- 371 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
BÖYLE ŞAKA OLUR MU?
"Bu çocuklar neden böyleler? Biraz büyüdüklerinde bizi hiç kâle almıyorlar.
Varsa yoksa arkadaşları. Onların her dediği doğru, bizim her söylediğimiz yanlış. Onlara verdikleri değerle, bize reva gördükleri davranışlar, beni çok üzüyor. "
Diyerek, anlatmaya başlasın bakalım; hikayenin kahramanı.
"Geçenlerde bir şaka yapayım dedim. Bana demediğini bırakmadı. Buz gibi espiriler yapıyormuşum. İğrençmiş...
Latife yapmak zeka işidir. Ben çok komik bulmuş ve çok eğlenmiştim oysa ki.
"Kurt kocayınca çakalın maskarası olurmuş" Der bir atasözü.
Evlatlarımız belli bir yaşa gelince, ne duruşumuzu, ne konuşma şeklimizi, ne de giyimimizi kuşamımızı beğeniyorlar. Adeta utanıyorlar bizden. Ama arkadaşları hakaret bile etse, sanki gül atmış gibi tebessümle karşılıyorlar.
Hepsi değilse bile, çoğunluk böyle inanın. Ne büyüğe saygı var artık, ne de küçüğe sevgi.
Çevrenizde yoksa bile, sosyal medyada siz de tanık olmuşsunuzdur, yüksek sesle konuşan ve büyuklerini azarlayan çocuklara. Bunları gözlemlerken şaşkınlık ve üzüntüyle ağzım açık bakakalıyorum. Nereye gidiyor bu gençlik, bu çocuklar bizim eserimiz diye de hayıflanıyorum.
Eski bir çocuk şarkısı takılıyor dilime.
"Anamız başımızda
Her öğün aşımızda
Ananın emeği var
Her iyi işimizde
Gelin çiçek derelim
Yollarına serelim
Sevgi dolu türkülerle
Annemize verelim"
Bizim zamanımızda...
Böyle devam etmek istemesem de; bizler daha saygılıydık anne ve babalarımıza.
Neyse gelelim sadede. Allah’tan korkarım.
"Yiğidi öldür hakkını yeme" demişler. Ne yalan söyleyeyim, benim kızım o kadar da saygısız değil çok sükür.
Ufak tefek kusurları var elbette. Onları da görmezlikten geliyoruz mecburen.
Dinimiz de, anne baba haklarına çok önem vermiştir.
Bir Ayet-i Kerimede.
İSRÂ;
23 –Rabbin şöyle buyurdu: Allah’tan başkasına ibadet etmeyin. Anneye ve babaya güzel muamele edin.
Şayet onlardan her ikisi veya birisi yaşlanmış olarak senin yanında bulunursa sakın onlara hizmetten yüksünme, “öff!” bile deme, onları azarlama, onlara tatlı ve gönül alıcı sözler söyle. 24 – Şefkatle, tevazu ile onlara kol kanat ger ve şöyle dua et:
“Ya Rabbî, onlar küçüklüğümde nasıl beni ihtimamla yetiştirdilerse,
ona mükâfat olarak Sen de onlara merhamet buyur!”
LOKMAN;
14 –Biz insana, annesine babasına iyi davranmasını emrettik.
Zira annesi onu nice zahmetlerle karnında taşımıştır.
Sütten kesilmesi de iki yıl kadar sürer.
İnsana buyurduk ki: “Hem Bana, hem de annene babana şükret!
unutma ki sonunda Bana döneceksiniz.”
Atalarımız da yine bu konuya, ince dokunuşlar yapmışlardır.
"Ağaca çıkan keçinin,dala bakan oğlağı olur.
Çocuklar ana babalarından ne görürlerse ona özenirler.
"Ağlarsa anam ağlar, gerisi yalan ağlar.
Kişiye en yakın olan annesidir; hiç kimse onun bir derdine annesi kadar yürekten
üzülmez.
"Ana baba evlat için, evlat kendi başı için.
Ana baba, çocukları için yaşar, yaptıkları her işi çocukları için yaparlar; oysa
çocukları sadece kendilerini düşünür.
"Ana gibi yar olmaz, Bağdat gibi diyar olmaz.
Şehirler içinde Bağdat’ın en güzel şehir olduğu gibi, insanlar arasında da kişinin en sevdiği kendi anasıdır.
"Anasının bastığı civciv ölmez.
Anneler çocuklarını dövseler de, kızsalar da bunu içten gelerek yapmazlar. Mutlaka
çocuklarının iyiliği için yapıyorlardır Bunun için onlara kızıp saygısızlık etmemeliyiz.
"Anası ne ki, danası ne olsun?
Çocuk büyüdükçe kendisini yetiştiren ana babanın özelliklerini almaya başlar.
"Armut dibine düşer.
Çocuk, anasına, babasına benzer.
"Baba koruk yer, oğlunun dişi kamaşır.
Kötü ve uygunsuz işler yapana kötü gözle bakarlarsa o aileden olan kimseleri de
pek sevmezler.
"Baba öksüzü öksüz değil, ana öksüzü öksüz.
Anasız kalmak, babasız kalmaktan daha acıdır.
"Babadan gören sofra salar, anadan gören minder serer.
Erkek çocuk babasından ev geçindirmeyi, kız çocuğu da anasından
ev işlerinin nasıl yapıldığını öğrenir.
"Baba koruk yer, oğlunun dişi kamaşır.
Kötü işler yapan kimsenin çocuklarına kötü gözle bakılır.
"Baba oğula bir bağ vermiş, oğlu babaya bir salkım üzüm vermemiş.
Babalar çocuklarından hiçbir şey esirgemedikleri halde, çocuklar babaları için küçük bir fedakârlıkta bulunmazlar.
Bunlar sadece bir kaç örnek. Atalarımız böyle söylemişler. Vardır illa ki bir bildikleri.
Neyse ben işin latife kısmına döneyim. Durun anlatayım. Siz de bana hak vereceksiniz eminim. Şimdi, bizim kızın bir arkadaşı var, onların da bir kedisi...
Sürekli bana o kediyi anlatıyor. Kocaman, kabarık tüylü sıradan bir kedi. Aslında elini süremez. Evde olsa kaçacak yer arar. Arkadaşı seviyor ya! Bizim kızda da başladı, hayvan sevgisi.
Sevsin tabi ki. Hayvanları sevmeyen, insanları da sevmez, derler.
Geçen seneydi sanırım Babası; evimizde bir kedimiz olsa ne güzel olurdu.
Dediğinde hemen itiraz etmiş babasının lafını ağzına tıkamıştı. Neymiş efendim; evde hayvan beslemek insan sağlığı için sakıncalıymış.
Yok efendim, bu çocuklar hep küçük kalsınlar. Büyüdükce burunları da büyüyor. Beğenmiyorlar anne ve babalarını.
Geçen akşam evde oturuyoruz, biz salonda o odasında...
Artık böyle moda, birlikte oturulmuyor çocuklarla. Telefon var da, biraz
da olsa kolaylaşıyor işimiz. Mesaj attım.
"Kızım gel kedin soğudu!
Cevap.
"Off, ne kedisi anne yaa!
Anlamadı tabi, tekrar bir mesaj daha.
"Kedin diyorum, soğumasın diyorum. Pişince mesaj at, demistin ya!
Siz de anlamadınız değil mi? Anladım ben.
Şimdi baştan alayım. Kızımın bir arkadaşı var dı ya hani. Kedileri var demiştim.
Bu kediyi sokakta bulmuşlar. İnternette boy boy resimleri. Kızım sürekli gösteriyor. Çok sevimli. Kahverengi tüyleri var.
Bunlar üç kardeşler. Annelerine hiç danışmadan, alıp eve getirmişler kediyi. Yıkamışlar paklamıslar. Artık bir kedileri varmış. Sıra gelmiş bir isim koymaya.
"Adını ne koyalım?
Herkes, kendi bulduğu ismi koymak istediği için, tartışmaya başlamışlar. Evin annesi zaten öfkeli, izin alınmadan eve hayvan getirilmesine. Tutturmuş benim istediğim olacak diye.
’Adını Kestane koymazsanız, kediyi camdan atarım!
Atmaz muhtemelen de. Zaten evleri bahçe katı. Atsa da bir şeycikler olmaz kediciğe. Çocuklar gerçek sanıp, hep bir ağızdan bağırmaya başlamışlar.
"Anne sakın atma! Lütfen! Tamam senin dediğin ismi koyacağız. "
Bizim kız anlata anlata bitiremiyor. Sürekli dilinde. Kestane şoyle. Kestane böyle. Epey bi kafamı şişirdi. Canı sağolasıca.
Ben de bir sevimlilik yapayım dedim, gel kestanen soğudu demedim de.
"Kedin soğudu, hadi gel! Deyiverdim.
Burnumdan getirdi yine...
Hayvanla dalga geçmişim. Böyle şaka olmazmış. Bir sürü laf saydı. Sinirlendi, kestane yemeye de gelmedi.
Yine suçlu ben oldum, yaranamıyorum ben bu çocuğa. Yani ne var bunda?
Bu çocuklar anlamıyorlar latifeden vesselam...
Ana yüreği kıyamadım işte. O da yesin istedim. Söylenerek uzandım kestane tabağına.
"Götüreyim de, odasında yesin. "
Diyecektim ki;
Bizim adam durur mu? Löp löp aşırmış kestaneleri.
Kedilerin hepsini silmiş süpürmüş. Keyifle çayını yudumluyor...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.