- 1022 Okunma
- 1 Yorum
- 2 Beğeni
588 – ÖZGÜR KIZ
Onur BİLGE
“Özgür Kız,
Gerçek beraberlik, bizim yaşadığımızdı. Başkalarının yaşamaya çalıştıkları basit, yüzeysel şeyin adı evlilik dahi olsa, içinde bu tarzda bir yakınlık yoksa kullanımdan başka bir şey değildir.
Bende aşk ve yakınlık vardı. Sende sevgi ve bağlılık... Kimsenin akıl erdiremeyeceği kadardı hem de... Seninle böyle ruhsal bir bağ kurmayı beceremeyen, resmi bir bağ kurmuş olsa neye yarardı! İşte şimdi bir diğeri sırada... Onlar da kendilerince haklılar. Hayatlarında hiç ananas yememiş olanlara onun tadını tarif etmek mümkün mü!
Hayvanlar da sevişiyorlar. Biz insan gibi sevmiştik birbirimizi. Çok sevmiş, çok değer vermiştik hem de... Sevgili değildik ama dosttuk, kelimenin tam manasıyla. Birimizin canı yanınca diğeri o acıyı ciğerinin kökünde hissedebiliyordu.
Hani elini kesmişsin de bir sabah, elimde hiç kesik falan yokken o sebze bıçağının acısını aynı yerde hissetmiş, daha sen demeden sana: "Sol elinin işaret parmağının ikinci boğumumu kesildi senin?" diye sormuştum. Şaşırmış, nerden bildiğimi öğrenmek istemiştin. Ta yüreğimde, can evimde duymuştum sızısını! "Olamaz böyle bir şey!.." demiştin.
Başka bir gün, ayaklarımın sıkıştığı hissine kapılmıştım da: "Ayaklarına ne oldu? Ayağımda hiçbir şey olmadığı halde daraldım, rahatsız oldum." diye sormuştum sana.. Sen de: "Yeni ayakkabılar ayaklarımı çok sıktı. Bir saat olmadı alalı, şimdi çıkardım. Nerden bildin?" demiştin. Hâttâ topuğunu vurduğunu, kabarttığını da hissettiğimi eklemiştim.
Bana olanları da sen rüyanda görüyordun. O kadar güçlü bir telepatik bağ hâsıl olmuştu aramızda. "Hayırdır İnşallah!" diyordum da dinlemeden önce, bittikten sonra: "Allah hayra çıkarsın! "dememe gerek kalmıyordu. Zaten olanı biteni görüyordun, nasıl görüyorduysan...
Kaptan’a anlattığımda ve bu işin sırrını sorduğumda bana: "Rüya görülmez, gösterilir. Rüya-yı Sadıkadır onlar. Yani doğru olan rüyalar. Onlar Allah’tan gelen mesaj niteliğindedir." demişti. Genellikle sabaha karşı görülürmüş. Uyanmadan hemen önce... Unutulmasınlar diye... Bir de şeytani rüyalar varmış. Kötü rüyalarmış, tabir edilmemesi gerekirmiş. Bir de ayet söylemişti. Aklımda kaldığına göre yaklaşık şöyleydi: "Varlığımdan hâlâ şüphede misiniz? Akşam gördüğünüz rüyayı sabah kendinize yordururum."
İşte böyle bir samimiyet vardı aramızda. Şimdi yerinde yeller esiyor. Her şey bir anda tersine dönüveriyor, çılgınlar gibi severken, nefret eder hale geliveriyor insan!
Seni kimse bu kadar sevmemiştir, sevemez de zaten. Sen bana bakma! Bende kocaman bir şair yüreği var. Tık tık atmıyor davul gibi güm güm gümlüyor! Gök gürültüsü gibi gümbür gümbür gümbürdüyor! Bende merhamet var, benimseme var, ilgi var. Sadece sevgi yok ki! Onun için onlar anlayamazlar seni benim kadar. Onlar bu duyguları hiç tatmamışlar.
Şiir diyip geçme, yazdıklarıma. Yürek yazar şiiri, el değil. Şiir, özdür, yazı özgürdür senin gibi. Şiirde ana hatlar, yazıda detaylar vardır. Ben sesimi, yazarak daha anlam yüklü bir şekilde iletebildiğime inanıyorum.
O edebiyattan anladığını iddia eden anneannenin, beni senden ilk mahrum eden o kokona akıl hocanın da bilmesini isterdim bunu. O var ya o, okumadan âlim, yazmadan kâtip ihtiyar cadı! Çıbanın başı!.. O şair geçinen ilk kocanın da bilmesini isterdim. Ne anlar o şiirden! Şiirselliğin kenarından kıyısından bile geçmemiş kalas! Günahım kadar sevmiyorum ama ona da acıyor, haline üzülüyorum.
Artık gelmeyecek ve beni hiç aramayacaksın. Konuşsak, yine aynı mevzular açılacak, yine tartışmaya başlayacağız. Bu zamana kadar ne anladın ki bundan sonra ne anlayacaksın dilimden!
En iyisi hemen postaneye gidip, telefonu kapattırmak… Nefret etmeye başladım senden ama dalından kopmuş olsan da içimde henüz iyice solmadın. O nesne orada durdukça, yanında nöbette olacağım. Her an zil sesi bekleyeceğim. Ha çaldı ha çalacak! Ya çalacak ya çalmayacak ama ben hep tetikte ve bağımlı olacağım.
Deli gibi severken nasıl bu kadar nefret edebilir bir insan! İki zıt duygu içimde tahterevalli oynuyor biteviye. İki ses var, ikisi de bana ait. Biri: "Onsuz yaşayamam!.." derken nefesi kesiliyor, diğeri: "Bir daha gözüm görmesin onu!.." diye yaka silkerek haykırıyor. Hislerim kıyasıya cebelleşiyor ama yenişemiyor.
Ruhumda bir çatışma... Artılar eksiler mütemadiyen çarpışıyor. Rus ruleti oynuyor aşk ile nefret. Tabancalar hiç ateş almıyor.
Üç saate yakın burada, bu yere batası telefonun başında bekledim merakla ve sabırla. Beklememem lazım, biliyorum ama kalbime söz geçiremiyorum. Sinirden ve üzüntüden mideme ağrı girdi. Dünden beri ara ara yokladı durdu. Geldi mi kolay kolay gitmek bilmiyor.
Ağrıdan kıvranıyorum şimdi hâlâ ama bu son. Bir daha merak etmem, beklemem. Vurur kafayı yatar uyurum bir güzel. Egoist olacağım artık. Yalnız kendim için yaşayacağım.
İki kişiyi birden taşımaya başlamıştım, yüküm azmış gibi. Yalnız kendi sıkıntımı çekeceğim, bundan sonra. Derdim başımdan aşkın! Sen ne yaparsan yap! Umurumda değil! Nereye gidersen git! Özgür Kız mı olacaksın, ne olursan ol! Beni alakadar etmez. Beşiğine mi kalktım! Hiçbir şeyim değilsin artık, senden bana ne!
Yalnızlık kaderim olmuş benim. Doğar doğmaz, iki günlük bebekken annemden ayrılmışım. Daha nefes alır almaz, terk edilmeyi öğrenmişim. Terk edile edile ustası olmuşum bu işin. Alnıma kocaman harflerle yalnızlık yazılmış. Yazı olsaydı silinirdi zamanla belki. Alın kemiğime kazınmış.
"Ebu Zer, yalnız gelmiş yalnız gider!" der Kaptan, kendisinden bahsederken. Onun oğluyla gelini var yanında. Torunları da var. Yakın akrabaları, kaç yıllık komşuları... Yalnızlığı içsel.
Benim hiçbir akrabam yok darıdünyada! Üç çocuğum vardı kanımı taşıyan, onlar da terk edip gittiler.
Asıl benim Ebu Zer!
Ebu Zer"
***
Onur BİLGE
BİN BİR GECE ÖYKÜLERİ - 588
YORUMLAR
Gece rüyamda geri geri gelen bir kamyonun altında kalmıştım. sol ayağım feci şekilde kırılmıştı ve yaklaşık on gün üzerine basamamıştım. Zaman zaman ani bir refleksle baktığım her sokaktan O çıkıyor ve ben gördüğümü görmesin diye saklanıyordum bu ve buna benzer haller o kadar sıktı ki. Yazıya başladığımda kendi hayatıma başlamış gibi hissettim yaşımı tahmin edemiyorum ilk okul 5 ve orta okul hayatımın tamamı ki zaten yürütemedim okumayı onsuz sıraların zulmettiği zavallıyı oynamaktan ve Allah dan gayrisine derdimi açamamaktan.
O kamyonda Erzurumda ki bana değil Elazığda ki sevgilime çarpmış onun acısını onsuz yaşamıştım.
Hakikat hangi gönüle düşerse düşsün zerre farkı olmuyor diğerlerinden. Ve Doğru adımlar asla yanlış kapılara çıkmıyorlar. Ah kaptan ah Sen ne güzel bir insan sın.:)
Girişte Nikah akdini değersizleştirmişse de yazı, beşeri manada doğru. Canı olamadığının, cananı olmakta, yananı olmakta kişinin lüksü olmaktan öteye geçemiyor.