MİLLETVEKİLİ ADAYI REŞAT EKREM
Dakikalarca aynadaki yansımasını seyretti, büyük bir gururla. Kırmızı kravatını düzeltti. Takım elbisesi ile çok uyumlu olmuştu. Bocalama sıktığı parfüm banyosunun ardından, öne epeyce çıkmış çirkin göbeğini hoplatarak ayrıldı özenle döşenmiş odasından.
-Kahvaltıyı hazırlamışlar. Yemeyecek misiniz Reşat Ekrem Bey ?
-Yok istemez! İşim var Vali Beyle. Çekil kadın ayak altından!
Her sabah eşini terslemeden çıkamazdı evden. Kabullenmişti bu durumu kadın. Her geçen gün hayata ve eşine olan nefreti artıyordu.
Birden durdu evin dış kapısında. Korku dolu gözlerle bahçeyi ve sokakları süzdü. Koşar adım yeni satın aldığı zırhlı aracına bindi. Son zamanlarda sıkça aldığı tuhaf telefonlar sebebiyle oldukça tedirgindi. Gölgesinden bile korkar hale gelmişti. Araca yerleşince rahatladı az da olsa. Telefonu çaldı. Burun kanatlarını oynatarak açtı. Ankara’dan arıyorlardı.
Duruşunu düzelterek yanıtladı.
-Alo… Evet efendim. Aman efendim olur mu hiç öyle şey? Ben inanın ki partimiz adına nefes almadan gece gündüz çalışıyorum. Peki efendim… Peki… İyi günler!
Dudakları kıpır kıpır mırıldandı, telefonu kapatınca.
Valiliğin önünde indi. Korumaları eşliğinde merdivenleri; ülkenin kahramanı, hatta dünya şampiyonu gibi çıktı. O, ülkenin en büyük holdinglerinden birinin sahibi, bir şirketler ağının tek yetkilisiydi. Büyük bir itibarı vardı. Nereye gitse, istediğini yaptırır ve alırdı tek bir ricasıyla.
Giriş kapısındaki görevli yerlere kadar eğilip;
-Aman efendim hoş gelmişsiniz. Buyursunlar!
-Hoş bulduk!
Kurumlu bir caka ve kendine olan o müthiş güveniyle Vali Sekreterine;
-Vali Bey odasında mı?
-Geldiğinizi haber vereyim efendim.
-Gerek yok. Zahmet etme sen!
Deyip odanın içine lakayt bir şekilde daldı.
-Ooo! Reşat Ekrem Bey! Buyurun! Hoş geldiniz!
-Hoş bulduk Valim .
Deyip, deri koltuğu çökerten kaba cüssesiyle tıknefes halde oturdu.
-İki çay söyle de içelim Vali Bey.
Vali yeni atanmış, genç biriydi. Reşat Ekrem Bey’in bu vilayette söz sahibi olduğunu iyice öğrenmiş olduğundan saygıda kusur etmiyordu.
-Vali Bey Ankara’dan aradılar. Belediyeden şikayetler varmış. Bazı yardımlar yapılmıyor veya aksatılıyormuş. Ankara’yı karşımıza almaya gelmez. Bu konuyla bir ilgilenseniz Sayın Valim!
-Öyle efendim. Doğru diyorsunuz. Ben derhal ilgileneceğim.
Önüne konulan çaya beş adet kesme şeker attı Reşat Ekrem Bey. Gürültüyle karıştırdığı çayından büyük bir yudum aldı ardından.
-Ha bu arada. O girdiğimiz ihale ne oldu Vali Bey ? Ben biliyorum gerçi de.
-Valla dediğinizi yaptınız Reşat Ekrem Bey. Size sonsuz minnettarız.
-Eh ben kalkayım artık. Seni de meşgul ettim.
-Estağfurullah efendim.
Diyerek, kapılara kadar geçirip yolcu etti.
Koşar adım bindiği zırhlı tapınağında, tekrardan rahat bir soluk aldı. Tek sığınağı bu araçtı. Elinden gelse hiç çıkmazdı buradan. Uzun uzun çalan telefonunu açtı.
-Alo?
-Nasıl geçti görüşmen? Az sonra sana sürpriz bir video göndereceğim. Hazır mısın?
Deyip kapattı, makineyle değiştirilmiş ses.
Alnından soğuk terler boşaldı. Kravatını gevşetti. Şoförü tersleyerek;
-Haydi evladım. Hızlan. Eve gidiyoruz!
“Ya evin kapısında beni bekliyorlarsa? Ya bu gece evi tararlarsa? Ya karımı kaçırırlarsa? Aman nerede o günler! Üstüne para veririm, kurtarsalar keşke beni!“ kendi iç dünyasında hesaplaştığı dikkatli bakılırsa mimiklerine yansıyordu.
Acaba takip ediyorlar mı diye etrafı kolaçan etti büyük bir tedirginlikle. Ara sokaklardan gitmesini söyledi şoförüne. Eve döndüğünde hızlıca odasına kapandı.
Eşi;
-Hayırdır. Bu kadar erken ne işin var evde? Alışkanlık haline getirdin son zamanlarda ya haydi hayırlısı.
-Sana ne be kadın! Çekil git başımdan. Sana hesap mı verecektim!
-Aman iyi be! Meraklın değilim. Ne halin varsa gör!
Odanın kapısını kilitledi. Üzerini çıkardı. Don ve atletiyle oturdu yatağına.
“Partiyi arasam olmaz. Bu sefer ne olduğunu merak ederler. Her şey ortaya çıkar. Ne yapmalı ki? Kesin öğrendiler. Öyle ya yoksa ne diye düşsünler peşime!”
Pencereden dışarıyı gözledi. Kimsecikler yoktu. Yatağına uzandı, gözlerini kapattı.
“Belki de bir tuzak. Olamaz mı? Pekâlâ da olur. Neden olmasın ki?“ Derin bir soluk aldı.
O sırada telefonuna video mesaj geldi. Elleri titreyerek açtı. Gördükleri karşısında bayılacak gibi oldu. Kararan gözlerinin arasından telefonu yere düştü.
“İşte bulmuşlar! Ne var ne yok ortada. Nasıl ama nasıl çekebildiler ki cinayeti? Kim? Nasıl? İnanılır gibi değil!”
Telefon tekrar çaldı. Yerden aldığı telefonu kulağına yapıştırdı.
-Yarın istenilen parayı kent meydanına getir. Yoksa tüm internet siteleri ve haber kanalları senin skandalınla çalkalanır. Sen de hapishanede izlersin ey holdinglerin kralı!
Şok olmuş vaziyette ne yapabileceğini düşündü. Parayı vermekten başka çaresi yoktu. Arayanlar kimdi? Uzun zamandır uğraşmasına rağmen bir ize rastlayamamıştı. Hep farklı farklı numaralardan aranıyordu. Tek kullanımlık hatlardı bunlar. Arama sonrası yok ediliyorlardı.
Sabahı zor etti. Bankadan çektiği servet miktarındaki parayla kent meydanında beklemeye başladı. Etrafta yoğun bir kalabalık vardı. Uzaktan, ince uzun boylu, otuz, otuz beş yaşlarında, badem bıyıklı bir adam kendisine doğru yaklaştı. Göz göze geldiler. Adamın sert, gaddar ve zalim bakışları Reşat Ekrem Beyi aşırı derecede ürküttü. Sahip olduğu onca şeyden vazgeçemezdi. Usulca yere bıraktı çantayı. İnce uzun adam çantayı kaptığı gibi kayboldu.
“Oh! İnşallah yakamdan düşerler. Bu para onları tatmin eder umarım.” Diyerek zırhlı aracına bindi.
Aradan günler geçti. En azından “parayı aldık” mesajı bile atmadılar. İçten içe bozuldu bu duruma Reşat Ekrem Bey. Ses soluk yoktu. Bu sessizlik hayra alamet değildi. Geleceğini garanti altına almalıydı. Partisini aradı ileri gelenlerle yaptığı görüşmeler sonucu birkaç ay sonra yapılacak genel Milletvekili seçimi için şehrinde birinci sıradan Milletvekili adayı oldu. Seçilmesi elbette garantiydi.
Haftalar geçiyor ancak şantajcılardan ses çıkmıyordu. Herhalde yakamdan düştüler diye rahatladı. Gönderdikleri videoyu tekrar izledi sakince. İnanamadı gözlerine! Videodaki adamın kendisiyle uzaktan yakından alakası bile yoktu.
Bunca zaman aslında kendisini boş yere yiyip bitirmişti. Dolandırıcı bir çetenin oyununa gelmiş, mağduru olmuştu. İki sene önce işlediği bir cinayeti farkında olmadan ortaya çıkarmıştı çete. Bu tarz sahte videolarla zengin adamlara olta atıyorlardı. Hiç beklememişlerdi böyle bir adamın cinayet işlemiş olabileceğini. Amaçları sadece korkutmaktı. Bir nevi kurdukları oyunu oynamak, şanslarını denemekti. Sonuç olarak adam önlerine müthiş bir servet sermişti.
Reşat Ekrem, ne olursa olsun tedbiri elden bırakmamak gerek diye, zırhlı aracında yatar kalkar oldu. Bir de nasılsa milletvekili olacaktı. Artık tamamen korunaklı olarak yaşamına devam edecekti. Bir sade kahve yapıp getirdiler Reşat Ekrem Bey’e. Suyundan bir yudum aldı. Hayallere daldı.
“Aracım zaten zırhlı, vekillik zırhını da geçirdim mi üzerime, değmeyin keyfime!”
Kahvesini göbeğinin üzerine yerleştirdi. Höpürdete höpürdete içmeye başladı.