- 369 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
ÇİN AKROBASİ GRUBU
ÇİN AKROBASİ GRUBU
İstanbul dünyanın sayılı şehirlerinden biriydi. Dünya turuna çıkan sirk, müzik, dans ve gösteri grupları İstanbul’a uğramadan edemezlerdi. Bu nedenle İstanbul’da sık sık sanat ve kültürel olaylara şahit olurduk.
Sanırım 1973 yılıydı. Şehrimize Çin Akrobasi Grubu gelmişti. Şehrin cadde ve sokakları bu grubun afişleriyle donanmıştı. Önceden de, Çinlilerin ufak tefek yapılı olmalarına rağmen birçok dalda başarı ve marifetlerini bilmekte idim. Acaba bu sefer bize neler sunacaklardı? Afişlerde gördüklerim bu merakımı biraz daha kamçıladı. Çinlilerin bu gösterilerine gitmekten kendimi alamadım.
Şimdiye kadar İstanbul’da pek çok dans, sirk ve gösteri grubunu izlemiştim. Artık bir sirke gitmek istemiyordum. Çünkü göreceklerim hemen hemen bir öncekiyle aynı oluyordu, ve bana monoton geliyordu. Çinlilerin Akrobasi Grubu işte bu monotonluğu yıktı.
Gösteriler Spor ve Sergi Sarayında yapılmakta idi. Ön sıralardan arkalara, birinci balkondan ikinci balkona gidildikçe sahneden biraz uzaklaşıyorsunuz ama, ödeyeceğiniz ücretler de kademe kademe azalıyordu. Ben bu gösteriyi ikinci balkondan kuşbakışı izleyebildim.
Kırk yedi yıl sonra, akıllara durgunluk veren bu grubun gösterilerinde gördüklerimi hafızamda kalanlar kadarıyla siz göremeyenlere aktarmaya çalışacağım:
Ne sihirdir, ne keramet, olsa olsa marifet. Gördüklerinize, duyduklarınıza inanamayacaksınız. Bir insan nasıl olur da elini, ayağını, vücudunu bu kadar marifetle ve başarıyla kullanabilir. Mutlaka çocuk yaşta başlayıp, yıllarca çalışılmış olmalılar.
BİSİKLET AKROBATLARI
Önce sahneye bir bisikletli çıktı. Sahnede bir tur attı. İkinci turda gösteriler başladı. Ön tekerleği havaya kaldırıp arka tekerlekte bisikleti sürdü. Tekerleği ve direksiyonu havada kendi etrafında döndürdü. Ön tekerleği indirip arka tekerleği havaya kaldırdı. Sürmeye devam etti. Hopp bir hareketle direksiyonun üzerine oturdu, bisikleti arka arkaya sürmeye başladı. Bir tur sonra hopp tamamen bisikletin üzerine zıpladı. Eller direksiyonda, bir ayak oturağın üzerinde, bir ayak havada. Birkaç akrobasi hareketi daha yaptıktan sonra o çıkarken tek tekerlekli bir bisikletçi sahneye girdi. Tek tekerde öne arkaya hareketler ediyor, sahnede yuvarlak daireler çiziyordu. Bu esnada iki tekerlekli başka bir bisikletli de sahneye giriyor. Ancak bisiklete ters oturmuştu. Tek tekerlekli bisikletli elindeki bir düzine tabağı tek tek karşısındaki bisikletliye atıyor, karşısındaki bisikletli ayağıyla tabaklara vuruyor ve tabaklar hoop başının üzerine, öteki onun üzerine, onun üzerine devam ediyor. Seyirciler tabakların ne zaman düşeceğini hesaplaya dursun, tabaklar hiç düşmüyor. Seyirciler alkışlarla salonu inletirken akrobatlar gülerek işlerine devam ediyorlar. Bu gösteriler, Çin işi, Japon işi, bunu yapan iki kişi deyimine ne kadar da uyuyor.
DÜZ DİREĞE TIRMANANLAR
Sahneye çapları tahminen 8 cm olan 4-5 m. Boyunda 2 alüminyum direk 2 metre arayla yan yana monte ediliyor. Tepeden çelik tellerle sağa sola çekilerek sabitleniyor. O zamanlar Nasuh Mahruki yoktu, ama olsa da fark etmez, O bile bu direklere tırmanamaz. Sekiz akrobat geliyor. Bir maymunun bir ağaca tırmandığı kolaylıkla tırmanıp gidiyor. Sonra biri daha, biri daha. Aşağıya inerken taklalar atarak iniyorlar. Arkadaşlarının üzerinden atlayarak geçip aşağıya iniyor, yukarıya çıkıyorlar. Direğin yarısına geldiklerinde diğer direğe sıçrayarak geçip gösterilerine orada devam ediyorlar. En sonunda sekiz akrobat dört dört aşağıdan yukarıya bir inci gibi diziliyorlar. Gövdeleri direklerin arkasında, sağ elleri direğin üzerinden geçmiş ve direğe sadece sağ elleriyle tutunmuşlardı. Ayaklar 45 derece meyille aşağıda, başlar bize dönük ve yukarıda, sol el ve kollar ileriye doğru uzatılmış, bizleri selamlıyorlardı. Eğer ellerini bıraksalar birer uçak gibi gökyüzüne doğru fırlayıp gideceklerdi. Seyircilere parmak ısırtan bu gösteriler karşısında yine salon alkıştan yıkılıyordu.
DİREK ÜSTÜNDEKİ TRAPEZ
Gencecik bir kız omuzuna kocaman yedi metre boyunda bir direk koyuyor. Direğin tepesine de yatay olarak bir merdiven. Bu merdivenin üçte biri sol tarafta, üçte ikisi sağ tarafta olarak yerleştiriliyor. Sağ tarafındaki ilk basamağın sağ ve solundan aşağıya iki ip sarkıyor. Akrobat direkten merdivene tırmanıyor, merdivenden iplere geçiyor ve bu iplerde akıl almaz gösteriler yapıyor. Gösteriler sırasında alttaki kız, omuzundaki uzun direk ve merdiven asla sarsılmıyor ve dengeyi kaybetmiyor. Akrobat en son iplerde baş aşağı duruyor, ayaklarını sağa sola açıyor, düştü düşecek derken gösterilerini bitiriyor.
DURMADAN DÖNEN HALKALAR
Sahnede büyük bir tabure ve bu tabureye çıkan bir merdiven var. Akrobat geliyor, ellerinin üzerinde merdivene ve taburenin üzerine çıkıyor. Renk renk halkaları el ve ayaklarında büyük bir ustalıkla hızlı hızlı çevirmeye başlıyor. Sonra hızını alamıyor, elindeki uzun demir çubuğu taburenin üstüne saplıyor, kendisi de bir eliyle tutunduğu demir çubuğun üzerinde amuda kalkıyor, amutta tek elinin üzerinde renkli halkaları diğer el ve ayaklarında çevirmeye devam ediyor, İşi bittiğinde yine ellerinin üzerinde merdivenden aşağıya iniyor.
EKİP ÇALIŞMASI
Ortada güçlü yapılı birisi başının üzerinde, vazo içindeki çiçekleri tutuyor. Çiçeklerin üzerine, tahtadan yapılmış, dikdörtgen bir tabure ters olarak konulmuş. O taburenin dış taraftaki ikişer ayağının üzerlerine de birer tabure daha konulmuş. Bu taburelerin ikişer ayakları dışta ve boşta,. Düşmesin diye birer akrobat alttan birer uzun sopa ile bu tabureleri tutarak destek veriyorlar. Asıl gösteri şimdi başlıyor. Bir kız birinci taburenin üzerine çıkıyor, orta boşluğunda duruyor. Aşağıdan beşinci elemanın kendisine verdiği 7 adet tabakları birer birer başının üzerine yerleştiriyor. En üste de vazo içinde bir çiçek koyuyor. En üstteki taburelere tutunarak amuda kalkıyor, taklalar atıyor, tabaklar ve vazo içindeki çiçek hiç düşmüyor.
MUHTEŞEM FİNAL
Sahneye yine bir bisikletli çıktı. Hızlı hızlı pedal çevirerek sahnede iki üç tur attı. Sonraki turda arkaya bir kişi daha, ön gidona iki kişi daha bindi. Bisiklet sahnede boyuna dönmeye devam ediyordu. Yanlara üçer kişi daha, arkaya bir kişi daha, onun üstüne bir kişi daha derken akıllara zarar bisiklette tam 12 kişi oldular. Akrobatların hepsinin de ayakları bisiklette, vücutları ve dıştaki elleri dışa doğru açılıp bir yelpaze oluşturdular. Birkaç şeref turu atarak seyircileri selamladılar.
DÖNEN TABAKLAR
Bir sopanın ucuna bir tabak koyup döndürmeye çalışırsanız sanırım bunu başaramazsınız. Ama Çinliler başarabiliyor. Üç bir elinde, üç de diğer elinde olmak üzere altı tabağı ellerinde sopaların üstünde çevirmeye başlıyor. Tabaklar hiç düşmüyor, Dönüyor, boyuna dönüyor. Sonra sahneye bir kişi daha bir kişi daha altı kişi geliyor, her birinin ellerinde çubuklar, çubukların üzerinde durmadan dönen tabaklar. Dahası da var...
Ortada bir masa, masanın üstünde aralıklı olarak konulmuş iki sehpa. Sehpaların arasında masa üzerinde vazo içinde çiçekler. İki sehpanın üzerinde bir sehpa daha ve sehpanın üzerinde bir kız, kızın elinde beşerden on tabak durmadan dönüyor. Şimdi aklınıza ve kalbinize mukayyet olun. Kız elindeki tabakları hiç düşürmeden taklalar atıyor, köprü kuruyor ve aşağıdaki masanın üzerindeki çiçeklerden birini ağzıyla alıyor. Sahneyi dolduran kızlar ve ellerinde çiçek bahçesini andıran tabaklar boyuna dönmeye devam ediyor.
AŞÇILARIN REKABETİ
Bir aşçı geliyor, ağzına bir çubuk ve çubuğun üzerine de bir yumurta koyuyor. Düşürmeden dakikalarca tutuyor. Diğer aşçıbaşı çubuğu burnunun üstüne koyuyor, çubuğun üstüne daha çok yumurta koyuyor, ve yumurtalar gittikçe çoğalıyor. Sonunda hepsini hop hop hoplatmaya başlıyor. Büyük sürpriz en sonda; teker teker kırılan yumurtaların sonuncusundan minik, sarı bir civciv hoplayıp çıkıyor, cik cik cik diye etrafta dolaşmaya başlıyor, izleyenleri hayretler içinde bırakıyor.
UÇAN EŞYALAR
Sahnedeki adam, sahnede etrafta ne varsa hepsini aynı zamanda havaya fırlatıyor, sonra yine yere düşmeden hepsini toplayabiliyor.
FON MÜZİĞİ
Bütün bu gösteriler yapılırken arka fonda sihirli müzikler çalınmakta idi. Bir tanesini hemen anımsadım. Bu az duyulmuş, Türkçe bir çocuk şarkısıydı.
Ilgaz Anadolu’nun sen yüce bir dağısın
Baharla yeryüzünde o cennetin bağısın... Çinliler bu şarkıyı kendi yerel enstrümanlarıyla çalıyor, sözlerini de yeni öğrendikleri yarım ağız Türkçeyle söylüyorlardı. Bu şarkıyı daha da egzotik hale getiriyordu. Muhteşem gösterilerinin yanı sıra bizim şarkımızı yeniden bize dinlettiler. Ben de bu şarkıyı yeniden orada dinleyip, öğrenip pekiştirdim. Ve 2010 Yılında hazırladığım Çocuk Şarkıları kitabımda repertuvarıma aldım.
Mustafa Uzelli
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.