- 324 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
PASAJDA DÖRT CESET BÖLÜM-18
PASAJDA DÖRT CESET BÖLÜM-18
Heval’i bir kenara çekerek, ‘’ Şimdi ben oto galerisine nasıl gideceğim onu söyle?’’
‘’ Sen şaşırdın galiba, sabahtan Ruşen senin üç tekerlekliyi oto galerisine bıraktı. Beraber çıkmıyor musunuz?’’
‘’ Haklısın kafa mı kaldı bende?’’
Ruşen Komisere bakarken, Leyla’nın yanında olduğunu ördüm. Tam sesleniyordum ki bana doğru gelmeye başladı.
‘’ Artık çıkalım mı Eda Komiser?’’
‘’ Arabayı sen kullan Ruşen, hiç havamda değilim.’’
Daha yola çıkmadan, koltuğa iyice yerleşip gözlerimi kapattım. Hemen uyumuşum, aniden Ruşen’in beni sarsmasıyla gözlerimi açar açmaz elim silahıma gitti.
‘’ Hop, hop prenses, elini silahtan uzak tut. Sadece yolculuk bitti.’’
Kendime iyice geldikten sonra, arabadan indim. Oto galerisinin önündeydik. Kapıda bizi bir adam karşıladı, tanışma faslından sonra Ruşen,
‘’Sağ olun Akif Bey bizden yardımınızı esirgemediniz?’’
‘’ Komiserim, elimizde olmadan tatsız bir olaya karışmış olsak ta, sizler bizim baş tacımızsınız.’’
‘’ Biliyorum Akif Bey, benim arabayı buraya bırakıyorum. Göz kulak olursan çok memnun olurum.’’
‘’ Gözün arkada kalmasın Komiserim. Merak etmeyin.’’
Arabayla beraber yolun karşısına geçip yürümeye başladık. Birkaç yerde aradığımız adresi sorduk. Bir on beş dakika daha yürüdük. Nihayet sol tarafımızda bahçe içinde tek katlı bir ev bizim aradığımız adres olabilirdi. Bahçeye domates ve biber fideleri ekilmişti. Buda evde oturanların olduğunu gösteriyordu.
Ruşen,
‘’ Devam edelim, buraya takılıp kalmayalım. Daha sonra geri döneriz?’’
Arada bir eskici diye bağırmama rağmen bizle kimse ilgilenmiyordu. Ruşen’e,
Arabayı boşuna almışız, bir işe yaramadı derken, sağ tarafımızdaki evlerin birinden seslenen kadının bakar mısın diyen sesini duyduk. Kadın pencereden birkaç parça eski kıyafeti arabanın üzerine atarak ‘’ Para istemez ‘’dedi ve gözden kayboldu. Ruşen gülmesini bitirince,
‘’ İş diyordun al sana iş. Kıyafetler de mis gibi.’’
Bu sefer dönüşümüzde bahçede bir adam yeni ekilmiş fideleri suluyordu.
‘’ Bu adam Olcay değil mi?’
Ruşen,
‘’ Valla o, aman dikkatini çekmeden ortadan kaybolalım. Gökte ararken yerde bulduk. Bu gece evi basalım kıskıvrak yakalayalım.’’
‘’ Şimdi halledelim geceye bırakmayalım.’’
‘’ Eda, sen beni dinle içerde kaç kişi olduklarını bilmiyoruz? Kabak gibi ortadayız. Yolumuza devam edelim.’’
Sağdan ilk sokağa sapıp yolumuza devam ederken, arkamı dönüp bakamadığım için hırsımdan kuduruyordum.
Pencerenin arkasından Olcay’ı seyreden Rezzan’ın dikkatini yoldan geçen eskici çekti. Biraz daha dikkatli bakınca, ‘’ Yok artık bu kadar olamaz, kadın komiser bozuntusuna ne kadar çok benziyor ama o kumraldı’’ Diye söylendi. Bir şeyler ters gidiyordu ama neyin ters gittiğini bir türlü çıkaramıyordu. Pencereyi açarak, Olcay’a seslendi,’’ Olcay, hemen içeri gel?’’
‘’ İki dakika müsaade et geliyorum hayatım.’’
‘’ Elinde ne varsa bırak hemen gel.’’
İçeri giren Olcay, Rezzan’a soru soran gözlerle bakmaya başlayınca,
‘’ Hazırlan on dakikaya kadar çıkıyoruz.’’
‘’ Bu telaş ne? Nereye gidiyoruz?’’
‘’ Bodrum’dan vaz geçtim. Marmara adasında otel işleten bir arkadaşım var. Bize soru sormadan oda verir. Marmara adasına tatile gidiyoruz. Biraz kendimizi unutturalım. Hadi sallanma?’’
2
MARMARA ADASI
Yolculuk Aksaray’a kadar sakin geçti. Yenikapı’dan kalkan deniz otobüsüne kapağı attıktan sonra rahat bir nefes aldık. Marmara Adasında karaya ayak bastığımızda, bayağı sert bir rüzgârla karşılaştık. Arkadaşımla uzun zamandır görüşmek kısmet olmamıştı. Hasretle birbirimize sarıldık. Bize otelin en iyi odasını tahsis etti. Çarşıya çıkıp alışveriş yaptıktan sonra, otele dönüş yaptık. Üzerimizi değiştirip, daha hafif bir şeyler giydikten sonra plaja doğru yola çıktık. Uzun zamandır denize girmemiştim. Olcay bikini giymeme biraz bozulduysa da sesini çıkarmadı.
‘’Bak canım ne olur suratını asma. Burada bikini giymeyeceğim de, nerede giyeceğimsen söyle?’’
‘’ Tamam, tamam kızmıyorum, bir öpücük verirsen sesimi keseceğim.’’
Su çok sıcaktı, bol bol yüzdük. Akşam yediye doğru otele dönerek kendimizi yatağa attık.’’
3
Ruşen’le beraber, hiç vakit kaybetmeden Asayişten içeri girer girmez, soluğu Sedat Amirin yanında aldık. Bizim böyle içeri girmemizden bir şeyler olduğunu anladı.
‘’ Anlatın, sizi bu kadar heyecanlandıran şey nedir çocuklar?’’
Ruşen,
‘’ Konuşma hakkını Eda Komisere bırakıyorum Amirim. Bu başarının altında onun imzası var.’’
‘’ Tamam, tamam beni de heyecanlandırdınız. Konuş Eda?’’
‘’ Size söylemiştim Amirim. Benim adım Eda’ysa bu işi çözerim diye. Saklandıkları yeri tespit ettik.’’
‘’ Emin misiniz? Sonra mahcup olmakta var.’’
Ruşen,
‘’ Amirim Olcay’ı bahçede domates biber fidelerini sularken gördük. Ben evi yarın basalım diyordum ama içim rahat değil. Gece baskın yapıp ikisini de paketleyelim. Ne dersin Eda?’’
‘’ Bana uyar, biraz kalabalık gidelim. Neyle karşılaşacağımız belli değil.’’
‘’ Hemen hazırlığa başlayın, baskına gideceklerle konuşun.’’
Ruşen,
‘’ Baş üstüne Amirim.’’
Gecenin ileri saatlerinde gerçekleşen baskın umdukları gibi olmadı. Ev terkedilmiş boştu. Eda bir şey bulurum umuduyla, etrafı karıştırırken, çekmecelerin birinde metal takının eşini buldu. Birden gülümsedi. ‘’ Kimse bana eli boş dönüyor diyemez’’ diye düşünürken, Ruşen’i gördü ve
‘’ Ruşen bak ne buldum hadi toparlanın dönüyoruz.’’
Çıkmadan takıyı aldığı yere bıraktı.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.