- 2821 Okunma
- 9 Yorum
- 12 Beğeni
ŞAİR OLACAKSAN!
ŞAİR OLACAKSAN!
Bir yaz günü memlekette, bir kafenin önünde oturuyorum, 20’li yaşlarda bir kız çocuğu sürekli bana bakıyor, bir şeyler söylemek istediği belli ama bir türlü söyleyemiyor. Yanıma da gelemiyor, bende küçük bir yer olduğu için, yanlış anlaşılır diye kız ile ilgilenemiyorum, Derken kız alil acele kalktı gitti 10- 15 dakika sonra iyi tanıdığım Ali amca ile beraber geldiler. Hoş beşten sonra — Şükrü oğlum, o kadar gelip gidiyorsun da neden hiç bana uğramıyorsun, rahmetli baban benim en sevdiğim saygı duyduğum arkadaşımdı.
– Ali amca haklısın vallahi, memlekete rahmetli annem ve babam için geliyorum, azami bir, bilemedin iki gün kalıyorum o da mezarları başında kuran okutarak geçiyor. Burada da tembellikten mi desem, basiretim mi bağlandı desem, bir saattir oturdum kaldım, yanındaki kızı göstererek, birazda bu güzel kız benim burada oturup kalmama neden oldu. O bana bir şeyler sormak, söylemek istiyor, ben de bu kız beni tanıyor ama ben onu tanımıyorum, bana bir şeyler soracak besbelli çekiniyor, soramıyor diye düşünürken oturup kaldık.
—Kız ben sizi tanıyorum, her yazdığınız şiiri her akşam annem ve babam bana okutuyor, ben de okurken mutlu oluyorum, hayaller kuruyorum, bende sizin gibi şair olmak istiyorum. Babam da kızım şair olacağım demekle şair olunmaz, mektebi var, hocası var diyor. Sizi de burada görünce, gözlerime inanamadım, o koca bir şair burada ne işi olur, neden buralara geldi, madem geldi ne yapacak acaba, kimin yanına geldi, böylesi bir insan neden yalnız bir başına oturuyor, onlarca soru sordum kendi kendime ama heyecandan dilim tutuldu, sizinle konuşamadım. Gittim babamı aldım geldim. Yirmi yaşındayım hayatım boyunca sizi görüp sevindiğim kadar hiç sevinmemiştim.
—Teşekkür ederim, duygularınızı ne güzel ifade ediyorsunuz, ama dediğiniz gibi koca bir şair değilim bende sizler gibi normal bir vatandaşım. Sadece şiirleri, sizin okumayı sevdiğiniz gibi bende yazmayı seviyorum o kadar.
— Ali amcanın ve özelliklede kızının ısrarlarına dayanamayarak onları da kırmak istemediğimden kalktık Ali amcanın evine gittik. Ali amcanın eşi bize muhteşem bir kahvaltı masası hazırlamış, belli ki, Ali amca ben onu alır gelirim sen bir şeyler hazırla demiş ama sağ olsun eşi Nazik teyze biraz değil birazdan çok aşırı abartmış. Yedik içtik sağ olsunlar, eskilerden söz açıp, rahmetli annemden babamdan anılar anlattılar, kâh gülüştük, kâh duygulandık, derken Nazik teyze, Şükrü yavrum, bizim kız her akşam sizin şiirlerinizi okuyor bize, bizi mest ediyorsun. Sağ ol o nasıl bir ruh halidir ki her şiiriniz bir diğerinden hüzünlü. Nasıl nereden buluyorsun? Bu kadar duygu yüklü kelimeleri. Rahmetli baban da çok meraklıydı türkülere. Keşke yaşasaydı da senin bu şiirlerini okuyup, türkülerini dinleseydi. Bizim bu kız, Dudu şair olacağım diyor, liseyi bitirdi üniversitelide kazanamadı. Babası da şair olmak için konservatuvara gitmen lazım ama seni paralı okutamam diyor. Bizim kız şair olur mu, olabilir mi? mutlaka okuluna mı gitmesi lazım? Bize bir yol göstersen, özelliklere Dudu hanıma, ne yapmamız lazım.
—Vallahi, Nazik teyzem ne desem nasıl anlatsam? Nereden başlasam? Normal bir insanın, iki tane dünyası, şairin dört tane dünyası vardır. Normal bir insan tek dünya ile savaşır, şair dört dünya ile aynı anda savaşır, savaşmak zorundadır. Bu savaşlar öyle sıradan savaşlar değildir. Güç lazım, azim lazım, süreklilik lazım, maddiyat lazım Yürek lazım, yüreğe dokunmak lazım senin anlayacağın şiirin kumaşından anlamak lazım
—Ali amca, iki dünyayı biliyoruz ama diğer iki dünya hangisi?
–Diğer iki dünya, hayal ve sanal dünyası ki diğer iki dünyanın çok ama çok ötesinde ve en çetin olanlarıdır. Hayal dünyasına boğulmadan, dalıp yüzeceksin, sanal dünyasında bıkıp, usanmadan görünecek reklamını yapacaksın, yalan dünyasında, kendin hariç herkesi mutlu edeceksin, gerçek dünya dediğimiz, öbür dünyada da cennetten bir yer kapmak için amansız savaş vereceksin.
–Dudu, bütün bunları şair mi yapacak?
—Evet, şair yapacak, bunlar şairlerin acı gerçekleridir. Yapmazsa ne olacak derseniz, silinip gidecek. Silinmemesi, kendi kendini yok etmemesi için, yaşayacağı hayata, izleyeceği rotaya dikkat edecek. Eğer bu mayın tarlasının, çakırdikeni ile kaplı yollarını sabırla aşarak ben şair olacağım diyen kişi veya kişiler gerek fikirleri, gerek eserleri ile halkın gönlünde haklı yerini alıp kalıcı olacaklardır.
Şair acı tebessüm ve gözyaşları ile yaşamaya alışmalı. Bir şair için, güneş ne doğar nede batar, senenin her günü her gecesi aynıdır. Şairin gözünde dünyanın en uç noktası ile burnunun uç noktası aynı mesafededir. Doğadaki, canlı cansız tüm varlıklarla beraber, koynunda yatan ile paçasından düşenlerin düşmanı olurken, birinci derecede ki eşin, dostun, akrabanın, arkadaşın, yaren yoldaşının da eğlencesi olacaksın. Şairin canını, canım dedikleri acıtır. Hem de öyle bir acıtır ki, kangren olur, kan kaybından ölür gidersiniz. Şair küçücük yüreğinde binlerce saray yapar ama oturtacak kimseyi bulamaz.
—Neden mi?
Nedeni çok basit, sen manevi, onlar maddi düşünecekler hal böyle olunca da fikir ayrılığı doğacak, doğan fikir ayrılığı, çatışmayı doğuracak, kutuplaşmalar, zıtlaşmalar başlayacak, iki ayrı dünyaların adamı olarak çıkacaksınız ortaya. Şair, farklı düşünür, farklı algılar, düşündüğü gibi de farklı yaşar. Şairin gıdası et, süt, bal, börek değil sadece bir bardak çay, bir tutam sevgidir, saygıdır, alkış ve takdirdir. Şair, kavgayı sevmez ama kavgasızda yapamaz. Şairin kavgası, haksızlığadır, şairin kavgası kendi içinde kendisiyledir, şairin kavgası gurbettir, vuslattır hasrettir, şairin kavgası düzenedir, şairin kavgası kendi gibi şair olanlarla aralarındaki bilgi, belge ve kültür tartışmasından doğan kültürel kavgadır. Şair asla ve asla haksızlığı sevmez, menfaati bilmez. Şair her hangi bir çatıda bir kırık kiremit görse, her hangi bir araçta en küçük bir çizik görse bana ne deyip geçip gidemez. Şair, yardıma muhtaç ne bir yaşlıya ne de ağlayan bir çocuğa bakıp geçemez, bana ne demez, diyemez, ciğeri sızlar, yüreği burkulur. Normal bir insanın, ölümde, doğumda, düğün ve bayramda yaşadığı duygusal anları şair, haftanın, ayın, yılın ve ömrünün her saniyesinde yaşar ve yaşatır. Şairin, görüşü, bakışı, normal bir insanın on katı, yirmi katıdır. Normal bir insan bir duvara bakar, sıva görür, şair aynı duvara bakar, kireç görür, çimento görürü, kum görür, su görür, işçinin alın terini görür, o sıva malzemesine, ödenen parayı görür, taşıma işinde ki vasıtayı görür, hamalı görür, navlunu görür, görür oğlu görür. Şair, duygusaldır, şair dobra dobradır, şair aykırı insan demektir. Kısacası, şair olunmaz, şair doğulur. Nasıl ki, taşıma su ile kuyu dolmuyorsa, şair olacağım demekle şair olunmuyor. Şair doğarsın, şairliğin ve şiirlerin, adabını, örf adet ve görgü kurallarını gerek mektepli, gerek alaylı olarak alır, kendini eğitir, yetirir, yetiştirirsin.
Herkes, şairde kendinden bir şeyler bulur, hayran olur alkışlar. Takip eder, eserlerini bulur alır, okur. Koleksiyon yapar, resim çeker, çektirir ama her nedense derdini sormaz. Tesadüf eseri sorsa veya duysa, takma kafanı der çeker giderler. Özün kanar, duyguların sancır doktora gidemezsin, ilaç alamazsın, sargı tutmaz, yaran açıktır kanar durur. Aile bireylerinin içinde sana patlamaya hazır öfke vardır, öfkeler vardır ha patladı ha patlayacak korkusuyla yaşarken, tıpkı kanser virüsü gibi, en zayıf anında patlar ve darmadağın olursun. Şairin öfkesi yok mu? Elbette var, sessiz ve derin binlerce bombadan daha tesirli olduğu halde patlayamaz, susar, içe atar, dert bağlar, sonunda milyonların içinde yalnızları oynar. Nasıl bir ağaç yapraksız olmaz olamaz ise bir toplumda şair ve sanatsız olmaz olamaz. Ne yazık ki her ikisini de sadece rüzgâr sever, rüzgârlar sever, alırlar ellerine, katarla önlerine, kasap ve deri misali güya seviyormuş gibi yerden yere vurur, savurur, sürüklerler, ağaçların işe yaramadık yeri yaprak, insanların işe yaramadık ferdi şairdir.
—Ali amca. Şükrü, öbür üç dünyayı anladım, peki 4. Dünya yani şairlerle, şair olmayanların ortak dünyasında, sen bir şair olarak, bizlerden farklı ne düşünebilirsin?
—Şairin hayal dünyasındaki yaşadığı ve yaşattığı şehirlerde karakol olmaz, suç işlenmez, kavga bilinmez, ay ve güneşin birlikte yükselir, kedi ile köpeğin kardeştir, insana değer, doğaya dost, çocuğa sevgi, yaşlıya saygı gösterilir. Ali amca, siz hiç gün batımı izledin mi? gün batarken dikkat ettiniz mi? dikkatinizi çekti mi? Güneş batarken, önce ilk başta turuncudur. Sonra, sonra kan kırmızıya, daha sonra mor bir renk hâkim olur ve en son laciverte döner dönüşür, derken güneş bir tepenin ardından kaybolur gider. Tıpkı bir şairin hayatı gibidir. Evde, evinde bir sen var ise birde yeni doğmuş torunun ağlar. Gözyaşı döker, gören zayıflıktan ağladığınızı sanır, oysaki şair sevinir ağlar, üzülür ağlar, okur ağlar, düşünür ağlar, duygulanır ağlar, gözler ağlar, gözlemler ağlar. Herkesin yanında, biri veya birileri vardır ama şairin yanında tanrısı ve kaleminden başka kimseler yoktur. O gün batımını canın yanarak, duyguların kabararak, için cız ederek sessiz ve bir başına izlersin, İzlemek zorunda kalırsın. Ailesinin en büyük arzusu, evinin eşyalarını yenilemek, çarşı pazar, gezmek eğlenmek, yiyip içmek, şairin en büyük arzusu eserlerini ölümsüzleştireceği kitabını basmaktır, bastırmaktır. Ailenin aldığı tüm eşyalar eve özenle yerleştirilir, ama o koca evde şairin ne kendine nede bir tek kitabına yer olmaz, olamaz. O şairin fikirleri ülkede dalga, dalga yayıldığı halde kendi evinde yer bulamaz, şair evinde sadece çöp atılacağı, ekmek alınacağı, toruna bakılacağı zaman işe yarar, geri kalan zamanlarda gereksiz insan, fikir budalası, iç dünyasında bin bir çeşit acı barındıran mutsuz, zavallı konumundadır. Şair, günümüz kültürünü gelecek kuşaklara aktarmak için yıllarca, varını yoğunu ortaya koyar, kitap ve kitaplar dolduracak malzeme hazırlar, hazırladığı malzemeyi, kitaba dönüştürmek için, cebinde parası yoktur. Ünlü bir şair isen, yayınevi paranı öder kitabını basar, eğer ünlü bir şair değilsen kitabını basmak için bir tefecinin eline düşersin, biri telif haklarını diğeri canını alır. Ama her ne olursa olsun şair, şiir gibi konuşmalıdır, şiir gibi bakıp, şiir gibi yaşamalıdır, yaşamak zorundadır. Şair, hiç gitmediği bir yere herkesten önce gidendir. Şairin tek derdi, kendisini anlayan bir ailesi, eserlerini birileri okurken görmesidir
Yukardaki şartları yerine getirdi, getirildi veya kendiliğinden oluştu. Her ne olduysa oldu şair oldun. Bu defa işin daha da zor, daha da meşakkatli, amansız bir yol seni bekler. Şair, kendine, ailesine ve halkına olan saygısından zerrece ödün vermez, güvenini sarsmaz, sarsamaz. Şair, kalemini sever, yazdıklarını benimser, içine sinmeyeni yazmaz, yazamaz. Ayrıştırmaz, kin, nefret tohumu saçmaz, saçamaz. İkilik yaratmadan, toplumun her kesimini kucaklar, bağrına basar sevmese de saygı duyar, duymak zorundadır. Ben yaptım mantığı ile hareket etmez. Şiirini yazarken, şiir adabına uyar, ayak, uyak, kafiye, örgü, vurgu, kurgu, hece vezinleri, şiir temalarını, türlerini iyi bilir, bilmelidir. Bu kavramlar içinde harman olur, yoğrulur pişer. Yazdığı şiir, notalar ile buluştuğunda, notayı yormayacak, dilini burmayacak, gırtlağa takılmayacak, kulağı tırmalamayacak, gönüllere hoş gelip hoşluk verecek. Saman alevi gibi parlayıp sönmeyecek. Şair yoruma, eleştiriye açık olmalıdır. Güler yüzlü tatlı dilli babacan tavırlı olmalıdır. Toplum içinde veya toplum dışında hal ve hareketlerine dikkat etmelidir, oturup kalkmasını bilmelidir. Gereksiz reklamlardan, örf adetlerden kaçınmalı. Her daim, tanınsa da tanınmasa da göz önünde olduğunu bilmelidir, toplumun kaide ve kurallarına uymalı, toplumun içine girmeli, o toplum ile iç içe, koyun koyuna yaşamayı sevmelidir. Şair yaşamının her anı ile topluma iyi bir örnek, nurlu bir ışık, coşkulu bir meşale, sağlam ve güvenli bir yol olmalıdır. Halka göre şair, herkesin beklentisine cevap vermeli ama kendisi hiçbir kimseden hiçbir çeşit beklenti içinde olmamalıdır.
Şairin yaşadığı ülke ve o ülke halkı, şunu unutmamalıdır ki, bir halkı, diğer bir halk tanımak için o halkın türküsünü sorar, türküsüne bakar, türküsünü dinler. Bu türkünün içinde, o ulusun acıları, sevinçleri, yaşam tarzları, ekonomisi, yönetimi, sevgisi, saygısı, sevdası, geçmişi ve geleceği kısacası o halkın kültürü o türkünün içinde yatıyordur. Her ne kadar şiir, şairden büyük olsa da, türkülerin hammaddesi şiir, şiirin sahibi şairdir
Şükrü Altınel
.
Şair Olunmaz
Yaklaşıp kulak ver biraz sözüme
Bir kalem bir kâğıt şair olunmaz
Bakıp görüyorum sokma gözüme
Bir mahlas bir bağıt şair olunmaz
Herkes hayran kalır aklıselime
Az çok faydan varsa ilim bilime
Kopya nakaratla üç beş kelime
Bir koşma bir ağıt şair olunmaz
Dizler morarınca sinene vurma
İlhama kahredip kendini yorma
İçinden çıkılmaz hayaller kurma
Bir kama bir sağıt şair olunmaz
İster ismin Şükrü ister Safiye
Her daim başında olmaz hafiye
Ne ayak uyak var nede kafiye
Bir topla bir dağıt şair olunmaz
Altınel (Şükrü Altınel)
Şükrü Altınel Kimdir;
26 haziran 1956 yılında Çorum ilimizin merkeze bağlı kuşsaray köyünde doğdu.
İlkokuku köyünde orta okulu Çorum merkezde okudu.
Ailesinin ekonomik sıkıntıları yüzünden tahsilini tamamlayamadan her Anadolu çocuğu gibi
oda rızık peşine garın doyurmak hayatını imare ettirmek için onada gurbet yolu gözüktü.
Çorum olaylarının patlak vermesi doğup büyüdüğü kenti
terk etmesi nedenleri arasındadır.
Türkiyenin pek çok yerinde İnşaaat işleriyle uğraştıktan sonra
İstanbula yerleşmeye karar verdi.
Gurbetçiliği sırasında anılarını kaleme aldı. Çok genç yaşta olgunlaştı.
Bir çok Eseri kendisi ve bazı sanatçılar tarafından bestelendi ve yorumlandı.
Bir dönen bazı özel televizyonlarda proğram yaptı.
Pek çok seneryolar hazırlayan Şükrü Altınel’in,çekime hazır seneryolarının başında,
Gidemessin,Motel Aysu,Yalan söylüyor,Kırk kızlar,Babam gibi eserleri bulunmaktadır.
Hayatın getirdikleri tüm zorlukların üstesinden bir bir gelen
bunu başarırken kişiliğinden ödün vermeyen,tüm deneyimlerini,en vefalı dostlarına aktarmayı görev bilmiş
paylaşmayı yardım etmeyi yol göstermei seven bir Şairimiz Yazarımızdır.
Yazım hayatında başarılar dilerken böylesi önemli bir konuya
derin imgeler vurgularla herkesin alayabileceği şekilde açıklık getirdiği bu Makaleyi ve
bu Güzel Şiirini siz dostlarımla okuyucularımla paylaşmak istedim.
Ben kendime ders çıkardım.
Umarım OKuyan eli kalem tutan tutmayan dostlarda ders çıkartır.
................. 05.06.2020.
Saygı ve Sevgilerimle;
Derleyen;Halk Şairi Resul Civcik
Not;Bu paylaşım Değerli Dostum Şair Şükrü Altınel’in bilğisi izni dahilinde yapılmıştır.
YORUMLAR
Şükrü Hocam dan okumuştum birde sizden okudum ikinizede teşekkür ediyorum
resulcivcik
Şair ŞÜKRÜ ALTINEL'in
bu anlamlı Makalesini her kalemin değil her insanın
okumasında büyük fayda var kanısındayım.
Etkilendiğim bir Makaleydi kendisinden rica ederek
Bilgisi dahilinde paylaştım.
Okuyan gözlerinize,Yazan ellerinize,
Hisseden Yüreğinize Sağlık varolunuz.
Çok teşekür ederim. Sağ olun var olun.
................................... Selâm ve Duâ ile.
Şükrü Altınel ve hemşehrim üstad Resul Hocama saygılar sunuyorum.
Çok güzel ve yerinde vurgulama. selamlarımla
resulcivcik
Değerli Hemşerim.
İştirakiniz ve Yorumunuz için çok teşekür eder
Saygılar sunarım.
Selâm ve Duâ ile.
SÜLEYMAN Lemos YILDIZ
Sağlıklı kalasın
Güzeldi.
Kaleminize yüreğinizee sağlık.
Fatma Oral tarafından 6/5/2020 9:51:52 PM zamanında düzenlenmiştir.
resulcivcik
İştirakiniz ve Yorumunuz için çok teşekür eder
Saygılar sunarım.
Selâm ve Duâ ile.
resulcivcik
İştirakiniz ve Yorumunuz için
Çok teşekür eder
Saygılar sunarım.
Selâm ve Duâ ile.
resulcivcik
İştirakiniz ve Yorumunuz için
Çok teşekür eder
Saygılar sunarım.
Selâm ve Duâ ile.