- 1505 Okunma
- 29 Yorum
- 8 Beğeni
ÖFKE KONTROLÜ
Kontrolsüz öfke, bir tufan… kasırga…
Karşısına çıkan her şeyi darmadağın eden… kırıp döken… çoğunlukla da dilin ve bedenin kontrolden çıktığı, insana en yakışmayan duygu çıkışıdır.
Her duygumuz gibi öfke de var zaman zaman yaşadıklarımız içinde. Baş edilemeyen kızgınlıklardır asıl çıkış nedeni. İşin ilginç tarafı ‘öfke sahibi’nin kendini ‘mutlak haklı’ görmesinin sonucunda o fırtına geçinceye kadar ( varsa ) hata payının ona anlatılmasının imkansızlığıdır. Hatta bazen hiçbir zaman bunu kabul etmemesidir!
NE ZAMAN ÖFKELENİRİZ?
En temel nedenleri ‘anlaşılmadığımızı’ düşünmemiz ve ‘değersizlik’ algısının bize yansıtıldığını hissetmemizdir. Bu, tamamen bir algıdır ve çoğunlukla kişilerin kompleksleriyle de çok ilişkilidir.
Buna rağmen öfkelenmenin doğal olduğu durumlar da yaşanır. Kişi;
- Hakkının yendiğini düşündüğünde,
- Kaybetmek üzere olduğunu fark ettiğinde,
- Çaresiz kaldığı, çözüm üretemediği durumlarda… bu duygular içsel bir tepki olarak yaşanır.
Hatta bu duygu karşıya hissettirilir de… Dozu ayarlandığında haklı bile görülebilir kişi.
Oysa dominant kişilerin (bu yapılarını kendi dar çevrelerine kabul ettirmiş olmalarının alışkanlığıyla) bunu bir hak gibi görmeleri ve öfkelenmelerinin tek nedeninin karşısındakiler olduğunun anlatımı olan:
- Sinirlendirmeyin beni! ( sizin görevini beni sakinleştirmek!... )
- Bak ne kadar kızdırıyorsunuz beni!... ( aslında böyle yapmasanız ben kızmam, sebep sizsiniz!...)
- Kızacağımı biliyorsan neden yapıyorsun? ( Sen sadece benim kabul ettiklerimi yapabilirsin, haddini bil!.. Yoksa kızarım!..) gibi karşısındakini ‘yok sayan’ bakış açısıdır fitili ilk ateşleyen.
Bunların benzerlerinin ve daha da ‘haddini aşmışların’ yaşandığı gerçeği bize de bazı şeyleri ( o kişiyi çok yakından tanımasak bile) çok açık söyler. Bu kontrolsüz tepkiyi verenler genellikle:
- Kendini sorgulamadan doğrudan okları karşıya yönlendirenler,
- Sorumluluk almayanlar,
- Beklentileri çok olan ve karşılanmadığını düşünenler,
- Hırslarını kontrol edemedikleri için kendilerini sürekli ‘daha yukarıdakiler’le kıyaslayanlar,
çabuk, çok ve kontrolsüz öfkelenirler.
Yapılan çalışmalar, sosyal becerisi ve çevresi güçlü olan, mesleklerinde yeterince doyum kazanan, kendini karşısındakinin yerine koyabilen kişilerin yaşadıkları öfkeyi kontrol etmekte daha başarılı olduklarını ortaya koyuyor.
Çevrelerindeki yerleri ne olursa olsun, özgüveni yüksek kişilerin yaşananları daha geniş çerçeveden değerlendirebildikleri için ‘ bir olaya/ bir söze’ takılıp kalmadıkları, hırslanıp karşı tavır geliştirmektense ‘yaşananlardaki payına düşünme süreci’ne girdiklerinde kendiliğinden sakinleştikleri gözlemlerle not düşülmüştür.
ÖFKELENMENİN NEDENLERİ:
- En önemli nedenlerin başında aile içinde yaşananları örneklemek ve ‘öfkelenenin kazandığı’ algısını geliştirmek,
- Yaşadıkları sosyal çevrede bu tavırların ‘bir güç gösterisi’ olduğu bilincine sahip olmak,
- Sorunları konuşarak çözmedeki yetersizliği kapatmaya çabalamak,
- Zamanlamayla ilgili yaşadığı sıkıntılardan dolayı yanlış değerlendirmeler yapmak,
- Duruma ya da konuya yeterince hakim olamamanın verdiği hırsa kapılmak!..
Bütün bunlar, zaman içinde ‘meziyet’ gibi algılanan bu yanlış tavrın, küçük yaşlardan itibaren fark edilerek uygun ve zamanında müdahalelerle aza indirilmesi, hatta zamanla kontrol etmesini öğretilmesi mümkün olabilir.
Ne iyi insanlar ‘öfkeleri’ nedeniyle hayatta neler kaybetmişlerdir!..
Bu yapılarının kendi hakları kadar başkalarının da ‘hakkı’ olduğunu, herkes böyle davranırsa ‘neler olabileceğini’ düşünmeye başlamaları bile iletişimin kurulmaya başlanacağının ilk işareti olabilir.
“ Öfkeye sarılmak, birine atmak için kavradığınız bir sıcak bir kömür parçası gibidir: YANAN ASLINDA SİZSİNİZDİR! “ Buddha
Kontrolsüz öfke, sağlıklı düşünmeye engel olduğu için kişinin mutlaka bir şeyleri kaybetmesine neden olur. Önemli olan bunu görebilmektir.
‘Öfke baldan tatlıdır.’ diyenlerin bu atasözü üzerine çok düşünmeleri gerektiği kanısındayım.
Aslında affetmek, öfkeyi yatıştıran ilk ilaçtır…
Şifamızın daim olması dileğimle… Sağlıkla ve huzurla kalın…
NOT: Teşhis konmuş ve tedavi gerektiren durumlar, bu değerlendirmelerin dışındadır.
23.06. 2020 Serap IRKÖRÜCÜ
YORUMLAR
Serap IRKÖRÜCÜ
Sevgilerimle...
Öfke ile hareket ettiğimiz zaman genelde kendimize zarar veriyoruz. " Keskin sirke küpüne zarar verir " atasözünde olduğu gibi. Bu durumlarda bir otokontrol şart. Ya öfke yaşanan durumun yaşandığı yerden kaçacaksın ya da başka bir çözüm yolu bulmak şart. Aksi durumda yaptıklarımız yapacaklarımız hep bize zarar verecektir.
Güzel bir paylaşımdı hocam. Kutlarım....
Saygılarımla...
Serap IRKÖRÜCÜ
Saygılarımla...
Aslında öfke bir kaç dakika içinde geçer, çoğunlukla o süreyi bir şekilde atlatmayı sağlar insanlar bazen extrem durumlar olsa da. Öfke diye tabir edilen durumun adı kindir. Öfke kin ile sürdürülmezse sükunet ve durumun ciddiyetine göre pişmanlıkla devam eder. Kinlerine kul olan insanlara acıyorum. Konu üstünde durduğum ve çok karşılaştığım psikolojik sorunlardan birisiydi. Teşekkür ederim sevgiler selamlar...
Serap IRKÖRÜCÜ
Önce yorum yapanlara dönüş yapıp teşekkür ettim, sonra sayfalarına gidip ben de bir yorum yaptım...
Size yaptığım dönüşü görmeyince gerçekten üzüldüm... Çok dikkat ettiğim bir konu, sizi atladığım düşünmenizi istemem Afet Hanım.
Paylaşımını içselleltirerek yaptığınız değerlendirme için çok teşekkür ederim.
Sevgilerimle...
Afet İnce Kırat
Tamamen katılıyorum. Toplumda cinnet geçirenler çoğalıyor...
Psikolok olmalısınız.
Tebrikler.
Serap IRKÖRÜCÜ
Ne yazık ki gerginliklerin arttığı bir süreci yaşıyoruz.
Hayır efendim değilim, bu yaştan sonra da niyetim yok zaten... :)
Ben teşekkür ederim.
Saygılarımla...
Çocukluğundan beri bundan muzdarip birisi olarak yazınızı ilgiyle okudum.
Muzdarip olduğum için de üzerinde hem çok düşündüğüm hem de araştırdığım bir konu.
Yazdıklarınızın hemen hemen hepsi doğru olsa da, verdiğiniz örneklerin çoğu hesap kitap gerektiren öfke çeşitleri. Bilinç altında bile olsa o hesaplar kısa süre gerektiren gerekçeler. Oysa öfkenin pek çoğu hesapsız kitapsız refleks halinde gerçekleşir.
Sanırım bunun için de öfke öncesi kontrol mekanizması geliştirmeye ihtiyaç var. Ki bunu başarabilene helal olsun derim.
Keşke bir ilacı da olsa..
Mesele şu ki çok kısa sürede de yatışıyorum; Allahtan !
Ama kırıp dökülen yerinde kalıyor.
Saygılar Serap hanım.
Serap IRKÖRÜCÜ
İlgilenmiş olmanız bile çabaladığınızı gösterir en azından.
Evet, aslında öğrenilebilir bir davranış bu... niyete kalır iş sadece!
Keşke!.. O zaman çok şey kolaylaşabilirdi gerçekten.
Buna da şükür demekte haklısınız belki de... Ama:
"Dal, rüzgarı affetse de kırılmıştır bir kere!.." işte bu telafiler çok zor sonrasında...
Değerlendirmeleriniz için teşekkür ederim Ahmet Bey.
Saygılarımla.
Çok değer verdiğim bir dostum, öfke anında gözümü kapatıp, ona kadar saymamı aşıladı bana. Belki de bu sayede geri dönüşü olmayan epey arızalı durumlardan çıkmayı alışkanlık ettim.
Her daim bilgi hazinesi sayfalarınız için çok teşekkür ederim değerli öğretmenim.
Saygılarımla...
Serap IRKÖRÜCÜ
'öfke kontrol' sorunu yaşayanların önemli bir kısmı 'tez canlı' yapıdadır. 'Bir nefeslik' bu ara çok şeyi değiştirebilir gerçekten.
Estağfurullah!...
Değerlendirme ve beğenileriniz için çok teşekkür ederim.
Saygılarımla...
Öfkeyi kaleme aldığınız yazı çok anlamlı
ve kişinin kendini sorgulayabileceği bir çalışma olmuş.
bazı öfkeli hallerim geldi aklıma ve o anları düşünüce
bilemedim ne yorum yazacağımı... en iyisi susmalı...
beğeniyle okudum inanın
teşekkür ediyorum engin bilgileri paylaşıp düşünce bazında
değişik bir yol actığınız için
sağ olun var olun
Serap hocam
saygılarımla
Serap IRKÖRÜCÜ
Bu yazıyı paylaşmak için özel bir nedenim yoktu. Yılların gözlem birikimine son zamanlarda toplumda yaşananlar da eklendi diyelim.
Açık yürekliliğiniz için teşekkür ederim, çok önemli bir meziyet bu... Kabullenmek bile bunun bir sorun olduğunu kabule etmektir ve çok önemli bir adımdır.
Hepimizin yaşayabildiği anlık öfke ile 'kontrolsüz öfke'yi ayırmakta yarar var. Sizin de bu ilk grupta olduğunuz için kabullendiğinizi düşünüyorum, çünkü ikinci grupta olanlar, sorunun kendilerinde değil de hep karşılarında olduğunu düşündükleri için belki durumlarının farkında bile değiller...
Samimi değerlendirmeleriniz ve katılımınız için ben teşekkür ederim Ahmet Bey.
Mukabil dileklerimle.
Saygılarımla...
Çok elzem bir konu aslında Serap Hocam. Öfke baldan tatlıdır ata sözü bu yazılanlardan sonra biraz da güdük kalıyor. Oysa ki bunun karşısında ''Öfkeyle kalkan zararla oturur.'' da derler... Unutmayalım ki cezaevleri bir anlık öfkelerine hakim olamayıp onlarca yıl cezaevlerinde kalmak zorunda olan insanlar ile doludur... Psikoloji ve Psikiyatri bilimi bu konuda çok kapsamlı çalışmalar ile hastaları tedavi yoluna gider... Bazıları öfkesini içine gömer sabreder sonra çıkar kokusu... Bazılarınında anlıktır, bir anda öfke patlaması yaşanır ve bir anda da söner... Netice de ikisi de öfkedir ve bu tip insan davranışlarına dikkat etmek gerekir... Eğer ki toplumumuzun genel ruh sağlığını önemsiyorsak öfkelenen insanların sayısının nispeten az olması toplumunda dengeli ve sağlıklı bir şekilde gelişimine de katkı yapacaktır... Çok yararlı bir yazıydı kutlarım içtenlikle...
Serap IRKÖRÜCÜ
Git gide zorlaşan şartlarla tahammül sınırımızın zorlanmaya başladığı ve konrtollerini kaybedenlerin hem sayı olarak çoğaldığı hem de sabır sınırlarını zorladıkları bir gerçek Ahmet Bey.
Hepimiz benzer sorunları yaşadığımız halde, birçok konuda olduğu gibi bu konuda da dayanıklıklarımız elbette farklı ama yine de çabalarsak 'kontrolsüz öfke'ye bu kadar teslim olmayız diye düşünüyorum.
Dediğiniz gibi önemli olan bu duyguya teslim olmamak. Sonrasında her çıkış şekli sorun yaratıyor.
Paylaşımı irdeleyen ve öneri üreten değerlendirmeniz için çok teşekkür ederim.
Saygılarımla...
Merhaba Sevili Meslektaşım,
Benim için gerçeklerden uzak olamayan , öz Türkçe sözcüklerle inici gibi sıralanan yazınızı -diğer yazılarınız gibi - büyük bir beğeni ile ve zevkle okudum, okudukça da içimden size dua ettim, desem inanır mısınız?. İnanın, sevgili meslektaşım...
Yaratılan bütün canlıların; karada kaçanlar, havada uçanlar, suda yaşayanlar ve bazı bitkilerde dahi doğalarında, insanların da fıtratlarında öfkenin yeri mevcuttur elbette. Verdiğiniz bilgiler ışığında hareketle insan olarak bana düşen görev, öfkemin yerini ve zamanını iyi ayarlayabilmek ve öfkemi kontrol altına alabilmektir.
Eh... öğrenmenin yaşı yoktur, bugün öğretmenimden yerine getirmem için yeni bir ödev daha almış oldum. Saygılarımla...
Serap IRKÖRÜCÜ
Merhaba Değerli Meslektaşım,
Beğeni belirten sözleriniz için çok teşekkür ederim, memnun oldum.
Yaratılıştan getirdiklerimizi kontrol edelim diye 'izan' ve 'nefs' var insanlarda. söz konusu yeterliliklerimizi geliştirerek bu doğal duyguların sınırlarını çizebiliriz diye düşünüyorum.
Estağfurullah!... ne haddime!...
Sadece bu konudaki düşüncelerimi paylaştım... o kadar. :)
Kayda değer bulduysanız çok teşekkür ederim.
Saygılarımla.
Bilimsel bir yazı kadar aydınlatıcı, iki sohbet arası kadar samimi. Tebrikler üstad..
Serap IRKÖRÜCÜ
Değerlendirmenizden çok mutlu oldum!..
Teşekkür ederim.
Saygılarımla...
Sevgili Serap Öğretmenim
"İnsanlar yaptığı yapıların içerisine inandıklarını katarlar." Stefan Zweig ile başlıyorum peki öfke kontrolünün inanç ile bağlantısı ne diyebiliriz. Öfkenin neden kaynaklandığını baktığımızda temelinde bilgisizlik ilgisizlik ve en çokta ego yatar. İnsan sosyal bir varlık olması gereği mesela evli bir çift eşinin kendini benzemesini ister onu olduğu gibi kabul etmez ve eşlerin espri yeteneği de yoksa bir kibrit çöpünden kıyamet kopar. Her insan bir dünyadır gençlik yıllarında duygularının esirinde verdiği çok kararlar vardır. mesela biz bir akü gibiyiz o eksi ben artı kutup birlikte elektrik üretiyor diyemez. Çocukların öfkeli hali hep dikkatimi çekmiştir öfkede yaşın etkisinin olacağını olsa bile oranının çok az olacağını düşünüyorum. Öfke kontrolünün bilgisiz ilgisiz ve inançsız olmanın yanında doğuştan yedi yaşına kadar çevre olaylarının aile yapısının etki faktörü olduğunu düşünüyorum.
Kendimden örnek vermem gerekirse neden öfkeleniyorum başta haksızlık geliyor şiddet haberleri doğrusu varken yanlışı doğru olarak gösterilmesi. Yalan ve sömürü bir yalancı aynı zamanda iyi bir sömürücüdür. İnsan yaşadıkça daha çok pencere açıyor yaşadıklarına gördüğü ve duyduğuna. Kısacası öfke bir duygu ama freni olması gerek Yaşamak insanın önce kendine inanması güvenmesi ve emeğe inanması ile değer kazanır. İşinden gücün de iyi bir insanın ne kendisine zararı olur ne de çevresine öfkemiz olsun da patlamamız olmasın dileğimle.
Sevgi saygı ve selam ile.
Serap IRKÖRÜCÜ
Çok doğru... Bu, hepimiz için geçerli Sayın Yazarım.
Benim paylaşımım için de... sizin yaklaşımınız için de... arkadaşlarımızın yorumları için de...
Öfkenin yaşanması için saydıklarınızın hepsine katılırım ama EGO için 'işte bu!...' derim!.. Çünkü diğerlerinin edinilmesine de EGO engeldir genellikle. Bunun da her zaman 'eğitimle - etiketle' doğrudan ilişkili olduğunu da düşünmüyorum. Mesleklerle kişilikler her zaman uyuşmayabiliyor!... :))
"Kısacası öfke bir duygu ama freni olması gerek"
Yazının özeti bu cümlede!..
Tüm değerlendirmeleriniz ve saptamalarınız için çok teşekkür ederim.
Saygılarımla...
Efendim, ister bireysel ister toplumsal... Bütün davranışlarımızın temelinde aynı beslenme kültürü vardır... Bizim beslenme kültürümüzün temelinde ise şekerin yeri büyüktür... Çünkü şeker tüketildikçe verdiği kısa süreli 'mutluluk' ile elbette inişli çıkışlı bir ruh haline yol açıyor... Bu tesbit bir nevi 'konsantre şeker' olan 'Aslan Sütü'müz için de geçerli... [Sanırım mesele azıcık da olsa anlaşılmaya başlamıştır...:))]
Yani, çevremdeki insanlara bakınca bu durumun bilimselliğini apaçık görebiliyorum...
Devlet hastanelerinin önlerinde bekleşenleri [Bir toplumsal tabakayı meydana getiriyorlar] gördükçe aynı şeyi düşünüyorum: "Devam!'" diyorum, "kahvaltı sofrasında bol şekerli çaylarınızı langır langır karıştırmaya!..."
Sonrası mı?... Sonrası, televizyon haberlerindeki acınası insan manzaralarımız...
Efendim, ben bu kadarcık yorumumun yeterli olduğuna samimiyetle inanıyorum...
Saygılarımla.
Serap IRKÖRÜCÜ
Çok ilginç bir yaklaşım gerçekten.
İnsülin direnciyle 'sinirlilik, daha sabırsız daha öfkeli olma, konsantrasyon kaybı...' gibi saptamalar arasında doğru bir orantı olduğu tespitleri kaynaklarda belirtiliyor.
Buna bir de durumu tetikleyen, artıran beslenme - 'yeme içme' alışkalığımız da eklenince ve 'fotoğrafa uzaktan bakınca' taşlar yerine oturuyor gerçekten.
Konuya farklı bir penceren bakarak bizim de görüş açımızı genişlettiniz. Çok teşekkür ederim Sayın Yekta Atilla.
Saygılarımla...
Serap Öğretmenim Günaydın!
Öfke kontrolü yazınızla, başarısız infaz yazımın aynı gün yayımlanması bir tesadüf mü diye başlamak istiyorum söze. :))
Ben Misti kitap okumayı seviyorum. Bu güne kadar OSHO, Eckhart Tolle, Erich Fromm, Mevlana Celalettin Rumi, Şems, Hacıbektaş Veli, Yunus Emre, Robin Sharma vs gibi birçoklarını okudum.
Yeni nesil Tasavvuf ehli Ahmet Hulusi, Cafer iskenderoğlu ve Birden bire uyanmaktan söz eden Prof. Dr. Hüseyin Uysal'ın makalelerine aşinayım.
Hindistanın SAHAJA YOGA GURUSU SHRI MATAJİ 'NIN yoga kurslarına katıldım.
Şimdide:
Dr. Joe Dispenza'nın yeni online kursuna parasız yatılı olarak kayıt yaptırdım. Demem o ki hala öğrenciyim.
Haziranın 15'inde başlayan "Değişim Zihinde Başlar" Kursu online olarak 8 hafta sürecek.
Dispenza üç kitap yazmış. kuantum fizik ve fen bilimlerini içine alan çok anlamlı derler anlatıyor.
Türkçeye çeviren Tercümanı da çok mükemmel!
Serap Hocam!
Çok içerikli ve derin anlamlı yazınızı yorumlamak yerine niye böyle saçmaladım biliyor musunuz?
"Şimdi paylaştığım yazıyla ortak yönlerini okuyunca şaşırmadım dersem yalan söylemiş olurum!.. :))" cümlenizdeki tespitin altını çizmek için.
Bu ortak yönler tesadüf olabilir mi? Diye düşünen aklıma cevap verebilmek için.
Sürçü lisan ettimse affola.
En içten saygılarımla.
Necati Kavlak tarafından 6/23/2020 11:47:32 AM zamanında düzenlenmiştir.
Necati Kavlak tarafından 6/23/2020 11:56:33 AM zamanında düzenlenmiştir.
Serap IRKÖRÜCÜ
Merhaba Necati Bey,
Bu ilginç tesadüfün vurgusunu yazınıza yorum yazarken ben yapmıştım.
Yazılarınızdan ve yorumlarınızdan bu konudaki donanımınız hissediliyor zaten. Eleştirel yaklaşımlarınızdaki nahifliğinizden de…
Yaşam boyunca hepimiz öğrenciyiz ama sizin bu bilfiil sürdürmeniz gerçekten takdire şayan!..
Estağfurullah!.. Her cümleniz ve paylaşımınız çok kayda değer benim için.
Düşünmek en özgür eylem tabii… Hiç kimse sınır koyamıyor… Güzel tarafı da bu bence.
Değerlendirmeleriniz, aktarımlarınız, bilgilendirmeleriniz için çok teşekkür ederim.
Saygılarımla…
Serap IRKÖRÜCÜ
Peki!... :))
Çok teşekkür ederim.
Sevgilerimle...
Sayın Hocam.
Bundan iki gün önce ben de bir öfke patlaması yaşadım.
Sonradan yanlış anlamamdan kaynaklandığı ortaya çıktı.
Ne yazık ki eşimin kalbini kırdığım la kaldım.
San ki kuşlar gidip size anlattılar da bu yazıyı yazdınız!!
Kaleminiz,bilginiz,paylaşımınız hep olsun da
bizler de okuyup yararlanalım.
Selam ve Saygılarımla Sayın Hocam.
Serap IRKÖRÜCÜ
Bunu bizimle paylaşmanız bile yaşadıklarınızdan duyduğunuz rahatsızlıktan kaynaklanıyorsa, sonunda da 'pişmanlık' varsa... 'kontrolsüz öfke' yaşam şekliniz değil demektir!... Ne güzel...
Bu, hepimizin zaman zaman yaşadığı 'öfke çıkışı'dır.
İnsanız, haddini aşan sözlerimiz ya da tavırlarımız olabilir. Tabii!.. Kuşlar bana herkesten haber getiriyor!.. :)))
Samimi değerlendirmeleriniz ve yorumunuz için çok teşekkür ederim Bedri Bey.
Saygılarımla...
Yazmış olduğum yorumu siliyorum
bir yanlış anlama oldu galiba
ki aynı görüşleri paylaştığım kardeşimi üzmek değildi kastım
ÖFKELİYİZ ÜLKE OLARAK;))
NE YAPALIM ELİMİZDE DEĞİL
Sayfada rahatsızlık için özür dilerim Öğretmenimden
anlayışla... nice saygılarımla
muslumbayram tarafından 6/23/2020 11:01:07 AM zamanında düzenlenmiştir.
MÜSLÜM BAYRAM
MÜSLÜM BAYRAM
MÜSLÜM BAYRAM
MÜSLÜM BAYRAM
MÜSLÜM BAYRAM
n.asım
Serap hocam,
Naif bir dille ve eleştirel olmadan kaleme aldığınız öfke yazısı güzel. Ben yine de genellemelerin ''öfke'' içinde hatalı olduğunu düşünüyorum. Bir şiddet karşısında tepkisiz kalmak ve olması gerekende çok daha az tepki göstermek öfke kontrolü sayılabilir mi mesela? Buna maruz kalan birinin içinde öfke olmadığından söz edebilir miyiz?
Bazı yorumcular bu böyledir, şu şöyledir şeklinde kesin yargılarla uzman görüşü bildirir gibi tanı koymuşlar sayfanızda. Bunun bile bir ''öfke'' şekli olduğunu düşünüyorum. Kişilerin diğer insanlar üzerinde ezebildikçe ezmeye çalıştıkları, önüne geçemedikleri dev EGO ları var. İnsanlar derken kendimi bunun dışında tutmuyorum. İşte bu dev egolarımız kendimiz hakkımızdaki gerçekleri görmemize engel oluyor bana kalırsa. Birileri hakkında çok rahat söyleyebildiklerimizi asla kendimize konduramayız. Ne garip, siz öfkeyi anlamaya çalışırken okuyucunuz öfkeli insanları ötekileştirmek için ellerinden geleni yapmışlar. İnsan olgusunu anlamak çok zor.
Ben aslında sakin insanlardan çok tedirgin olurum. Bu insanların diğerleri gibi bazı olaylar karşısında küçük öfke( belki isyan, belki tepki, belki kontrolsüzlük) belirtileri gösterdiklerine pek şahit olmayız. Genellikle toplum içinde sakinliklikleri ile tanınırlar. Ancak daha seri katiller üzerine yaptığım araştırmalarda seri katillerin taşıdıkları psikayatrik rahatsızlar değişkenliğinde, genelleme yapmamaya çalışarak öznel değerlendirme yapacak olursak, benim seçtiğim seri katiller arasında pek çoğunun toplum içinde oldukça ''sakin'' göründüklerinden bahsedebilirim.
Demem o ki herkes kendine özneldir. Bir durum hakkında ( öfke mesela) kesin yargılarla konuşmak büyük hata olur benim fikrim. Tıp da bile dün söylenen, bugün hatalı bulunabiliyor. Eskiden mesela sadece altı ay anne sütü verilmesinin yeni doğan için yeterli gören uzmanlar daha sonra anne sütünün mucizelerini kavrayıp ''iki yaşına kadar bebeğinizi anne sütü ile beslemeye ek gıda ile birlikte devam edin'' deniyor. Hele ki konumuz insan beyni ve onun bize gösterdikleri veya henüz göremediklerimiz ise temkinli konuşmakta fayda var diye düşünüyorum. Sonuç olarak Freud'un mitleri bile yıkılır oldu günümüzde.
Sevgilerimle...
ersinbaşeğmez
Görüşlerinize katılıyorum. 🐬🐬🐬
Den(iz)
:))
Aynı yöne bakmak güzel ama .
Sevgilerimle...
Serap IRKÖRÜCÜ
İlk paragrafının ‘tost usulü eleştiri’ olduğunu biliyorsun bence. )
Ben de senin bu nahifliğini seviyorum. Agresif biri gibi algı bırakma çabana rağmen KOCAMAN yüreğini çok seviyorum…
Haklısın, bütün genellemeler hataya açıktır. Fizik kuramları, kimya formülleri, tıp teşhisler, dil kuralları… gibi… Ama yine biliyoruz ki genelleme bilgisine sahip olmadan özele inemeyiz!
O nedenle anlatımlar iki yöntemle yapılır ya…
- Parçadan bütüne ( tüme varım)
- Bütünden parçaya ( tümden gelim )
Yazının özü, kontrolsüz öfkeyi ‘bir yaşam şekli – alternatifsiz iletişim’ yöntemi gibi görülmesinin nedenlerini ve ‘genel’ algısını işlemek içindi.
Herkes yorumda paylaşımdan çıkarımlarını yazacaktır elbette, okuyanlar da tercihlerini kullanacaklardır. Anlamaya çalışma bence, aynı şey bizler için de geçerli çünkü.
“Ben aslında sakin insanlardan çok tedirgin olurum.” Ben de…!
Bir yorumumda söz etmiştim sanırım… Her zaman çok güler yüzlü ve çok nazik kişilere karşı hep mesafeliyimdir. Doğal olmadıklarını düşünürüm de ondan!... her an her sürpriz çıkış yaşanabilir onlardan… Ama bu ne kadar doğal değilse, ‘kontrolsüz öfkeyle’ kendini anlatmayı bir tarz edinmek de bir o kadar yanlış!...
Bu iki ruh durumunu şartlara ve o anki duygulara göre hepimizi yaşayabiliriz. Bahse konu ‘süreklilikse’… uçlar, sağlıksızdır. Bunu vurgulamak istedim.
Evet şimdi “Demem o ki herkes kendine özneldir” kısmıyla özle değerlendirmeler yapılabilir. Çünkü genelin sınırları çizildi!..
İyi ki varsın Deniz, Hep ol!..
Sevgilerimle…
çok önemli konu,anlatı, tecrübeli eğitimci işi,
yorumlarıda okudum,,bu nevi terapi,,ama bir yorum,muazzamdı,sizinde dediğiniz gibi,ortam,şartlar, coğrafya,iş örneğin,askerle öğretmen, kasapla manav bile,bir değil,stres faktörü,,ama herşey bir yana, yorumcu dr abinin dediği gibi, bir mazluma,savunmasız bir çocuğa kalkan eli,kökünden koparırım,,adı öfke,delilik, psikopatlık farketmez,,mazluma yaşlıya,çocuğa kalkan eli,koparır atarım,,vardırda yapmışlığım,,
haksızlık karşısında,susan dilsiz şeytan,,ve mazlumun yüzündeki,tokadı kendi yüzünde hissetmeyen,bizden değildir,öğretisi, inandığım din yani,,
ama bir nevi,terapi gibi, siz çok özelsiniz,ne yazdığını bilen ve konuyu muazzam dillendiren,
siz muazzam bir öğretmensiniz,,yazıyı okudum,bilgi,sonrasında bir dinginlik ve soru sorma isteği,parmak kaldırıp, söz alma isteği,,
tekrar yazacağım,hakkınızı vermek adına,siz muazzam bir öğretmensiniz,,,çok teşekkürle,çok hürmetle,,,
Serap IRKÖRÜCÜ
Çok güzel bir söz!...
Hak aramaya sadece kendi adımıza başladıysak ( çok haklı da olsak ) çıkarımız vardır sonuçta. Oysa bizim dışımızda yaşananlardaki mezalime sessiz kalmak da o zalimle kendimizi eşitlemek olur.
Gerektiğinde tepkimi veremiyorsak zaten ‘izan’ vasfımızı kullanamıyoruz demektir. Önemli olan öfkeyi tek iletişim aracı haline getirmemek!...
Siz de öyle, siz de çok özelsiniz Değerli Yazarımız ,
Henüz çalışmalarımız sürdüğü için sayfaya çok sık giremiyorum ama bundan sonra paylaşımlarınıza daha sık dönme gayreti içinde olacağımı biliyorum.
Estağfurullah!.. Burada hepimiz birbirimizden bir şeyler öğrenen öğrencileriz… hem de hepimiz!..
Samimi bir dille yaptığınız aktarımlarınız, katkılarınız ve övgüleriniz için çok teşekkür ederim. Sağlıkla ve huzurla kalın.
Saygılarımla..
Günaydın Sevgili Öğretmenim....
"Öfke kontrolü" çağımızın iletişim bozukluğu bana göre, ama bazen insan kendi tasarrufu dışında dahi öfkelenebiliyor. Hele adalet duygunuz yüksek ve haksızlığa göz yummuyorsanız dünyanın en sakin insanı bile öfke kontrolünü sağlayamaya biliyor.
Bir çok değerli yorumcularınızın verdiği örnekleri sıralamayacağım. Hani " yumuşak karnımız" deriz ya milletçe "ellerinizi sağlık" denecek türden...
Tabiki şiddete karşıyım...
Mine seni en basitinden ne öfkelendiriyor derseniz, yüksek sesle ve bağırarak konuşulması ve kulaklarımı tırmalayacak kadar sesli müzik :)
Her zamanki gibi bizlere yine bizlerden ayna olmuşsunuz Öğretmenim, emeğinize sağlık sevgiler...
Serap IRKÖRÜCÜ
Sevgili Mine hoş geldin!...
Uzaktan eğitim öğrenciler için bitti ama bizim seminerlerimiz hâlâ böyle devam ettiği için sabah 9'dan beri toplantılarım vardı. Ben yazıları görünceye kadar gün yarıyı geçti!...:)))
Çok teşekkür ederim, umarım senin de günün aydındır...
Evet, hepimizi yumuşak karnı var, haklısın. Ben de çocukların, ‘zayıf’ durumdakilerin, hakkını korumaya çalışılanların üzerine ‘baskı’ kurarak ‘güç gösterisi’ yapmaya çalışanlara karşı her zaman çok tepkiliyim.
Erkek olmanın sosyal rahatlığı ve büyütülmedeki ayrıcalıkları da eklenince bunları en çok onların yaşamalarını da anlamak lazım…
Ben, bir de erkek olsaydım!..:)) İyi ki olmamışım dediğim zamanlarım vardır ama yaşadıkça gördüm ki cesaretin cinsiyeti de yok!
Bizi rahatsız eden her şeyin mutlaka derinlerde bir nedeni vardır. Tepkilerimiz aslında o ‘an’adır…
Estağfurullah!.. İhtiyacın mı var?.. Sen o aynanın ‘sırrını’ biliyorsun…
Seninle yazışmayı özlemişim Sevgili Mine…
Sağlıkla ve huzurla kal.
Sevgilerimle…
Bir insanın karakteri kavga anında belli olurmuş.Öfke nedir,olmaması gereken bir durum,ruh sağlığı yerinde olan insan sakin sakin konuşur ve halleder kavgasını.
Öfke,kişilik bozukluğunun ilk belirtileri den dir,kendini önemsetmek birinci amaçtır.Bilinc altı yıpranma lar,çocuklukta yenilen dayak lar, şiddet veya aşağılanma durumlarının ileriki zamanlarda öfke olarak dışarıya çıkması.
Değer görmemek, psikolojik olarak beyin hasar larinin ve bazı hastalıkların dışa yansıması.
Bence insan sinirlenir,bazen zayıf anları olabilir ama öfkesini kontrol edemeyen bir insanın tedavi olması şarttır,bu hasta insanlar tedavi edilmezse ,birinci derecede suça yatkındırlar.Ayrica bu kişiler etrafındaki insanların da ruh sağlığını olumsuz olarak etkiler.
Öfkesini alamayan bu kişiler zamanında tedavi olmazsa bağırıp çağırarak halledemediği bir şey için şiddete basvuracaktır.yani silah ,bıçak veya herhangi bir cisim kullanarak
Serap IRKÖRÜCÜ
Geldiğimiz aileler, yaşadığımız toplum, içinde bulunduğumuz sosyo ekonomik şartlar... duygularımızı her zaman dengede tutmamızı zorlaştırıyor. Çok doğru ama unutmayalım ki bunu bir tek biz yaşamıyoruz!..
Herkesin kendi sorunlarından kaynaklanan ruh haliyle ve anlaşılma beklentisiyle bu sınırsız özgürlüğü kullandığını düşünecek olursak kaos başlar. Üstelik zaman zaman hepimizin yaşayabileceği öfke çıkışlarıyla bunu bir ifade şekli haline getirenleri karıştırmamak gerekiyor.
O kadar yerli yerinde tanımlar ve anlatımlarla yorum yapmışsınız ki ben de eksik kaldığını düşündüklerimi ekleme şansı yakaladım!.. :)))
Katılımınız ve değerlendirmeleriniz için çok teşekkür ederim.
Sevgilerimle...
Bana yine uzun uzun yazacak konu çıkmış 😁.
Öncelikle görsel çok anlamlı ve iyi fikir diye yazmak istedim. Öfkenin işlendiği sayfaya yumuşak bir giriş sağlıyor.
Sonra da başka bir tespitte daha bulunayım; bu sayfada yapılacak yorumların sonunda ( gün içinde çoğalacaktır bence) grup terapisi gibi bir durum ortaya çıkacak. Demedi demeyin😁. Mesela değerli şair sayın Aşkar'ın yazdıkları ve benim yazacaklarım gibi...
Normal şartlarda öfkeli biri değilimdir. Ancak çabuk kızarım... Buna rağmen çabuk sakinleşirim. Sakinleşince de benim açımdan konu kapanır. Uzatmam... Kolay kolay küsmem, kin gütmem...
Ama karşımdaki kişi konuyu hala uzaltıyorsa o zaman ağzımın ayarı kaçar sonradan utanıp pişman olacağım yıkıcı (küfür değil) sözler sarf ederim. Bazen az da olsa küfür de çıkar ağzımdan...
Eee o zaman terapilik bir durum yok sizde diyebilirsiniz😁.
Sadede geleyim hemen...
Hayatımın bir döneminde yukarıda yazdıklarıma ek olarak kontrolsüz davranışlar ve hatta şiddet bile kullandım.
Ki ben şiddete karşıyım ve kullandığım şiddet başkalarına değil kendime...
Sanırım yirmi dört ila yirmi sekiz yaşlarım arasında... Daha az veya fazla da olabilir...
O dönem hayatım ile ilgili çok ciddi bir karar almış ve neredeyse beş parasız bir halde, yirmi dört yıllık geçmişimi, doğup büyüdüğüm kasabayı dolayısıyla ailemi terk edip, farklı yerlerde kalarak en sonunda İstanbul'a gelmiştim.
O dönemdeki işsizlik, geleceğe dair belirsizlik, ekonomik, sosyal, kültürel adaptasyon gibi nedenlerle, psikolojik olarak bunalımlı günler geçirdim. Aslında az önce yazdığım sebepleri atlatmam uzun sürmedi. Sağ olsun eşim (ki o zamanlar evli değiliz) ve ailesi çok anlayış gösterdi ve destek oldular.
İşte bu dönemde çok sık olmasa da kimi zaman öfke krizleri geçirdim. Ama bir çok insanın tersine, kimseye zarar veremediğim için kendime çok zarar verdim. İçimden taşan şiddeti kendime uyguladım diyebilirim.
Sebebi ne olursa olsun, haklı olayım veya olmayayım çabuk parlıyor, aşırı tepki gösteriyor, karşımda kim olursa olsun hoş olmayan çok kırıcı sözler sarf ediyordum. Ki aslında bu da bir şiddet.
Kendime ne mi yapıyordum? Örneğin; kafamı defalarca duvara veya dolaba vuruyordum. Bir şeyleri yumrukluyirdum..Kafamda bira bardağı kırdım mesela. Kan içinde kaldım. Bir yerlerimi kestim. Mesela sehpa parçaladım. Kıyafetlerimi yırttım... Aşırı alkol ve sigara tükettim. Kızıp evden çıkarak sabahlara kadar sokaklarda sabahladım. Öyle hırsla evden çıkıyordum ki kendime zarar vereceğimi düşünen eşimin ve kardeşinin karakola gidip beni aradıkları bile olmuştur.
Daha fazlası da var. Utandığım için yazmak istemiyorum. Ama yanlış anlaşılmamak adına ahlaksızca şeyler değil diye belirteyim.
Kendimi tanıyamıyordum. Psikoloğa da gittik ama devamını getirmedim. Çünkü doktor beni kurcaladıkça ben daha çok öfkelenir oldum.
Sonrasında kendi kendime düşünürken çok kolay bir bahane ile birden bire bırakıp tam olmasa da eski halime döndüm.
Baktım ki sadece kendime zarar veriyorum. Başkaları hayatına devam ediyor (yakın çevrem üzülüyordu tabi), gülüp eğleniyor, ben ise sürekli bir şeylerle savaşıyor ve kendime zarar veriyorum, sonuçta elime bir şey geçmiyor. Kalp kırıp, zarar vermekten başka birşey yapmıyorum. Diyerek birden kestim. Şunu da belirteyim, hani paragrafın başında yazdım ya "kendime zarar veriyorum" diye buradan başkaları zarar görsün istediğim anlaşılmasın... Kimseye zarar verecek biri de değilim ama yine de bu şekilde düşündüm...
Şimdi tek tük kısa süreli sinir krizi geçirdiğim oluyor. Ama eski davranışlarımı sergilemiyorum. Kimi zaman hoş olmayan kelimeler kullanma dışında tabi...
Ohhhh sırtımdan yük kalktı sanki...😁
Dedim size terapi olacak diye...
Evet sayın öğretmenim, yine çok yazmama neden olacak bir konuyu ele almışsınız, ne iyi yapmış ve de ne güzel yazmışsınız... Ve konuyu her yönüyle irdelemişsiniz. Teşekkür ederim.
Sevgi ve huzur her zaman sizlerle olsun efendim...
Sağlıcakla kalın...
Erkan Cem Arslan tarafından 6/23/2020 5:41:20 AM zamanında düzenlenmiştir.
Hüznümün Hüznü
Bilinçaltı birikimi felan
Erkan Cem Arslan
Yorumumdaki öfke krizlerine neden olan unsurlar kısmen devam ediyor ve etkisi yok denecek kadar az. Yaşım elli bir. Ve yukarıda anlattığım ciddi boyuttaki krizlerin üstünden yirmi yıldan fazla zaman geçti...
İç dünyamda bastırarak veya görmezden gelerek değil, yaşadığım hayatın bana kattığı değerler nedeniyle birlikte yaşamayı öğrendim. Bir de hayat fazla kafaya takmamayı öğretti...
İlginiz için çok teşekkür ederim.
Serap IRKÖRÜCÜ
Paylaşımımı dikkate alıp samimi değerlendirmeler yapıldığında ben de çok şey öğreniyorum. Hep aynı şeyi düşünmemiz gerekmiyor elbette, bunları dile getirmek bile olumlu ilişkiler için bir adımdır. Sağ olun.
Çok doğal ve samimi anlatımınızla aktardıklarınızı sizin yazdığınız niyetle okuyan hiçbir kişi sizi yanlış anlamaz Erkan Bey, müsterih olun… Zaten yanlış anlaşılmaktan kaçındığınız duyguları yaşayanlar dile getirmezler bile. ‘pasif agresif’ denilen bu kişiler daha çok ‘karınlarından konuşanlar’dır… ve bence kontrolsüz öfke yaşayanlardan daha tehlikelidirler çünkü ne zaman ve nerede patlayacakları hiç belli olmaz.
Ne güzeel!.. Yazmak, insanı en çok rahatlatan işlevlerden biri… benim için de öyle…
İyi ki öyle yapmışım, sizinle ne çok ve ne güzel şeyler paylaştık… Hepsi aramızda!... ))
Tüm değerlendirmeleriniz ve beğeni içeren sözleriniz için çok teşekkür ederim.
Mukabil dileklerimle…
Saygılarımla.
Yinsani
bazı filmlerde işlnenen bir konu, herhangi bir kötü alışkanlığı bırakmak için isimsizler toplantısı gibi genelde amerika filmlerinde karşılaşıyorum.. birbirini tanımayan her gruptan insanlar bir yere gelip yaşadıklarını anlatıyorlar.. Biz de bunu burada yapıyoruz bir bakıma.
erkan abi korkmaya başladım senden..:)) en çok korkanlar en çok sevenlerdir hesabı:))
tam 14 saat oldu telefonum çalmadı diye bir şarkı vardı..
lakin ben serap hocamın hiç öfkelenerek yazı yazdığını okumadım burada.. bir gün elbet öfkelenip o da patlayacak.... bari o o zaman ben defterde olmasam:))
saygılarımla
Bana kalırsa bu yazı evden çıkarken görebileceğimiz bir yere asılıp sıklıkla okunması gereken bir yazı...
Çoğunlukla içine düştüğümüz bir durum ve en iyimserimiz bile bazen o maddelerden birini yaparken buluyor kendini...ve kesinlikle karşımızdakinden daha çok kendimize verdiğimiz büyük zararlarla sonuçlanıyor.
Güzel paylaşım için teşekkürler.
Saygılar ve selamlar
Serap IRKÖRÜCÜ
Önemli olan bunları bir yaşam şekli haline getirmemek.
Beğenileriniz ve değerlendirmeleriniz için çok teşekkür ederim.
Sevgilerimle...
black_sky
Hatta konuya uyumlu olur gibi geldi...gökyüzünün öfkeli hali zaman zaman...
Genel anlamda öfke dolu olmasam da sayılan sebepler beni de ele geçiriyor zaman zaman...siyahın tonu değişiyor bazen..duyguların kontrolünü kişinin kendini eğitim sürecinin bir parçası olarak görüyorum ..sorun öfkelenmek değil bu öfkeyle ne yaptığımız belki de...
Eksik olmayın dilerim..
Saygı ve selamlarimla
Serap IRKÖRÜCÜ
Beğendiğinize sevindim... :)
Teşekkür ederim.
Saygılarımla...
Üç kez öfkelendiği halde sana kötü söz söylemeyen dostu, kaybetme! - Cafer-i Sadık Güzel Cümleler
bu da benden olsun
faydalı bir paylaşım olmuş
teşekkürler
sevgilerimle...
Serap IRKÖRÜCÜ
Çok güzel bir söz!..
Tabii ders çıkarıp biz de öyle davranabiliyorsak kıymeti artar... :))
Katkınız ve beğeniniz için teşekkür ederim.
Sevgilerimle...
Öfkeyle yatan kâr’la uyanır... Bizim köyde çok meşhur bir öz deyiştir. Hatta; bir ara dedemin babasının amcası muhtar iken bu deyişin köy girişine asılması için çalışma yaptığı ve bu amaçla köy halkına oylama yaptırıldığı anlatılır.
Yanlış hatırlamıyorsam oylama sonucunda özdeyimişin köy girişine asılması kabul edilmiş. Fakat, köyün iki girişi olması sebebiyle hangi girişe asılacağı konusunda anlaşma sağlanamamış. O tartışmalar sürerken dedemin babasının amcası vefat etmiş. Tekrar muhtar seçimi falan derken 61 ihtilali olmuş. Öyle olunca zabit, fikri belki yanlış anlar diye asmaktan baz geçmişler. Sonrasında zaten bizim atalar İzmir’e göç etmiş.
Ne zaman köye gitsek bu hikaye anlatılırdı. Artık ne o köy kaldı ne de bizde gidecek güç...
Güzel yazınız bana bu olayı hatırlattı Serap Hocam. Mesleğimden dolayı öfke kontrolünün zaruret olduğunu bilenlerdenim.
“Oysa dominant kişilerin (bu yapılarını kendi dar çevrelerine kabul ettirmiş olmalarının alışkanlığıyla) bunu bir hak gibi görmeleri ve öfkelenmelerinin tek nedeninin karşısındakiler olduğunun anlatımı olan:
- Sinirlendirmeyin beni! ( sizin görevini beni sakinleştirmek!... )
- Bak ne kadar kızdırıyorsunuz beni!... ( aslında böyle yapmasanız ben kızmam, sebep sizsiniz!...)
- Kızacağımı biliyorsan neden yapıyorsun? ( Sen sadece benim kabul ettiklerimi yapabilirsin, haddini bil!.. Yoksa kızarım!..) gibi karşısındakini ‘yok sayan’ bakış açısıdır fitili ilk ateşleyen.”
Özellikle bu bölümde anlattıklarınızdan çevremizde o kadar çok insan var ki bazen onlara da özenmiyor değilim. Hatta Tatvan’da görev yaparken odama “ Akıllı olup delilerle uğraşacağına deli ol, akıllılar senle uğraşsın.” yazısını astım. İlk gören arkadaş; “O yazıya gerek var mıydı?” diye sorunca yazıyı duvardan almıştım.
Şimdi düşününce öfkenin şekil değiştirmiş hali diyorum kendime...
Çok güzel, özenerek hazırlanmış ve okurların dimağına sunulmuş bir Serap Hoca klasiği daha...
Yüreğinize sağlık... Anlattıklarımın yanında uzatmamak adına anlatmadığım geçmişimden bir sürü sisli anıları gülümseterek hatırlatan yazınızı tebrik ediyorum.
Saygılarımla Serap Hocam
ersinbaşeğmez tarafından 6/23/2020 12:26:37 AM zamanında düzenlenmiştir.
Serap IRKÖRÜCÜ
Evet, haklısınız. 'Her iş kendini öğretir.' Çok severim bu sözü... Bazı meslekler kişiyi gerçekten törpüler, şekillendirir... Özellikle 'malzemesi insan olan mesleklerde' bu zamanla kendiliğinden de gelişiyor zaten...
Bu otokontrolü geliştirdiyseniz size özenenler olsun... :)) Öfke, mutlaka kaybettirir.
Bu konuda hepimizin anlatacak çok şeyi olduğundan eminim de... bu da açık yüreklilik ister.
Sizin bu yaklaşımınız ve beğeni içeren değerlendirmeleriniz için çok teşekkür ederim Ersin Bey.
Hep güzel şeyleri hatırlamanız dileğimle...
Saygılarımla...
Merhabalar Öğretmenim
tam siteden çıkmak üzere iken okudum yazınızı
öfke kontrolü üzerine uzun yıllar terapi aldığım sanırım bir şeyler söylemeliyim müsaadenizle
evet öfkeli bir insanım çok öfkeli ama meslek hayatım oyunca haklı da olsam hakarete de uğrasam ne bir hastama ne de bir hasta yakınına sesimi bile yükseltmemişimdir
kaldı ki öfkelenmek
ama öfke kontrolü aldım ve evet çok öfkeliyim sanırım babasız hem çalışıp hem okumanın altı yaşında bir boya sandığı yüklenmenin getirisi
yakın zaman kadar son yıllarda sanırım sanal ortamları saymıyorum reel hayatta iki kez çok öfkelendim
birisi trafikte kadın bir şoförü kaza yaptırana kadar sıkıştıran ve sonrasında onu taciz eden iki trafik magandası
ne mi oldu? çok öfkelendim birinin neredeyse tüm kaburgalarını diğerinin kolunu ve burnunu kırdım o kadın benim annemde olabilirdi eşim de ya da kızım
diğeri kartoncu bir çocuğu döven bir adamaydı belediye görevlisiydi
neden dövüyorsun kuş kadar çocuk bak bir ayağı aksıyor ayakkabısı bile yok kış ayı yırtık gömlekle dedim ben temizlikten sorumluyum lan kendini de dövdürme dedi
öyle böyle değil o çocuğun burnunu kanarken gördüm ya hem burnunu kırdım hem sağ elini hadsiz adamın
burada da var hadsizlik yapanlar ama sanal ortam işte isim yok cisim yok sarı çizmeli mehmet ağalar hakaret edip kaçıyorlar
şimdi çok iyi bir hekim olduğumu ben değil hastalarım söyler hem doktoram vardır hem yüzlerce sertifikam yani mesleki değil
...
peki bu bir hastalık mı?sizce ne yapılmalı ya da
sonuçları kötü oldu darp cezası hep paraya çevrildi ama hastane masrafları avukat karşı tarafın sonuçta hem sıkıntı hem çevrenizde hoş karşılanmıyor
bir de mc donalds sanırım doğru yazdım orada çöpten arta kalan menüleri toplayan çocuğa tekmeyle vuran müdürün ben de tam suratına tekmeyle vurdum kimsesiz bbir çocuğa kalkan eli hiç düşünmeden kim olursa olsun kırarım
yazı çok özür dilerim nedense sarstı beni
sanki bana yazılmış gibi
istisnalar kaideyi bozmaz diyelim:)
saygı selam ve esenlik dileklerimle
Aşkar...
Serap IRKÖRÜCÜ
Sondan başlayayım: Elbette bozmaz!...
Yazıyı herhangi bir kişinin bu kadar içselleştirceğini hiç düşünmemiştim inanın!.. Açıkçası hem şaşırdım hem sizi üzdüğüme üzüldüm!... :(
Yaşadıklarımızın kişiliğimizi, duygularımızı yönlendirdiğini hepimiz biliyoruz. Buna bir de zamanla geliştirdiğimiz 'adalet algımız' eklenince farklı şekillenmeler ortaya çıkıyor.
Kendi çıkarı adınadır genellikle 'kontrolsüz öfke'... Sizin verdiğiniz örnekler ( ders verme ya da adalet sağlama adına biraz çizgi dışına çıksa da :))) hiçbirimize yabancı değil!..
Eee, bazen 'Eline sağlık!...' bile denir ya... Bunlar da o örnekler gibi...
Daha sonra çocukluğuma dair bir anımı paylaşmayı düşünyürorum. Öz eleştirinin ağırlıklı olduğu bu olayda benim de 'kontrolsüz öfke' yaşadığım olayı sizinle paylaştığımı göreceksiniz.
Bunu sürekli bir iletişim şekli haline getirmediğimiz sürece hangimiz bu duyguyu yaşamıyoruz ki!... Derviş miyiz biz? :)))
Yazarken bile anları yaşadığınız o kadar belli ki!.. Empati duygunuzun yüksekliği bunlara neden olabilir. Size gösterilmeyen desteği başkalarına sağlama çabanızdan olabilir...
Çok samimi değerlendirmeleriniz ve bu konudaki mesleki bilginize rağmen mütevaziliğiniz için çok teşekkür ederim.
Sağlıkla ve huzurla kalın....
Saygılarımla...
Aşkar...
hayır üzülmek değil de iç dökmek diyelim büyüğümüz olmanız hasebiyle
hoş görünüze sığınarak
ama burada da mesela Atatürk'e dil uzatanlara şehitlerimiz ardından üstü kapalı kandile övgü düzenlere ki maalesef çok varlar ve hem bu devletin ekmeğini yeyip hem düşmanlık edenlere öfkelenirim sonuçta sanal ortam ama insanız her şehit haberinde içimiz kanar Atatürk'e haksızlık edildiğinde katlanamayız yoksa öfke öyle yerli yersiz herkese değil
bir de çocuklar tabii onlar en zayıf yanımız üzmelerine asla katlanamayız
anlayışınız için çok teşekkür ederim
en içten saygı selam ve sevgilerle
Öfkelenirsen gözün kızarır .Öfken yatışınca yüzün kızarır. Keskin sirke daima küpüne zarar verir. Teşekkürler öğretmenim,
Serap IRKÖRÜCÜ
Konuya dair atasözleriyle katkınız için çok teşekkür ederim.
Saygılarımla...
Hocam şuan bilgisayara öfkeleniyorum, satranç oynuyorum yeniyor beni...:) 3. de de yenilirsem ...görür o gününü..4. de yenerim elbet:))
Yine çok güzel bir yazıydı..
Üzerime düşeni almak niyetiyle okudum ve aldım dersimi.
Kaleminize ve zamanınıza daim sağlık dilerim.
Eksik olmayın..
Yinsani
saygılarımla..
Serap IRKÖRÜCÜ
Teşekkür ederim Ekrem Bey...
Mukabil dileklerimle...
Maddelerden biri de buydu: Kaybetmek üzere olduğunu fark ettiğinde... demek tuttu! :)
Saygılarımla...