- 1342 Okunma
- 7 Yorum
- 12 Beğeni
Ses ve S'öz
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Hadi şimdi bir sırat geç kalbinden.
Ben’i sustur ağlasın eşya. En çok eşyalar anımsar.
Konuşmanın yorgunluğu, susmanın yorgunluğundan daha ağır değil ve değil bir diğeri diğerinden daha mühim.
Kimsenin kimseyi anlamadığı o kıvama geldik. Yedik, yunduk, hâlimize kıvandık.
Öyle bir nokta ki bu; istesen de dönemeyecek olmak buradan. Dünya yorgunluğunu bir kenara bırakıp, her şeyinle kendinden yorulmak burası. Üstelik dünyanın kendini telaşa sardığını unutarak. Kendini hiçbir yere ait hissetmemenin nedeni ve yanıtı mıydı, buraya sürülmüş olmak. Bu gurbetlik miydi, içimizi bu denli eksik hissettiren, içimizdeki hasretliği bu denli körükleyen.
Söylenmiş sözlerin, söylenmemiş sözlerden daha fazla bi’ değeri yok. Söylenmemiş sözler de giderek kendi içinde değersizleşmeye mahkûm edildi.
Utanç; asil bir duygu. Ne kadar iğreti dursa da kendini sorgulatan yüce bir his. Kendi yalanıyla kendini kandırmaktansa, acı bir gerçeklikte utanç içinde olmalı insan. En zor olanı ise bu durumda tek hissedilebilen şeyin zamanın çarkının dönüp durduğu ve yükünü tutmuş zamanın içinde o bilinmezliğe insanın hükmedemeyişi.
Ve her şey mutlu olmak mı, zorundaydı... Odamı aydınlatan, tepemde kendini tavana asmış bir o kadar estetikten uzak şu lamba... Ömrü boyunca baş aşağı asılı kalmaktan başka bir şey olmadan öylece içimden akıttığım karanlığı, beni ve karanlık odamı ışıtması onu ne denli mutlu etmiş olmalı ki... Yahut şu masa. Gecemin en uzun vakitlerini harcadığım; sedef kakmalı, tablası cevizden, dikdörtgen masa. Üzerine kitaplarımı, not defterimi, kalemlerimi yığdığım; kollarımın ağırlığını taşımak zorunda kalan ve bazen, uykusuzluktan düşen başımı dayadığım; her hâlime direnç gösteren masa... Ne denli mutlu olmalı bu varlığımdan ya da tıkış tıkış başımın yorgunluğundan.
Ya şu, annemin gözden düşmüş perdelerinin perdelediği, gözleri güneşten hiç kamaşmayan birbirine fransız iki pencere. Ve cama hüznümü uzatmış siluetimden yansıyanlar mutlu etmiş midir, pencereleri?
Ya, şu dört yanımı cevelan eden duvarlar. Beni dünyadan soyutlayıp, kendi dünyama sınırlayan duvarlar. Ağzımdan yayılan gürültülere kulak kabartıp; gözlerimi uzun uzun dikmemden ne derece mutlular. Renk gelsin diye ara ara elimde fırça ile elini yüzünü boyadığım benim istediğim renklerin yüzünde maruz kalışına sessiz kalırken, ne denli mutlular...
Ya, şu kapı; her gün kaç kez açılıp, kirişlerinden gelen gıcırtıya rağmen kaç kez yine de kapanmaktan vazgeçmeyen kapı...
Ve şu odamın geçmeyen soğukluğu. Kuzeyde olmasından mıydı bütün kaderi. Soğuktan, artık üşüme hissini hissetmeyişi... tüm bunları içinde barındıran ve beni her gün sakince karşılayan, beraber sustuğum odam.
Sustuğumuz onca kelimeyi, onca cümlesini birlikte kaldığımız bu mezara gömüşlerimiz. Odanın her köşesinde dikili duran mezar taşları, bu isimli isimsiz steller. Susarak katlettiğim onca düşünüş, onca duygu, onca söz... Elim yüzüm bu kadar kendime katilken; intihar, neden günah sayılır. Kişi kendini illaki onlarca kez öldürürken hem.
Ruhumla bedenimin bu ortak acısı. Kim diyebilir ki biri diğerinden daha mutlu. Sorsan hangisi kendini diğerinden dışarı atar. Bedenim mi, ruhum mu? Hangisi diğerinden daha şekva.
Sapasağlam bir kalp de kendi kendini çürütür. İnsan en iyi kendi kendini bıçaklar, en iyi yarayı kendisine açar. Kurbanı olduğu kendisinin, en iyi katili yine kendidir. Bugünün derdini yarına ekleyerek, dünlerin bunca birikintisi, yarına taşınamayan erte...
Kimsenin kimseyi anlamadığı o kıvama geldik geri.
Susmanın nesi güzel. Kur’an-ı Kerim’de pek çok âyette; güzel konuşun, iyi konuşun, dürüst konuşun, anlaşılır konuşun, denilmişken. Susarak içimize doğru ölmenin nesi güzel.
Varsın olsun içinde kasvet barındıran sözler. Güzel söyledikten sonra içimizde çürümesinden evlâ.
,
"İnsanlara güzel söz söyleyin". ( Bakara83/84 )
"Söz söylediğiniz zaman (birisi hakkında konuştuğunuz zaman ) yakınınız bile olsa âdil olun". (En’âm - 152)
"Doğru söz söyleyin" (Ahzâb Suresi - 70 )
"Hiç değilse kendilerine rahatlatıcı güzel bir söz söyle! " (İsrâ Suresi - 28 )
"Ona yumuşak söz söyleyin. Belki öğüt alır". ( Tâhâ-44)
YORUMLAR
"Söylenmiş sözlerin, söylenmemiş sözlerden daha fazla bi’ değeri yok. Söylenmemiş sözler de giderek kendi içinde değersizleşmeye mahkûm edildi."
Bu ne dediğimize, ne demediğimize göre değişir bence ama... Yazı sorgulamalar açısından çok başarılıydı.
Kutlarım.
Saygılarımla...
Enûma Eliš
Yorumunuz için çok teşekkür ederim,
Saygı ve selamlarımla.
Enûma Eliš
Kıymetli yorumun için çok teşekkür ederim.
Sevgilerimle.
S'özden uzak kalanın ve dönenin konuşmaya ya da sese çıkarmaya hakkı var mıdır? Tebrikler ve saygılarımla
Enûma Eliš
Kıymetli yorumunuz için çok teşekkür ederim.
Saygı ve selamlar,
Ses ,huzur veriyorsa söz; huzuru bozuyorsa gürültüdür. Velev ki çıkaran bülbül olsun.
dedim ve sustum
Elinize sağlık.
Enûma Eliš
Çok teşekkür ederim kıymetli yorumunuz için.
Saygı ve selamlar,
Merhaba sayın Enûma Eliš;
"kirişlerinden" kelimesi "menteşelerden " olarak düzeltilmeli mi?
"Ya, şu kapı; her gün kaç kez açılıp, kirişlerinden gelen gıcırtıya rağmen kaç kez yine de kapanmaktan vazgeçmeyen kapı..."
resim bir harikaydı... bayıldım..
yazı iyilik kokuyordu, içtenlik kokuyordu, bolca da sitem içeriyordu...
tırnak içine alınacak çok güzel ifadeler vardı.. bu konuda haddimce tebriklerimi kabul buyurun.
bugün kadir gecesi bildiğim kadarıyla, ramazan'ın son 10 günü içinde tek günlerde arayın derler ya..bazı inananlar tevkif miydi itikaf mıydı ona girer bu günlerden sonra..
kendilerini camiye veya evlerinde bir odaya kapatıp, bedeni ihtiyaçlarını en aza indirgeyerek sadece ibadetlerden namaz, zikir, okuma ve tefekküre ayırırlar ki zaten oruçludurlar.
en az 40 rekat keyfiyet namazı, en az 1-2000 salavat, bolca da yakarış ve gönülden bir yol açmaya uğraş verilir bildiğim ve bir zamanlar uyguladığım kadarıyla.. ki bin aydan daha hayırlıdır ayet olmalıdır değil mi??
iyiliğin ve güzelliğin, samimi ses ve sözlerin dini yoktur desem de; kimilerin iyiliğini ve güzelliğini dinler besler size bu yazıyı yazdırdığı gibi.. tüm iyilere (bu parti olan değil ) saygılarımı sunuyor, kutsal kabul ettikleri gecelerini canı gönülden kutluyorum bir deist olarak..yeni düşünce sistemime ve hayatıma alışmaya çalışıyorum ben de, sorarsanız, sormazsınız da:))
yine fazla lafazanlık ve klavyezanlık ettiysem affola efendim..
19 mayıs bayramımız da kutlu olsun cemi cümlemize..yeniden gelse, çıkıp gelse ah keşke..
saygı ve huzurla
en sevdiğinize emanet olunuz..
Enûma Eliš
Bu yazı kendime seslenişin uzayıp gitmesi hâliyle bolca sitemim, yine kendimden kendime. Yani yazılan her şey kendime bir eleştiridir, kendime ikazdır.
Aslında sizinde ifade ettiğiniz gibi kapı menteşelerinden gıcırdar ve fakat benim esasen burada vurgu yapmak istediğim tam olarak “ kapı üzerinde yer alan kiriş” . Kapı elinden geldiğince görevini yaparken; kirişte kapının yükünü hafifletsindi kasıt :) Yine de yanlış kullanmış isem de kusurumuz sayılsın.
İyiliğe değinmişken siz, ben de birkaç bir şey eklemek isterim.
Farklı düşüncelere farklı inançlara sahip olsak da tüm insanlık aynı çatı altında yaşıyoruz, aynı güneş bizi ısıtıp ışıtıyor, aynı havayı soluyor, aynı suyu içiyor, aynı topraktan gıdamızı alıp besleniyoruz. Tüm insanlık aynı evin içinde yaşıyoruz, kendimize ördüğümüz mahrem duvarlarımızla. Animistik düşünüşü çok severim; doğaya saygı duyar ve ona göre yaşar. Doğa herkesindir ve siz nasıl davranırsanız aynıyla karşılığını alırsınız.
Din, insanlığa iyiliği sunar. Bunun yanında akıl ile bir tercih yapmasını ister. İyi-kötü arasında hangi yöne yakın olacağınıza siz kendiniz karar verirsiniz. Bunun için insan yaptığı hataları kendi idaresiyle yapar; bundan dolayı onun ne dini ne de inancı sorgulanabilir. İnsan neden eşref-i mahlûkattır; çünkü akıl ve irade sahibidir. Bu anlamda hem çok şanslı hem de çok şansızız… Neden? Yaptığımız her şeyin bir gün hesabını vermekle yükümlüyüz de ondan.
Aklı ve iradeyi insana lütfeden ALLAH (c.c) din ile insanlara hem yaratıcısına hem doğaya hem de diğer insanlara karşı nasıl bir davranış içinde olmasını öğretir. Din bir öğretidir. İyi insan ve iyi kul olma öğretisidir. İyi ve kötü çok kesin çizgilerle birbirinden ayrılmıştır. Yapılması emrolunan ve yasaklananlar bellidir.
İnsan var olduğundan beri din var. Yaratılışla beraber insanın doğasında olan bir olgu çünkü. Bunu nerden anlıyoruz? En erken Prehistorik Dönemlere baktığımızda dahi insanların ölülerini bir inanışa göre gömdükleri görüyoruz. Mesela William Buckland tarafından bulunan Galler’deki Goat’s Hole Mağarası ilk paleolitik çağ mezar buluntusu bunun ilk örneğidir. Gömü, kırmızı aşı boyalı, süs eşyalı, kemik ve fildişinden mezar eşyası ile beraber gömülmüş. Bu bile bize insanın yeniden yaratılışa inandığını göstermekte. Yani inanç ve din her daim var.
İçinde bulunduğumuz mübarek ayın güzel gecesi Kadir Gecesi’ni ben de tüm Müslüman alemine hayırlar getirmesini dilerim ve tebrik ederim.
19 Mayıs Bayramı'mız da tüm gençliğimize kutlu olsun.
Kıymetli yorumunuz için çok teşekkür ederim .
Sayı ve selamlar,
Insanın şapkasını çıkarıp düşünmesi hali ve maziyi ya da istikbali sorgulaması ,iki ziddi birbirine çarpıp bir netice araması, eli dolu gidip boş dönmesi,bir an da meselenin kendimize doğru bir yolculuk olduğunu farketmesi....
Çok yakışıyor insanoğluna düşünmek...
Düşünselerdi...keşke!
Naif bir yazıyla anlatılmış.
Saygilarimi sunuyorum size.
Enûma Eliš
Kıymetli yorumunuz için çok teşekkür ederim.
Saygı ve selamlar,
"Allah'a ve ahiret gününe inanan kimse ya hayır konuşsun ya da sussun."
Hz. Muhammed (s.a.v.).
en güzelini,söylemiş, en güzeller güzeli,,
inanmayanla,zaten bir sıkıntımız, zorumuz,düşmanlığımız,yok,,konuşsunlar,,
ama, ya inandık diyenler,,?o sebeple,münafıklarladır kavgamız,hesabımız,
muazzam bir yazıydı,,,teşekkürler,hürmetle,,,
Enûma Eliš
Bu kıymetli yorumunuz için çok teşekkür ederim. Hürmetler bizden de size...
Saygılar,