- 434 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
UCURADAN
UCURADAN!
Nedir ucura? Ücra’dır. Ücra, bizim Oğulcuk’ta “ucura” söylenir. “Çok kenarda, uçta” demektir. Issız, tenha anlamına da gelir ücra. “Uçta” deyince bir türkü hatırıma geldi. İlk kıtasını bağlantısıyla yazayım da biraz gönüllerimiz şenlensin:
“Evleri uçta (göçtü) neylim
Köprüyü geçti neylim
Yüzde dost kalpte hain
Ben böyle dostu neylim
.
Beyaz gül kırmızı gül
Güller arasından gelir
Beyaz gül kırmızı gül
Güller arasından gelir”
.
Çocukluğumuzda çok kullanırdık bu kelimeyi. Hatta tekerleme gibi söylerdik bu kelimenin yer aldığı bir sözcük grubunu. Yakın, şuracıkta, uzakta değil yerine derdik ki: “Ucuradan Beccet dayının evi.”
Anam anlattı bunun hikayesini. Ah benim garip anam! Çilekeş anam! Bizler için her cefaya katlandı. Kan kustu, kızılcık şerbeti içtim dedi. Çektiği çileyi dışarı yansıtmadı. İçine attı.
Babam anama çok çektirdi. Biz 9 kardeşiz bir anadan olma. Babam imamdı. Oğulcuk’ta durmazdı. Çevre köylerde imam dururdu. Horan, Karakoç, Bektaşlı, Başhoroz, Büyük Toraman, Karaşıh bu köylerden bazılarıdır. Yıllık ücret alırdı. Buna “hak” denir. Harman zamanı “hak” toplardı babam. Genellikle buğday, arpa, çavdar olarak verirdi köylü.
Bizim köye de zaman zaman gelir, bir iki gün kalıp dönerdi çalıştığı köye. Biz pek baba yüzü görmedik. Babamın bir başka zaafı da evlenmek hususundaydı. Üç evlilik yaptı. Anam karşı duramadı, sesini çıkaramadı. Kaderine küstü. İçine kapandı. Ah ah!
Belören bizim komşu köyümüz. Oğulcuk’un doğusunda. Bizim köye 3 km mesafede. Çağırsan duyulur. Babam, Belören’de Behçet dayının kızını istiyor. Behçet dayının evi köyün girişinde, selamette. Anamın üstüne alacak Behçet dayının kızını. Anam zavallı sessiz, tepkisiz. Biz daha küçüğüz o sıralar. Ellili yıllardan bahsediyorum.
Babam o kadar ısrarcı ki gözü bir şey görmüyor. Dünürcü gönderecek Belören’e. Kimi? Kimi olacak dedemi. Adını aldığım Hacı Mustafa Efendi dedem hayatta. Derin hocaydı. "Hacı Mısdağfendi" derlerdi. Saygın bir din adamıydı. Arapçaya, Farsçaya vakıftı. El yazması kitapları vardı ki her biri tuğla kalınlığında. Ulemaydı.
Bir ikindi sonrası geldi dedemin odasına babam. Selam verdi:
-Ağa, senden bir şey isdeyecağam. Bana “yok” dimiyecağan ha!
-Söyle oğlum. Olacak bir şeyse niye “yok” diyim ki?
-Ağa, Belörenli Beccet dayının gızına dünür gitmeni isdiyom.
O zaman babaya "ağa", anneye "aba" derdik biz.
Dedem kızdı:
-Git yanından. Ne dediğini biliyon mu sen? Utanmaz kepaze. Ben gitmem.
-Ağa, noğolacak la?.. Ucuradan Beccet dayının evi. Eşşağa binecağan. Belören’e varıp gelecağan. Kimsenin haberi olmaz.
Dedem bağırdı:
-Çoluk çocuğun üstüne ne evlenmesi? Hiç utanman yok mu senin? Peki, gelinin haberi var mı?
Babam alttan alıyor:
-Haberi var. O razı.
-Çağır gelini, dedi dedem. Bir koşu gitti, anamı getirdi babam. Dedem sordu:
-Hacca, ne diyor bu? Haberin var mı? Razı mısın?
Anam boynunu büktü:
-Nöğorüyüm ben? Yiniliyor mu? Irazı olmasam noğolacak?
Dedem azarladı babamı:
-Git köpoğlu kopek. Ben dünur münur gitmem. Ben ilden utanırım. İl alem bana ne dir?
Dedem dünür gitmedi. Başka dünürcü de bulamadı babam. Bu iş olmadı. Anam söylerdi:
- Baban didi ki dedene:”Ağa noğolacak la? Ucuradan Beccet dayının evi. Şurdan eşşağa bin. Git, gel!” Deden çok gızdı, gitmedi.
Kardeşim Osman küçüklüğünde oyun oynarken bu cümleyi oyun tekerlemesi yaptıklarını anlattı bana:
-Harman zamanı seklemlere(*) buğday doldurulup birbirine yaslanırdı. Seklemler ki anam kendirden dokurdu. Her biri
12 şinik(**) buğday alırdı. Her babayiğit yerinden kaldıramazdı. Onların üzerine zıplayıp otururduk eşeğe biner gibi. Ben, Galip, İbrahim… Bir taraftan da “Ucuradan Beccet dayının evi deh!” derdik. Sanki eşeğimizi sürerdik Belören’e doğru.
İşte böyle bir şey dostlar!
-----------
(*) Çuval
(**)Tahıl ölçeği. 8 kg buğday alır.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.