- 640 Okunma
- 1 Yorum
- 3 Beğeni
Ölmek istiyorum...
Kimi zamanlar "ölsekte kurtulsak."deriz. Ya da dilimize vermeyiz de içimizden geçiririz.
"Ölsem de kurtulsam. "
"Şu çivisi çıkmış dünyada yaşamak istemiyorum artık. "
"Şu an öl deseler, hemen kabul ederim.Hiç arkada kalmaz gözüm."
"Yeter artık! Ölmekten başka hiç bir şey istemiyorum."
Yalan! Külliyen yalan...
"Hadi sıra sen de! "
"Çok istediğin ölüm saatin geldi," diye kulağımıza fısıldasa bir ses...
Anında çamura yatarız.
"Aman efendim, benim öyle dediğime bakmayın siz!
"Şakaydı o, şaka!
"Daha ben çok gencim,yapacak işlerim var.
"Satacaklarım, atacaklarım, alacaklarım, vereceklerim... "
"Eşim ne yapar, ben ölürsem?
"Ya anam, garib anam, "
"Hele de babam hiç dayanamaz benim ölümüme.
"Hiç bitmez bu bahaneler silsilesi. Daha neler, neler...
"Ne ben söyledim, ne de sen duydun."
Azrail ile pazarlık olur mu peki ? Olmaz tabi ki. Yani uzun lafın kısası, ölmeyi en çok temenni ettiğimiz zamanlarda dahi olmak üzere ölmeye asla yanaşmayız.
En çok da yavrularımızı düşünürüz. Biz ölürsek onlara kim bakar? Öyle ya, kuzularımızı, o can parelerimizi nasıl ve kimlere bırakırız. Kim sever bizim kadar onları. Kim korur gözetir bir anne merhametiyle?
Aslında bizlerden daha merhametli olan biri daha vardır. Hatta, bizim şefkatimizden çok daha fazladır O’nun "Rahmet’i "
Hiç endişe etmeden, tüm sevdiklerimizi gözümüz kapalı emanet edebiliriz Yüce Rabbimize...
Onları bırakıp gitme fikri çok ama çok acı gelir ve düşüncesi bile ziyadesiyle üzer insanı. Hal böyleyken ölüm gelip çatmadan evlatlarımıza güzel bir miras bırakabilsek keşke... İçimiz rahat gitmek için belki de gereken budur. Miras derken kat, yat, para pul değil.
Örneğin tevbe etmenin ehemmiyetini anlatabilir ve bu bilinçle hareket etmelerini öğütleyebilirsek, zaten onlara en değerli mirası bırakmış oluruz.
Görgü kuralları içinde; bir kimseyi kırdığımızda özür dilemek vardır.
"Hadi çocuğum, özür dile arkadaşından! " deriz ve omuzundan da hafifçe iteriz. Arkadaşına çaktırmadan...
Rabbimiz de kulunun işlediği amelleri içinde en çok tevbesini severmiş...
Neden mi? Çünkü tevbe eden kulu cehennemden kurtulur da ondan. Rabbimiz kulunun cehennemden kurtulmasını istediği için onlara tevbe etmelerini buyuruyor.
Bir anne, yavrusunu ateşe atmayı nasıl istemezse, Rabbimiz de kulunu cehenneme atmayı istemez. Yani, Allah (cc) bir anne ve babadan çok daha fazla merhametlidir. Kullarını ateşe atmaz, onlar kendilerini ateşlik amelin içine atmadıkça!
Evet, evet. Allah (cc) kullarını ateşe atmaz. Kullar kendilerini ateşlik işin içine atarlar. Ama pişman olan af dileyen kullarının da tevbelerini kabul eder. Çünkü tüm kullarını, zengin, fakir, güzel, çirkin ayırt etmeden sonsuz bir merhametle sever. Evlatlarımızı da sevsin ve onları korusun istemez miyiz?
Allah şöyle buyurmaktadır.
Tevbe Suresi, 11. ayet: Eğer onlar tevbe edip namazı kılarlarsa ve zekatı verirlerse, artık onlar sizin dinde kardeşlerinizdir. Bilen bir topluluk için ayetleri böyle birer birer açıklarız.
Tevbe Suresi, 15. ayet: Ve kalplerindeki öfkeyi gidersin. Allah dilediğinin tevbesini kabul eder. Allah bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.
Tevbe Suresi, 27. ayet: Bunun ardından Allah, dilediği kimseden tevbesini kabul eder. Allah, bağışlayandır, esirgeyendir.
Kötülükler işleyip, sonrasında tevbe edip iman edenlere gelince; hiç şüphesiz Rabbin, onun ardından (günahları bağışlayan, örten ve günahların kötü akıbetinden kulu koruyan) Ğafûr, (kullarına karşı merhametli olan) Rahîm’dir.(A’râf 153)
Furkan Suresi, 71. ayet: Kim tevbe eder ve salih amellerde bulunursa, gerçekten o, tevbesi (ve kendisi) kabul edilmiş olarak Allah’a döner.
Nasr Suresi, 3. ayet: Hemen Rabbini hamd ile tesbih et ve O’ndan mağfiret dile. Çünkü O, tevbeleri çok kabul edendir.
Bilmiyorlar mı ki, kullarının tövbesini kabul eden Allah’tır, sadakaları kabul eden de O’dur. Şüphesiz Allah tövbe kapısını alabildiğine açık tutmaktadır, rahmetiyle her şeyi kuşatmaktadır. (Tevbe suresi. 104 )
Ve yine şöyle sesleniyor biz inananlara.
Taha Suresi, 82. ayet: Gerçekten Ben, tevbe eden, inanan, salih amellerde bulunup da sonra doğru yola erişen kimseyi şüphesiz bağışlayıcıyım.
Tahrim Suresi, 8. ayet: Ey iman edenler, Allah’a kesin (nasuh) bir tevbe ile tevbe edin. Olabilir ki, Allah sizin kötülüklerinizi örter ve altından ırmaklar akan cennetlere sokar. O gün Allah, Peygamberi ve onunla birlikte iman edenleri küçük düşürmeyecektir. Nurları, önlerinde ve sağ yanlarında koşar-parıldar. Derler ki: "Rabbimiz nurumuzu tamamla, bizi bağışla. Şüphesiz Sen, herşeye güç yetirensin."
...
Demek oluyor ki, Allah (cc) kullarını ateşe atmayı asla istemiyor, sonsuz merhamet ve şefkati ateşi gerektirmiyor.
Ancak kullar dürüst hareket etmiyor, ille de ateşlik işler yapıyor, birilerine zulmediyor, haksızlıkta bulunuyor, Yaradan’ına isyandan geri kalmıyor.
Böylece kendi amelleriyle kendilerini ateşe attırıyorlarsa, bu da kulların kendi tercihleri oluyor ne yazık ki...
Sözün özü bu olsa gerek...
Evlatlarımıza, Allah’ın ayetlerini vasiyet gibi, nasihat edebilirsek ve bununla yollarına ışık tutabilirsek ne kadar güzel olur değil mi?
Sorarım size; Çocuklarımıza böyle bir mirastan daha kıymetli ne bırakabiliriz?