- 429 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
HANDRİS HİKAYLERİ - 1
MEVAŞİ
Hikayeler vardır temeli de, iskeleti de kurgudan ibarettir; yazarın hayal gücüne ve usta kalemiyle biçimlenir, gelişerek son şeklini alır. Böyle hikayeleri ancak bir kez okuyabilirim, sizleri bilmem… Halk edebiyatında yer edinmiş öyle Hikayeler vardır ki geçmişi asırlara dayanır, okudukça okuyasın gelir insanın. Her dönemde hikayenin özü değişmeden dilden dile aktarılır, tema aynıdır sadece anlatan değişiktir. Anlatıcılar hikayenin yerini ve zamanını kesin bilemedikleri için genellikle yaşadıkları yöreye uygulamaya çalışırlar. Bugün kaleme aldığım hikayemiz geçmiş zamanda yöremizde anlatılırmış; özünü bozmadan okuyucunun dikkati çeksin diye sadece seçtiğim cümlelere biraz süslemeler yaparak sizlere aktarmaya çalışacağım. Eski hikayelere bayılırım, hele bizi anlatan ibretlik dolu cümleleri tabiri caizse içimden yutmak gelir. Okudukça onları önemsiyorum ve çıkardığım derslere de gülümsüyorum.
Osmanlı savaşlarının biri bitip diğerinin başladığı eski dönemlerinde, bizim Muş Paşası (Valisi) ulaklarla köylere aciliyeti olan bir genelge gönderir. Handris’in (Yörenin adı) bir köyünde İmam hariç, başta muhtar olmak üzere köyde okuma yazama bilen yoktur. Gelen mektubun içeriğini bilmezler. İhtiyar heyeti:
“İmama gidelim, mektubu okusun, içeriğini öğrenelim.” Deseler de Muhtar;
“Hayır, imam olmaz. Ona gidersek, muhtar ayağıma geldi diyecek.”
“İyi de, imamı çağıralım burada okusun.”
“Yine olmaz, muhtar okuma yazma bilmiyor diyecek. Beni küçük düşürecek.” Oldum olası imamı kıskanır, üstünlüğünü kabul etmez.
“Peki, ne yapalım muhtar?”
“İmamsız bir çare bulalım.” Der muhtar. Düşünürler, danışırlar, mektubun sağına bakarlar, soluna bakarlar ters tutar bakarlar, bir şey anlamazlar.
Ömrünü savaşlarda geçirmiş; bacağından, kolundan sakat köyde kimsenin değer vermediği Hasan amca kendi halinde yaşamaktadır. Heyetten biri:
“Bizim Topal Hasan’ ı çağıralım, bakarsın anlayıverir.” der. Muhtarın aklına yatmıştı, imama danışmaktansa, Topal Hasan’ a danışmak yeridir. Hemen emir verir;
“Tamam, acele Topal Hasan’ı çağırın gelsin.” Köyün bekçisi muhtarın emrini duyar duymaz Hasan’ ın evine koşar. Hasan bu, ömrünü savaşlarda geçirmiş, harbe gideceğini sanarak topal ayağını yerde sürükleyerek dilinde sevinç naraları muhtara gider.
“Nihayet, sonunda bana ihtiyaç duydular… Hangi muharebeye gidiyoruz muhtar?”
“Ne muharebesi, Topal Hasan?... Vilayetten bir mektup gelmiş, bak hele ne yazar, şu kağatta?”
“Şu mektubu oku, ne yazıyor vali bey.” Köyün yaşlı biri de katılmıştı, sakalını sıvazlayarak.
Topal Hasan çok harp görmüş, yıllar sonra köyüne ancak dönebilmiş. Savaş yıllarında bazı harfleri öğrenmiş, çat pat derken başlar okumaya.
“Vali Bey bir liste yapıp göndermemizi istiyor.”
“Ne listesi?” diye soruyorlar.
“Mektupta yazdığına göre köydeki MEVAŞİLERİN listesini istiyorlar galiba.”
“Peki, MEVAŞİ nedir, bilir misin Topal?”
“Hayır, bilmem…”
“İyi de, MEVAŞİ nedir, komşular bileniniz var mı?”
“Hayır, muhtar sen bilmezsen biz nasıl bilelim.”
“Ya, ne yapacağız komşular?”
“İmama gidelim, MEVAŞİ nedir, kesin biliyordur.” Muhtar yine kabul etmez.
“Ona gidersek beni cahillikle suçlayacak.” Tekrar düşünmeye başlarlar. Muhtar:
“ Komşular gelin en başa dönelim, mektup kimden geldi?”
“Vali Beyden.”
“Valimiz nasıl bir adam?”
“Allah için çok merhametli biridir.”
“Güzel, peki biz hangi zamandayız?”
“Üç aylardayız.”
“Yani Ramazan ayına az kalmış, değil mi?”
“Öyle muhtar, az kalmış.”
“O zaman, Ramazan yaklaşıyor, Valimiz de merhametli biri. Demek ki bizden muhtaçların listesini istiyor.”
“Doğru, valla hiç düşünemedik muhtar.”
“Yaz Topal Hasan, Deki: Köyümüzde imam hariç herkes MEVAŞİDİR, en başta muhtar olarak benim adımı yaz.” Diye emir verir. Topal Hasan becerebildiği kadarıyla listeyi yazar, valiliğe gönderirler. Vilayette; köylerden gelen listeleri değerlendirmek için bir komisyon kurulmuş. Sıra muhtarın listesine gelince şaşırırlar, listeyi vali beye götürürler.
“Sayın Paşam, şu listede “İmam hariç, köyümüzde başta muhtar olmak üzere herkes MEVAŞİDİR.” Diye yazmışlar. Vali hayretle,
“Hazırlık yapın, MEVAŞİ olan muhtarın köyüne gideceğiz.”
Emir kesin, vakit geçirmeden iki çift atın çektiği Paşanın arabasını hazırlarlar, mahiyetindekiler atlarına binerek yola dizilirler. Paşa ilk defa köylere çıkmış, Handris yöresini bilemez tabi. Muş Ovasını geçmek kolay olmuş, ama Handris yöresi dağlıktır köy yolunda Valiye at hazırlamak zorunda kalmışlar. Nihayet zor bela köye varırlar.
Muhtar komşularına:
“İmamdan başka herkes yardım alacak “ diye sevinir. Vali sorar:
“Bu liste sizin mi?”
“Evet, sayın valim.” Derler.
“Peki, imam hariç hepiniz MEVAŞİ misiniz.?”
“Evet, sayın valim.” Muhtar sevinçle ellerini ovuşturarak cevap verir.
“İyi de, MEVAŞİ nedir bilir misiniz?” Muhtar köylünün yüze bakar,
“Hayır, sayın valim.” Diye cevap verirler. Vali durumu anlar.
“Bakın, Osmanlı yakında yeni bir savaş için hazırlık içindedir. MEVAŞİ; yük taşıyan hayvanlar demektir. Anlayacağınız, köyünüzdeki at, öküz, camız, katır, deve, eşek gibi yük taşıyan hayvanların listesini istemiştim.” Der.
Hikaye bu... Yaşlı insanlarımızdan duymuştum, gün gelir lazım olur diye kaleme alalım dedik. Acep diyorum, günümüzde halen MEVAŞİLER var mı ola...?
16 Haziran 2020
Mehmet AKIN
YORUMLAR
Günaydın hocam
sabah şerifleriniz hayırlı olsun
çok güldüm valla... İMAM yine sıyırdı eşşeklikten;))))))))))))
nice saygılarımla