- 747 Okunma
- 2 Yorum
- 1 Beğeni
19 MAYIS
Bugün, Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı.
Bugün, Büyük Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde ulusumuz adına özgürlük meşalesinin yakıldığı 19 Mayıs 1919 yılının 101. yıldönümü.
Bugün, kutsal toprakları işgal edilen bir ulusun, tutsaklıktan kurtuluşa ilk adımını attığı, düşmanlarını yurtlarından kovmak için ant içtiği bir gün.
Bugün, emperyalist bir düşünceyle yok edilmeye çalışılan asil bir ulusun tek yürek, tek bilek, tek vücut haline geldiği bir gün.
Bugün, Büyük önder Mustafa Kemal Paşa’nın çevresinde, çelik bir halka, tunç bir kale olduğumuz bir gün.
Bugün, milletimizin tüm onur ve asaletiyle Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün rehberliğinde tarih sahnesinde bir defa daha şaha kalkışının başladığı gün.
Bugün, 16 Mayıs 1919’da İstanbul’dan sessiz sedasız yola çıkan bir geminin Karadeniz’in azgın sularıyla boğuşarak üç gün sonra Samsun’a ulaştığı ve içindeki yolcunun Samsun’dan ulusumuzun üzerine güneş gibi doğduğu bir gün.
Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk, Samsun’dan bir güneş gibi doğduğu 19 Mayıs gününü, gençlere olan güveni sebebiyle Türk Gençliği’ne ‘Gençlik ve Spor Bayramı’ olarak armağan etmiştir.
Bu bayram, 1981 yılından başlayarak ‘Atatürk’ü Anma Günü’ olarak da kutlanmaya başlanmıştır. Çünkü, Atatürk bir söyleşi sırasında: ‘Ben 19 Mayıs’ta doğdum’ demiştir. Bu nedenle 19 Mayıs, bir yandan Ulusal Kurtuluş Savaşı’nın başlangıcı, öte yandan ülkemizin kurtarıcısı, devletimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün doğum yıl dönümü olarak kutlanır.
Bu bayramın önemini kavramak ve damarlarımızda hissedebilmek için 95 yıl öncesine; 19 Mayıs 1919 yıllarına gidelim.
Osmanlı Devleti’nin 30 Ekim 1918’de imzaladığı Mondros Ateşkes Antlaşması’nın en ağır maddesi olan 7. maddesi’ne göre; Anlaşma devletleri güvenlikleri gerekçesiyle istedikleri yeri işgal edebileceklerdi. Bu maddeye dayanarak ülkemiz her yandan işgal ediliyor ve özgürlüğümüz göz göre göre elden gidiyordu. Elde ne para, ne cephane, ne de asker vardı. Ordumuz, hem Balkan, hem de I. Dünya Savaşı’ndan yenik, bıkkın, yorgun ve dargın çıkmıştı.
Anlaşma devletleri, Türkiye Türklerini öz vatanlarından yok etmek için yıllar önce kesin kararlarını vermişler, planlarını ve hazırlıklarını ona göre yapmışlardı. Bu nedenle masa başında yaptıkları gizli paylaşma tasarıları ile kutsal Anadolu’muzun büyük bir bölümünü işgal etmişlerdi.
Mondros’tan sonra başlayan işgaller karşısında Anadolu halkı boş durmamış, hem milli cemiyetleri, hem de Kuva-yı Milliye Birlikleri’ni kurmuşlardır. Padişah ve İstanbul Hükümeti ise, büyük bir şaşkınlık ve kararsızlık içine düşmüş, bu durum işgallerin kolaylaşmasını sağlamıştır.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşları, vatanı kurtarmak için İstanbul’da çalışmalar yapıyorlardı. Bu sırada çeşitli kurtuluş çareleri ortaya atılıyordu. İstanbul Hükümeti İngiliz himayesini, bazı aydınlar ABD mandasını, bazı aydınlar da bölgesel kurtuluş yollarını savunuyorlardı.
Gazi Mustafa Kemal Paşa, bunları yetersiz ve temelsiz bularak, ‘Ya İstiklal, Ya ölüm’ parolasıyla ‘millet egemenliğine dayalı, bağımsız, çağdaş bir devlet kurmak’ görüşünü benimsemiştir.
Düşüncelerini hayata geçirebilmek için Anadolu’ya geçip;
milli birliği sağlamak,
ordunun terhisine engel olmak,
silah ve cephanelerin düşmana teslimini önlemek,
dağınık halde bulunan milli direniş örgütlerini birleştirmek istiyordu.
Bu sırada Osmanlı Hükümeti, Samsun ve çevresindeki karışıklıkların önlenmesi için Mustafa Kemal’e görev teklif etti. Mustafa Kemal, bu teklifi sevinerek hemen kabul etti. Çünkü yapmayı düşündüğü çalışmaları Anadolu’da daha kolay yürütebilecekti. İstediği oldu ve Doğu Anadolu’da güvenliği sağlamak için geniş yetkilerle 9. Ordu (daha sonra 3. Ordu) Müfettişliği görevine atandı.
19 mayıs 1919’da Samsun’a çıkan Mustafa Kemal Paşa, Samsun’daki düşman birliklerinin çekilmesini sağlayıp, karışıklıkları önledi ve Havza’ya geçti. Bağımsızlık ve özgürlük yolunda sesini ilk kez Havza’da duyurdu. Havza’da bir genelge hazırlayarak sivil ve askeri makamlara bildirdi. Bu genelgeyle Milli heyecanı yurt düzeyine yaymak, ulusal kaynaşmayı sağlamak, halkı işgallere karşı bilinçlendirmek ve yurdun her köşesinde işgalleri protesto etmek için mitingler yapılmasını istedi.
Amasya, Erzurum ve Sivas’ta gerekli çalışmaları yaptıktan sonra Kayseri ve Kırşehir üzerinden Ankara’ya ulaştı. Karargahını Ankara’da kurdu ve Ankara’yı Milli mücadelenin merkezi olarak seçti.
İstanbul’un işgale uğraması üzerine İstanbul’dan Anadolu’ya geçen vatansever milletvekillerini de yanına alarak, 23 Nisan 1920 de Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni açtı. TBMM, yapmış olduğu başarılı çalışmalarla Kuruluş Savaşı’nın kazanılmasında etkin rol oynadı.
Kurtuluş Savaşı, mucizelerle dolu büyük bir destandır. Bu destan,19 Mayıs 1919 tarihi ile başlar.
Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın ‘Ordular ilk hedefiniz Akdeniz’dir ileri’ emriyle işgalci güçlerin denize dökülmesini sağlayan Büyük Taarruz ve Başkumandan Meydan Muharebesi ile 1922 yılında sona erer.
Parolası ‘Ya İstiklal, Ya ölüm’ olan bu destanı bir sayfalık metinle anlatmak doğru olmaz. Ancak Büyük Taarruz ile, Anadolu’nun Türkiye Türklerinin vatanı olarak kalacağı ispatlanmıştır.
Bizlere, bağımsız ve özgür bir vatan bırakan Büyük önder Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere, Kuruluş Savaşı’nın tüm kahramanlarını, canlarını seve seve feda eden aziz şehitlerimizi ve gazilerimizi rahmet, minnet, saygı ve gönül borcuyla anıyor; istiklalimizin ve Cumhuriyetimizin yılmaz bekçileri, bugünümüzün ve yarınlarımızın en büyük güvencesi olan gençlerimizin bayramını kutluyorum.
Ne mutlu, bu bayramı coşkuyla kutlayanlara...
Ömürlü AKSOY
Em. Tarih Öğretmeni
Didim/Aydın