- 530 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
yansımalar2
Herkezin kendini önemli gördüğü bir hayatın içindeyiz bir çoğumuz birilerinin tepeden bakma kasıntı hallerine alışır olduk. Geçmişin sevgi dolu ilşkilerini aile içinde dahi kaybetmiş kaybedilmiş bir yaşamın son kırıntılarını toplamaya çalışıyoruz.En büyük yanılgı birilerine sınırsız bağlı olmaktır.Bu özgürlük olmamalı bir boyun eğişin dayanılmaz acısından başkaca ne olabilirki böylesi bir tutku.
Hepimizin hayvanca bir yönü vardır sonuçta aklı kullanamazsak vicdanıda ötelemiş oluruz. Bu sonuç bizi nereye götürürki tabiki hayvanlaştırır. Halbuki bizler insanca yaşamanın bilincini içimizde taşıyabilmeliyiz.
Ahlakın temel karekteristigi cinsellkle başlamaz.o bu işin en son yansımasıdır ahlak dürüst olmak ve kendini tanımakla ilgili bir durumdur.birey davranışları tutarlı olabildiği ölçüde ahlaka katkı verir. Yasaklar ayıplar ve günahlar ahlak için sadece yönergedir .ve yönergeler sizi herzaman doğruya götürmeye bilirler !
Yaşamın en doğal ihtiyaçlarını yasaklara kalıplara sokan bir anlayışın itiat etmeye müsait ruhlar oluşturmasından daha doğal ne olabilirki . bu süreçtirki ruhumuzdaki bütün artı değerleri birilerinin ilgi alanına sokup sömürsel kulvarına malzeme yapmış oluyor. İnsan evrensel düşünmeye başladımı onun gerekçesinide bulmak zorundadır. Günümüz dar kalıpları sizi lokal yaşamaktan öteye taşıyamayınca karmaşık bir zıtlıklar varsalı önümüze çıkıyor.
Edebiyat belkide yaşamı yansıtması kadar sorgulamasıylada ilgili bir görevin sorumsalı oluyor. Yazmak bir amaca ulaşmaya çalışmaksa sorgulamak kaçınılmaz oluyor.
Hiçbirimiz sanıldığı kadar ahlaklı değiliz .çünkü ahlak bize karşı samimi değil ! sadece iyi çocuk olmaya çalışıyoruz kime karşı niçin bunuda pek düşünmeden !
Bu yaşam bizim aradığımız yaşam olmadı hiçbir zaman hep kötüler ve doğrular kazandı bizim payımıza düşense yokluk ve Yanlızlık oldu demekki daha insanlık mucadelesi bitmemiş dedi kendine.
Bitmeyen çok şey vardı bu ülkede bilimden kaçmak özgürlügü tanımamak birşeylere bağımlı olmak _bende sizdenim_ demeyi kurtuluş sanmak !
Toplumsal kültürün kaynağında geçmiş olsada bugünün kültürünün bugünün gerçekliğiyle yogurulması gerektiğini bilmek durumundayız. Biz istesekte istemesekte geçmişe takılıp kalamayız.
Biliyormusunuz özgür değiliz işin tuhafı olmak için bir çabada sayfetmiyoruz. Ne acı bir durum bu!
Sehpanın eşit ayakları sehpayı daha sağlam yapar. Gücü tek noktada toplarsanız nokta çökünce sehpa yıkılır ! güç kontollü olmak durumundadır. Bu her şey için geçerli bir sonuç olarak görülmelidir.!
Yanlış patikalarında kaybolmuş ömürlerin sahibiyiz. Tüm mutsuzluğumuzun nedeni bu olsa gerek.
Niçin ıraklaşacagımki inancımdan,ölüm benim için yok diyebilirmiyim !Dünyavi yaşama bir iz bırakmaya çalışırken ebedi yaşamı (ölüm sonrası ) niçin görmezden gelmeliyim. Kim beni buna zorluyor. Yaşam sınırlıysa sınır ötesini düşünmekten doğal ne olabilirki. Bu benim yaşamda tökezlemem olarak görülebilirmi. Yaşamı sorgulamak inancı önümüze çıkarmıyormu. İnanç ölüm karşısında inançkar için bir zırh olmuyormu.
Gökyüzünde yıldızlara bakalım görürüzki her biri farklı bir dünyadır birbirini tamamlar gökyüzüne ahenk verir .Düşüncelerde öyledir hiçbir görüş size çok ırak olamaz mutlak içinde nokta kadarda olsa bir doğrusu olur. Tıpki tuz gibi zerre bir tuz tad verir. Küçümsemek olmaz.
Arayış devam ediyor, ormanın içinde kaybolmuş gibiyiz ! doğru olanla doğru sandıklarımız aynı heybede omuzlarımızda meçhuliyet yol almaya çalışıyoruz.
Büyük halk kitleleri olarak bizler güncel sıkıntıları aşamadık. Barınma temel ihtiyaçlar gereksinmeler kulvarında kültürel doyuma yönelemedik,çoğunluğumuzun bilgeliği gazete izlence yayınlarından öteye gidemedi. Yazmanın okumanın çömezliğini dahi yaşayamadık. Bekledik birileri gelsin tüm acılarımıza melhem sürsün, insanlık tarihi boyunca bu böyle olmadı birileri geldi sürüleşmemize kırbaç salladı nereye koştuğumuz atlar misali yorulduk takatımız kalmadı .
Bizi bekliyorlar kimlermi o çok korkar göründüğümüz böcekler tehlikeli toprak hayvanları bedenimizi tüketmek için. O zaman bu toprağın üstünde daha bir mütevazi dolaşmalıyız.
Maddeci bir arayış gerekli olsada (gerçekçilik ) o gerçekçiliğe maneviyatı kabullendiremedik. Ruhumuzun tatminsizliğini yüzeysel şehvetlerin çatışkısında tatmin olur sandık .Tabiki böyle olmadı. Bunun içindirki hep mahzun kaldık bu yaşamda. İzlerimiz ruhumuzu acıtan yaralara dönüştü.
Ülkemin deli dolu akan nehirleri benide götürün gittiğiniz yerlere yüreğim kayalara çarpsın dinsin bu içimdeki acı olurmu mümkünmü söyleyin bana.
İkibinyirmi yılının ramazan ayı oldukça düşünülesi bir atmosferde geçiyordu. Çağ kendi sorumluluğuyla kendi risklerini insan yığınlarının üzerinde bir karabulut gibi çökertmiş. Covit19 toplumları zorunlu bir karantiaya mahkum bırakmıştı.
Görülüyorki yasadıgınız asır size imkanlar sunuyor aynı zamanda sorumlu tutuyor ! altı ve yedinci yüzyıllar iki büyük dinin (hiristiyanlık,Müslümanlık ) ortaya çıktığı özsel bir zaman dilimi. Bu zaman diliminde görünür imkanların son üçyüzyılın imkanlarının hayal bile edilemeyeceği bir düzeyde olduğu gerçeği (maddesel ) bu yüzyılların insanlık tarihini ve inanç hükümdarlığının kuruluşunu üzerinde düşünülmesi gerektiği gerçeğini yok etmemekteyken ölüm ve insan var olduğu müddetçe insanlık tarihini etkileyeceği tükenişe kadar (kıyamet ) bir sonuç olarak ortaya çıkmaktadır . Günümüzde kabul gören Tevrat,zebur,incil ve son kitap kuran ana kaynaklar olarak öncül durumdadırlar. Metafiziğin meçhuliyetini yorumlayan ve önümüzü açan kutsal yanımıza yön vermeye çalışırken biz Müslümanlar için öncül olan kuran gerçeği olduğunu onu anlamaya çalışmanın yaşama katmanın gerekliliği yadsınacak bir durum değildir.
Yaşam dialektik bir süreçte akıp gidiyor artılar eksiler siyahlar beyazlar doğrular (doğru sanılanlar ) yanlışlar (yanlış bilinenler. Gerçekliğin odak noktasıysa ölüm oluyor. Yaşam görünür yapıda sonsuz olmuyor.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.