımızda,
Belki ölür ama asla yenilmez Bozkurt’lar.”
Gökhan BÜYÜKDAĞ
www.gokhanbuyukdag.com
01.10.2020
YORUMLAR
enteresan değil mi böyle bir duyguya ve gerçekliğine inanmak?
yıllarca Kazakistan da kaldım, dediğiniz her ulusun işçisini çalıştırdım.
ne onların sevilecek bir yanı ve ne de onların bizi sevdiği.
sevilecek şeyler malum, gaz, para, despotluk
ve siz bunlarla turan dediğinize gideceğinizi düşünüyor ve buna da uyanış
diyorsanız, benim bu rüyaya diyecek bir şeyim yok elbet.
eyvallah.