- 1297 Okunma
- 12 Yorum
- 7 Beğeni
DÜNYADAKİ KÖTÜLÜKLERİN ‘’ANASI’’ ERKEKLER MİDİR?!’’
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Bu yazıyı kaleme almama neden olan olay televizyonda denk geldiğim bir haber oldu. Haberin içeriğin de şiddet kullanması nedeniyle mahkeme veya savcılık tarafından aile fertlerinden uzaklaştırılmasına kararı verilen bir erkeğin, eskiden olduğu gibi posta aracılığıyla değil. Bizzat polis ve jandarma tarafından uzaklaştırma kararının kendisine teslim edileceğiydi.
Mahkeme ya da savcılığın alacağı böyle bir karar hiç şüphesiz, kadının ve çocukların can güvenliğinin sağlanması açısından gerekli ve çok önemlidir. Ancak başka açılardan bakılıp değerlendirildiğinde suçu işleyen erkek adına değil ama genel olarak erkeklik adına utanılacak ve onur kırıcı bir durumdur. Öyle ya kadın ve çocuğa şiddet uygulamak müthiş bir zayıflık ölçüsüdür.
Genelde boşanmayla sonuçlanan ve şiddet içeren ailevi olaylar, aldatma, ekonomik yoksunluk, uyuşturucu ve aşırı kıskançlık olarak kategorize edilebilir. Başka bir ifadeyle ailelerin dağılma nedenin bu başlıklar altında toplanıyor olması olayların derin psikolojik boyutunun olduğunu da göstergesidir.
Geçmişten günümüze sayısını bile hatırlayamayacağım kadar çok dramatik aile içi hayat hikayelerine denk geldim. Rastladığım yaşanmış hayat hikayelerinin bir kısmını, o olayların birinci derecedeki mağdurlarından dinleyip öğrenirken, bir kısmı da doğrudan tanıklık ettiğim dramatik hayat hikayeleriydi. Duyduğum ya da tanıklık ettiğim dramatik aile içi hayat hikayelerinin birçok boyutu ve nedeni vardı. Ancak tek ortak yanı o dramatik hikayelerin birinci derecedeki mağdurlarının öncelikle çocuklar sonrada kadınların olmasıydı. Yani geriye çocuklarıyla birlikte hayat mücadelesi vermek zorunda kalan örselenmiş kadınlar ve onların dramatik sorunları kalıyordu.
Bu durum da şiddetin yaşandığı o ailelerde mağdur olan kadın ve çocuklar, mağdur eden de evin babası, yani erkek oluyordu.
Neden erkekler sorunların kaynağı oluyor? Ya da gerçekten sorunları erkekler mi yaratıyor?! Başlı başına tartışma konusu olacak bu sorunun naçizane bendeki cevabı evet, doğrudan sorunları erkekler yaratıyor. Ancak uzun vade de ve dolaylı olarak o sorunların kaynağı yine bir kadın oluyor. O kadın da erkeği yetiştiren annedir.
Anneler erkek çocuklarına genç olacakları döneme kadar kadına saygılı olmayı, tüm canlılara merhamet eden vicdanlı bireyler olmayı öğretir ve tabii ki insan hakları kültürünü geliştirmesine yardımcı olurlarsa o gençler yetişkin olup evlendiklerinde mutlu bir aile olup eşiyle sağlıklı diyaloglar kuracakları ilişkileri yaşamayı başarabileceklerdir. Buna rağmen yinede ayrılmaları gerekse bile boşanma sebepleri, şiddet değil, aşklarının bitmesi veya ortak kararla aynı hayatı birlikte yaşamak istememeleri gibi daha insani ve medeni gerekçeler olacaktır.
Serhat BİNGÖL 07.09.2020
YORUMLAR
Dünyadaki kötülüklerin ‘‘anası’’ erkekler midir?
Haydaa! Buyur buradan yak. (sigara içmeyenler bunun yerine pirinç taşı ayıklayabilir)
Pirincin taşı demişken eskiden Budist tapınaklarında genc rahip adaylarına, artık sırf gıcıklık olsun diye mi yok pirinçten fazla taş olduğu için mi bilinmez; taşın içinde pirinç ayıklatırlarmış. Adına da felsefe oturtma derlermiş. Şimdi aklınıza takılabilir; “yahu amma attın ha, pirinçten oturtma mı olur” diye. Efendim felsefe oturtma zaten yemeğin adı değil yapılan eylemin adı.
Yazınızda da hafiften öyle bir durum sezdim naçizane. Yazarımız erkekler “midir” soru ekiyle topu doksana takayım derken direk tribüne yollamış. Saygı değer yorumcuların aflarına mağruren “haydee atış serbest” hesabı, herkes kendi meşrebince kimi zımparalamış kimi örselemiş kimi kurcalamış olur ha toplumda kanayan bir yaraya kimi tuz kimi merhem. Ne yani benim başım kel mi naçizane ben de tırmalamış olayım.
Lakin bana öyle geliyor ki hepimiz patenaj yapıyoruz amiyane tabirle…
Heyhat; neredeyse şöyle kallavi bir doktora tezi çıkabilecek bir konuyu kısa metrajla kotarmaya kalkınca patenaj kaçınılmaz oluyor. Hele benim gibi kıt kanaat bilgiliyse(m). Övünmek gibi olmasın bir yandan havan da su döverken aynı anda çok kötü(!)pirinç taşı ayıklarım yeter ki havam da olayım
Velhasılı kelam insanlar öyle kadın erkek diye ikiye değil, direkt yedimilyaryediyüzseksenmilyona ayrılır (Bknz: BM 2020 yılı nüfüs istatistikleri ) bu verilerin ışığında nerde çokluk orda b..kluk .
sürçi lisan ettikse affola
tebrikler
saygılar, selamlar
Serhat BİNGÖL
Hocam Aile içi şiddet konusunun hassasiyeti ve çok boyutlu yönlerinin olması nedeniyle değerli yorumcularda doğal olarak kendi meşrebince sorunun çözümü noktasında katkıda bulunup, fikirlerini beyan etmeye çalıştılar sağ olsunlar. Bu durum asla patinaj yapmak veya yerinde saymak değildir. Size şöyle bir örnek verirsem ne demek istediğimi daha iyi anlatmış olabilirim.
Rusya da ulusal kanallarda içkinin aile içi şiddetin nedenlerinden biri olduğunu anlatan bir kamu spotu eğitim filmi ekranlarda dönüp duruyordu. Bu video filmi şöyle bir sloganla bitiyordu güçlü Rusya'nın devamı Rus ailelerinin sağlamlığına bağlıdır. Bu slogan sonrasında Rusya'ya da insanlar alkol almaktan vazı mı geçti! Yok geçmedi tabi ama istenilen şey o kamu spotu ile toplum da bilinç altına işlenecek bir farkındalık oluşturmaktı.
Dolayısıyla bizlerin yapmak istediği de işte böyle bir şey yoksa sorunun mutlak çözümüne bu sayfalardan ulaşmanın mümkün olmayacağının bilincindeyiz zaten.
Yorumunuza ve ilginize çok teşekkür ederim.
Saygı ve sevgilerimle
Sosyal irdelemeye çok açık ve üzerine çok şey yazılacak günceli güçlü bir konu. Öncelikle konu seçiminizi ve irdeleyen yaklaşımınızla kaleme aldığınız yazınızın güne gelişini kutlarım.
'Yumurta mı tavuktan tavuk mu yumurtadan?...' da çok tartışıldı bir ara... :(((
Türk törelerinden uzaklaşıp İslamlaşmak yerine Araplaşmamızla başladı bu etkileşim ve ne yazık ki çarkın dişlileri tek tek kırılmaya başladı.
Anaerkil düzende kadın, her türlü otokontrolü kendinde ve ailesinde işlettiği içindir ki obanın en yaşlı kadınının fikri alınmadan son karar verilmezdi.
'Bir kadını eğitirsen toplumu kazanırsın' özlü sözünü insanlık yüzyıllar sonra, modern toplumların kız çocuklarının / kadınların eğitime verdiği değeri anlatmak için kullandı. Oysa biz Orta Asta steplerinde bile 'kadim kültür' bilgisi ve deneyimiyle bunun farkındaydık ve devlet işlerinde bile uygulayan bir toplumduk.
Diğer yazılarımda da çok değindim ve açıklamaya çalıştım İslamlaşmayla Araplaşmanın farkını. İşte konu yine oraya geldi.
Kadını öteleyen bir kültürden, çocuklarının üzerinde egemen bir anne profili elbette beklenemez.
'YOK FARZ ETTİĞİNİZ BİRİ SİZİ VAR EDEMEZ!...'
Konunun kökeni çok derin ve korkarım çözümü de çok yakın değil... Üzerine yazılacak çok şey var gerçekten.
Doğal bir anlatım diliyle ve etkili bir dille gündeme taşıdığınız yazınız için size teşekkür ederim Serhat Bey.
Saygılarımla.
Serhat BİNGÖL
Hocam sevgili Denizin yorumuna da bahsettiğim gibi kültürel yozlaşma öyle bir boyut aldı ki, gençler yaşadıkları cinsel birleşme anını telefonlarının videosuna çekip sosyal medyada paylaşabiliyorlar. Tabi bu görüntüler içerisinde affedersiniz cinsel şiddetinde olduğunu derin bir üzüntü ve endişeyle öğrenmiştim. Endişelenmiştim çünkü bu gençler yarının anne ve babaları olacaklardı. Endişelenmiştim çünkü utanma duygusunu yitiren bu gençler istediklerini elde edemeyince evlerindeki yaşlı anne ve babalarına da fiziki şiddet uygulamaktan ar etmiyorlardı. Endişelenmiştim çünkü kültürel değerlerinden uzaklaşmış o gençlerin varlığını görünce Siyonizmin kurucu babası olan Avustralyalı Yahudi Nathan Birnbaum’un bir milleti yok etmenin temel kuralı o ülkenin nesillerini bozmaktır sözünü hatırlamam oldu. Son olarak endişelenmemin bir nedeni de Siyonizmin önemli temsilcilerinden olan Hartur’un çok bilinen ‘’tüm insanlık Yahudilere hizmet etmek için yaratılmıştır. Onun içinde Yahudi olmayan toplumların gençlerini kültürlerinden uzaklaştırıp içki, kumar, uyuşturucu ve seks bağımlısı haline getirmek gerekir sözü oldu.
Kısacası hocam. Aile içi şiddetin sonuçları sadece o aile ile sınırlı kalmadığını milletin bütünlüğünü ve devletin bekasını tehdit eden bir sürecinde başlangıcı olduğunu bilmenin endişesini yaşıyorum. Ve bu endişeyi her siyasi görüşten insanımızın da yaşamasını istiyorum. Bu noktada emniyet kemeri olan annelere büyük iş ve sorumluluk düştüğünü görüyorum. Kısacası olumsuz gidişata dur diyecek en etkin kesimin anneler olduğuna inanıyorum.
Yorumunuza ve ilginize çok teşekkür ederim.
Saygı ve sevgilerimle.
Serhat Bingöl Beyefendi...
Meseleye yaklaşımınızda haklılık paylarınız olmakla birlikte genel olarak baktığımızda hiçbir şey, hiçbir şey, hiçbir şey ne gördüğümüz gibidir ne de gösterildiği gibi...Mağduriyetlerin yaşandığı gerçekler apaçık ortada ama yalnızca yurdumuzda değil tüm ülkelerde benzer vakalar yaşanmakta...
Eğitim deniliyor...
Söz sahibi olamayan annelerden bahsediliyor...
Yetersiz babalardan ya da erkeklerden bahsediliyor...
Ama İsmet Topaloğlu Beyefendinin ''diksiyon ve görgü kuralları'' videolarını izledikten sonra hiçbir şeyin, hiçbir şeyin, hiçbir şeyin ne tam anlaşılabileceği, ne de tam olarak çözülebileceği kanaatinde değilim...
Toplumumuzun her kesiminde ''okumuşu-okumamışı, zengini-fakiri, müslümanı-vs vs dine mensup olanları, elit kesimi-avam kesimi,.....'' benzer dert ve sıkıntılarımız var maalesef...
Duyduğumuz, gördüğümüz her vaka yüreğimizde bir ukde olarak kalsa da...
Çaresiz bir konumdayız bireyler olarak...
imkânlarımız nispetinde çevremizdekilere yardımcı olabilirsek mutlu addedelim kendimizi...
Sevgiyle kalmanız dileklerimle...
Serhat BİNGÖL
Erkeğin bu eğiliminin gerisinde yatan faktöründe değer yargılarından ve kültürel değerlerinden uzaklaşması, kadına saygı duymaması adalet ve vicdan eksikli ile birlikte aslında toplamını da içine alan insan hakları kültürünü geliştirememiş olmasıdır. İşte bu nokta da naçizane benim görüşüm anne eğitiminin eksikliği açığa çıkıyor. Ya da en azından öyle düşünüyor ve bunu savunuyorum.
Bu konularda aslında çaresiz değiliz ama çare epeyi bir zaman alır bunun içinde biraz sabır bolca çaba gerekir.
Yorumunuza ve ilginize çok teşekkür ederim.
Saygı ve sevgilerimle
Böylesine duyarlı bir analizin bir er kişi tarafından kaleme alınması çok saygıdeğer Serhat Bey. Önce bunun için kutluyor ve toplum adına bu duyarlılığınıza teşekkür ediyorum.
Şiddet, anadan doğma bir özellik olmadığından uzun koşulu ve çok yönlü bir eğitime muhtaç öncelikle. Sonraki aşamalarında ise her koşulda kontrol edilmeyi ve yönetilmeyi sağlayan yetilerin devreye sokulması ve bu yönde alışkanlıkların geliştirilmesi gerekiyor.
Üzerinde bir çok olgunun konuşulacağı derin, ince , uzun ve uygar bir eğitim yolu.
Yazınızı kutlarım.
Saygılarımla.
Serhat BİNGÖL
Yapılacak tek şey çocukların çevreyle olan ilişkilerini sağlıklı sürdürebilecekleri ve şiddeti kontrol edebilecekleri eğitimi daha küçük yaşta ve evde vermektir.
Yorumunuza ve ilginize çok teşekkür ederim
Saygı ve sevgilerimle
Kısmen katılıyorum yazıya. Anneleri çocuk yetiştirmek üzre suçlamak için öncelikle o annelerin söz hakkının olduğu bir seviyeye taşınması gerekir. Ataerkil düzende kırsal ya da kentsel kesim fark etmez eğer ki bu düzenin ağır boyunduruğu altında bir aile yapınız var ise kadın sadece döl yatağı olarak görülür. Kendi çocuğu üzerinde pek de tasarrufu olamaz. Yok sayılan bir varlıktan bahsediyoruz. Kadına bir yer açın da sonra anneliğini sorgulayın derim ben.
Söz sahibi olan annelerin sayısı istenilenin çok altında olması nedeni ile kadınların da aynı öğretiler ve yasaklarla büyütüldüğünü düşünecek olursak kendi çocuklarına da ona doğru olduğunu söyledikleri şekilde eğitim vermeye devam eder. Dar çevrelerinde başka türlüsünü bilmedikleri için ataerkil düzeni beslemeye devam ederler. Bu nedenle aile yapısının yapılandırılması öncelikle devletin politikası olmalıdır. Vizyonu olan ebeveynler istiyorsak vizyonu olan vatandaşlar yaratmalıyız. Bunu da anneler başaramaz.
Sevgilerimle...
Serhat BİNGÖL
Dolayısıyla günümüz anneleri çocuklarını geleceğe daha kolay hazırlayabilir. Ama bunun için önce annelik sorumluluğunu taşıması gerekir. Ha günümüzde o annelik sorumluluğunu taşıyan kadın sayısı nedir diye tartışacak olursak çok şükür ki durum şimdilik çok kötü değil. Ama bu kötüye gitmediği anlamına gelmez.
Sevgili Deniz günümüzde bazı gençler kız arkadaşıyla yaşadığı cinsel ilişki anını bütün detayı ve çıplaklığıyla cep telefonundan videoya çekip sonrada sosyal medyada arkadaşlarıyla paylaşıyorsa. Ve kız arkadaşının duygularını önemsemeyip o görüntüler gençler arasında eğlence konusu oluyor ve bu durumdan utanmıyorlarsa biz yetişkinlerin şapkayı önümüze koyup biz nerede hata yapıyoruz diye düşünmemizin vakti geldi de geçiyor demektir. Sonuçta bu çocukların hepsi bizim çocuklarımız bizim gençlerimiz ve bu ülkenin evlatlarıdır.
Yorumunuza ve ilginize çok teşekkür ederim
Saygı ve sevgilerimle
Hocam, babası erkekler anası kadınlar olur sanki!
Tabi sizin anlamlı ve değerli yazınız karşısında biraz dedim latife yapayım
Bence ne kadın ne erkek, olgular önemli
Ataerkil yapıda kavramlarla uygulamalar arasında uçurum farklar var söz gelimi
Kadın kutsal deniyor aşağılanıyor mesela
Bence kadın erkek değil insan değerli algılanmalı
Bir denge kurulmalı, değerler üretilip verilirken
Şu da bazen karıştırılıyor kanımca
Cahiller, yoksullar mı en kaba?
Zengin hatta kültürlü insanlar kaba, şiddet dolu olamaz mı?
Teorik bazda kadına şiddete karşı en mangalda kül bırakmayan nutukları atanlar kadına şiddet uygulamaz mı mesela?
Yani dinciler, gelenekçiler, gericiler, yobazlar diyerek insanları ötekileştirmekte yanlış bence
Her kesimde kadına, çocuğa hatta erkeğe şiddet değişen oran ve düzeylerde olabilir de
Yine başa dönersem olgular üzerinden okumalı derim
Yüreğinize, emeğinize, kaleminize, kelamınıza bereket hocam
Günün yazısını tebrik ederim
Saygı ve selamlarımla...
Serhat BİNGÖL
Konun uzmanı değiliz tabi ama yaptığımız gözlemler, konuyla ilgili okuduğumuz kitaplar, faydalandığımız çeşitli kaynaklar vs derken elde ettiğimiz bilgiler ışığında bir çıkarım yaptığımızda aile içi şiddetin temel kaynağının bastırılmış duygular olduğunu görüyoruz.
Kaldı ki şiddet sadece kadınla da sınırlı değil. Son zamanlarda yaşlı anne ve babasına da şiddet uygulayan evlat haberlerini duyar olduk. Eğer işler bu noktaya gelmişse durum cahillikle izah edilemez. Dolayısıyla bu durumda da aile içi eğitimin önemi bir kez daha ortaya çıkıyor. Buda geleneklerine aile kültürüne, değer yargılarına sahip, toplumlarda mümkün olur.
Yorumunuza ve ilginize çok teşekkür ederim
Saygı ve sevgilerimle
Serhat Kardeş, yazınla çok şeyler anlatmak istemişsin farkındayım.
Bazı yerleri kestiğinin ya da ayıp mı olur düşüncesiyle yazmadığının da farkındayım. Hayır ayıp olmaz.
İnsanlarımız bir aşk aşk diye tutturmuş gidiyor. Aşk var mı? Sanmıyorum.
Sevgi var. Eğer iki kişi arasında sevgi varsa, orada ne kavga, ne gürültü olur. Çok iyi çocuklar yetişir. Saygı daimdir. Güzel sofralar, iyi konuklar, evin içinde kahkaha sesleri duyulur, ağlama, yumruk sesleri değil.
Bir de gelelim şu hep bahsedilen meşhur Aşk ve Aşkım Aşkım'a, en fazla bir kaç yıl sürer biter. Ya sonra? Erkek bir yana gider, kadın diğer yana. Ortada kalan çocuklar kimsenin umurunda değildir. Ne yaparsa yapsınları oynamaya başlarlar. Kötü yolla, iyi yollu birbirinden ayırt edemeyen o zavallı çocuklar, hangi yoldan gideceklerini bilmeden yürür giderler. Burada suçlu kim? Aşk ve Aşkım Aşkımla yola çıkanlar.
Burada ne erkek suçludur, ne kadın. Asıl suçlu SAYGISIZLIK ve SEVGİSİZLİK.
Çocuklarımıza sahip çıkmamak hepimizin suçu. Aşık oldum diye evlenmek de, en büyük aptallık.
Çok güzel bir paylaşımdı. Teşekkür ederim Kardeşim.
Serhat BİNGÖL
Size katılıyorum milletteki aşk merakı her şeyin önüne geçmiş daha yakın zaman da iş hayatından tanıdığım atmış yaşlarında bir adam kızı belki de torunu yaşındaki bir gençle aşk yaşıyor. Adama bu ne hal yakışır mı sana dediğimde utanacağına o beni ayıplayıp aşka saygı duymamakla suçluyor. Benzer durum evladı yaşındaki gençlerle aşk yaşayan kadınlar içinde geçerli. İşin kötüsü öyle bir zamana kaldık ki ayıba ayıp demek ayıp oldu. Maalesef dejenere olmuş bir kesimin sapık ve sapkın hayat tarzı toplumun geneline hızla yayılıyor. Artık erkek erkeğe ya da kadın kadına birliktelikler sıradanlaştı.
Bunu kınamak için söylemiyorum herkesin yaşam tarzı ve özgürlük anlayışı kendisini ilgilendirir. Fakat işin kötüsü bu marjinal durum modernliğin bir gereği gibi görülüyor. Neyse bu durum nereye kadar kabul edilebilir?! Gelecek nesillerin beden ve ruh sağlığını tehdit etmeye başlayınca kadar o noktadan sonra işin rengi değişir. Dünyanın gelişmiş medeni ve modern ülkelerinin birçoğunun geleneksel yaşamlarını ve toplumsal kültürlerini özenle korudukları gibi bizlere de kültürümüze gençlerimize ve değerlerimize sahip çıkma görevi düşer. Vatanseverlikte, milliyetçilikte, sosyal demokratlıkta, bunu gerektirir.
Yorumunuza ve ilginize çok teşekkür ederim
Saygı ve sevgilerimle
Bizim başımıza ne geldiyse hep cahillikten gelir. Eğitimsiz erkekler ve kadınları evlendirdiniz mi bunların da yaşanması bir yerde kaçınılmaz oluyor gibi. Oysa ki daha önce sevgi saygı ortamında yetişmiş bir bayan ya da erkek arasında şiddet içeren olaylar ya hiç olmamakta ya da nispeten çok az vuku bulmaktadır. Boşanan erkeklerin kadınlara şiddet dolu ve bir çoğu da ölümle sonuçlanan davranışları neredeyse artık toplum tarafından kanıksanır oldu. Bunda saçma sapan dizilerin ve gazete sayfalarının da büyük katkısı var kanımca. Başta da belirttiğin gibi özellikle de erkek çocukları yetiştirilirken, ebeveynlerin daha bir özenli davranmaları hem kendileri hem de toplum açısından çok faydalı olacaktır... Belki bu olaylar geçmişte daha çok oluyordu da basına yansımıyordu, halihazırda okumuş insanlarımızın sayısı artıyor. Umalım ki daha az meydana gelsin, hatta hiç olmasın bu şiddet dolu olaylar... Kadın ve erkeklerimizin sevgi saygı dolu ortamlarda birliktelik yaşaması sağlıklı nesillerinde yetişmesine vesile olacaktır. Çok anlamlı bir yazıydı kutluyorum Serhat Kardeşim bu anlamlı yazını yürekten...
Serhat BİNGÖL
Yorumunuza ve ilginize çok teşekkür ederim.
Saygı ve sevgilerimle.
Serhat BİNGÖL
Sanırım bu konularda hepimiz bir şeyler yazıp sorunların çözümü noktasında farkındalık oluşturmamız gerekir. Yoksa gidişat pek hoş değil gibi gözüküyor.
Yorumunuza ve ilginize çok teşekkür eder ellerinizden öperim.
Saygı ve sevgilerimle
Şimdi Sosyalaji boyutuna inersek olayın özü şu
insan psikolojisi değişkendir
ve asla hata tek taraflı değildir
bu bilindik bir gerçektir
hep erkek suçlu yada hep kadın suçlu demek te yanlış bir tabir olur
karakteri etkileyen faktörler vardır
çocuk gelişimini anne ve babası tarafından sağlarken
olayın
çevre etkisi
arkadaş etkisi
maddi ve manevi etkisi
birde genetiği var
yani bir anne çocuğunu ne kadar güzel yetiştirse de
bu yukarıdaki faktörler yüzünden değişkenlik gösterebilir
sosyoekonomik gelişime baktığımızda
ataerkil aile anlayışı da buna bir etkendir
kadının hep ikinci hatta üçüncü safta tutulduğu
böyle bir ailede yetişen çocuk ister istemez kadına şiiddet
saygısızlık gibi faktörlerde baş rolu alacaktır
suç dediğim gibi tek taraflı değildir
size katılıyorum
çocuklarımıza iyi birer idol olalım
gelecek onların avuçlarının içinde
kutluyorum bu güzel yazınızı
Serhat BİNGÖL
Hocam. Aile içi şiddet ve dolayısıyla dağılan aileler konunun derinliği ve genişliğinden dolayı üzerinde çok fazla kafa yormamız gereken bir konudur ….
Kısa vadede şiddet içerikli dağılan aileler o aile fertlerinin ya da yakınlarının bir sorunu gibi görülse de, uzun vadede toplumun her kesiminin önemli bir sorunu olacaktır. Bu nedenle de dünya görüşümüz siyasi düşüncemiz ne olursa olsun aile içi şiddeti hepimizin ortak sorunu olarak görüp o doğrultuda çözüm aramalıyız. Malum bilindiği gibi güçlü devleti oluşturan temel unsur büyük millet, onu oluşturan sağlıklı toplum, onu da oluşturan sağlam ailelerdir. Ve tabi ki aileyi oluşturacak olan en küçük yapı taşı da anne ve baba adayı mutlu kadın ve erkek bireylerdir.
Bazı eşler boşanmayı anne, baba sorumluluğundan uzaklaşmak sanıyorlar. Çocuklarının ruh ve beden sağlığını hiç düşünmedikleri bir hayat tarzını sözde modernlik adına yaşayabiliyorlar. Mesela çocuklar babalarının yanında kalıyorsa baba çocukların ruh halini düşünmeden sorumsuzca eve başka kadınlar getirebiliyor. Ya da kadın sorumsuz davranıp başka erkekleri eve getirebiliyor ve çok özel anlarını çocukların evde olduğu zamanlarda yaşayabiliyorlar. Bu olumsuz durum genellikle kız çocuklarında erkeklere, erkek çocuklarında da kadınlara karşı bilinç altına itilmiş bastırılmış bir öç alma duygusu olarak yerleşiyor. Yetişkin olup evlendiklerinde ise bastırılmış öfke dışa vurulabiliyor. Ve maalesef bu sarmal, zincirleme reaksiyon şeklinde babadan oğla sürebiliyor.
Özetle modern olmak bu değildir. Bir toplum kültürel değerlerinden kopmadan ve değer yargılarından uzaklaşmadan yaşayabiliyorsa modern bir toplumdur. onun dışındaki durum de jenerasyondur.
Yazımda anlatmak istediğim en önemli husus şiddet eğilimli erkeğin o eğilimini önemli ölçüde törpüleyecek olan kişinin annelerinin olmasıdır. Ve bu konular her platform da tartışılmalıdır.
Yorumunuza ve ilginize çok teşekkür ederim.
Saygı ve sevgilerimle
tebrik ediyorum günün yazısını
en çok kim kötü?
aklım çok karışık
üzgünüm ama en kötü insan galiba
insanlık iyice çirkefleşti
tüm insanlar mı kötü?
değil elbette
): zor günler yaşıyoruz
Rabbim cümlemize akıl fikir versin
ne yorum yazacağımı bilemiyorum
çok üzgünüm çoookk ));
Serhat BİNGÖL
Unutmamak gerekir ki, sağlam bir yapıya sahip her aile, milletin birliği, ülkenin bekası açısından çok önemlidir.
Yorumunuza ve ilginize çok teşekkür ederim.
Saygı ve sevgilerimle
Yok değil
her şey Habille Kabil kıssana göre bence
çıkarlar doğrultusunda yön değiştirir, bu bazen erkek bazen kadın bazen de ikisi bir den baş roldedir
başka bir bakış açısı olması adına bu pencereyi de açık bırakalım
Kadın hamile.
Bebek erkekmiş.
Aile mutlu, çok mutlu.
Bebek doğdu, pipisini amcalara gösterdi.
Amcalarda bayram sevinci.
Dünyanın en gerekli organını gördüler çünkü.
Bebek terledi, çırılçıplak soydular, evde, misafirlikte, mahallede böyle gezdi.
Bu hakka sahipti çünkü pipisi vardı.
Bebek biraz büyüdü.
Sünnet olacak.
Davullar, zurnalar, hediyeler... Çocuk düşündü:
"Sanırım bu çok önemli bir organ.."
Çocuk bunu aklının en karanlık köşesine yazdı.
Üç beş güzel kız var gittikleri yerde, annesi babası dedi ki:
"Hangisini alayım oğlum sana?"
Çocuk düşündü:
"Sanırım karşı tarafa sormaksızın seçme hakkım var."
Çocuk bunu aklının en karanlık köşesine yazdı.
Çocuk acıktı, sofrasını varsa kız kardeşleri ve annesi hazırladı.
Yemek bitince topladılar.
Çocuk düşündü:
"Sanırım kızlar/kadınlar bana hizmet etmekle yükümlü."
Çocuk bunu aklının en karanlık köşesine yazdı.
Kalabalık bir yemek daveti, herkes masaya sığamayacak.
Erkekler ve yaşlılar masaya oturdu.
Çocuğu da masaya oturtturdular.
Annesi ve varsa ablaları yerde oturuyordu.
Çocuk düşündü:
"Sanırım önemli olan erkeklerin konforu."
Çocuk bunu aklının en karanlık köşesine yazdı.
Servis yapılacak, önce erkeklere yemek verildi, erkekler yardım etmedi.
Çocuk düşündü:
"Sanırım öncelikli olan erkeklerin karnının doyması."
Çocuk bunu aklının en karanlık köşesine yazdı.
Çocuğun kız arkadaşı oldu.
Bütün sülale duydu.
Herkesin ağzı kulaklarında.
Densiz bir amca:
"Neler yapacan bahim gızlaraa" dedi.
Çocuğun anne ve babası:
"Oğlumdan iyisini mi bulacak?" dediler.
Çocuk düşündü:
"Sanırım en iyisini hak eden benim ve bu yüzden kızlara rızayla ya da rızasız istediğimi yapabilirim."
Çocuk bunu aklının en karanlık köşesine yazdı.
Çocuk büyüdü, arkadaşlarıyla dışarı çıktı, eglendi.
Eve geç geldi, paşalar gibi karşılandı.
Kız kardeşi eve geç geldiği için azar işitirken, dövülürken.
Genç düşündü:
"Sanırım eve istediğim saatte girip çıkabilirim."
Genç bunu aklının en karanlık köşesine yazdı.
Kavga etti, ağzı burnu kan içinde.
Annesi, babası:
"Koçum benim, helal olsun" dedi.
Genç düşündü:
"Sanırım güçlüyüm ve sorunlarımı bu şekilde halledebilirim."
Genç bunu aklının en karanlık köşesine yazdı.
Genç büyüdü.
Ama bir türlü adam olamadı"""
esen kalın, saygıyla
Filiz Şahin. tarafından 9/7/2020 5:46:12 PM zamanında düzenlenmiştir.
Serhat BİNGÖL
Yorumunuza ve ilginize çok teşekkür ederim.
Saygı ve sevgilerimle
Filiz Şahin.
aşağıda ki yazı da etken
Kadın hamile.
Bebek erkekmiş.
Aile mutlu, çok mutlu.
Bebek doğdu, pipisini amcalara gösterdi.
Amcalarda bayram sevinci.
Dünyanın en gerekli organını gördüler çünkü.
Bebek terledi, çırılçıplak soydular, evde, misafirlikte, mahallede böyle gezdi.
Bu hakka sahipti çünkü pipisi vardı.
Bebek biraz büyüdü.
Sünnet olacak.
Davullar, zurnalar, hediyeler... Çocuk düşündü:
"Sanırım bu çok önemli bir organ.."
Çocuk bunu aklının en karanlık köşesine yazdı.
Üç beş güzel kız var gittikleri yerde, annesi babası dedi ki:
"Hangisini alayım oğlum sana?"
Çocuk düşündü:
"Sanırım karşı tarafa sormaksızın seçme hakkım var."
Çocuk bunu aklının en karanlık köşesine yazdı.
Çocuk acıktı, sofrasını varsa kız kardeşleri ve annesi hazırladı.
Yemek bitince topladılar.
Çocuk düşündü:
"Sanırım kızlar/kadınlar bana hizmet etmekle yükümlü."
Çocuk bunu aklının en karanlık köşesine yazdı.
Kalabalık bir yemek daveti, herkes masaya sığamayacak.
Erkekler ve yaşlılar masaya oturdu.
Çocuğu da masaya oturtturdular.
Annesi ve varsa ablaları yerde oturuyordu.
Çocuk düşündü:
"Sanırım önemli olan erkeklerin konforu."
Çocuk bunu aklının en karanlık köşesine yazdı.
Servis yapılacak, önce erkeklere yemek verildi, erkekler yardım etmedi.
Çocuk düşündü:
"Sanırım öncelikli olan erkeklerin karnının doyması."
Çocuk bunu aklının en karanlık köşesine yazdı.
Çocuğun kız arkadaşı oldu.
Bütün sülale duydu.
Herkesin ağzı kulaklarında.
Densiz bir amca:
"Neler yapacan bahim gızlaraa" dedi.
Çocuğun anne ve babası:
"Oğlumdan iyisini mi bulacak?" dediler.
Çocuk düşündü:
"Sanırım en iyisini hak eden benim ve bu yüzden kızlara rızayla ya da rızasız istediğimi yapabilirim."
Çocuk bunu aklının en karanlık köşesine yazdı.
Çocuk büyüdü, arkadaşlarıyla dışarı çıktı, eglendi.
Eve geç geldi, paşalar gibi karşılandı.
Kız kardeşi eve geç geldiği için azar işitirken, dövülürken.
Genç düşündü:
"Sanırım eve istediğim saatte girip çıkabilirim."
Genç bunu aklının en karanlık köşesine yazdı.
Kavga etti, ağzı burnu kan içinde.
Annesi, babası:
"Koçum benim, helal olsun" dedi.
Genç düşündü:
"Sanırım güçlüyüm ve sorunlarımı bu şekilde halledebilirim."
Genç bunu aklının en karanlık köşesine yazdı.
Genç büyüdü.
Ama bir türlü adam olamadı
Serhat BİNGÖL
Saygı ve sevgilerimle